
Nedensiz Zenginleşme-Haksız Servet Edinimi- Vergi Denetimi- Uluslar arası İlişkiler ve Ulusal Güvenlik kavram ve olguları arasındaki neden-sonuç ilişkisi, küresel arenada zincirleme tepkime (reaksiyon) gibi. Bakın, nasıl?
Amerika, Avrupa, zaten bir dizi skandalla çalkalanmakta idi. Pek ön plana çıkarılmayan skandallar bunlar. Gizlilik yasalarına sadakati ile ünlü İsviçre bankalarındaki gizli hesapları içeren bir CD için yürütülen pazarlık birçok insanı uykusuz bırakacak cinsten… Almanya, İsviçre bankalarında gizli hesapları bulunan kişilerin listesini içeren bir CD için 3.4 milyon dolar ödemeyi gözden çıkarmıştı.
Almanya'nın bu CD'ye bu kadar büyük bir meblağı gözden çıkarmasının nedeni, CD'deki kişilerin İsviçre bankalarındaki servetleri üzerinden alma imkanına kavuşacağı 400 milyon dolar ek vergi. Dolayısıyla, İsviçre'de hesap açtırarak Alman vergi yasalarından kaçmayı umanlar fenersiz yakalanma durumunda kaldılar. Raporlar yaklaşık 100.000 Alman'ın İsviçre'de gizli hesabı bulunduğu ve toplam meblağın 31 milyar dolara ulaştığı yönünde.
Bu CD'deki hesapların Credit Suisse, UBS ve HSBC nezdinde olduğuna dair spekülasyonlar yoğunlaşmış durumda. Aslında bu CD olayı ilk değil.
Almanların gizli hesapları ile ilgili CD'nin ortaya çıkmasından bir kaç ay önce Fransa hükümeti de HSBC 'ye dair verileri içeren bir CD'yi ele geçirmişti. 3000 müşteriye ait özel bilgileri içeren bu CD, eski bir HSBC çalışanı tarafından Fransızlara iletilmişti. 2008 yılından itibaren Almanların, Lihtenschtein bankalarındaki binlerce müşteri verisini satın alıp, bunlar üzerinden vergi çalışmalarına başladığı da biliniyor. (1)
Son yıllarda Avrupa vergi denetim yöntemlerindeki bu radikal gelişmelerden, Türkiye, nedense hiç nasibini almadı. Böylesine erdemli ve etkin bir vergi denetim yönteminin gündeme getirilmesi bir yana, kayıt dışılık aldı başını yürüdü, adeta marifet oldu. Oysa, uluslararası bazı bankalardaki çok özel hesapların Almanya ve Fransa gibi ülkelerin eline geçtiği haberinin, bir çok araştırmacı gazetecinin ilgisini çekmesi gerekirdi. Ülkemizin yetenekli araştırmacı gazetecileri, Mumcu’ların, Öymen’lerin izinden gidenler olmalı; işin sonunda Silivri olasılığı olmasa…Çok fazla araştırmaya da gerek yok, her şey ortada aslında…Dünyayı derinden sarstığı söylenen Wikileaks olgusunun ülkemiz için en azından böyle bir yarar sağlaması beklenirken, belgelerin ülkemizdeki yayın hakkı güvenli! “taraf” lara teslim ediliverdi…
Olayın, bir zincirleme tepkime olarak analizine devam edelim. Gelişmelerin asıl önemli yanı, giderek ciddi bir “ulusal güvenlik sorunu” oluşturma istidadıdır. Siyasi, ekonomik, küresel ve kişisel nitelikli amaçlarına ulaşmak için şantaj, tehdit vb. her tür etik olmayan aracı kullanmakta hiç tereddüt etmeyen istihbarat servislerinin “fink attığı” günümüzde, bankalardaki gizli hesapların çeşitli istihbarat servislerinin ve dünyaya yön vermek amacındaki siyasi liderlerin elinde oyuncak olduğu çok açık. (2)
Doğal olarak, servet edinimi yalnız başına suç oluşturacak bir olgu değildir. Kapalı kapılar ardında, büyük sorumluluklar yüklenmek durumunda olan ve de kamu yetkisi kullanan kişilerin, kendilerine yönelik kuşku uyandıran yaygın söylem ve iddialardan kaynaklanan şantaj ve tehditler karşısında, yönettikleri ülkelerin çıkarları ve geleceği hakkında takınacakları tavrı düşünebiliyor musunuz? Ürpertici…Kırk katır mı istersiniz? Kırk satır mı? İşte, bu açıdan sorun, “iddiayı, ortaya atanın kanıtlaması zorunluluğu” olarak ifade edilen temel hukuk kuralı ile aşılamıyor. Durum, süreç açısından hukuksal olmaktan çok siyasi, sonuçları açısından ise ulusal güvenlik alanında zafiyet yaratacağı için daha da vahim…
Sonuç olarak, asıl tehlike işte buradadır. Avrupa'da istihbarat servislerinin elinde dolaştığı söylenen özel CD'ler, Wikileaks belgeleri ve ulusal güvenlik sorunu, birlikte ele alınmalı ve düşünülmelidir.
(1) http://www.acikistihbarat. com / Haberler.asp?haber= 863
(2) UYGUR; Meyyal, “Çok zenginleştiniz Mösyö”, a.g.s., 07.01.2010