
Kaç kez değiştirildi?
1992 yılında TRT-INT Avrasya olarak başlayan, ardından TRT Avrasya ve TRT INT olarak ikiye ayrılan kanalın TRT Avrasya kısmı 2001 yılında TRT-Türk olmuş, 2009’da da TRT Avaz kanalı TRT-INT ve TRT-Türk’ün frekanslarını almıştı. TRT Türk ve TRT Avrasya adıyla Türk Dünyasına açılmaya çalışan kanallar beklenen etkiyi ve yaygınlığı bir türlü sağlayamamış bu kez daha yüksek bir teknoloji ve bütçeyle TRT Avaz yayına sokulmuştu. 2009 Nevruzunda yayın hayatına başlayan TRT Avaz’ın açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “TRT-Avaz, TRT’nin sesini avaz avaz duyuracak; sadece Türkiye’ye değil, tüm Türk Dünyasına avaz avaz seslenecek” demişti. Görüldüğü gibi Türk dünyasındaki kavram karmaşası ve neticeye ulaşmaktaki zorluklar TRT’nin bu yöndeki adımlarını da etkilemiş bir türlü kurumsal ve kalıcı bir sistem inşa edilememiştir.
Nasıl bir çözüm?
Geçmişten günümüze Türk Dünyasının birbirini daha iyi tanıması ve ortak bir algı sisteminin oluşturulması için kurulan bu kanalların istenilen neticelere ulaşamamasının temel nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
1- Genel olarak TRT içerisinde gerekli ve yeterli ilgiyi görememesi. Bu durum bütçe, teknik alt yapı, uzman personel konusunda rekabet edebilirliği engellemekte ve mevcut personelin motivasyonunu da kırıyor.
2- Kuruluş gayesinin öneminden bağımsız olarak bir zorunluluğun yansıması şeklinde devam ettirildiği için elde imkânların kullanımı konusunda ancak kısıtlı bir avantaj alanı bu kanallara yönlendirilebilmektedir. Bu görüntü Türk Cumhuriyetlerinde de olumsuz bir algı meydana getiriyor
3- Söz konusu kanallar geçmişte çoğunlukla Türkiye Türkçesiyle yayın yapmış ve ancak TRT Avaz döneminde diğer Türk lehçeleriyle programlar oluşturulabilmiştir. Geçmişteki bu eksiklik Türk Cumhuriyetlerinde kitlesel hale gelen izleyicilerin tercih sıralamasını olumsuz etkilemiştir.
4- Programlar oluşturulurken liyakat ve etkinlik ilkelerinin yeterince gözetilmemesi ve siyasal yakınlık gibi belirleyiciler üzerinden geniş kesimlere açılmayı sağlayacak saha donanımlı kişilere imkân ve destek verilmemesi.
5- Ülkeler arasındaki saat farklılıkları, alfabe sorunu, tekrar programlarının dikkat çekmesi ve o ülkelerdeki paydaşlarla ortak çalışmaların yeterli sayıya ulaşamaması kanalın yaygınlığını da etkiliyor. Her şeyden önemlisi uydu yayını açısından tanıtım ağı yetersiz olduğu gibi ilgili ülkelerin kablolu yayın sistemine entegre olunamaması kanalın amaç ve potansiyelini hayli etkisizleştiriyor. Belirli dönemlerde Kazakistan ve Kırgızistan’da bu sağlanmış olsa da kalıcı ve kurumsal olmaktan uzaktır. Eğer bu ülkelerde bir takım prosedürler var ise buna Türkiye de uymak zorundadır. Daha da ötesi böylesine bir misyonun yerine getirilmesi için imkânların seferber edilmesinden daha doğal ve meşru ne olabilir.
Gelinen noktada önem teşkil eden şey kanalın adının ne olacağından daha çok hangi içerik ve strateji ile Türk dünyasının meselelerine eğileceğidir. Yukarıdaki hata ve eksiklikler giderilemediği sürece gelecekte de benzer kararlarla karşılaşabileceğimizi üzülerek ifade etmek isterim.
Kürşad ZORLU, 19 Aralık 2015
kzorlu77@gmail.com