
* * *
Tribünde şiddeti yaşam biçimi haline getirmede hızlı bir mesafe kaydeden seyircisinden sahada gezinen futbolcusuna... Gecenin kör karanlığında görev yapan bekçinin onda biri kadar doğru düdük çalamayan hakem Bülent Yıldırım’dan, kale direğinin dibinde uyuyan yardımcı hakeme… Hakeme kırmızı kart gösterdiği için kahraman ilan edilen Salih Dursun’u hangi mantıkla sahaya sürdüğü anlaşılamayan teknik adamdan, Onur’un koruduğu kaleye attığı golün ardından böyle bir ortamda aşırı bir sevinç göstermenin zararlı olabileceğini hesap etmeyen, ya da edemeyen Fenerbahçe futbolcusuna… Emniyeti sağlama yerine seyretmeyi yeğleyen güvenlik mensuplarından tribünde olup-biteni sinemada imişcesine izleyen Trabzon’un idari ve adli yöneticisine… Yangına körükle koşan meslektaşlarımdan, hayal aleminde gezinen Trabzonspor idarecisine kadar…
* * *
Evet bir cümle ahalinin tümüne kadar, hemen hemen herkes, ya gaflet, ya delalet, ya da hıyanet içindeydi. Ve de, bu kadar şiddetin, be denli insanlık dışı davranışların, böylesine kasıtlı yanlışların temelindeki ateşi adaleti tecelli ettirerek giderme yerine, daha beterini benzin dökerek alevlendiren devlet-i aliyenin tepesindekilerin 2011’den beri hak ve hukuku kenara koymalarıyla sebep oldukları büyük facia…
* * *
Şimdi bunları öylesine, rastgele, tesadüfen, oyunun akışı içinde gerçekleşen anlık gelişmeler ve olaylar olarak sakın değerlendirmeye kalkmayın! Çünkü, Trabzon üzerine kurgulanan ve kurulanların senaryosu adeta bir Mossad Projesi’ni andırıyor. Mossad’ın Ortadoğu’da Türkiye için yazdığı senaryoda ortada… Volkan Konak’ın da “Trabzon, Türkiye’nin T’sidir” dediği gerçek de aynı şekilde gözler önünde olduğuna göre! Hadi biz abarttık, ironi yaptık!
“Mossad bu işin içinde yok” diyelim! Ammaa; böyle bir senaryoyu ancak Mossad gibi merkezler yazar ve uygulatır, uygulatıyor da! Bu ha, İsrail’in Mossad’ı olmuş, ha yerli Mossad! Hiç ama hiç fark etmez. Amaç ve hedef bir yerleri yok etmek olduktan sonra…
Murat TAŞKIN, 28 Nisan 2016
mtaskin@superposta.com