Yine erken uyandım.
Sisli, ılık bir İstanbul sabahı yine.
İlk işim televizyonu açıp günün haberlerini izlemek, gazetelerin birinci sayfalarına bir göz atmak.
Emniyet Müdürlüğünde bir toplantı var. Gazetecilere Beykoz Poyrazköyde İSTEK Vakfının arazisinde bulunan lav silahları, patlayıcılar, mermiler, işaret fişekleri gösterilecek.
Bostancıdaki operasyonda şehit olan emniyet amiri Semih Balaban toprağa verilmişti.
Bayrağımıza sarılı bir tabut... Semih Balabanın polis memuru eşi Filiz Balaban, çocukları Serap Elif ve Şevval Beyza...
Dört yaşındaki Şevval Beyza babasının tabutunu öpüyor...
İki yaşındaki Serap Elif ise annesinin kucağında.
Şehit cenazelerine alışmış bir toplum olduk.
Yıllardır terörle iç içe yaşıyoruz!
İşte bu sırada altyazı geçiyor televizyonlar:
Diyarbakır-Lice yolunda ve Şemdinlide 10 askerimiz şehit düştü!
Sanki göğün derinliklerinde dolaşıyor gibiyim. Binlerce ölünün gözleri ırmaklara düşüyor.
Benim güzel yurdumun, güzel insanları, askeriyle, polisiyle, siviliyle, yaşlısı ve genciyle hak etmiyor bu yaşadıklarımızı.
***
Dinci, tarikatçı ve yalaka medya, Bostancıda öldürülen terörist Orhan Yılmazkayanın Ergenekon bağlantısı olduğunu yazacak kadar çıldırmışlardı.
PKK kamplarında eğitim gören terörist için şöyle demişlerdi:
Terörist Ergenekoncu çıktı!
Üç gün önce İstanbuldaki operasyon ve dün sabah kanlı terör örgütünün Lice-Genç yolu üzerinde kurduğu bombalı tuzak.
Üstelik Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğun bilgilendirme toplantısı yapacağı gün...
Eli kanlı örgüt, eylemi, Başbuğ Paşanın toplantısından önce düzenliyor.
Saat 11.00de Orgeneral Başbuğun basın toplantısı başladı... İlk elli dakika Başbuğ, kafalarda soru işareti yaratan toprak altından çıkan silahlarla ilgili önemli bilgiler verdi.
On beş dakika sonra bir haber daha düştü TV ekranlarına:
Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türke bombalı saldırı!
Canlı bomba Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesine dek girmişti.
Neler oluyordu Türkiyede?
Anlamak çok güçtü...
***
Tarikatçı, dinci ve AKP yalakası medya, aylardır Türk Silahlı Kuvvetlerine acımasızca saldırıyor...
Son yirmi gündür ise Türkan Saylanın başkanlığını yaptığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hedefte.
ÇYDD, araç yakan PKKlilere, DTPli belediyelere yardım yapıyormuş, yok burs verdikleri kız ve erkek öğrenciler aynı evde yatıp kalkıyormuş...
Bunlar din bezirgânlığının ötesinde birer alçak ve sahtekâr!
Acaba tarikat şeyhinin müritleri Orgeneral Başbuğun açıklamalarından ne anladı?
Başbuğ TSKnin demokrasiye ve hukuka, anayasaya bağlı olduğunun birkaç kez altını çizdi. TSKye saldıranlara mesaj verdi:
Biz, darbe planları yapan bir kurum değil, ülkenin güvenliği için canla başla çalışan bir kurumuz.
Bunu anladı mı TSK düşmanları?
Hiç sanmıyorum!
Başbuğ, daha ne desin?
Açık açık askeri darbelere karşı olduğunu söyledi, demokrasiyi ve özgürlükleri savundu...
Başbuğun açıklamalarını, gazetecilerin sorduğu sorulara verdiği yanıtları gazetemizin öteki sayfalarında göreceksiniz...
Günlerdir tartışılan lav silahları TSK envanterlerine kayıtlı değil. Bu silahların bir bölümü polise verilmiş.
Başbuğ bunları da ilk elli dakikada uzun uzun anlattı.
***
Tarikatçı örgüt yayın organlarında TSKye ve ÇYDDye sürekli olarak saldırılıyor; bir kez kullanılan lav silahlarını dillerine dolayıp askerin neredeyse PKKyle işbirliği yaptığı öne sürülüyor. Ses kasetleri elden ele dolaştırılıp, yurtseverler, Atatürkçüler ve solcular Ergenekoncu diye yaftalanıp ihbar ediliyor.
Nasıl bir güçtür bu, kökü nerededir, amacı nedir?
Aslında kökünü de biliyoruz, amacını da, CIA bağlantısını da, parasal gücünü nasıl sağladığını da...
Amaçları çok açık: Bilgi kirliliği yaratıp devletin öteki kurumlarında olduğu gibi TSK içinde de örgütlenmek...
Hikmet ÇETİNKAYA
