Keşke İngilizler gelseydi! İran'a değil,Kanada'ya Gitmiş 2.5 saatte kanada vatandaşı olmuş Yani İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı....Diyen şahıslar nerede .
Kanal 1'de yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı'ya konuk olan iki türbanlı öğrenciye Altaylı şu soruyu soruyor:
"Eğer Atatürk olmasaydı burada belki de İngilizler vardı, Fransızlar vardı. Atatürk bunu sağlamadı mı?"

Nuray Bezirgan adlı kızın cevabı şöyle: "Yani İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı. Zaten mesele bu yani!" Evet, türbanlı kızımızın "Keşke bizi yönetselerdi" diye arzuladığı İngilizler, Amerikalılarla kol kola vererek şu sıralarda "daha özgür bir hale getirmek için!" girdikleri Irak'taki Müslüman kızların, oradaki Nuray'ların ırzına geçiyor. Hem de on binlercesinin.
Ama bu kızlarda bir kabahat yok. Onların destek verdiği AKP'nin Dışişleri Bakanı Brüksel'e koşup, Avrupalı meslektaşlarının huzurunda "Türkiye'de Müslümanlar haklarından mahrum" diye kendi ülkesini (bakanı olduğu ülkeyi!) şikayet ederse Nuray Bezirgan'lar da "ağabeylerinin" peşinden gidecek elbet!
Ne garip bir tesadüf, Türkiye'de ismi "Nuray" olan bir kız ekranlara çıkıp "Keşke bizi İngilizler yönetseydi" diye haykırırken, İngilizlerin yönettiği Irak'ta bir başka "Nur" isimli kız ise orada olup biteni bakın nasıl anlatıyor:
"Halkıma, Ramadi`nin, Halidiye`nin ve Felluce`nin insanlarına; erdem ve onurlarını kaybetmeyen tüm dünyadaki insanlara...
Bu size, Amerikan–Siyonist hapishanesi Ebu Garib`ten kardeşiniz Nur`un mektubudur.
İnanın buradaki aşağılanmayı, sefaleti ve haysiyetsizliği size nasıl anlatacağımı, kelimelere nasıl dökeceğimi bilemiyorum.
Siz sıcak evlerinizde karınlarınızı doyurup sevdiklerinizle bir arada otururken bizim maruz kaldığımız aşağılanma ve çektiğimiz açlığı, sizler su içerken çektiğimiz susuzluğu, sizler derin uykuda iken Amerikalıların bize yaşattığı uykusuz geceleri, sizler giyinikken bizim yaşadığımız çıplaklığı, bizi soyup önlerinde sıraya dizmelerini nasıl anlatabilir, nasıl kelimelere dökebilirim...
Kardeşlerim;
Allah'a yemin ederim ki, yaşadıklarımızı dile getirmekten acizim. Bundan ar ediyorum. Ama yine de kelimelere sığınarak size olanları anlatacağım. Amerikalıların bizlere yaptığı haysiyetsizlikleri, çektirdiği eziyeti, işkenceyi ve aşağılanmaları elimden geldiğince anlatacağım...
Hayvani zevklerinin aracı olmadığımızda, kendimizi şehvetlerine teslim etmediğimizde bizi nasıl öldüresiye dövdüklerini ifade etmeme izin verin...
Siz ey bizim dini liderlerimiz olarak ortalarda tozup gezenler!
Amerikalıların bize reva gördüğü bu cinsel ve hayvani eziyetler karşısında hâlâ nasıl oluyor da açık alınla ortalarda görünebiliyorsunuz?
Peygamber Efendimiz'in en değerli hazineniz buyurduğu haysiyet ve şerefinizi çiğnetmekten pek sıkılmış gibi görünmüyorsunuz.
Biz çoktan ölüme razıyız. Burayı yerle bir edin!
Hepimizin karnında onların piçleri var! Çoğumuz hamileyiz! Biz dünden ölüme razıyız!
Size yalvarıyoruz; gelin ve kurtarın bizleri! Size, ailelerimize ve ülkemize daha fazla utanç vermemek için ölmek istiyoruz! Bizi öldürün! Size yalvarıyorum; Allah için bizleri, Amerikalılar`ı ve onların piçlerini öldürün!
Allah rızası için! Size yalvarıyoruz."
Yukarıdaki uzun feryadın mektubunu kısaltarak aktardım. Eğer Nuray Bezirgan'ın istediği olsaydı, Türkiye'yi İngilizler yönetseydi "Nurların karnında Amerikan piçleri" olacaktı.
İngilizlerin Afrika kıtasını ele geçirdikten sonra oradaki Müslümanların başına nelerin geldiğini, nasıl dinlerini ve dillerini kaybettiklerini, babaları, dedeleri Müslüman olan Arapların bugün nasıl "ana dili İngilizce olan Araplar" haline getirildiğini bu kızlarımıza kimse anlatmamış anlaşılan.
Başörtülü öğrencilerin örtüleri ile okuma hakkına sahip olmalarını sonuna kadar savunan bir kişi olarak "İngiliz emperyalizmine alkış tutan böyle bir zihniyete yuh diyorum!"
Onları bu noktaya getiren, örnek aldıkları ağabeylerine yuh diyorum!
Yıllardan beri bu ülke Müslümanları için "AB'yi tek kurtuluş reçetesi olarak" iden siyasi güruh, eseriyle ne kadar övünse azdır.
İngiliz âşıkları ve Saidi Nursi
Bütün Türkiye'nin tüylerini diken diken eden, türbanlı nurcu kızımız Nuray Bezirgan'ın sözlerini tekrar hatırlatalım:
"İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı. Zaten mesele bu yani!"
Mesele bu yani!
İngilizler, Türk topraklarını işgalde başarılı olsalardı, Nuray gibi düşünen İngiliz sever Müslümanlar daha çok hakka sahip olacaklarmış!
Bu zihniyet dün de vardı, bugün de var, yarın da var olacak.
Önceki yazımızda, bu konuya geniş olarak yer verdik. İngiliz işgali altındaki Irak'ta, Ebu Garip Cezaevi'nden yazdığı mektupta "karnımızda İngilizlerin piçlerini taşıyoruz!" diye haykıran Iraklı Nur'un mektubunu da yayınladık.
Iraklı Nur, İngiliz sevdasının ne bela bir şey olduğunu feryad ederek anlatırken, Türkiyeli Nuray "keşke İngilizler bizi yönetseydi" diye temennilerde bulunuyor.
Ne gariptir, Zaman, Yeni Asya, Yeni Şafak, Vakit gibi gazeteler bu İngiliz sevdalısı kızın sözlerini haber yapmadılar.
Basının "bu kesiminin" sessizliğini varın siz yorumlayın.
Başı sıkıştıklarında Avrupa'ya ve Avrupa elçilerinin kapısına koşup oradan hak ve özgürlük isteyenlere dair çok hazin hikâyeler vardır tarihin tozlu sayfalarında.
Bugün "dini özgürlük" diye Batıya koşanların üstatları, dün "etnik özgürlük" diye İngiliz elçilerinin kapılarını aşındırıyorlardı.
Mondros Mütareke'siyle savaş sona erince İstanbul'da bulunan Kürt liderler, Kürdistan'ın ulusal bağımsızlığını elde etmek amacı ile Kürdistan Teali Cemiyeti adıyla siyasi bir cemiyet kurdular. Bu cemiyetin kurucuları olan Saidi Nursi, Müküslü Hamza, Botkili Halil Hayali Beyler, faaliyete geçerek cemiyete üye kaydetmeye başladılar.
Kürdistan Teali Cemiyeti yönetim kurulunda ilginç isimler vardı:
"Birinci başkan: Şemdinanlı Seyyit ubeydullah'ın oğlu Seyyit Abdulkadir Birinci başkan Vekili: Bedirhan Emin Ali, İkinci Başkan Vekili: Süleymaniyeli Eski Dışişleri Bakanı Said Paşa'nın oğlu Fuat Paşa, Üyeler, Dersimli Miralay Halil Paşa, Babanzade Şükrü, Tüccar Fethullah, Mehmet Şükrü v.d"
Kabarık listeden bir bölüm aktardım sizlere. Asıl gayem Kürdistan Teali Cemiyeti'nin kuruluşu değil, bu cemiyette yönetim kurulu seçilen kişilerin İstanbul'da bulunan ABD, İngiliz, Fransız işgal komiserlerini ziyaret ederek bazı taleplerde bulunmalarına dikkat çekmek.
ABD işgal komiseri ile yapılan bir toplantıya Seyyit Abdulkadir, Emin Ali Bedrihan, Prof. Mehmet Şükrü, Emin Ali Bedirhan ve "kavmiyetçiliğe güya karşı olan!" Saidi Nursi de yer alıyor.
ABD işgal komiserinin karşısına çıkıp yalvar yakar "Kürt milli haklarının sağlanmasına yardımcı olmaları "ricasında bulunan bu cemiyet üyeleri tarihe "kara bir leke olarak geçmiştir."
İngiliz işgal komiserinin karşısında "Kürtlere özgürlük!" talebinde bulunan Saidi Nursi'nin bu hareketi ne hikmetse hep dikkatlerden kaçırılmıştır.
Türk basınında da ilk defa bu sütunda yer almış oluyor.
Bunu niye mi anlattım?
Bugün "keşke bizi İngilizler yönetseydi, daha çok haklarımız olurdu" diyen Nuray kızımızla, dün İngilizlere koşup "Kürtlere haklarını verin" diyen zihniyet aynı çeşmeden besleniyor.
Hristiyanların da cennete gideceğine dair fetva buyuran, misyonerlerle ittifak yapılmasını öğüt buyuran da aynı zat.
Ve o yolu takip edenler bugün "AB'nin on iki havarili yıldızları altında daha çok özgür olmak" için çırpınıp duruyorlar.