TESEV'in Istikameti

Türkiye Ekonomik ve Sosyâl Etüdler Vakfı imiş...

TESEV'in Istikameti

İletigönderen bezgin » Cum Eki 23, 2009 9:54

TESEV'in Istikameti
Ankara Üniversitesi, Eczacibasi Vakfi, Bilgi Üniversitesi


TESEV’in ne olup olmadığını, birçok dergide yayınlamıştık. Ayrıca TESEV, 2004 yılında yayınlanan “Project Democracy – Sivil Örümceğin Ağında” kitabının da en önemli bölümü olmuştu. Son günlerde, TESEV’in Ordu ile ilgili değerlendirme kitabı yayınlanınca Genel Kurmay Başkanı konuştu ve ortalık ayağa kalktı… Ancak toz duman arasında TESEV’in ne olup olmadığı yine anlaşılamadı. Şimdi Türkiye basınının yer vermediği TESEV geçmişini özetleyelim:

Nejat Eczacıbaşı, 1961’de ‘Ekonomik ve Sosyal Etütler Konferans Heyeti’ni oluşturdu. Seçkin kuruluş daha sonra ‘Sosyal Etütler Konferans Vakfı’ oldu. 1982–1983 yılında ABD, ‘yarı açık’ “Anti-Communist Leage” örgütlenmesinden ‘açık operasyon’ örgütlenmesine geçmişti. Artık ülkelerde, dernek, vakıf, oda örgütlenmesiyle bir ağ oluşturulacak ve iç-dış siyaset içerden denetim altına alınarak, uzaktan kumandaya bağlanacaktı… Türkiye de operasyonun hedefi olmakta gecikmedi.Bu arada, 1984 yılında, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı, Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Vakfı ve Eczacıbaşı’nın Vakfı ortak girişimle TESEV’i kurdular. Kuruluşa ayrıca 200 kişi katıldı.

*

TESEV kurucu ve yöneticileri arasındaki seçkin kişiler, Türkiye’de oluşturulacak geniş ağın düğümlerini oluşturdular. Kişiler kişilere, kurumlar kurumlara bağlanıyordu. Birkaçını anımsamak yeterlidir:

Bülent Eczacıbaşı, Feyyaz Berker (Tefken Holding), Can Paker (Henkel-TUSİAD, Sabancı Holding, Soros Açık Toplum), İshak Alaton (Alarko Holding), Mehmet Kabasakal (ISO, TESAV, CHP, Sosyaldemokrasi Okulu), Hasan Karaçal (DPT, Tarih Vakfı), Ziya Müezzinoğlu, Üstün Ergüder (Boğaziçi Ünv. Rektörü, Soros Açık Toplum), Gündüz Aktan (Emekli B. Elçi, TESEV direktörü, sonradan ASAM Başkanı.)

Kurucular arsında ve yönetimde yer alan 4 kişi bağlantıları ilginçleştiriyor. Bunlardan Tarhan Erdem, CHP eski milletvekili, eski Sanayi Bakanı, 1999–2000 arasında CHP Genel sekreteriydi. Erdal İnönü’nün 2 yıl önce son siyasal parti girişimi olarak başlattığı “Yeni Oluşum’un tüzüğünü hazırladı. Ancak Tarhan Erdem’in en erdemli işi, Doğan Medya Koordinatörlüğü ve Radikal’de köşe yazarlığıdır.

TESEV direktörü Özden Samberk, Dışişleri Müsteşarı, Almanya, İspanya, Belçika ve İngiltere’de Büyükelçi idi. Turgut Özal döneminde Cumhurbaşkanlığı danışmanıydı. TESEV’e hareket getirdi. Kürt konferanslarına katıldı.

Fikret Toksöz, Marmara Belediyeler Birliği sekreteri ve Murat Belge Başkanlığında kurulan Helsinki Yurttaşlar Derneği kurucusudur. TESEV’in yerel otonomi çalışmalarında baş aktördür.

TESEV kurucuları ve yönetim kurulu üyeleri arasındaki en ünlü kişiye geçmeden önce ‘RAND Corporation’ ı anımsayalım. Bu şirket, 1948’de ABD Hava Kuvvetleri ve Silah Sanayicileriyle ortaklaşa kurulmuştu. ‘Think Tank’ adı bu kuruluşla başladı. RAND, güvenlik tasarımları, raporları hazırlayarak devletine ve sanayicilere yarar sağlamaktadır. Yönetiminde generaller ve CIA emektarları bulunur. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türkiye’de istasyon şefliği yapmış olan Paul Bernard Henze ve Graham Edmund Fuller de RAND’da görevlidirler. RAND, ‘Graduate Institute’ adlı eğitim kurumuyla ülkelere destek vermektedir.

TESEV kurucusu Yılmaz Argüden de bu mekteptendir. Argüden, 1978-1980 arasında Koç Holding ARGE’de yönetim kurulu başkanıydı, 1980-1985 arasında RAND’ın Stratejik Analizcisi, daha sonra Dünya Bankası Kredi Bölümü yöneticisi oldu. 1991 yılında Başbakan Mesut Yılmaz’ın Başdanışmanıydı. 2006’da İsrail kurucusu olarak bilinen ve dünya para ağının en büyük aktörü sayılan Rothscild’ların İstanbul Şubesi yöneticisi oldu.

TESEV’in danışmanları arasındaki T.C dışişleri eski görevlileri, çok sayıdaki akademisyen, şirket yöneticisi geniş bir ağ oluşturmaktadır. RAND için Türkiye’de İslam raporunu hazırlayan, Georgetown University Müslüman Hristiyan Anlayış Merkezi (Merve Kavakçı ve F. Gülen konferanslarıyla dikkat çekti) görevlisi Sabri Sayarı, Florida International University’ den Oktay Vural, Dünya Bankası’ndan Baran Tuncer en ünlüleridir.

“Ordu-Siyaset” araştırmacısı, İsrail örgütü WINEP bültenlerinin en önemli kişisi, İngiltere’den Türkiye’ye gönderilen Alevi-Sünni araştırmacılarının destekçisi William Hale, TESEV konferansçıları arasında en dikkat çekici kişidir.

TESEV, ABD’nin ve AB’nin ortaklaşa yürüttükleri Türkiye’yi özerkleştirme (Bana göre Anadolu Federe Devleti oluşturma), Ortadoğu, Kafkasya ve Asya’da kolonileştirme girişimlerinin en önemli destekçisi, ARI Derneği ile birlikte Türkiye Sivil Örümcek Ağı’nın ilmik dokuyucusudur.

TESEV-Ordu tartışması başlar başlamaz, Bodrum FM aradı. Aybars Attila ile TESEV-ABD-AB-Soros bağlantısını canlı yayında konuştuk. Hemen ardından Cumhuriyet gazetesi aradı ve TESEV’in Amerikan dolarlı ve AB kasasından Eurolu işlerini, kurucularının danışmanlarının ilginç bağlantılarını, ordu ile ilgili raporunun ABD demokrasi projesi ve AB ilkelerine uyumlu olduğunu uzun uzun konuştuk… Ertesi gün ve daha sonraki gün TESEV-Soros ilişkisi ve F. Gülen dışında herhangi bir yayın yapılmadı.… Bugün 3. Gün ve görüşmemizde dile getirdiğimiz bilgilerle ilgili tek sözcük yok!

Olabilir… Daha önce de böyle olmuş ve TESEV’in ana yapısı, Amerikan ilişkileri geçiştirilmişti… Herhalde, önemsiz görüldü…

T.C. Karşıtları İstanbul’da

Boğaziçi Üniversitesi Vakfı, Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Vakfı ve Eczacıbaşı’nın Vakfı ortak girişimiyle ve 200 kişinin katılımıyla oluşturulan TESEV’in kurucuları arasından bazı büyük şirketlerin sahiplerini ve yöneticilerini, ABD’nin güvenlik şirketi RAND (İşbirliği yapan bazıları ‘think-tank’ diyerek toplantılarını aklamaya çalışıyorlar) bağlantılı kişileri, evinde Soros ile toplantı yapanları, üniversite rektörlerini anımsatmıştık.

TESEV’in yayınladığı bazı raporlara ya da konferanslara bakıp “Ne var bunda? İşte onlar da fikirlerini yayınlıyorlar!” diyenler çoğunlukta. Bu raporlar ve konferanslar, TESEV yöneticilerinin açıklamalarından, kurucuların-yöneticilerin sivil ağ bağlantılarından, yurtdışı katılımlarından, konferansçıların kimliklerinden ve ABD-İsrail destekçisi çalışmalarından, ABD istihbarat ve dışişleri görevlerinden ayrı tutulduğunda salt düşünce eylemi olarak görülebilir.

Örneğin İmam Hatip Okulları ya da Müslüman Kadınlar araştırmalarını, ABD’nin “Uluslararası Din Hürriyeti” operasyonundan; İç göç ile ilgili çalışmayı, Lozan’ın mübadele maddelerinden ve Kürt federe devleti girişimlerinden; Azınlık hukuku çalışmalarını, ABD-AB’nin “Müslüman azınlıkların hakları tanınmalıdır” çağrılarından ve ABD Kongre’since hazırlatılarak, Kurtuluş Savaşçılarını birer iç isyancı konumuna indirgeyerek Lozan’ın yasal temellerini yok sayan raporla birlikte Pekin-Varşova konferanslarında ABD delegelerini Türkiye karşıtı konuşmalarından ayrı değerlendirirseniz senaryonun tümünü anlamamış olursunuz.

TESEV’in çalışmalarını olumsuz bulanların çoğu, vakfın kurucu-yöneticilerinden birkaçının ilişkileriyle sınırlı eleştirilerde bulunurken, bu vakfın kurucusu şirketleri ve ABD bağlantılarını görmezden gelmektedirler.

BU son derece doğal çünkü TESEV, Sivil Örümcek Ağı’ndaki önemli işlevine uygun olarak birçok kurum ve kişiyle içli-dışlı çalışıyor; devletin kurumlarından büyük destek alıyor… TESEV’in çalışmaları Türkiye’nin ulusal yapısına olumlu katkı sağlamaktan çok, ABD-AB-Yunanistan-İsrail ittifakına yardım sağlamaktadır. Bu yardımı yükseltmek için elinden geleni yapan TESEV’in ulusal güvenliğin tartışıldığı günlerde İstanbul’a getirip konuşturduğu yabancılardan birkaç örnek, vakfın işlevini anlamlandıracaktır:

*

Strobe Talbot, ABD’nin ünlü güvenlik elemanlarındandır. TESEV, her konuğuna yaptığı gibi Talbot’u da Boğaziçi Üniversitesi’nde konuşturdu. Talbot, Irak’ın silahlı işgalini aklayacak konuşmayla Türkleri ABD desteğine çağırıyordu. Talbot aslında kendi devletinin çıkarlarına bağlı bir kişidir. Onu bir düşünür gibi tarafı olduğumuz bir savaş başlamak üzereyken getirenler onun şu açıklamasını bilmiyor olamazlar:

“Demokrasiler (ülkeler), ticaret ve diplomaside güvenilir ortaklar olmalıdırlar ve Amerikan çıkarlarına uyumlu savunma ve dış politika izlemelidirler!”

Zaten TESEV direktörü eski Büyükelçi Özden Samberk de, Irak’ın işgalinden önce “Bir sivil toplum lideri olarak diyorum ki, Türkiye’nin yeri stratejik müttefikinin yanıdır” diyerek Amerikan dış politikasına yeterli desteği vermişti. John Brademas, Yunan asıllı eski senatör, Onasis Vakfı Başkanı, Helen Mirasını Koruma Vakfı Başkanı idi. Daha da önemlisi Sivil örümcek Ağı’nın merkez örgütü NED’in 10 yıla yakın başkanlığını yapan kişiydi. Öylesine önemli bir adamdı ki, yönetiminde TESEV’den de kişiler bulunan TUSİAD heyeti, Amerika’ya gidip, T.C. Anayasasının değiştirilmesiyle ilgili raporu Brademas’a vermişlerdi.

19 Şubat 2001 para krizinden hemen sonra Kemal Derviş, arkadaşı John Wolfowitz’in de desteğiyle T.C. hükümetine bakan olarak atanmıştı. Derviş’in sözüyle “kriz içinde reformlar” yapılmaya başlanmıştı. Sıra Kıbrıs’ın Annan Planı denilerek, ABD-AB-Atina İttifakına devrine gelmişti. TESEV, Brademas’ı İstanbul’a getirdi. Brademas, Boğaziçi’nde Atina tezlerini sonuna dek propaganda etmek ve kişisel dostluklar edinmek olanağı buldu.

John Brademas’ın Türkiye sevgisi(!) geçmişe dayanmaktadır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın hemen ardından öne geçen Brademas, hem Türkiye’ye, Hem de Kıbrıslı Türklere karşı ambargo yasalarının çıkmasını sağlamıştı.

ABD hazinesinden milyonlara varan dolarlar ve AB fonlarından milyonlara ulaşan Euro’lar alan, Quantum-Soros’un en büyük parasal desteğine sahip olan TESEV, ABD tarafından en çok desteklenen ARI Derneği ile birlikte daha birçok T.C. aleyhtarını İstanbul’a taşımıştır. Bunların içinde en önemli Türk düşmanı ise Yunan asıllı Amerikalı John Sitilides’tir.

Sitilides, Abdullah Öcalan’ın teslim günlerinde Türkiye aleyhine imza toplayarak, Amerikan Başkanı’na veren kişidir.

Alan Makowsky gibi, TESEV konuğu İsrail destekçilerini, “Ordu Siyaset” uzmanı İngilizleri bu satırlara sığdıramayız…

Yabancı devletin parasıyla ‘sivil’ işler!

Herhangi bir Federal Amerika devletinde ya da herhangi bir A.B devletinde, bir dernek ya da vakıf, ya da kişi, yabancı devletten para alınarak iç siyasete müdahale ederse; ülkesinde etnisitelere ayrılıkçılık düşüncesini aşılarsa, ülkesinin anayasasını değiştirmek için çalışmalar yaparsa, parayı veren devletin politikalarına (çıkarlarına) uygun olarak komşu devletleri kayıran, komşularını işgal edenlerin arkasına kitle desteği yığmaya çalışırsa, ülkedeki rejim karşıtı girişimlerde bulunanlara “düşünce özgürlüğü” ya da “din hürriyeti” diyerek devletinin kuruluş ilkelerinin değiştirilmesi için çabalarsa…

Para ilişkileriyle birlikte, yabancı devletlerin deneyimli istihbaratçıları, yabancı devletin ulusal çıkarlarını korumak üzere yemin etmiş elemanları da ‘danışman’ ya da ‘konferansçı’ adı altında çalışmalara katılırsa… Bu elemanlar içerdeki siyasal partilere eleman eğitimi verirse, ülkenin gençlerini içerdekilerle birlikte örgütlerse…

Bir derneğin başkanı, “Amerikanın yerinde olsam yasalar çıkmadan bir kuruş vermem!” diyerek kendi ülkesine karşı bir tür şantaj yapılmasını özendirirse…

Eylemleri çoğaltmak olası, ama bu kadarı bile, ister ABD’de, ister Almanya’da, İngiltere’de, Fransa’da, İspanya’da, İtalya’da olsun, devletin bağımsızlığına, egemenliğine, ulusal güvenliğine aykırı görülerek ağır cezalık olmak için yeterlidir. Söz konusu devletlerin hiç, ama hiçbiri, yabancı bir devletin siyasal partilerine bağlı örgütlerin, kendi ülkesine gelerek bürolar açmalarına ve iç siyasetini, yasalarını değiştirmek için çalışmalarına izin vermez!

T.C’nde ise tam tersidir. Devletin güvenli kurumları yasalara dayanarak, derneklerin-vakıfların yabancı devletlerden para almasına onay vermektedir.

*

Bu satırların bazıları, kalburüstü işadamlarının, üniversite rektörlerinin, II. Cumhuriyetçi akademisyenlerin, kendi kendilerine ‘aydın’ diyen medyacıların örgütü TESEV’i anımsatıyor…

T.C ordusunun demokratikleştirilmesi ana başlığı altında, ordunun etkinliğini azaltma raporu üstüne Genel Kurmay Başkanı konuşmasa, TESEV’in işlevi sorgulanmayacaktı bile. Bu rapor genellikle yukarıda sözü edilen eylemlerden ayrılarak eleştirilmektedir. Bu rapor, ülkenin ulusal merkezi otoritesinin zayıflatılması, ‘yerel otonomiler yaratılması’ , azınlıklara anadilde eğitim (dikkat anadil öğretilmesi değil) isteklerinin desteklenmesiyle, soykırımın tanınması konferanslarıyla, Lozan eleştirileriyle birlikte ele alınırsa bir anlam kazanır. Yalnızca, “Orduda itaatsizlik öneriyor” ya da “Ordumuzu suçluyor” denilirse ve konu, şu ya da bu tarikatın ve Quantum şirketi temsilcisi Soros’un desteğine indirgenirse, ABD-AB ortak operasyonu bilerek ya da bilmeyerek kamufle edilmiş olur:

Aslında TESEV raporu, ABD tarafından dayatılan “Project democracy” operasyonun temel ilkelerinden birini yerine getirmektedir. Rapor, Ulusal orduların, devletlerin merkezi yapılarını sürdürecek olan orduları bir tür paralı askeri birlikler düzeyine indirmeyi amaçlayan A.B demokratikleşme ilkelerine de uygundur. Kısaca TESEV, A.B’ne uyum değişikliklerinin ve ABD’nin demokrasi ihraç politikasının gereğini yapmaktadır. Salt bu nedenle A.B fonlarından ve ABD hazinesinden NED aracılığıyla milyonlarca dolar ya da Euro almaktadır.

A.B’ne giriş ‘müteaddit defalar’ desteklenmişse, ABD’ne bağlı örgütlerin, Alman-İngiliz-Fransız vakıfların çalışmaları demokrasiye katkı olarak değerlendiriliyorsa, rapordaki birkaç taciz edici cümleyle sınırlı eleştiriler, TESEV’e ve işbirlikçilerine karşı haksızdır da denebilir.

Ülkemizde generallerin konuşması için her türlü kışkırtıcı eylem yapılmaktadır. Silahlı kuvvetlerin gücünü temsil eden görevlilerin iç siyaseti doğrudan etkileyecek konuşmalar yapmaları yadırganıyor… Ancak unutulmamalı ki, dünyanın hiçbir yerinde, bir ülkeyi bölmek, kaosa sürüklemek için silahlı silahsız, açıktan ya da örtülü olarak çalışmalar yapılıyorsa, bağımsızlığı tehdit eden her türlü terörist eylem ABD-AB ülkelerince türlü kamuflajla destekleniyorsa, içerde ayrışmayı hızlandırıcı etnik kışkırtıcılık alıp başını gitmişse, dinsel öbekler yabancılar tarafından korunup kollanıyorsa, siyasal partiler sivil toplumun desteğini alacağız diye yabancıların dolaylı ya da doğrudan güdümüne girmişse… Ülke medyasının önemli bölümü, etkin yazarları yabancı devletlerin Türkiye karşıtı girişimlerini destekler konumdaysa…

Böyle bir ülkede, konuşulmakla yetinilmesine şükredilse yeridir…

ABD ve Batı hayranları unutmasınlar ki, yabancının iktisadi ya da siyasi köleliği altında asla demokrasi yerleştirilemez… Böyle olmasa Türk ulusu gıpta edilecek bir demokrasi kurma yeteneğine sahiptir…

Ve öyle bir demokraside, askerlerin siyasete doğrudan karışmasına da kimse izin vermez… Ancak yayılmacı devletler de böyle bir gelişme istemezler! Onlar için asıl sorun, T.C’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak güçlenmesi ve öteki uluslara örnek olmasıdır!

Bu kör düğümü, her türden ihanete karşın, ulus kendisi çözecektir… Biraz daha acı çekilecektir, ama kesinlikle çözecektir.

Mustafa Yildirim

İm (Kod): Tümünü seç
hakimiyetimilliye ve
http://ifsa.blogcu.com/tesev-in-istikameti_1215505.html
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Şu dizine dön: TESEV

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x