Patron olan sizsiniz! / Selcan TAŞÇI - 14 Ocak 2010
TRT’nin ayrımcı yayıncılığından rahatsız olanlardan rica ediyoruz: Başta
İbrahim Şahin, hepsinin maaşını siz ödüyorsunuz, gazeteleri şikayet kutusu yapmak yerine, hizmetini beğenmediğiniz personelden hesap sorun.
Yeniçağ’ın internet sitesine veya şahsi e-posta adreslerimize hemen her gün bir kaç adet gelen ’TRT şikayetleri’nden kimi örnekler:
“TRT 2’de sabah 08:15 civarlarında manşetler okunurken bir ilginçlik oldu. Spiker Yeniçağ gazetesinin 3. sayfasındaki ‘Yoksulun işi 7 saniyelik’ haberini okudu. Biz de bunun sebebi nedir, o manşette ne vardı diye merak ettik...”
l Z.Sarıtepe - 5 Ocak 2010
“TRT sabah haberlerinde gazete başlıklarını verirken Yeniçağ gazetesinin birinci sayfasını değil de üçüncü sayfasını veriyor. Bu nasıl bir demokrasi ve özgürlük anlayışıdır?”
l H.Erek - 7 Ocak 2010
“TRT 1 sabah haberlerinde Yeniçağ gazetesinin dış sayfalarını çıkararak, iç sayfalarından ekonomi başlığını okudu. Baş sayfa haberlerinden okumaya utanıyorlar mı acaba?”
l N.Cengiz - 8 Ocak 2010
“Haftasonları TRT’de yayınlanan Habervizyon programını seyrederim. Geçen hafta sıra Yeniçağ Gazetesi’ne gelince manşet yerine sıradan bir haber okundu ve okunan haber ekrana yansıtılmadı. TRT’ye mesaj attım ama geri dönen olmadı. Böyle bir durumdan haberdar mısınız?”
l M.Küçük - 11 Ocak 2010
Telefonlar da cabası... Oysa bunca sorudan bir tekinin cevabı bizde: “
Evet bu skandalın varlığından haberdarız!..”
Kökeni bu skandal olan bütün diğer soru ve sorunların adresi ise TRT!
TRT’nin, Yeniçağ’ın kamu adına soran, sorgulayan manşetlerini -ısrarla- dışlaması konusunda, biz bugüne kadar kendi üzerimize düşeni yaptık. Hem her ay istese de, istemese de ödediği faturalarla TRT bütçesine pay aktaran vatandaşlar olarak, hem de gazetecilik mesleğinin gereği olarak...
Biz çok uğraştıkÇıkış noktamız bir kamu kurumu eliyle yürütülen ayrımcılık olduğu için sadece Yeniçağ söz konusu olduğunda da değil, örneğin Cumhuriyet gazetesinin manşeti “
kaçırıldığında” da aynı tepkiyi verdik. Ve emin olun -bugün kim bana dokunmayan yılan bin yaşasın tavrı sergiliyor olursa olsun- Hürriyet’in, Milliyet’in, Vatan’ın, Akşam’ın, Zaman’ın, Yeni Şafak’ın vs. herhangi bir gazetenin manşetini haksız biçimde “
karartacak” olsalar, yine aynı tonda yükseltiriz sesimizi. Ki devamlı okuyucularımız iyi bilirler, TRT’ye karşı verdiğimiz “manşet haklarını koruma” mücadelesi uzun ince bir yoldur. İlk zamanlar TRT’nin “medyayı idare etmekle” görevli personelleri arayıp, “
Diğerleri tamam da, bari siz yapmayın, sizin de bizimle aynı değerlere sahip olduğunuzu iyi biliyoruz...” türünden klasik bağlama konuşmaları yaptılar.
Aynı saftaymışız! Da o kadar da saf mıyız? Devletin imkan ve kaynaklarını kullanarak, medya ve toplumda “
saf”lar yaratma çabasına karşı mücadele verirken, “
Gerçekten mi?” deyip boynunuza atlayacağımızı mı düşündünüz?
Baktılar ki, hakikaten mahalle takımı kurmaya veya takıma dahil olmaya çalışmıyoruz. Öyle anlaşalım, kaynaşalım, uzlaşalım, konunun üzerini örtelim den(e)miyor bize; çünkü kimle ne konuşuyorsak, ertesi gün gazetenin sayfalarından ilan ediyoruz. Çünkü zaten, sadece okuyucumuzu bilgilendirmek, haberdar etmek için konuşuyoruz kendileriyle...
Hep kaçamak cevaplar İkinci ve en geleneksel yola başvurdular. Mahkeme kararıyla yollanmamasına rağmen, “
açıklamaları”nı “
tekzip” diye dayatmaya çalıştılar. Mecbur olmamamıza rağmen, cevap hakkına saygımızdan yayımladık.
Adliye koridorlarını ziyaret etmemizi gerektiren zamanlar oldu. TRT’ye karşı gazetemizin ve kurumun bir anlamda sermayedarı yahut hissedarı sayılabilecek vatandaşın hakkını savunduğumuz için kendimizi savunduk!
Bize her seferinde dediler ki; Arayıp işin doğrusu nedir diye sormadan, kulaktan dolma bilgilerle, “
dolduruşa gelerek” yazıyorsunuz. Halbuki bir arasanız, sorsanız, biz de size izah etsek...
Gözümüzün gördüğüne, kulağımızın duyduğuna itibar etmeyip, beş duyumuzun “
dolduruşuna gelmeden” evvel TRT’yi aramaya başladık. O müdürden, o amire, o amirden bu memura paslanırken, muhatap bulana kadar göbeğimiz çatladı. Hadi bulduk; aldığımız cevap “
ben size döneceğim...”
Sonrası o malum şarkıdaki gibi: Ne gelen, ne soran var acı geçti günlerim!..
Bu tekerrürü can sıkıcı hale gelen süreç de gösteriyor ki TRT halen “
ayrımcılığın”, daha korkuncu, “
manşetleri okuyorum” deyip, bir gazetenin iç sayfalarından ayıkladığı suya sabuna dokunmayan bir haberi “
manşetmiş gibi” yutturmaya kalkışmanın, halkı aptal yerine koymanın, alenen kandırmanın ne büyük suç olduğunun farkında değil!
İtham etmek için değil, yasal karşılığını öğrenmek için soruyorum: Yaptığını iddia ettiğin şeyi yapmamanın adı “
sahtekarlık” değil midir? Eğer öyleyse bunun bir cezası yok mudur? Ya vatandaşın parasıyla, vatandaşın onay vermediği kimilerini (kişi ve kurum) öne çıkarmak; onlara haksız kazanç sağlamak? Bunun ödenmesi gereken bir bedeli yok mudur hukuk devletinde?
Biz “
gazeteci”ye düşen soruları sorarız sormasına da... Yeniçağ okuyucularından ve TRT’den “
hak ettikleri” kamu hizmetini alamadıklarına inanan bütün diğer kesimlerden ricam sorularınızı artık gazetelere değil; muhatabınız olan kuruma yani TRT’ye yöneltmeniz olacak.
“
Utanmıyorlar mı?” Biz nereden bilelim, niyet okuyamayız ki!
Hakkınızı arayın“
Utanmıyor musunuz?” diye sormadan bilemezsiniz ne hissettiklerini... Neden mi? Nasıl mı? Neyse aklınızdaki soru TRT’ye sorun. Sakın “
ben kimim ki” diye de düşünmeyin. Siz o kurumun gerçek sahiplerisiniz. Siz şikayet ettiğiniz işlere imza atan o geniş kadronun gerçek patronusunuz. Maaşlarını da veren sizsiniz, reyting getirmeyen sönmüş yıldızların rekor transfer ücretlerini de ödeyen sizsiniz...
Alınterinizle kazandığınız paranızla yapılan işleri denetleyin. Bir kamu kurumu tarafından yanlış bilgilendirildiğinize, yönlendirildiğinize, kandırıldığınıza inanıyorsanız hakkınızı arayın.
Küçük bir tüyo: Rahatsız olduğunuz programın sunucusunu, yapımcısını, müdürünü ararsanız muhtemelen “
yayın politikasını biz belirlemiyoruz”cevabını alırsınız. Bu nedenle TRT’nin yayın politikasını belirleyenlerden hesap sorun; onların kapılarını, telefonlarını, bilgisayarlarını aşındırın. Hala mı görevlerini yapmadıklarını, kötüye kullandıklarını vs. düşnüyorsunuz?
Dava edin. Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu gösterin. Hiçbirşey olmazsa emsal olur; boş bulan atını oynatmaya kalkışmaz...
Muhataplarınız ve telefon numaraları:- İbrahim Şahin
(TRT Genel Müdürü): 0312 463 43 43 - Ahmet Çavuşuğlu
(Haber Dairesi Bşk.) : 0312 463 48 39 - Ahmet Böken
(Haber Dairesi Bşk.Yrd.): 0312 463 46 10
Ya bir de muhalif olmasaydı!Akşam gazetesi önceki gün, TRT’ye ilişkin okuyanları dumura uğrattığını düşündüğüm bir yazı yayımladı.
Nagehan Alçı imzalı yazıda AKP iktidarının “
topyekun bir tek tipleştirme ve kadrolaşma ile” suçlayanamayacağı iddia ediliyor ve bu iddia “
TRT delili” ile kanıtlanmaya çalışılıyordu.
Muhalif
Banu Avar’a dahi program yaptırıldığını yazan hanım kız,
Avar’ın programının “
miadı” dolduğu için sonlandırıldığını yazarken, “
miad”ın ne zamandan beri “
sözleşme” veya“
reyting”e göre değil de siyasetin dahline göre belirlendiğini açıklamayı unutmuş olmalı.
Hiç “
Metehan Demir de program yapıyor ve 27 Nisan e-muhtırası döneminde askerin yanındaydı” türünden makulleştirme çabalarına değinmiyorum bile. “
27 Nisan’ın” kimin yanındaydı peki?
Gazetesine “
Paşasının Başbakanı” manşetini atan
Yasemin Çongar’a program yaptırmayışı nasıl “
kadrolaşma olmadığı”na delalet sayılabilir?
Fehmi Koru’ya yaptırmasına ne diyeceğiz o zaman?
Derya Sazak’ı da “
muhalif”mi sayacağız Milliyet’te yazıyor diye?
Sinan Çetin de “
bağımsız sinemacı”mı yani şimdi?
Mesela size bu yazınızdan sonra bir program teklifi gelse; bunun bir taltif değil de gazetecilik başarısı olduğunu mu yazmalıyız?
Muhalifi böyleyse yandaşı nasıl oluyor TRT’nin?
Bir örnek verseniz de, öğrensek!
TRT futbol yayınını kime finanse ettirecek?Google’a girin, “
Zafer Çağlayan TRT payı” yazıp search edin, elektrikte yüzde 2’lik TRT payının kaldırılmasına yönelik pek çok yazı bulursunuz. Ben aradım 2 bin 910 ayrı dosyaya ulaştım. Çağlayan’dan sonra bakan olan Nihat Ergün’ü girin yine TRT payı yazın, yine bir sürü iddialı demece rastlarsınız. Dediler ki ‘
Merak etmeyin bu pay kaldırılacak. Sırtınızdaki yük azaltılacak’. Elektrikte TRT payı kaldırıldı mı? Elbette kaldırılmadı. Kaldırılması zordu. Maç yayın ihalesi var. İhalede kamu kuruluşu olan TRT de masada.
Geliri gideri karşılayamıyor TRT’nin gelir kalemlerine bakınca en büyük gelirin 454 milyon TL’lik elektrik payı olduğu görülüyor. 244 milyon TL’lik de bandrol geliri var. Buna karşılık bir medya kuruluşunun en büyük gelir kalemi olması gereken reklam gelirleri TRT’nin 8 kanalı için toplam 29 milyon TL’de kalıyor. Giderlerine bakınca karşımıza 308 milyon TL’lik personel ve 237 milyon TL’lik prodüksiyon giderleri çıkıyor. Yani elektrikte TRT payı ve bandrol geliri olmasa TRT’nin ayakta durması imkansız. TRT yöneticilerinin ihaleye girmeden önce, özel sektörde bu işe hazırlanan yayıncılar gibi fizibilite yaptığına, fiyatı nereye kadar çıkarmaları halinde para kazanabileceklerini ölçüp biçtiklerine, nerede durmaları gerektiğine dair bir üst limit belirlediklerine hiç ama hiç ihtimal vermiyorum.
Fatura hep vatandaşa Basiretli tüccar gibi davranmaya gerek var mı? Nasıl olsa arkalarında kapı gibi Türk halkı var. Elektrikte TRT payını artırırsın, bandrolde yeni uygulamalara geçersin, akaryakıta TRT payı ilave edersin olur biter. Üyelikte de TRT gibi hantal bir kurumun çok başarılı olabileceğini sanmıyorum.
Ve ne yazık ki Türk futbolunun üzerindeki şaibeler, hakem hataları, bahis skandalları gibi olumsuzluklarla Türk insanı futboldan giderek uzaklaşıyor. Bırakın yeni üye kazanmayı, üyelik yenilemesi yapmak bile zorlaşıyor.
Duyuyorum ki TRT “
Biz bu işi sponsorluklarla ekonomik olarak karşılarız” düşüncesinde. Büyük bir yanılgı.
İşin ekonomik imkansızlığı yanında TRT’nin HD yayın konusundaki hazırlıksızlığı, 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yaptığı hatalar ve aldığı ağır eleştiriler de cabası.
Bu arada ’
TRT ihaleyi kazanırsa maçları şifresiz izleriz’diye de sevinmeyin. Ben de ilk başta öyle düşündüm ancak şartnamede kesin kural var. Maçlar mutlaka ama mutlaka şifreli kanaldan yayınlanacak.
Futbolla hiç alakası olmayan Ayşe Teyze’ye, maliyetlerden kısma derdindeki sanayici Ramazan Bey’e, yeni araba alan Mahmut Bey’e ilave bir bedel ödetilecekse bari bu hiç olmazsa eylemdeki Tekel işçilerinin maaşı için olsun da içimiz yanmasın.
Bırakın futbol yayını için özel sektör kapışsın. l
Ercan İnan / VatanErgun Babahan’a tek soruErgun Babahan, hepimizi Ertuğrul Özkök’ün tetikçisi yapmış... Özkök organize ediyormuş, biz de talimatı uyguluyormuşuz.
Ne Özkök’ün karakterini, ne de bizim karakterimizi bilmediğinden olacak böyle ayıp şeyler söylemiş...
Canı sağ olsun...
Ama madem her şey açık konuşuluyor, ağza gelen söyleniyor, o halde ben de Ergun’a tumturaklı bir soru sorayım bari: Sevgili Ergun... Sen Sabah Gazetesi’ndeyken, Sabah’ı Ahmet Çalık aldığında, bir medya patronuna gidip, “
Gazeteyi cemaatçiler ele geçirdi... Ben bu şartlar altında orada çalışamam... Sizin gruba geçmek istiyorum” dedin mi, demedin mi?
Hadi bir cevap ver Ergun... Oldu mu böyle bir olay? l
Ahmet Hakan / HürriyetMİNİ YORUMBaşımız döndüŞirin Payzın CNN Türk’te, Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a yönelik aşağılamayı değerlendirirken, “
Şimdi Başbakan Erdoğan’ın geçen sene Davos’ta yaptığı da büyük bir nezaketsizlikti” demiş.
Nezaket’in CNN’cesi “
hakaret dinlemek” midir?
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ya ... aber=11635
Rumuzlu demokrasi! / Selcan TAŞÇI - 15 Ocak 2010
Program hayali kuran gazeteciler
İbrahim Şahin’in demokratlığına övgüler düzerken, kurum personeli rumuz kullanarak haberleşiyor. TRT’nin haber kanalının, kadrolaşma zeminı olacağı iddiaları da ayyuka çıktı.
Medya mensuplarına, “
Bir TRT çalışanı” rumuzuyla yazan ’
kişi’, TRT’nin demokratlığını yere göğe koyamayan
Nagehan Alçı’ya yazdıklarının sağlamasını yapmasını öneriyor. Aslında bu kişinin düşüncelerini ancak “
rumuz”la bildirebiliyor olması bile, görmek isteyene TRT’nin demokrat, farklı fikirlere tahammüllü(!) yüzünü gösteriyor.
Dünkü Medya Polemik’te değindiğimiz konuların devamı niteliğinde olduğu için önce mektuptan birkaç bölüm aktaralım: “
Nagehan Alçı TRT için diyor ki; ”
Evet, yayın çizgisi iktidar paralelinde. Ama hangi iktidar zamanında değildi ki?“
Sizin mantığınızla ”
her iktidar döneminde kamu kaynakları hortumlanıyordu“ diyerek yolsuzluklara, usulsüzlüklere sessiz mi kalmalıyız? TRT’nin kasasına giren her 100 liranın 80 lirası işçilerin, memurların, emeklilerin, işsizlerin, cebinden çıkarken ”
Ey TRT parayı bizden alıyorsun AKP’ye hizmet ediyorsun“ diyemeyecek miyiz?
[b]Alçı ve Şahin’e çağrı [/b]
Alçı’ya açık çağrı; ”
Kim ne derse desin, kendi görüşüne ters olana da yer açılabiliyor bu iktidar döneminde. Haksızlık yapmayalım“ diyorsunuz ya;
Gelin TRT Genel Müdürü İbrahim’e bir çağrı yapın;
l TRT’de program sunan, programlara sürekli yorumcu olarak katılan isimleri tek tek açıklasın.
l Bu açıklamada, İbrahim Şahin döneminde sendika (Türk-İş, Disk, Hak-İş, KESK, Kamu-Sen, Memur-Sen) ve meslek odası (TMMOB, TTB vb) yöneticilerinin hangi programlara (tarihleriyle birlikte) konuk olarak katıldığı da yer alsın.
l Bu açıklamada, bırakın parlamento dışında kalan siyasi partileri, TBMM’de grubu bulunan AKP dışındaki parti (CHP, MHP, BDP-eski adıyla DTP) temsilcilerinin hangilerinin hangi programlara hangi tarihlerde konuk olarak katıldığı yer alsın.
Bunlar açıklansın ki AKP ve TRT için gönül rahatlığı ile “
Kim ne derse desin, kendi görüşüne ters olana da yer açılabiliyor bu iktidar döneminde. Haksızlık yapmayalım” diyelim.
Ve son bir not eklemiş “
Bir TRT çalışanı”: “
Son yıllarda oluşan bir gelenek var. TRT’de program yapmak isteyen gazeteciler önce köşelerinde TRT yönetimine övgüler diziyorlar sonra TRT’de programa başlıyorlar. Nagehan Alçı da yakında TRT’de programa başlarsa, programlarda sık sık konuk olarak yer alırsa hiç şaşırmam. ”
Haber kadrosu hazır Yine dün TRT 2’den bozma haber kanalı projesinin perde arkasına dair bazı iddialar ortaya atıldı.
TRT’nin yeni kanalının “
habercilik” değil, “
Yeni kanal açtık, yeni personel alacağız” diyebilmeye zemin hazırlamak suretiyle “
kadrolaşma” açılımı olduğunu ileri süren odatv TRT’nin “
bugünler için” yaptığı transfer listesini yayınladı. Odatv’nin iddiasına göre şu anda TRT Haber Dairesi’nin başında kağıt üstünde Ahmet Çavuşoğlu bulunsa da birim Yardımcısı Ahmet Böken tarafından idare ediliyor. Reşadiye saldırısı gibi skandala dönüşen haber dosyalarına da son şeklini Böken veriyor. Ve yine sitede yer alan yoruma göre “
Böken’in yaptığı her şeyden İbrahim Şahin’in haberi var”.
Odatv “
haber kanalının personeli hazır” başlığıyla, bugüne kadar yandaş medyadan haber dairesine yapılan transferlerin listesini de çıkarmış. Bence bu listeye “
Tescilli yandaş medya mensupları” dışında TRT’ye bakıp da “
demokrasi” görebilen tek gazeteci olan
Alçı da göz atmalı: “
Ahmet Böken, Ahmet Torun, Cumali Çaygeç, Cavit Atasever, Mehmet Çığın, Meryem Özkurt, Rahmi Şener, Sedat Dalda(STV), Hasan Basri Erden, Burhan Torunlar, Volkan Makar, Gökhan Kulaş, Nuri Coşar, Fettah Erdurur, Halil İbrahim Özemiş, Servet Dağ (CİHAN), İlyas Dal, Erkan Söğütçü, Murat Kaban (Zaman), Abdülkadir Beşikçi, Yalçın Salay (Aksiyon), Ercan Baysal, Murat Nuhoğlu, Erdoğan Baycan, Ertan Ömeroğlu, Uğur Alıcı (Kanal 7) Yasemin Demirhan Erden, Anda Ayva (Kanal A), Faruk Ayaz (Kanal 24)”
TRT artık kendi işini yapsınTRT reyting ölçümlerinden çıkmış. Artık ölçülmeyecekmiş. Aslına bakarsanız pek bir şey fark etmez. Çünkü ölçüldüğü zaman sıralamaları değiştirecek bir başarı da gösteremiyordu. Aslına bakarsanız, devlet televizyonlarının reyting patlaması yapması beklenemez. Onlardan beklenen kaliteli yapımcılık, bilgilendirici, öğretici programcılıktır.
TRT ne yazık ki, bunu yapmak yerine özel kanallarla yarışa girmişti. Ama beceremedi. Şimdi kaliteli yayıncılığa dönecekse çekilme iyiye işarettir. Yok eğer özel kanallar tarzı yayıncılık yapmayı sürdürecekse bu çekilme hayra alamet değildir. Çünkü kalitesiz ve başarısız programlara para akıtılmaya devam edileceğini gösterir ki, bunu kabul etmek mümkün olmaz. l
Fatih Altaylı / HaberTurkFaşizmin psikolojik temelleriKimler, hangi insanlar otoriter yapılanmalara “
doğal olarak” destek verir? Bir insanın, faşist bir oluşum dalgasına kapılıp sürüklenmesinin mekanizmaları nedir?
Tatlı su aydınları Bunlara yakıştırılan “
aydın” kimliği, ya okumuş olduklarından, ya sahip oldukları (köşe yazarlığı gibi) “
kamuoyu lideri konumundan”, ya geçmişlerinde bir akımın militanı olmalarından veya hepsinden birden gelir. En önemli özellikleri “
güce tapmaktır”. İktidarlara veya iktidara geleceğini düşündüklerine destek verirler. Kraldan çok kralcı oldukları için de, otoriter nitelikli iktidarların faşizan eğilimlerini güçlendirirler.
Dönekler Bunlar kendilerinde daima bir “
kurtarıcılık”, bir “
önderlik” misyonu vehmeden militan kişilerdir. Daha önce katıldıkları “
kurtarıcı” eylem ya da ideolojiler başarısız olunca, kendilerini boşlukta bulur ve yeni bir “
kurtarıcı” eylem veya ideoloji ararlar. Eski rollerinden, yani yanlış ata oynamalarından dolayı kendilerini bağışlamaz, bu yanlışlarını hem kendilerine hem de yeni çevrelerine bağışlatmak için yeni katıldıkları ideoloji veya eylemin en önde gelen, en sert militanları olurlar.
Tipik özellikleri, eski kimliklerinden kurtulduklarını ve yeni rollerini benimsediklerini ispat etmek için “
Günah çıkartmak”, hatalarını abartmak ve eski yol arkadaşlarını karalamaktır.
Biatçılar Dogmatik kafa yapısına sahip “
normal” kişilerdir. Bunların yaşamında kuşku duymak, sorgulamak, gerçeği aramak yoktur. İçinde bulundukları grubun eylemini veya ideolojisini kayıtsız koşulsuz benimserler. Hangi hareketin içinde olurlarsa olsunlar otoriter bir yapılanmanın temel taşlarını oluştururlar.
Bir kişi hem “
Tatlı Su Aydını”, hem “
Dönek” hem de “
Dogmatik” olabilir ki, bu da ender görülen bir durum değildir. l
Emre Kongar / CumhuriyetKarakaçan Bey’in kulakları çınlasınFarkında mısınız Engin Ardıç’ın başına ne geliyorsa “
eşek”lerden yahut “
eşeklik” kavramından geliyor. Bahçeşehir Üniversitesi’ni ziyaretinde Egemen Bağış’ı protesto eden öğrencileri konu alan ve ağır küfürler içeren “
Diplomalı eşekler” yazısını protesto için Sabah gazetesi önüne gelen grup, feleğin nasıl bir cilvesiyse artık, “
Engin Ardıç senden sucuk bile olmaz” pankartları taşımış. Ayrıca Bağış’ın bindiği eşeğin kafası yerine Ardıç’ın kafası “
fotoşoplanmış” ! Protestocular Sabah gazetesi güvenliğine Ardıç için yumurta, marul ve patlıcandan oluşan “
beslenme sepeti” bırakmışlar.
Hey gidi günler hey... Aklıma Karakaçan Bey ile kurduğumuz Anırma Takip Timi’nin maceraları geldi. Engin Ardıç “
Adı Hüseyin olan biri ABD Başkanı seçilirse eşek gibi anırırım” yazmıştı da, Barack Hüseyin Obama resmen ABD Başkanı olduktan sonra derin bir sessizliğe gömülmüştü ya... Sözünü tutması için başlattığımız “
Anır artık Engin Ardıç” kampanyasının 24. gününde bakın nasıl uyarmışız kendisini: “
Dikkat et de sucuk olmayasın!...” Kurban Bayramı arifesi olduğu için o günlerde bütün vaktini “
eşek jenositi ile mücadeleye” ayıran Karakaçan Bey de Ardıç’a yol yordam gösteren şu mesajı yayımlamış: “
Sözünü tutup anıracaksan, Taksim’de kalabalığın içinde anır. Tenhalarda, kaçak mezbaha alanlarında başına iş alma. Anırtı duyup üstüne çullanan korsan kasaplar, eşek olmadığını anlayana kadar iş işten geçebilir...” O gün sucuk olmasın diye çırpınan bizlere kulak verip sözünü tutmadı, şimdi “
senden sucuk bile olmaz” diyenlerle uğraşsın dursun bakalım. Ne demeli bilmem ki; Şöyle en efkarlısından, ‘
bir garip Orhan Veli’ tadında kitabe-i sengi mezar yakışmaz mı Ardıç’ın gazeteciliğine: Hiçbir şeyden çekmedi dünyada / Eşeklerden çektiği kadar / Yazık oldu Engin Efendiye...
İsrail’le oy kavgasıAKP Lideri Erdoğan; içeride her sıkıştığı anda; İsrail’e saldırarak iç politikada avantaj sağlamaya çabaladı. Bunun için de İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırıları kullandı. Müslümanların koruyucu lideri gibi bir görüntü vermeye çalıştı. Sayın Erdoğan, eğer insan hakları bakımından bir tavır takınıyor olsa idi; Irak’ta bir milyondan fazla insan katledilirken bu durumu da eleştirirdi. Lakin, tek bir söz etmedi. Hatta; ABD askerlerinin kayıp vermeden ülkelerine dönmeleri için dua ettiğini söyledi.
Eğer Başbakan Erdoğan; katledilen Müslümanlar için tavır takınmış olsaydı; yine Irak’ta kanı akıtılan Müslümanlar için bir ses verirdi. Yani; İsrail ile Başbakan Erdoğan arasındaki kavga; tamamen AKP’ye içeriden oy devşirmek için başlatılmış bir kavgadır. l
Rıza Zelyut / GüneşBasın gerilimin maşası olduMilliyet’teki köşesinde Melih Aşık yazdı, Uğur Dündar’ın Star Haber ekibi Türkiye gündemini fazlasıyla işgal eden krokinin peşine düşmüş. Sonunda vardığı yer bilgisayar tamircisi! Yani subayların ifadelerinde söyledikleri yer.
Dünya üzerindeki her hükümet kendi çıkarları aleyhine işlemeye başladığı zaman gündemi bir şekilde değiştirir. Ancak Türkiye’de bu çok sık ve çok abartılı gerçekleşmeye başladı. Bu hız eminim pek çoğumuzu aptallaştırmıştır. Süreç hep aynı şekilde işliyor: Balon haberler, bu haberlerin belli medya kurumlarına servis edilmesi, ardından büyük kıyametler kopması, çürütülmesi, sessizce kapatılması bir alışkanlık halini aldı.
Bu ‘
organize işler’ Türkiye’de bir yönetim tarzı olmaya başladı. Neredeyse bir oyun gibi tezgahlanıyor her şey ve maalesef bu organizasyonun sistematiği bütün ülkeyi germek üzerine kurulu. Basın sadece bir maşa olarak bu gerginliğe katkıda bulunuyor. l
Oray Eğin / AkşamBakanlık sözcüsü gibilerEn tipik örneği Cindoruk haberleridir.. Neredeyse Ergenekoncu diyeceklerdi.. Ya tutarsa.. AKP’ye, Erdoğan’a rakip olursa diye..
HSYK, sekiz aydır Yargıtay’a üye seçemiyor.. Boş üye sayısı 34’e çıkmış.. Çeşitli iddialar var; Bakan, kendine yakın isimleri seçtiremeyeceğini anladığı için seçimi engelliyor diyorlar..
AKP’ye yakın bir gazeteyi açıyorsunuz karşınıza şu satırlar çıkıyor.. “
Hükümet, seçimde daha farklı organları devreye sokmak istiyor. Hükümet birinci sınıf hâkim ve savcıların da seçilmesini sağlayacak reform hazırlığında.”
Bunu kim söylüyor? AKP’ye yakın yazar.. Seçim neden yapılmıyor diyenlere de kızıyor.. Sormak lazım.. Hükümet sözcüsü müsün?
Bir örnek daha.. 56 hâkim ve savcı Adalet Bakanlığı müfettişlerinin kararıyla aylarca dinlenmiş ’
bu işte bir sakatlık yok mu’ diyorsun.. AKP’li yazarlardan yanıt geliyor.. Ergenekon savcılarının isteği üzerine dinleme yapıldı.. Bakanlık sözcüsünden hızlı!.. l
Mehmet Tezkan / MilliyetTESEV ektiğini biçmeye başladıBugün değilse bile yarın sadece okul adlarından değil her türlü kamusal alandan “
şehitlik” ve “
gazilik” unvanlarını kaldıracaklar. Proje yeni değil... Tezgâh yıllar önce işadamı
Can Paker’in başkanlığındaki Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (
TESEV) tarafından kuruldu. TESEV’in yaptırdığı bir araştırmada şehitlik ve gazilik unvanlarının toplumda ayrımcılık yarattığı öne sürülerek kaldırılması önerildi. Önerdiler de ne oldu demeyin; yıllar çok çabuk geçiyor! l
Deniz Som / CumhuriyetMİNİ YORUMAman ne ilginç iddiaKurtlar Vadisi “
Polat İsrail’e karşı” içeriğiyle ilgili olarak; “
Ortağının kurumsal misyonu “İsrail çıkarlarını korumak” olan Doğan bu diziyi neden yayımladı?” diye sormuştuk ya, üstüne vazife sayan çift kimlikli yazar açıklamış: Çünkü Star TV satışın eşiğinde! İnternet siteleri de bunu “
İlginç iddia” diye manşet yapıyor. Peh!..
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/ya ... aber=11650