Tapınakçılar,Devrimler, Cinayetler ve Mafya

Forumda gereksiz, yanlışlıkla açılmış veya kilitlenmiş başlıklar buraya taşınır.

Tapınakçılar,Devrimler, Cinayetler ve Mafya

İletigönderen ACD » Çrş Şub 21, 2007 22:55

Tapınakçılar,Devrimler, Cinayetler ve Mafya

Tapınak Şövalyeleri’nin gizli tarihini ve bu örgütün masonluğa nasıl dönüştüğünü önceki bölümlerde inceledik. Kuşkusuz, Tapınak Şövalyeleri ile masonluk birebir aynı teşkilatlar değildir ancak sahip oldukları felsefe aynıdır. Bu felsefe, Hıristiyanlık (veya İslam) gibi İlahi dinlerin yerine pagan bir inancı ve dünya görüşünü yerleştirmeyi amaçlayan, bu hedef uğruna her türlü dini inancı ve kurumu hedef alan, mistisizm ve okültizm boyasına batmış bir materyalizme dayanan, sapkın bir öğretidir.

Tapınakçılardan miras kalan bu öğreti, masonluğun özünü oluşturmaktadır. Masonluk, bu pagan öğretiyi en yüksek derecelerde tam olarak açıklar, daha alt derecelere ise kademe kademe açıklar. Masonların global stratejisi ise söz konusu öğretiyi, olabilecek en cazip şekilde, geniş kitlelere empoze etmek ve bu öğretinin karşısında duran güçleri ortadan kaldırmaktır.

18. yüzyıldan bu yana Batı dünyasında gelişen bazı fikri akımların ve siyasi hareketlerin perde arkasında, işte masonluğun bu global stratejisi yatmaktadır.

İngiliz tarihçi Michael Howard, The Occult Conspiracy (Okült Komplosu) adlı kitabında, Tapınakçı gelenekten gelen masonluk, Gül-Haç, İlüminati gibi okült (gizli) derneklerin, Batı medeniyetini Hıristiyanlık öncesindeki pagan kültüre geri döndürmek için yürüttükleri uzun mücadeleyi anlatmaktadır. Kitabın girişinde konu şöyle açıklanır:

Gizli derneklerin ve okült gruplarının-ki bunlar antik esoterik öğretilerin koruyucusudurlar-milletlerin tarihi üzerinde binlerce yıldır oldukça güçlü ve çoğu zaman da hayati rol oynadıkları çok az bilinen bir gerçektir. Masonlar, Tapınak Şövalyeleri veya Gül-Haçlar olarak, bu gizli dernekler Fransız ve Amerikan devrimlerinin akışını ve bir o kadar da Ortaçağ düzeninin yıkılışını etkilemişlerdir… Naziler, İngiliz güvenlik güçleri, Amerika’nın kurucuları ve hatta Vatikan, tüm bunlar şu veya bu şekilde okült komplosunda rol oynamış durumdadırlar.

Howard’ın da belirttiği gibi, söz konusu mücadele tek bir kalıp içinde değildir. Neo-pagan gelenekten doğan felsefi veya siyasi akımlar; Fransız Devrimi’ni hazırlayan “Aydınlanmacılar”dan tüm Avrupa’da sosyalist bir devrim yapmak isteyen Bavyera İlüminatilerine, Nazi partisinin temellerini atan Alman ırkçılarından İtalyan milli birliğine öncülük eden Carbonari örgütüne kadar geniş bir yelpazede uzanmaktadır. Bu akımlar arasında önemli farklar bulunmasına rağmen hemen hepsi, dinin toplum hayatından dışlanması, dini inançların yerine materyalist ve natüralist felsefenin benimsenmesi ve dini kurumların baskı altına alınması gibi temel bazı noktalarda ittifak etmektedir. İşte masonluk, bu temel ittifak noktası üzerinde 18. yüzyıldan bu yana farklı şekillere girmiş, kendi bünyesine farklı siyasi veya felsefi akımlardan insanlar katmıştır. (Hatta, yukarıdaki alıntıda da belirtildiği gibi, masonluk Vatikan’a da sızmış ve bu kurumu kendi felsefesine göre yönlendirmeye çalışmıştır.)


NOT: Konu Çok Uzun Olduğu İçin Bu Kadarı İle Sınırlı Kalmasını İstedim. Çünkü Uzun Konuları Kimse Okumak İstemiyor. Rağbet Görürse Devamını Getiririm ... :wink:
Kullanıcı küçük betizi
ACD
Üye
Üye
 
İletiler: 1137
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:58

İletigönderen Yargan Kam » Cmt Tem 04, 2009 19:03

Öncelikle çok teşekkür ederim =)

İncelenmesi ve irdelenmesi gereken mühim konular olmak ile beraber, bilgi ile görüşlerin zengin çeşitliliği kafaları karıştırmaktadır diye de düşünüyorum.

Yanlış anlamadıysam okuduğumu (biraz rahatsız olduğumdan mümkünatı mevcut, affola) Paganik harekete mi sapkın deniliyor, yoksa Masonik örgütlenmenin felsefi ve misyonel babdaki hareketi mi?

Eğer yazıda ilkinden bahsediliyorsa, eski Pagan ve Şaman inançları ne kadar sapkın(!) ise, İbrahimi inançlar da öyledir.

Öncelikle burada bir inanca saygısızlık olmuş olur ve din savaşları ile kitleleri uyutma babında düşünürsek gerçekci olmak daima mantıklı ve doğru bir karardır.

İletime gelecek cevaba göre devam etmek isterim =)

Ve yorum sahibi olan beni, bir inancın toplumsal değil, kişi ile Yaradanı arasında olması gerektiğini düşünen bir kişi olarak düşünmenizi isterim.

Sevgi ile..

(not: Şimdiye kadar ki araştırmalarımda, birbirinden farklı iki Masonluk olduğunu gördüm. Bir tanesini internette aratarak bulabilirsiniz, ki hatta bir Türk Masonlar Derneği idi yanlış hatırlamıyorsam. Bu konuda da yeterli bilgisi olan birilerine bilgilendirilmek amacıyla arz ederim, şimdiden teşekkür ederim.)
...Umut Samimiyettir...

Resim ''Üze Tenri Basmasar, Asra Yir Telinmeser''
''Yukarıda Gökyüzü Çökmedikçe, Aşağıda Yer Delinmedikçe''

...Cumhuriyet Fazilettir.
Kullanıcı küçük betizi
Yargan Kam
Üye
Üye
 
İletiler: 199
Kayıt: Prş Şub 12, 2009 15:28
Konum: Türkiye Cumhuriyeti/Akdeniz Bölgesi

İletigönderen İlteriş » Cmt Tem 04, 2009 20:00

Yukaridaki tanim gercekle ne kadar ortusuyor bilmem, ama anlasilan o ki yukaridaki tanimi yapan her kim ise, dinin kisi ile Tanri arasinda kalmasi gerektigini dusunen herkesi "Mason" ve "Din Karsiti" ilan etmis. Baska bir deyisle, yukaridaki yazi "HANGI DINDEN OLURSA OLSUN, DINCI OLMAYAN HERKES DINSIZ ILAN EDILE!" gibi abuk bir mesaj icermektedir. Bu da bana F-tipi tarikat ve V-tipi Vatikan'in, kendilerinden olmayan herkese karsi gelistirdikleri tutumlari cagristiriyor nedense. Aralarinda bu sebepten bir "DIN(CI)LER ARASI DIYALOG" da baslatmisliklari vardir kendilerinin. Avrupa Vatikan'in esaretinden buyuk oranda kurtuldu, ama bu surecte hem Hristiyanlik dininin asli zarar gordu, hem de cok kanli olaylar yasandi. Vatikan yuzyillarca Avrupalilara dusunmeyi yasaklamisti, bunun karsiliginda Avrupalinin tepkisi orantisiz olmustu, (dusuncenin dibine vurdular:-)) Reform ve Ronesans hareketlerini baslattilar. Fakat Turkiye'nin basina da bir "FATİKAN" sarmayi ihmal etmediler. Umarim ulkemiz ve din anlayisimiz bu sapkin gruplarin verebilecegi zararlari en alt duzeyde tutabilir.
"Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir"

Mustafa Kemal Ataturk
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş
Üye
Üye
 
İletiler: 1197
Kayıt: Cmt Eki 20, 2007 23:05

İletigönderen yahac » Pzr Tem 05, 2009 5:02

Dinlerin tarihini incelereseniz dinlerin birer hobi olarak gelismedigini hatta tam tersine toplumlarin tarihlerini sekillendirdigini gorursunuz.

Dolayisiyla bu boyutta onemli olan bir unsurun bir anda ozel hayata inzivaya celimesini hicbir akli selim insan bekleyemez. Ancak bunun boyle olmasi bazi koyu derecede putperestlerin tabii ki hosuna gider. Boylece zamanla siyasi gucu kendi ellerinde toplayip tum insanligi tek elden yonetebilcekleridr. Bu putperestlerin basi da eski Misir kokenli, Babil destekli ve Kabala ilhamli Illuminati ve onlarin marabalari masonlardir...

Dini ozele cekemeye zorlamaya calismak ilk once bunlarin aklina gelmistir ve renesans ile birlikte bu konuda onemli basarilar elde etmislerdir. Bati'da Aydinlanma olarak sunulan bu din karsiti devrim(ki orta cag Hristiyanligi bunu fazlasiyla hak etmistir) cogu zaman bu masonik orgutlerin ideolojilerinden beslenmistir.

Bu devrim sonrasi ortaya cikan entellektuel vakumda bircok insan urunu ideoloji gelismis ve bircok insan bunlara samimiyetle inanmistir. Bircogu masonlarla baglantili olmadiklari halde bu konuda krallardan daha da kralci olmuslardir. Din'den bosalan o buyuk manevi boslugu bu ideolojilere bircok humanist deger asilayarak bir nebze olsun doldurmaya calismislardir.

Ancak daha onceleri Ilahi olcu ile sabit olan degerler zamanla humanizmin gorecelilik prensibinden hareketle ciddi erozyona ugramis ve insanoglu ahlaksizlik ve bencillik batagina sapmaktan kurtulamamistir. Su anda yasadigimiz ekonomik ve siyasal kriz bunun gostergesidir...

Putperestlik zemininde gelisen humanistik ideolojiler bir bir cokunce insanoglunun tekrardan Ilahi gerceklere geri donmesi kacinilmazdir...
Kullanıcı küçük betizi
yahac
Üye
Üye
 
İletiler: 154
Kayıt: Pzt Kas 05, 2007 17:05

İletigönderen Ram » Pzr Tem 05, 2009 5:36

Motorcudan alıntılar, ek kurallara aykırılık dâhilindedir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!


Şu dizine dön: Güncel Meydan Çöp Tenekesi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x