Başkentimizde bulunan valilik koltuğunda şu anda oturan kişinin de içinde görev aldığı 28 Şubat hareketinin, Türkiye'de ABD hesabına sivil darbe yapmakla vazifelendirilen Akepeyi iktidara taşımak için planlanmış, Amerikancı bir askeri darbe olduğunu sonradan öğrendik.
Yani, sağ elini kaldırıp sadakat yemini ettiği yabancı devletin hesabına bugün de çalışan bu kişinin durumunda, aslında pek bir değişiklik yok. Hizmetine girdiği odak aynı kalmak şartıyla, sadece elbisesini değiştirip askeri darbecilikten sivil darbeciliğe yatay geçiş yapmış.
Gömlek değiştirip Alman Milli Görüşçülüğü'nden Amerikan Milli Görüşçülüğü'ne kaypak geçiş yapan Akepeliler de, dışarıya bağımlılıkları aynı kalmak şartıyla, bağlı oldukları devleti değiştirmişlerdi. Anlaşılan, bu adamların hepsi aynı hamurdan yoğurulmuşlar.
Kendisini daha önce hiç eşli davet etmediği için, 5 yıldır Çankaya'da oturan Gül'ün utanması gerektiğini düşünen ve söyleyen başbakanın, cumhurbaşkanı ile eşli-gülücüklü resimler çektirerek gizlemeye uğraştığı aralarındaki rekabet, bir turnusol kağıdı gibi çalışan valinin marifetiyle, kabak gibi ortaya döküldü.
Abdullah Gül'ün, "iyi polis" rolünü kapmaya çalıştığı olayda, cumhuriyeti kutlaması yasaklanan halkın önüne koyulan barikatların kaldırılması için verilen talimatın ABD Elçiliği'nden geldiği meydana çıkarsa hiç şaşırmayız diyeceğim ama, doğrusunu isterseniz, herhangi bir yerden böyle bir talimatın hakikaten gelmiş olması da çok şüphelidir bence.
Bütün despotluğuna rağmen Erdoğan'ı bugüne kadar canhıraş desteklemiş olan Avrupa ve Amerikan mandacılarının bile, yasaklar nedeniyle eleştiriye başlamaları çok ilginç görünüyor. Daha önce de deliğe süpürülme tehlikesi atlatan Eşbaşkan'ın yerine Gül'ün tercih edilip edilmediğini anlayabilmek için, dikkatli bir fikir takibi yapmamız lâzım.
Eğer, barikatları koyma talimatı Erdoğan'a, kaldırma talimatı da Gül'e verildiyse veya öyle olmasa bile, belli kişilerin ve kurumların bu iki farklı kararı karşılıklı bir şekilde onlara mâl etmeye çalıştıklarını görürsek, "Çift başlı yönetim olmaz !" sözünün niyetini ve sonucunu tahmin etmekte hiç zorluk çekmeyeceğiz.
Bakalım Vaşington, Erdoğan'ın attığı "Gül'ün aksine ben, senin istediğin başkanlık sisteminden yanayım..." oltasını mı yutacak, yoksa cumhurbaşkanlığı için, Amerikan filimlerindeki klasik "kötü polis-iyi polis" numarasıyla Erdoğanlı ölümü gösterip, bizi Gül sıtmasına razı etmeye mi çalışacak ?
ABD yönetiminin ve ülkemizdeki Avrupacıların (yani, küresel sermayecilerin) tutumları aynı zamanda bize, bu işlerde Gül'ün arkasında Vaşington'a rakip başka bir gücün olup olmadığını da anlatabilir belki.
Selçuk Tınaz