Tarihi Bülent Arınç Tarihi

Kitapları bu bölümde tanıtabilirsiniz.

Tarihi Bülent Arınç Tarihi

İletigönderen Deli Haydar » Çrş Ara 30, 2009 12:48











Tarihi Bülent Arınç Tarihi!
-Alıntıdır.


01 Mayıs 2009 günü Başbakan tarafından açıklanan yeni kabinede Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak yer alan Bülent Arınç bugün tarihi bir söz söyledi: ''Adım farklı olsa heykelim dikilirdi"

Yani: Ben dedemin torunuyum...

Tarih: 23 Aralık 1930
Yer: Menemen, İzmir

Kubilay'ın başı, Girit'teki kamplarda İngiliz ve Yunan subayları tarafından eğitilen, Bedrani tarikatının başı olan haçlı uşağı bir mürteci (gerici) tarafından kör bir bağ testeresi ile kesiliyor...

Bu haçlı şeyhi Derviş Mehmet'tir. Manisa'yı Yunan'a satan ve 9 Eylül 1922 sabahı Yunanistan'a kaçan Manisa Valisi Hüsnü Efendi'nin -ki sonra Hüsnüyadis adını almıştır- kuzeni...

Peki bu kişilerin Bülent Arınç ile ilişkisi mi ne?
Çok küçük bir ayrıntı: Derviş Mehmet, Bülent Arınç'ın öz mü öz dedesidir.

Bu ülke böyle ilginç bir ülke. Bir yanda Cumhuriyet Şehitleri Anma Haftası'nı düzenliyoruz, öte yandan şehitlerimizi katleden adamların torunlarını en tepemize çıkarıyoruz!

Ancak Bülent Arınç yalnız değildir. O katliamı yapan ve sonra asılan 187 hainin torunlarının tamamı bugün ekonomi, iş dünyası ve siyasetin en üst mertebelerinde oturmaktadır.

Selam sana Türk çocuğu! Aklını başına al, seçtiklerinin kim olduğunu iyi tanı!
Bu ülkeyi paramparça etmek isteyenlerin kutsal ittifakını gör artık!


Nedim Çakmak'ın 6000 sayfalık araştırmasının sonucunda ortaya çıkardığı "Hüsnüyadis Hortladı" adlı kitabını mutlaka okuyun. Kitapta, Menemen isyanını Giritli Hüsnü'nün, Türk Ulusu'na ve Cumhuriyeti'ne karşı düşmanlığı sonucu Yunanistan'a gittikten sonra buradan yönettiği anlatılıyor!

Olayların tertipleyicileri ise Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat, işgal döneminin Manisa Valisi Giritli Hüsnüyadis (1922'de Yunanistan'a yerleşti ve Hristiyan oldu) ve onun kardeş çocuğu Giritli Derviş Mehmet, Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ve akın akın Manisa'dan Menemen'e gelen diğerleri...

Hüsnüyadis namlı Manisa Mutasarrıfı Nakşibendi tarikatı mensubu Menemen isyanının tertipleyicisi, Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ve Derviş Mehmet, işgal yıllarında yurdunu savunmak için çete kurmadı, işgal güçlerine karşı kurşun sıkmadı. Fakat, genç Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı çete kurarak, asker ve iki bekçisine kurşun sıkmakta ve kurşun sıktığı asteğmen Kubilay'ın başını bağ testeresi ile kesme konusunda hiç tereddüt etmedi...

Evet dedesinin eli kanlı bir Cumhuriyet katili olması Bülent Arınç'ın da katil olduğunu göstermez. Ama içinde bulunacağı zihniyeti gayet doğal bir biçimde gösterir. Öyle olmasaydı bugün ülkeyi satanlara başkanlık eder miydi? Haçlı zihniyetinin askerliğine soyunur muydu? Emperyalist dayatması açılım safsatasının en ateşli destekçisi olur muydu? Cumhuriyet düşüncesine karşı söylemlerde bulunur muydu?

Geçmişinde konuştuğu bir laf vardır: "Benim için Müslüman olan bir Rum, patates dininden olan bir Türk'ten daha makbuldur". İşte karşınızda Bülent Arınç!

Soy sop durumları, bahse konu olan şahsın sokağında meydana getirilen olaylar, amatörce yapılan karşı hareketler ve her nedense bazı açıklamaların sonunda şehit Kubuliay'ın yıldönümü öncesi malum kişiye yapıldığı/yapılacağı ifade edilen suikast olayının bu tarihe denk gelmesi... Önce gülünç ve de dahası biraz düşündürücü. O yüzden saman altından geçecek "bulanık sulara" dikkat...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Tarihi Bülent Arınç Tarihi

İletigönderen Deli Haydar » Cum Haz 25, 2010 13:16

Gerçek Menemen
Biroybil / 24 Aralık 2007


Manisa İsyanın Yöneten: İngiltere
İdare edildiği yer: Yunanistan / Elefsis (Eski Lavriyon Kampı)
Karar alındığı tarihi: 15 Haziaran 1930
Kararı alanlar: Giritili Hüsnüyadis, Şeyh Sükuti ve Giritli Derviş Mehmet, Nakşibendi Said Mola (İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı, Kıbrıs'tan Yunanistan'a geçti)
Uygulayanlar: Erbilli Şeyh Esat, Giritli Derviş Mehmet, Giritli Sütçü Mehmet, Giritli Şamdan Mehmet, Giritli İsmail, Giritli Alioğlu Hasan, Yahudi Jozef ve diğerleri...


İki gün sonra 43. Piyade Alay'ında görev yapan Piyade Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın 23 Aralık 1930 tarihinde İzmir'in Menemen ilçesinde şehit edilmesine ilişkin her taraftan, görünmesi gereken hususun üstü kapatılarak, bir çok söz edilecek ve yazı yazılacak.

Sanki söz birliği etmişçesine gerçeklerden kimse bahsetmeyecek ve yine "Şehit Kubilay" anılmayacaktır!

Türkiye bu günlere, "gerçeklerden söz etmeme ve hadiselerin üzerine kararlılıkla gitme konusunda çaba harcamama" telkini ile gelmiştir. Olan olmuştur: Artık olayları örtmek için, yalan söyleme ve kıvırma alışkanlığından vazgeçmeliyiz.

Türk Milleti için büyük bir onur kaynağı olan demokratik, çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyet'i, Menemen ve benzeri alanlarda yaşanan olayların açığa çıkmaması ile bu hale gelmiştir. Onun için, bugün Menemen'den bu anlamda söz etmenin ve Kubilay'ı anmanın tam zamanıdır.

Derviş Mehmet'in yaralı asteğmen Kubilay'ın başını bağ testeresi ile nasıl kestiğini değil; Derviş Mehmet ile arkadaşları nereden ve nasıl bir emir alarak Menemen'de böylesi bir isyanı başlattığına bir bakalım!

Menemen isyanında iki önemli ismi: Hüsnüyadis (Hüsnü Bey: Giritli, Manisa Mutasarrıfı Nakşibendi tarikatı mensubu) ve Menemen eski Belediye Başkanı Şeyh Sükuti. Bunların her ikisi de 23 Aralık 1930 tarihinden önce Yunanistan'a kaçmak zorunda kalmış olan tescilli iki vatan haindir.

Hüsnüyadis, Manisa işgal edilmeyecek diyerek halkı oyalayan ve işgal güçlerine bir kurşun atmadan törenle karşılayan bir soysuzdur. Bu kişi, 26 Ağustos 1922'de Türk kuvvetlerinin Afyon'u aşıp batıya doğru hareket etmesi ile 8 Eylül 1922'de Yunan güçleri ile birlikte Manisa'yı terk etti ve Yunanistan'a gitti.

Hüsnü olan ismi Hüsnüyadis'e, Müslüman inancı ise Yunan Ortodoks Hristiyanlığına dönüştü. Yunan istihbaratının emrine girdi. Yunan Milli Bankasından maaş aldı. Hüsnüyadis Yunanlılar ile Manisa'yı terk ettiğinde, ardında 5 bin kişi ölmüş, tecavüz edilen çocuklar yakılan ve yıkılan evler kalmıştı.

İşgal edilmeyecek denilen Manisa'nın üçte ikisi yanmış ve enkaz altındadır!

İşte bu Giritli Hüsnü Bey-Hüsnüyadis düşman yurdu terk etti aldatmacasına kandığımız sıralarda, geride kalanlar ile Türkiye ile bağlarını kesmediği 23 Aralık 1930 tarihinde yaşanan "Menemen isyanı"nda anlaşıldı. Hüsnüyadis ile Giritli sözde mehdi Derviş Mehmet kardeş çocuğudur! Yunanistan'a birlikte gitmişlerdir.

TBMM tarafından 7 Haziran 1924 tarihinde "yurt dışına sürgün edilen" vatan hainleri listesinde Derviş Mehmet'in adı ilk önce 600, sonra 300, sonra da yüz ellilikler listesinde yer almamıştır. Amca çocuğu olan Hüsnüyadis ise 150'lilikler listesinde 30. sırada yer almış, bu nedenle de Derviş Mehmet'in Yunanistan'dan Türkiye'ye dönmesi kolay olmuştur.

İşgal döneminin Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ise Menemen'e 1901 yılında başçavuş olarak gelmiş. Kendisini "Sükuti", "Şamlı Sükuti" ve "Süleyman Sırrı" olarak tanıtmıştır.

Doğum yeri Erzurum olarak bilinmesine rağmen, Suriye'nin Cebeil-i Düruz doğduğu bilinmektedir. İngiliz Muhipleri Cemiyet üyesi ve İstanbul Erenköy Şevki Paşa Köşkü'nde ikamet eden Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat'ın mürididir.

Şeyh Esat Menemen olaylarının tertipçisi olarak idama mahkum edilir ama ilerleyen yaşı nedeni ile 24 yıl ceza alır ve tutuklu bulunduğu sırada hastalanarak ölür. Ölümünden önce Askeri Mahkeme Başkanı General Mustafa Muğlalı, Erbilli Nakşi Şeyhi Esat için, "hilafet komitesiyle alakasına dair bir itiraf hazırladığını, bu münasebet ile İngiliz casus Lavrens ile münasebetleri bulunduğuna" ilişkin açıklama yapmıştır.

Türkiye'yi terk etmek zorunda kalan Şeyh Sükuti'nin yolları ise Hüsnüyadis ile 1925 yılında Yunanistan'da kesişir...

Manisa İsyanın Yöneten: İngiltere
İdare edildiği yer: Yunanistan / Elefsis (Eski Lavriyon Kampı)
Karar alındığı tarihi: 15 Haziaran 1930
Kararı alanlar: Giritili Hüsnüyadis, Şeyh Sükuti ve Giritli Derviş Mehmet, Nakşibendi Said Mola (İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı, Kıbrıs'tan Yunanistan'a geçti)
Uygulayanlar: Erbilli Şeyh Esat, Giritli Derviş Mehmet, Giritli Sütçü Mehmet, Giritli Şamdan Mehmet, Giritli İsmail, Giritli Alioğlu Hasan, Yahudi Jozef ve diğerleri...


İşte size, "bir-iki sarhoş ve esrarkeşin gerçekleştirdiği olaylar, insafsızca inançlı bir kesime mal edilmek isteniyor" denilen Menemen isyanın tertipleyicilerinin inancı!

Kafa kesen bu inanç, dün Cumhuriyet'i yönetenler tarafından dikkate hiç alınmadı. Bugün ise hepsi başka başka isimler ile aramızda aynı "inancı" yaşamaya devam ediyor.

Nasıl devam ediyor?
Manisa'da zamanında Said-i Nursi'nin cenazesinden dönen Hüsnüyadis'in kardeşi Hacı Zebar Çiçek'in eli öpüldü.

Hacı Zebar Çiçek, "Kurşunlu Han Talebe Yurdu"nda kalan çocukların okuma ve okul masraflarını karşıladı. Bu yurtta kalan çocuklara Mustafa Kemal'in "deccal" olduğu öğretilirken, Menemen isyanına karışan ve idam edilen kişilerin "şehit" olduğu anlatıldı.

Menemen isyanını sonrası idam edilen Yahudi Jozef'in torunlarından birisi olan Nejat Arusan, Manisa'nın eski Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanlığı yaptı. Bugün ise AKP Manisa Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.

Diğeri ise geçen senelerde kayıp Atlantis kent kalıntılarının Manisa'nın Spil dağında olduğunu İngiliz Arkeolog Peter James'e dayandırarak açıklamaya çalışan, "İsa'nın İkinci Gelişi ve Mehdilik" konusunda seminer veren; Manisa'da Şeyh Kıbrisi'yi ağırlayan Dr. Suat Arusan'dır.

Arusan, 8-9 Mart 2006 tarihlerinde Manisa'da ortaya çıkartılan "Şakşak Çetesi" adlı suç örgütü ile oğlundan dolayı ilişki kuruldu ve tutuklandı. Aradan yalnızca 10 gün geçmesine rağmen, Afet Ilgaz 20 Mart 2006 tarihinde Milli Gazete'de (!) "Tabii Beslenme, Tabii Tedavi"' başlıklı yazısında şunları yazdı:

"Hicri yılbaşının başladığı şu günlerde Peygamber Efendimizin hadisleri ışığında, beslenme ve tedaviye O'nun verdiği önemi hatırlatarak okurlarıma bu yolda alınacak bazı önlemleri ve tavsiyeleri, bu işi dert ve mesele eden bir doktor arkadaşımın uygulamalarıyla anlatmak istiyorum.

Manisa'da bulunan ve televizyon programları da yapan Doktor Suat Arusan'a, 'aynı kafada' oluşumuz, onun tedavilerinde gözettiği Peygamberi tavsiyelerle ilgilenmeme sebep...
"

Ama her zaman olduğu gibi kimsecikler anlamadı!

Hüsniyadis ile birlikte Yunanistan'a giden ve orada Menemen isyanını tertipleyen Derviş Mehmet'in ikinci eşinden (Menemen-Sümbüller Köyü) torunu ise -eski- TBMM Başkanı Bülent Arınç'tır. Derviş Mehmet ile Hüsnüyadis kardeş çocuğudur.

Evet, Menemen olayı ancak "bir-iki sarhoş ve esrarkeş" yapabilir! Yurdunu ve milletini sevenler ile inançlı insanlar böylesi bir isyanı ve vahşeti yapmayı bırakın, akıllarının ucundan dahi geçirmezler!

Ama ne yazık ki Menemen gibi benzer isyanların yaşanması ile laik Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılan saldırılar, inançlı insanların akıllarının bu şeyh kılıklı insanlar tarafından alınması ile olmaktadır!

Yoksa, tarihler 3 Nisan 2006'yı gösterdiğinde Türkiye Cumhuriyeti bir başka "Giritli Hüsnü"sünün, "FGÖ üyesi" Eyüp Can Sağlık ("Baba ve Piç" isimli kitabın yazarı olan Elif Şafak'ın eşi) ile Finansbank'ın Yunan Milli Bankasına satışı için Atina'da ne işi olabilirdi!

Yine soruyoruz, ne işi olabilirdi!

Söylenemeyeceğini biliyoruz... İşleri laik Cumhuriyet, devletin başı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yaşadığımız coğrafyadaki egemenlik haklarıdır...


Resim
Muammer Karabulut
Milli Güç Birliği / 24 Aralık 2007
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Tarihi Bülent Arınç Tarihi

İletigönderen Deli Haydar » Cum Haz 25, 2010 14:09

Menemen'in Altından da
Ergenekon Çıktı!

Odatv / 20 Aralık 2009


Kubilay'ı Ergenekon öldürmüş!

Zaman Gazetesi yazarı Abdullah Aymaz, Cumhuriyet Tarihi’nin irtica kalkışmalarından biri olan 23 Aralık 1930’da gerçekleşen Menemen Olayı’nın karanlık bir güç tarafından gerçekleştirildiğini iddia etti. Aymaz’ın iddiasına göre olayı derin devlet planladı. Aymaz o yıllarda Cumhuriyet Gazetesi’nin de bu işin içinde olduğunu iddia etti. İşte Aymaz’ın o yazısı:

1973'te Denizli'de "Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği" Başkanı Operatör Dr. Ahmet Fahir Sağol, bir sohbette Menemen Olayı'nı şöyle anlatmıştı:

"Bursa'da yağmursuzluk vardır. Bir cuma günü Ulu Cami'de bir vâiz, vaazının sonunda 'Yarın şehrimize, İstanbul'dan mübarek bir zat gelecek. Cenab-ı Hak inşaallah, onun gelişiyle bizlere rahmet gönderir' der. Gerçekten cumartesi günü de yağmur yağar. Herkes bu sefer 'acaba gelen kim' diye araştırmaya başlar.

Sonra Esad Efendi'nin geldiğini ve Çekirge semtinde bir evde misafir edildiğini öğrenince ziyaretine giderler. Tam o günlerde Ankara'dan çok üstlerden idareciler de Çekirge kaplıcalarına gelmişlerdir. Esad Efendi'nin kaldığı eve insanların akın akın gelip gitmeleri dikkatlerini çeker. Onun Esad Efendi olduğunu öğrenince hemen Cumhuriyet gazetesinde 'Şeyh Esad neler çeviriyor?' mealinde manşetten haberler yaptırırlar. Cemaatin içine de hafiyeler gönderirler. Fakat gelen raporlar müsbettir. Vatana millete zarar verecek hiçbir şey yoktur.

Ama o günlerde dinî hayatı kısıtlayacak bazı kanunların çıkarılması istenmektedir. Onun için bazı olayların çıkması gerekmektedir. Senaryolar ve planlar hazırlanır ve içine Esad Efendi de karıştırılır. Menemen Olayı'ndan birkaç ay önce Manisa'da bazı esrarkeşler para vaadi ile kandırılır ve nasıl bir olay çıkaracakları kendilerine talim ettirilir. Bunların arasında 17 yaşında, ayakkabı tamircisi yanında çalışan bir genç de vardır. Babası, oğlunun garip bazı kişiler tarafından yönlendirildiğini söylemesine ve bunlardan kurtarılması dileğiyle emniyetten yardım istemesine rağmen hiç kimse önem vermez ve duymazdan gelinir.

Olaydan önce bu provokatörler toplanır ve kafaları esrar ile tütsülendikten sonra Manisa'dan Menemen'e doğru yola çıkarılır. Bunlar 23 Aralık 1930 günü sabaha karşı Menemen'e gelip bir camiden insanları cihada davet ederler. Namazdan sonra 'Biz mehdi ordusuyuz! Arkamızdan 70 binlik bir şeriat ve mehdi ordusu gelmektedir. Bize katılın' derler...

Yeni yeni açılan kahvelere giderler, kahvedekilerin kendilerine katılmasını isterler. Sonra camiden bir yeşil bayrak bulup onu isyan bayrağı gibi diker ve tütsülü kafalarla etrafında dönmeye başlarlar. Halbuki hemen yakınlarında bir karakol vardır ve cereyan edenler oradan açıkça görülmektedir. İsteseler bu esrarkeşlere müdahale edebilirler. Ama onlar da bu senaryonun bir parçasıdır. Olayı büyütmek için işin içine askerlerin de karıştırılması gerekmektedir. Onun için Menemen'deki askerî birliğe, 'burada bir irtica olayı zuhur etti' mealinde bilgi verirler.

Bir öğretmen olan Kubilay da yedek subaydır. Sabah talime gitmektedir. Bu işi halletmesi için Kubilay'a görev verilir. O da doğrudan Menemen'e inip askerleriyle olay yerine gider. Orada bu derviş görünümlü esrarkeşlere bağırıp 'Dağılın buradan! Ne yapıyorsunuz' diyerek yakalarına yapışır. Boylu boslu bu yedek subay, işin bir provokasyon olduğunu bilmediği için rahat hareket etmektedir. Ama esrarkeşlerden birisi silahını ateşleyip onu vurur.

Silahlarında mermi olmayan, talime çıktıkları için hazırlıksız gelen acemi erler silahın patlamasından sonra kaçışırlar. Sadece Kubilay'ın belinde bir tabanca vardır. Onu çekmeye davranınca başını kesip yeşil sancağın etrafında dönmeye devam ederler. (Necip Fazıl merhum olayın tam burasında, olayı idare ve takip eden birisinin, 'Tamam bu iş oldu!' meâlinde söz söyleyip sevinç çığlığı atarak oradan uzaklaştığını ifade eder)

Olaya seyirci olan karakoldan bu sefer askeriyeye, 'Gönderdiğiniz subay vurulup feci şekilde başı kesildi' diye telefon edilince kıyamet kopar! Bütün askeriye silaha sarılıp Menemen'e iner ve her hareket eden şeye ateş etmeye başlar...



Ergenekon'un Kökleri
ve Menemen Olayı

Haksöz Haber / 1 Nisan 2010


Menemen de, 31 Mart gibi bir komplo idi...
Derin devletin karanlıklarda kalmış faili meçhullerle dolu karanlık ve kanlı bir operasyonu...


Abdurrahman Dilipak’ın yorumu:

Menemen de, 31 Mart gibi bir komplo idi...
Derin devletin karanlıklarda kalmış faili meçhullerle dolu karanlık ve kanlı bir operasyonu...
Her ikisi de "irtica senaryoları" ile süslendi...

Neydi bu olay: "Menemen olayı" ya da "Kubilay olayı", 23 Aralık 1930 günü Menemen'de gerçekleşti. Askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup meczup tarafından öldürülmesiyle başlayan ve daha sonra Menemen halkına ve dindar çevrelere karşı başlatılan bir operasyonun bahanesi olarak kullanıldı... Olayların ardından bölgede sıkıyönetim ilan edildi. Olay bahanesi ile, çok uzaklardaki şehirlerden toplanan birçok dindar kişi Divanı Harp'te idam cezası ile yargılandı ve infazlar gerçekleşti.

Tarihçi Cezmi Yurtsever'e göre: "Kubilay'ı şeriatçılar değil, o günün Ergenekoncuları öldürdü: Tarihe 'Menemen' ya da 'Kubilay olayı' olarak geçen olaylar, 'derin devlet'in din adamlarını tasfiye projesi" idi. Yurtsever, Genelkurmay Başkanlığı kozmik tarih arşiv belgelerinde araştırma yaptığını vurgulayarak, 23 Aralık 1930 tarihinde İzmir'in Menemen ilçesinde yaşanan olaylardan sonra bütün din adamlarının tek tek fişlendiğine dikkat çekti.

Karanlık ve kanlı bir senaryodan söz ediyoruz ve 80 yıldır bu ülkede Menemen ve Kubilay isimlerinin arkasına saklanılarak, bir cinayet bahane edilerek başka bir cinayet meşrulaştırılmaya, İslâm'a ve Müslümanlara hakaretler edilmeye devam ediliyor.

Kubilay'ın vahşice öldürülmesi olayı hiç kimsenin savunamayacağı bir vahşet elbette.
Menemen olayı ile ilgili olarak, bu olayı derin devletin tertiplediğini öne süren Yurtsever şunları söyledi:

"Genelkurmay'ın, Menemen olaylarının içinde yer alan telgraf memuru Nail Bey'in 'olay gözlem tanık raporu' şaşırtan bilgilerle dolu. 23 Aralık 1930 tarihinde sabah 8 civarında yaşanan Menemen olayları ile ilgili açıklamalar yapan Nail Bey'in 'Menemen olaylarını yaratanlar telleri kestik diye bağırmaktalar. Bendeniz derhal telleri muayene ettim. Teller iyi ve İzmir'e malumat verdim. Bu sırada Jandarma Kumandanı Yüzbaşı Fahri Bey gelip şakilerle görüştü. Artık ne görüştüğünü ben anlayamadım. Yalnız kasaplar arasındaki mevkide bulunan halk tarafından alkışlandı. Yüzbaşı Fahri Bey çekilip gitti. Ne tarafa gittiğini şüphesiz bilemiyorum. Kubilay Bey'in kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze kumandanı evkafın kahvesi önünde askeri durdurtup süngü tak emrini verdi. Kendisi şakilerin yakasını tuttu. Asker süngü taktı. Onlar dönmelerine devam ediyor. Beraberlerce Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. Öbür taraftan dönüp gelen diğer arkadaşı bunların o vaziyetini görünce Kubilay Bey'in arkasından bir silahla vurdu' diye tanık ifadesi yayınlanıyor. Nail Bey, açıklamalarına Kubilay Bey'i korumakla görevli askerlerin birdenbire kaçarak yok olduklarını da açıklıyor. Bundan sonra Kubilay arkadan aldığı kurşun yarası ile hükümet binası ve yanındaki Gazaz Camii bahçesine sığınıyor. Orada yere düşüyor. Mehdi Mehmet ve yanında bulunan şahsın yardımıyla Kubilay'ın kafası kesiliyor."

Ancak birileri bu vahşetten yola çıkarak "astığı astık, kestiği kestik" daha vahşi şeyler yapıyorlar. Bu karanlık planın başında General Muğlalı var. Hani şu 33 askeri kurşuna dizdiren paşa... Adı kışlalara verilen komutan!

Buraya kadar telgraf memuru Nail Bey'in açıklamalarından resmi tarihin 80 yıldan beri topluma sunduğu "Kubilay, Mehdi Mehmet ve adamlarının önüne çıkarak eyleme son vermelerini istediği ve askerlerin manevra fişekleri ile ateş açtıkları ve Mehdi Mehmet'e isabet ettiği halde öldürmediği bunun üzerine Mehdi'nin 'Bana kurşun işlemiyor, ben Mehdiyim' konuşması yaptığı yönündeki bilgilerin Genelkurmay belgelerinde yer almadığını" aktaran Yurtsever, "Menemen olayı başından sonuna kadar Menemen'deki olayları yakından izleyen Alay Kumandanlığı ve dönemin İçişleri Bakanlığı'nın bilgisi dahilinde hazırlanan bir tertip olayıdır. Mehdi Mehmet, olay esnasında içki içen serkeş ayyaşın birisidir. Kullanılan, yönlendirilen ve kanlı eylem yaptırılan bir kişidir. Mehdi Mehmet şeriatçı değil ajan da olamaz; yönlendirilen, kullanılan, aklı yerinde olmayan hasta ruhlu bir insandır" ifadesini kullandı.

Genelkurmay sitesinde yer alan tarihi belgeler arasında Türkiye genelinde çok sayıda din adamının rejim için tehlikeli görülerek izlendiği isim listesinin yer aldığını vurgulayan Yurtsever, "Olayların asıl sorumlusu görülen İstanbul'daki Erbilli Şeyh Esat Efendi, aslen Türkmendir. Mehmet Akif Ersoy'a hocalık yapmış, Kurtuluş Savaşı esnasında da General Fevzi Çakmak ile yakın işbirliği içinde olmuştur. Ahmet Yesevi'den Nakşibendi'ye kadar uzanan yüzyıllar içinde devletin destekçisi olan dini bir harekettir. Esat Efendi, Menemen olayından sonra sorgulaması, yapılmaksızın hakkında idam cezası verilmiş, 87 yaşının içinde bulunduğu için yasalara göre 65 yaşından büyük olduğu dikkate alınarak idam infazı yerine getirilmemiş, ancak oğlu ile birlikte 28 kişi asılmıştır. İlginçtir ki Menemen olayı esnasında Kubilay'ı yalnız bırakan askerlerin ve de olay öncesi Mehdi Mehmet ile görüşerek bilgi aktaran Yüzbaşı Fahri Bey ile Mehmet Ali Bey'in ifadeleri yoktur. Bu askerlerin neden ifadesi yoktur" şeklinde konuştu.

Menemen olayıyla ilişkilendirilen din adamları listesinde Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey'in adının geçtiğini vurgulayan Yurtsever, şunları söyledi:

"Sami Bey, önce göz hapsine alındı. Sonra susturuldu. Ramazanoğulları ailesinin kuruculuğunu yaptığı Adana şehir merkezindeki vakfa ait yüzlerce dükkan, ırmak hamamı ve mescitler, camiler yıkılmış veya satılarak elden çıkarılmıştır. Hatta, Ramazanoğulları vakıf arazisi içinde yer alan İncirlik arazisi de 1950'li yıllarda Amerikalılara üs olarak verilmiştir. Bir Adanalı tarihçi olarak soruyorum: Ramazanoğlu Mahmut Sami Bey'in suçu neydi? Menemen olayının perde arasında derin devletin din adamlarını tasfiye planı vardır. Konuyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri http://www.cezmiyurtsever.com sitesinde de yayınlayarak Kubilay ve Menemen olayını özgür tarihçilerin tartışmasına açıyorum."

Menemen'de yargılama sonunda "irticai ayaklanma" gerekçesi ile 37 idam ve 41 kişiye değişik cezalar verildi... Sanıkların çoğunun Menemen'le hiçbir alakası bile yoktu... Menemen'de, olayda kullanılan meczuba "ip sattı" diye bir de Yahudi'yi idam ettiler.

Öte yandan, siyasi açıdan 1930'da Mustafa Kemal'in emri ile Ali Fethi Okyar tarafından kurulan parti, Menemen Olayı'ndan hemen önce 17 Kasım 1930'da kendi kendini feshetti. CHF'den kaçan halk SCF'ye sığınıyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın 99 günlük varlığı Menemen olayının gölgesinde son buldu..

Hadi madem şu "33 kurşun hikayesi" ile de kısa bir bilgi verelim. 30 Temmuz 1943 günü akşamüstü, Van'ın Özalp ilçesinde 33 Kürt köylüsü, gözaltında tutuldukları sınır karakolundan alındılar ve içlerinden 32'si, yargısız infaza tabi tutularak kırsal bölgede kurşuna dizilerek öldürüldü. Katliamdan kurtulan tek kişi, bir taşın arkasına gizlenmiş ve cinayetleri başından sonuna kadar izlemişti. 1950'lerin başında Muğlalı idam cezasına çarptırıldı ve bu ceza 20 yıl hapse çevrildi. 1951 yılında kalp krizi geçiren general Muğlalı cezaevinde öldü. Bu general Menemen olayının arkasındaki isimdir aynı zamanda!

Sahi dünden bugüne ne değişti?
Türkiye nereye gidiyor?

80 yıl yol aldıktan sonra hâlâ buralarda mı olmamız gerekiyordu?

Selâm ve dua ile...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Tarihi Bülent Arınç Tarihi

İletigönderen Deli Haydar » Çrş Tem 28, 2010 14:39

Menemen ve Danıştay Aynı Tertibin İşidir!
Kontra Ergenekon / 27 Temmuz 2010


Her iki davanın sanığı oldum!

Yazımın başlığı sizlerin dikkatini çekmek için atmadım! İlk önce her iki olayla ilgili farklı zamanlarda araştırma yaparken, faillerini, arka planını, en önemlisi zaaflarını gördüm. Sonra her iki davanın da sanığı durumuna geldim!

Menemen davasının sanığı durumuna gelme tarihim 2 Mart 2007, Ergenekon ise 26 Şubat 2008 idi. Her iki olayda da laik-antilaik çatışması ile bağımlılık yerine bağımsızlığı tercih eden Türkiye Cumhuriyeti’ni zaafa uğratmak vardı.

Menemen tertibi, Danıştay sonrası yaşanan süreçte olduğu gibi gerçekten çok güçlüydü. Cinayeti Atatürk'e kadar götüreceklerdi. Ama karşılarında Atatürk vardı. Onu aşamadılar. Danıştay’da ise karşılarında Atatürk yoktu: Atatürk düşüncesinde olan milyonlarca insan vardı ama onlar da Menemen’i hiç bilmiyorlardı! Bilmedikleri için de Danıştay’ı Atatürk'e kadar çok rahat götürdüler... Bugün gelinen noktanın başlangıcında Danıştay cinayeti vardır. Yola da Danıştay cinayeti ile çıktılar, Ergenekon ve Balyoz diye devam ediyorlar.

Bugünkü tertip, aynen Menemen’de olduğu gibi sonu işgal planıdır!

Onun içindir ki bıçak sırtındaki Menemen olayı hakkında yaptığım araştırmaları yayınlama konusunda hiç tereddüt etmedim. O tereddütsüzlüğüm Manisa Adliyesinde 26 Nisan 2007 tarihinde yaptığım ilk ve son savunmaya “ …yazarım. Düşüncelerimi ifade ediyorum, düşüncelerim doğrultusunda yazdıklarımın hepsinin arkasındayım, hepsi de belgelidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda hainlik yapanlar, karşı çıkanlar bugün yine aynı faaliyetlerin içerisindedir. Ben bunu belgeleri ile yazdım, dikkat çektim” diyerek yansıdı.

Bugünkü yazımda her iki davanın ayrıntısına girmeden, isim vermeden çıkarttığım sonucu, daha doğrusu gördüklerimi bu güzel vatanda daha fazla kan akmaması, insanların eziyet görmemesi ve parçalanmaması için paylaşmak istiyorum. Egemenlik haklarınızı almak adına dininiz ile oyun oynuyorlar. Çünkü dini çatışma yaratma konusunda, insanları bu yolla ayırma konusunda çok deneyimliler.

Dini parçalamak için yalnızca basamak yapıyorlar!

Kendileri başka inançta olsa da aynı inançta olan insanları, bu sefer de Türkiye’de olduğu gibi laik-anti laik diye ayrıştırıyor, söz konusu Menemen ve Danıştay cinayetini de onu için tertipliyorlar. Her iki cinayetin tertipçileri kesinlikle bilinen ifadesi ile laik veya anti laik kesimler değildir. Fakat her iki kesimi de birbirine düşürmek isteyen aynı tertipçilerdir! Her iki olayı sıkıntısı ile yaşamış ve hala yaşamaya devam eden tek kişi olarak, bu yazıyı okuyanlara yalvarmak istiyorum. Lütfen bu kan emicilerin "din oyunu"na daha fazla gelmeyin, bu hesapsızlığınız yüzünden vatanımızı kaybediyoruz!

Bu yazımın sonunda ise her iki davada da beni savunmak adına Manisa’ya, Kocaeli Kandıra Cezaevine ve Silivri Cezaevinde kurulan mahkemeye gelen arkadaşım, dostum ve avukatım Süleyman Çetin'e çok teşekkür etmek istiyorum.

Saygılarımla.


Muammer Karabulut
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Tarihi Bülent Arınç Tarihi

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Tem 28, 2010 15:56

Bülent Arınç yazdı:''Adım farklı olsa heykelim dikilirdi"

Yani: Ben dedemin torunuyum...


Alıntı yazdı:
Tarih: 23 Aralık 1930
Yer: Menemen, İzmir

Kubilay'ın başı, Girit'teki kamplarda İngiliz ve Yunan subayları tarafından eğitilen, Bedrani tarikatının başı olan haçlı uşağı bir mürteci (gerici) tarafından kör bir bağ testeresi ile kesiliyor...

Bu haçlı şeyhi Derviş Mehmet'tir. Manisa'yı Yunan'a satan ve 9 Eylül 1922 sabahı Yunanistan'a kaçan Manisa Valisi Hüsnü Efendi'nin -ki sonra Hüsnüyadis adını almıştır- kuzeni...

Peki bu kişilerin Bülent Arınç ile ilişkisi mi ne?
Çok küçük bir ayrıntı: Derviş Mehmet, Bülent Arınç'ın öz mü öz dedesidir.


Alıntı yazdı:Ancak Bülent Arınç yalnız değildir. O katliamı yapan ve sonra asılan 187 hainin torunlarının tamamı bugün ekonomi, iş dünyası ve siyasetin en üst mertebelerinde oturmaktadır.

Selam sana Türk çocuğu! Aklını başına al, seçtiklerinin kim olduğunu iyi tanı!
Bu ülkeyi paramparça etmek isteyenlerin kutsal ittifakını gör artık!

Nedim Çakmak'ın 6000 sayfalık araştırmasının sonucunda ortaya çıkardığı "Hüsnüyadis Hortladı" adlı kitabını mutlaka okuyun. Kitapta, Menemen isyanını Giritli Hüsnü'nün, Türk Ulusu'na ve Cumhuriyeti'ne karşı düşmanlığı sonucu Yunanistan'a gittikten sonra buradan yönettiği anlatılıyor!

Olayların tertipleyicileri ise Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat, işgal döneminin Manisa Valisi Giritli Hüsnüyadis (1922'de Yunanistan'a yerleşti ve Hristiyan oldu) ve onun kardeş çocuğu Giritli Derviş Mehmet, Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ve akın akın Manisa'dan Menemen'e gelen diğerleri...

Hüsnüyadis namlı Manisa Mutasarrıfı Nakşibendi tarikatı mensubu Menemen isyanının tertipleyicisi, Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat ve Derviş Mehmet, işgal yıllarında yurdunu savunmak için çete kurmadı, işgal güçlerine karşı kurşun sıkmadı. Fakat, genç Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı çete kurarak, asker ve iki bekçisine kurşun sıkmakta ve kurşun sıktığı asteğmen Kubilay'ın başını bağ testeresi ile kesme konusunda hiç tereddüt etmedi...


Dedeleri Cumhuriyet'e başkaldırırken Cumhuriyet Şehidimiz Kubilay'ı katletti; torunları ise şimdi iktidarda Cumhuriyet'i katlederken suçu 'Ergenekon'a yıkmaya çalışıyor...

Güler misin, ağlar mısın?
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Tarihi Bülent Arınç Tarihi

İletigönderen Mustafa Recep » Çrş Tem 28, 2010 19:13

nimet çubukçu'nun mecliste boynuna aksesuar niyetine taktığı eşarpla nedense merve kavakçı'nın meclisten kovulurken başına taktığı türbanla renkleri aynı!
AMERİKANCI GENERALLER DEĞİL KEMALİST PAŞALAR İSTİYORUZ!
Kullanıcı küçük betizi
Mustafa Recep
Üye
Üye
 
İletiler: 417
Kayıt: Çrş Tem 09, 2008 13:11
Konum: sakarya


Şu dizine dön: Kitap Tanıtımları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x