
Ünlü Türk Efsanesinin “Ergenekon” denen ülkesi anlatıldı.
Bazı milliyetsizlerin “hayalperest” bulduğu Türk milliyetçilerinin Ergenekon Destanı’ndan yola çıkan belgesel, “Türk”ün nasıl bir gerçek tarihin içinde olduğunu ortaya koyuyor.
Bilim adamlarının yaptığı kazılar, Batılı ve Çinlileri kıskandıracak ve yalanlarını yüzlerine vuracak cinsten...
Yaşayan Türk devletlerine “Türkî” diyecek kadar sapıtanlara ders gibi...
Programda Kazakistan’ın himayesinde bir “Türk Akademisi”nin müjdesi de var.
Hiç bayraksız ve devletsiz kalmamış Türklerin Ergenekon denilen bölgeye neden sığındığı, sonra nasıl oradan çıkıp yeryüzüne yayıldıklarının gerçek delilleri yapılan kazılarda bir bir ortaya çıkarılıyordu.
Tesadüfen İskitleri konu edinen “BOZKURT NEFESİ” adlı romanımız üzerinde çalışırken yayınlanan bu belgesel bizi mutlu etti.
Bir arkeolog olarak uzun zamandır, Perslerin Saka dediği muhteşem medeniyete sahip İskitlerin folklor, sanat, askerî sistem, efsane, eski Türk inanç sistemi, Şamanizm, kamlık, devlet yönetimi ve gelenekler üzerine doküman ve delillerle adeta ilmek ilmek dokuyarak yazmakta olduğum bu roman, İskit İmparatorluğunun doğumunu anlatıyor.
Sağ olsun haberiniz.com.tr deki dostlarım, bu romanımı “İskitli Saltar’ın Düşü” adıyla bölüm bölüm yayınlıyorlar.
“Bozkurt Nefesi” adıyla yayınlanacak olan kitapta, tam da Zaman Yolcusu’ndaki Ergenekon görüntüleri, elde edilen bulgular, devletin gerçekliği, askerî ve siyasî başarıları, devlet yönetiminin nasıl oluştuğu, gelenekleri anlatıyordu.
Aziz Atatürk’ün, Sümerleri, Hititleri, İskitleri araştıran dehasına şapka çıkarmamak mümkün mü şimdi?
“Hitit Güneşi” logosunu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden söküp logoyu “kedi” yapan kafayla, “Ne mutlu Türküm diyene” diye övünen Mustafa Kemal’in ülküleri kıyas edilebilir mi?
“Göçebe, vahşi” diye hep damgaladıkları Türklerin muhteşem medeniyetlerini bile bile inkâr etmişlerdi.
İskitler için “İran dilli” diyenler bile çıkmış, onları Türklüğe yakıştıramamışlardı.
Onlar ki altını sanat olarak işleyen bir millet çıktı.
Onlar ki kılıç kabzasını “balık derisi” ile kaplayacak bilgiye sahip Türkler çıktı.
Milattan Önceki yüzyıllarda adım atmadık yer bırakmamışlardı. Herodot onları uzun uzun yazmak zorunda kalmıştır.
Açılan kurganlarda şahane altın eserler çıkmış, at, koyun besledikleri, çiftçilik yaptıkları, kımız içtikleri, köleliğin olmadığı, çadır kültürü ve tekerlekli arabalarda çadırlarda yaşadıkları biliniyor artık.
Onların asla domuz eti yemedikleri kesinleşmiştir. Toprak kap kacak yaptıkları, madenleri işledikleri, bronzu, bakırı, demiri ustaca şekillendiriyorlardı. Ok, yay,mızrak ve kılıç kullanıyorlardı.
İnanmayacaksınız belki, “odun kömürü”nü kullanıyorlardı.
Yunanlı site devletlerine buğday, deri, kürk satıyorlardı.
Kadın, İskit medeniyetinde başköşede idi. Savaşçı kadınları(Amazonlar) vardı. Kam ve han olabiliyordu kadın.
Hakikat şudur ki, İskitler bir Türk devletidir. Araştırmacı Dr. Jeannie Davis Kimball, yaptığı DNA testiyle, İskitli Amazon kadınların Kazak soyundan olduğunu ispatlamıştır. Bugünün “Yakutları”nın ataları onlardır.
Onlar, su katılmamış Türk kültür ve geleneğini yaşadılar.
Diğer yazılarımda romandan daha geniş bilgiler sunacağım.
Eda KİPER, 15 Eylül 2015