TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

İletigönderen kush » Prş Şub 18, 2010 16:32

TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

Merdivenleri adım adım çıktılar ve finale yaklaştılar.
Muvazzaf yani görevde olan general ve amirallerin şüpheli sıfatıyla adliyeye çağrılması bunun delilidir.
Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ile Foça Çıkarma Gemileri Komutanı Tuğamiral Mehmet Fatih İlğar’ın Ergenekon bağlamında sorgulanması hadisesi ortada.
Bitmedi.
En önemlisi ilk kez görevde olan bir Orgeneral yani Üçüncü Ordu Komutanı yine şüpheli sıfatı ile afişe edilerek sorguya çağrılıyor.
Amaçları elbette darbenin şunun bunun soruşturulması değil zira öyle bir şey söz konusu olsaydı, olmayan değil olan darbelerin mesela 12 Eylül ile 28 Şubat’ın üstüne giderlerdi. Hedefleri TSK’nın aşağılanması ve belli bireysel tepkilere zemin hazırlanmasıdır.
Bireysel tepki ifadesini açalım:
Yapılan fütursuzluklar o denli sinir bozucu ve onur kırıcı ki, bu durumda TSK içinde fiili anlamda bazı münferit tepkilerin olacağı düşünülmüş ve bunlardan hareketle de geniş bir tasfiye hedeflenmiş.
Evet Washington’dan darbe yapamazlar ve olmayacak garantisi alanlar, TSK’yı akıl almaz biçimde köşeye sıkıştırmaya ve aşağılamaya devam ediyorlar zira projelerinin finalinde tasfiye var yani bu aralar beklenen bireysel bazı tepkilerden hareketle bir gece yarısı onlarca generali ve yüzlerce subayı bir anda kapıya koyacaklar yani emekli edecekler.
Dahası, bunu da hem içeriye hem dışarıya ihtilali engellemek şeklinde sunacaklar ve akıllarınca demokrasi kahramanı olacaklar.
Sakın bana bu kadar ileri gidemezler gibi komik bir lafı etmeyin.
Bir Ordu Komutanı yani Saldıray Berk Paşa şüpheli sıfatıyla afişe edilebiliyor ve Ege ile Akdeniz’de ülkenin donanmasını teslim ettiğimiz Kadir Sağdıç Amiral boy hedefi yapılabiliyorsa, artık bu ülkede her şey olur ve olacaktır!.
Altını bir kez daha çiziyorum; gidişat TSK’da tasfiyenin eşikte olduğudur.
Bu şekilde:
1)Yukarıda söylediğimiz gibi Tayyip Erdoğan darbelerin hesabını soran demokrasi kahramanı olacak ve kamuoyu bu konu ile manipüle edilerek bir dönem daha seçim kazanması sağlanacak. Tayyip Erdoğan bundan başka hiçbir yolla seçimi kazanamayacağını biliyor ve görüyor. Seçimi kaybettiği an da Yüce Divan’a gideceğini biliyor. Bunun için göreceksiniz bu oyunu tereddütsüz oynayacaktır.
2) ABD ve NATO bu operasyon sayesinde karşıt gördüğü bazı generallerden kurtulacak ve TSK’ya, benim yörüngemin dışıma çıkamazsın mesajını verecek.
3) Dinci güruhlar da hem TSK’dan intikam alacak hem de sızma imkanlarına kavuşacak.
Evet proje budur ve finale gelinmektedir.
Onun içindir ki biz Orgeneral Başbuğ’un son çıkışını yani “Elimizdekileri açıklarız” beyanını TSK’nın geleceği bağlamında olmak ya da olmamak gibi görüyoruz.
TSK şayet en üst kattan yani emir-komuta zinciri içinde aktif olarak topyekün bir tutum alırsa, tasfiyeyi hedefleyenler, “Bazılarını emekli edersek, geride kalanlar darbe yapar” gibi bir endişeye kapılabilir ve geri adım atabilir. Yok bu yapılmaz ve bugüne kadar olduğu gibi patinajlara devam edilirse bu, tasfiyeyi hedefleyenlere; “Ne duruyorsunuz harekete geçin” demek olacak.

Sabahattin ÖNKİBAR

Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Re: TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

İletigönderen kush » Sal Şub 23, 2010 16:38

Son dalganın perde arkası ve hedefteki Genelkurmay - Sabahattin ÖNKİBAR

Tesadüf sürüyor.
AKP ne zaman sıkışsa, Ergenekon operasyonları adeta imdada yetişiyor ve gündemi alt üst ediyor.
Kuşkusuz rastlantıdır ama yine de kafa karıştırıyor!
Hatırlayın, bundan önce bütün ses getiren gözaltına almalar hep AKP’nin zorda olduğu günlere denk gelmişti. Bugün de öyle!
AKP, Habur’a gelen PKK’lılar için hakim ayarladığı iddiaları sebebiyle zorda, yani konu Meclis’de!
Aynı şekilde AKP bugün, Yargıtay Başsavcılığının yeni bir kapatma davasının kıskacında!
Keza Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner’in tutuklanması ile Yargının feveranı ortada!
Buna Orgeneral Başbuğ’un “Bildiklerimizi açıklarız” restini ilave ederseniz, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız!
Yapılan son operasyon, gerçekte öyle olmasa da hem örtü yani kamuflaj vazifesini görecek hem de belli bir amaca hizmet edecek!
Anlayamadığım şey, daha önce serbest bırakılan Hava Kuvvetleri eski Komutanı İbrahim Fırtına’nın şimdi tekrar neden gözaltına alındığıdır!
İlginçtir, İbrahim Fırtına gözaltına alınırken o dönemin Genelkurmay Başkanı olan ve hukuken bütün sorumluluğu taşıyan Hilmi Özkök’e dokunulmadı!
Devam eden bir davanın seyrini etkileyecek şeyleri yazıp suç işlemeyeceğim, ama söyleyeceğim, Türkiye’de işlerin artık tamamen şirazesinden çıktığıdır!
Ben referandum ve seçim sürecinde bu tür operasyonların sürdürüleceği kanaatindeyim!
Mutlak bir hakikatı yani uygulamadaki projeyi bir kez daha dikkatinize sunalım:
ABD, Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek istiyor ve K. Irak’ta bağımsız bir Kürdistan’ı hedefliyor. Dahası, Kerkük’ü Kürdistan’a vermek istiyor. Buna ilaveten Kıbrıs’ın Rumlara peşkeşini talep ediyor ve Ermenistan kapısı kayıtsız-şartsız açılsın istiyor. İşte bu dayatmalara tepki göstermesi kesin olan TSK’nın kolunu ve kanadını kırıyor yani ona operasyonlar yapıyor.
Evet bize göre olanlar gerçekte darbe soruşturması değil, TSK’yı sindirme, pasifize etme yani itiraz edemeyecek duruma getirme harekatıdır. Öyle, çünkü ortada 12 Eylül ve 28 Şubat gibi yapılan darbeler var ve bunlar soruşturulmazken, olmayan darbe için bu yapılanlar akıl alacak şey midir?
Bakın açık açık ifade edeyim, işin içinde Beyaz Saray ve Pentagon olmasa, Tayyip Bey ve avanesi TSK’ya bu biçimde değil meydan okumak, zerre söz bile edemezlerdi.
Göreceksiniz, AKP, değişecek şartlar içinde daha önce de yazdığımız gibi olayı toplu olarak emekliye ayırmaya kadar götürecektir.
Büyük risk olur demeyin, Tayyip Erdoğan’ın zaten bundan sonraki yaşamı bugüne kadar yaptıklarından ötürü hep yargısal risklerle dolu olacak, o bunu görüyor ve ona göre davranıyor. Sadece o değil, Washington da Tayyip’in durumunu gördüğü için fırsat bu fırsat deyip onu istediği biçimde yönlendiriyor.
Diyeceksiniz ki Genelkurmay bu safhada ne yapar ya da yapmalı?
Onu ben bilemem ama söyleyeceğim mutlak biçimde artık TSK’nın hedef alındığıdır. TSK’yı bir şeylere zorluyorlar ve belli ki o süreçte son darbeyi indirecekler!..




40 YILDIR FİŞLESELERDİ, "CUMHURİYET'İN SONU GELDİ" DİYEN ABDULLAH GÜL KÖŞK'TE OLABİLİR MİYDİ?

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın söylediklerini hatırlayalım:
- “Bu memlekette kimin kızının başı örtülü, kimin çocuğu İmam Hatip’e gidiyor, kim muhafazakar, kim Ramazan’da oruç tutuyor, 40 yıldır hepsini fişlemişler... Şimdi biz onları fişliyoruz. Şimdi sıra bizde...”
Peki 40 yıldır fişlemişler de ne olmuş!
1995 yılında The Guardian’a, “Cumhuriyet’in sonu geldi” diye demeç veren Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı oldu.
“Demokrasi amacımız değil, amacımıza araçtır” diyen Tayyip Erdoğan, Başbakan oldu!
Bitmedi...
“Bu rejime karşı kininizi biriktirin” diyen Bülent Arınç, önce TBMM Başkanı, akabinde Başbakan Yardımcısı oldu.
Ömer Dinçer, Mehmet Ali Şahin, Beşir Atalay, Mehdi Eker, Mehmet Aydın, Recep Akdağ, Veysel Eroğlu, Sadullah Ergin, Ahmet Davutoğlu, Nihat Ergün, Taner Yıldız ve Faruk Çelik gibi İmam Hatip kökenli, eşleri örtülü, Hamas hayranı isimler de bakan oldu!
En önemlisi AKP gibi İmam Hatip karması ve türbanlı bir parti, tek başına iktidar oldu!
Bu tablo karşısında fişlemişler de ne olmuş sorusuna verilecek cevap, Avni Doğan’ın kast ettiğinin tam tersi değil midir?
Mugalataya gerek yok, işte manzara ortada; güya fişlenenler, bugün ülkenin en üst makamındadırlar!
Hal bu iken hâlâ fişleme edebiyatlarını yapıp istismarlara yönelmeleri o cenahın ahlâkını ve gerçek yüzünü ortaya koymuyor mu?
Evet benim de yakından tanıdığım olan Avni Doğan Bey, eğer kast ettiğin gibi bir fişleme olsaydı Abdullah Gül değil Cumhurbaşkanı, Çankaya Köşkünün kapıcısı bile olamaz aynı şekilde Tayyip Erdoğan hâlâ Kars’dan hayvan getirip satmaya, yani kendi ifadesiyle celepliğe devam eder olurdu. Keza AKP diye bir parti, bırakın iktidar olmak, kurulması bile düşünülemezdi! Bugün tablo bütün bunların tersi ise demek ki söyledikleriniz doğru değil!
Bakın ben bu konuda tam tersini düşünüyorum.
Eğer Cumhuriyet ve demokrasi olmasaydı Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan gibi isimler ortaya çıkamaz ve bugünkü konumlarına erişemezlerdi. Evet Gül de Erdoğan da bugünkü pozisyonlarını Cumhuriyete borçlular.
Onları eğiten İmam Hatipler de Cumhuriyet’in kurumudur.
Ne var ki o güzel kurum, karanlık siyasetlere arka bahçe yapılalı beri misyonunda gedikler açılmıştır.
Hülasa 40 yıldır iddia edildiği gibi bir fişlemenin olmadığı kesin de, bugünden emin değiliz!
Öyle, çünkü bugün fişlemelerin yapıldığını bizatihi AKP mebusu kameraların önünde itiraf ediyor... Batı demokrasilerinde böyle bir şeye tanık olunsa, bağımsız yargı hemen harekete geçerdi!

Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Re: TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

İletigönderen kush » Çrş Şub 24, 2010 0:21

Genelkurmay neden susuyor?

Söz yerindeyse Türkiye nefesini tuttu, son Balyoz Operasyonu'nu takip ediyor.
Türkiye tarihinde hiç bu kadar üst düzey emekli subay gözaltına alınmamıştı.
Peki, böylesine büyük bir operasyon hakkında TSK niye susuyor?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ neden kamuoyunun önüne çıkmıyor?
Genelkurmay sitesinde operasyonla ilgili neden hiç bir açıklama yer almıyor?
Sebebi belli...
Odatv'nin yorumuna göre, Genelkurmay, soruşturmanın sonunu bekliyor.
Tutuklama olup olmadığına görmek istiyor.
Bu nedenle soğukkanlılığını koruyor.
Bekliyor.
Ve...
Artık öğrendi ki siyasal iktidarın eline o çok istedikleri "mağdur" kozunu vermeyecek.
Evet bekliyor.
Bu arada...
Genelkurmay, daha önceki gözaltılar da ya da TSK'yı linç etme amaçlı taraftar basında çıkan haberlerden sonra hemen apar topar Başbakan Erdoğan'a ya da Cumhurbaşkanı Gül'e şikayete gidiyorlardı.
Görünen o ki Genelkurmay, bu iki kuruma ne bir telefon etti, ne de randevu istedi.
Genelkurmay siyasal iktidarla da konuşmuyor.
Sadece; Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'le karargahta bir toplantı yapıldı.
Bu durum:
Genelkurmay'ın, Başbakan Erdoğan'ın Türkiye'deki operasyonu Madrid'de bir pusulayla öğrendi haberlerine de inanmadığını gösteriyor.
Evet...
Genelkurmay savcıların-hakimlerin vereceği kararı bekliyor.


23.02.2010 22:59:00

Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Re: TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

İletigönderen kush » Prş Şub 25, 2010 2:04

Bunlar nasıl general?

Lafı uzatmanın, orasından burasından dolanmanın hiç gereği yok. Türk Silahlı Kuvvetleri asla darbe yapmaya kalkmamalı. Bunu düşünce olarak bile içinde barındırmamalı. Siyasete asla bulaşmamalı ve belirleyici olmaya çalışmamalı. Kendisini ülkenin gerçek ve tek sahibi zannetmemeli. Bütün gücünü ülke savunmasına ve teknolojilere yöneltmeli. Batı ülkelerinde olduğu gibi hiyerarşik olarak Savunma Bakanı’na bağlı olmalı, Genelkurmay Başkanı’nın protokolün en önünde olmasına son verilmeli. Ve hatta Milli Güvenlik Kurulu da kaldırılmalı.

Bütün bunları yıllardır yazıyorum ve bu konudaki görüşlerimin değişmesine olanak olmadığını da açıkça söylüyorum.

Ancak bu saydıklarım Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çirkin ve aşağılık saldırılara uğramasına, ısrarla darbeci olduğunun söylenmesine, ordu mensuplarının savcılıklarda, hapishane kapılarında itilip kakılarak rezil edilmeye çalışılmasına da neden olamaz.

Bunu dile getirmek, karşı çıkmak ve Türkiye’nin dönüştürülme çabalarında Ordu’nun meze gibi kullanılmaya çalışıldığını anlatmak da darbecilik, demokrasiye karşı çıkmak, hukuk ilkelerini ayaklar altına almak değildir.

Bunu öncelikle herkesin bilmesi gerek.

Diğer yandan; Türk Silahlı Kuvvetleri de artık kendisine bir çekidüzen vermeli. Ordu’nun şerefini korumalı, makamların gereğini yerine getirmelidir.

Örneğin, şüpheli olarak nitelenen bir ordu komutanı savcıya gitmemek için çırpınmaz, GATA’ya koşup rapor almalara kalkmaz. Ne yapar? Gider Genelkurmay’a “Eğer ordu komutanı olarak terörist şüphelisiysem derhal görevden alın beni, bana bunu söyleyenlerle adalet karşısında hesaplaşayım” der.

Haydi ordu komutanının aklına bu gelmedi. Ya Genelkurmay Başkanı? Hiç mi aklına bu durumu Cumhurbaşkanı ile Başbakan ile konuşmak, belgeleri inceleyip eğer gerçekten ciddi bir suçlama varsa orgenerali açığa almak gelmez?

Yine bir koramiral savcının karşısında 7.5 saat oturmaz. İfade vermek için 8 saat adliye koridorunda tahta sıra üzerinde beklemez. Kendisine sorulan özel hayat sorularına cevap vermez.

Bir Genelkurmay Başkanı “Benim de bildiklerim var” demez. Demek zorunda kalırsa bunları açıklar. Açıklamazsa da Türk Ordusu’nu yerle bir etmek isteyenler tarafından dinlenir, kayda alınır ve deşifre edilir.

Bir Genelkurmay Başkanı görevi aldıktan sonra irticadan, laiklikten, Atatürk’ten söz etmediği için demokrasiye ve hukuka bağlı ilan edilmez.

Bir dönem kuvvet komutanlığı yapan orgeneral hafızasını yitirmez, bir başka orgeneral karaciğeri yüzünden tahliye istemez, bir başkasının etini bakteriler yemez.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiçbir subayı suç işlemiş olsa bile ezilip bükülüp kendisini kurtarmaya çalışmaz. Amerika’daki “Yarbay North” gibi çıkar “Bunları ülkemin esenliği için yaptım, suçsa cezamı verin” der.

Hiçbir emekli Genelkurmay Başkanı dönem arkadaşlarının darbe yapmaya kalktıkları yönünde şüphe yaratmaz, biliyorsa açıklar, yoksa da onları şerefiyle savunur.

Kısacası Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurunu bizzat kendi komutanları korur. Korumazlarsa işte bugünkü gibi asimetrik masimetrik her türlü saldırıyla karşı karşıya kalır.

*****


Genelkurmay biliyordur

Aslında dünkü gözaltılar (tutuklamaya dönüşmesi muhtemeldir) çok da garip değil. Ergenekon adı verilen örgüt dün gözaltına alınan komutanların “darbe hazırlığı yapması” iddiaları üzerine ortaya çıkmıştı. Birçok gazeteci, akademisyen, bilim adamı, aydın ve emekli-muvazzaf subay bu nedenle tutuklandı.

Bu kadar kişi içeride tutulurken, dayanak yapılan isimlere hiç dokunulmaması zaten dikkat çekiyordu. Şu anda yapılan operasyon budur.

Bu da büyük ihtimalle Genelkurmay’ın bilgi ve onayı çerçevesinde devam ediyor. Birkaç gün önce yapılan MGK toplantısında konunun konuşulmaması ve karara bağlanmamış olması düşünülemez bile.

Genelkurmay ya “Bakalım daha neler olacak, bir görelim” sabrı ile sesini çıkarmıyor ya da iddialar gerçekten çok ciddi, bu nedenle ağzını bile açamıyor.

Ama bütün bu olanlardan sanki Genelkurmay’ın bilgisi ve onayı yokmuş gibi davranılırsa yanlış olur. Tabii bir de madem bir dönem komutanlarının üzerine gidiliyor, o günlerin Genelkurmay Başkanı bunun dışında tutulabilir mi? Burada hukuk bilgim yetersiz kalıyor.

*****


Başbakan için, tanesi 12 bin dolarlık kurşun geçirmez gömlek sipariş edilmiş. Vergilerin nereye gittiğini gördükçe Ecevit mavisine özlem artıyor! (Gani Yıldız)

*****


Ordu’nun yeni imajı

Lafa gelince hemen herkes “Ordumuz göz bebeğimizdir” der. Güya laf söyletmek istemez. Şimdi yine bu değişmez gerçeği yaşıyoruz. Silahlı Kuvvetler’e yönelik operasyonları neredeyse “zil takıp oynayarak” karşılayanlar “Biz ordumuzu seviyoruz. Ama arada çürükler var, onların temizlenmesi gerek” diyorlar.

Elbette orduda da çürük olanlar vardır da, manzaraya baktığınızda çürüklerin ayıklanmadığını, tüm ordunun zan altında bırakıldığını görüyoruz. “Cunta” diyorlar örneğin ama, ortaya atılan iddiaların tamamı emir komuta içinde gerçekleşmiş. Bu durumda ordunun tamamı “cunta” sayılıyor.

Özellikle 12 Eylül neslinin zihninde oluşturulmaya çalışılan “ordu” tanımı bana göre şöyle:

1- Türk Ordusu kendisini ülkenin sahibi zanneder.

2- Ordu’nun en önemli işi darbe yaparak ülkeyi yönetmektir.

3- Türk Ordusu Ermenileri katletmiştir.

4- Türk Ordusu Kürtleri yok etmek için katliamlar yapmıştır.

5- Jandarma kendi halkını öldürmüş sonra üzerine asit döküp gömmüştür.

6- Türk ordusunun ahlaki yapısı çökmüştür. Subaylar birbirlerinin eşleriyle ilişkidedir.

7- En üst komutanlar bile bir demet maydanoza tamah eder.

8- Türk Ordusu demokrasiye karşıdır.

9- Türk Ordusu Avrupa Birliği’ne girmek istemiyor.

Maddeleri çoğaltmak mümkün tabii. Ama gördüğüm kadarıyla esas olan ortalama Türk halkının zihnine bunların kazınmasıdır. Ordu’ya olan güven ve inancın sıfırlanmasıdır.

Bunlar sağlandığında, artık açıkça dile getirdikleri gibi “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin lağvedilmesi, yerine yeni ve iktidarın zihniyetine uygun yeni bir ordu kurulması, bu ordunun da yeni kurulacak rejimin koruyucusu olması” aşamasına geçilecektir.

Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Açıkçası Türk Silahlı Kuvvetleri bitmiştir!

İletigönderen kush » Prş Şub 25, 2010 2:09

İleride pişman olmak istediğim bir yazı

Birkaç gün önce “TSK’nın bitmesine çeyrek kaldı” başlıklı bir yazı yazmıştım. Belli ki vakit doldu. O çeyreği de harcadık. Açıkçası Türk Silahlı Kuvvetleri bitmiştir.

AKP yandaşı bir profesör “Fesat yuvası haline gelen TSK tasfiye edilmeli, yerine aynı Nizam-ı Cedit gibi yeni bir ordu kurulmalı” demişti 15-20 gün kadar önce.

O zaman “Bir şeyleri bilmeden bunlar söylenmez, demek ki işin sonuna geldikleri konusunda ciddi inançları var” diye yazmıştım. Nitekim o yazıyla ilgili hayli gürültü kopacağını en azından Genelkurmay’ın hukuki yollara başvuracağını düşünüyordum, hiçbiri olmadı, anlaşıldığı kadarıyla Genelkurmay dahil herkes durumun farkında.

Neden bu kadar net biçimde “TSK bitmiştir” diyebiliyorum?

Çok basit. Türk Silahlı Kuvvetleri kamuoyunun gözünde, cinayetler işleyen, suikastlara kalkışan, yandaş medyanın deyimiyle halka karşı komplolar hazırlayan ve darbe için planlar yaparak silah ve mühimmat biriktiren bir kurum durumuna düşürülmüştür.

Özel Harp Dairesi’nin görevlendirilen özel bir hâkim ve savcılar heyeti tarafından aranması da bunun kanıtı olmuştur. Çünkü eğer konu sadece ordu içinde bazı yapılanmalara giden kişilerin takibi olsa devletin kalbi olarak nitelenen arşivlere baskın yapılmazdı.

Demek ki konu sadece ordu içindeki bazı çürüklerin ayıklanması değil, tamamen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik bir operasyonudur.

Oysa her Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra iç ve dış tehditlerin görüşüldüğü söylenir. Bu iç ve dış tehditlere karşı alınacak önlemler de işte bu aranan karargâhtaki “Kozmik arşivde” saklanır.

Açıkçası iktidar da bu arşivde neler olduğunu bilmektedir ama, içeri hâkim sokarak kafaları karıştırmakta, Türk halkına “Bakın size karşı ne büyük komplolar hazırlanıyormuş” demek istemektedir.

Kendilerine liberal maskesi takan faşistler de ellerindeki büyük medya gücüyle bu beyin yıkama propagandasını neredeyse saniye saniye halkın kafasına çakmaktadır.

Bu koşullar altında Genelkurmay Başkanlığı koltuğunu işgal eden kişinin hâlâ orada nasıl oturduğunu anlamak mümkün değildir. Eğer bir ordu cinayetle, darbe hazırlığı ile, halkına karşı komplo ile suçlanıyorsa, o ordunun başı ya gerçekleri açıklar ya da istifa eder.

Tabii aynı şekilde eğer bir ordu bu suçlamalar altındaysa iktidarın da bu ordunun başındaki kişiyi görevden alması gerekir.

İkisi de olmuyor. Ne garip değil mi? Ortada ya hiç bilmediğimiz bir şeyler var ve kısa bir süre sonra çok şaşıracağız, belki de en azından ben bu yazdıklarımdan dolayı pişmanlık duyacağım ya da iktidarla ordu arasında müthiş bir işbirliği var da bunu fark ettirmiyorlar.

Can Ataklı

Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Re: TSK'ya taarruz projesinin finalinde büyük tasfiye!

İletigönderen kush » Prş Şub 25, 2010 17:33

Geri sayım ve Genelkurmay'da Cemil Çiçek'e söylenenler!

15 Orgeneral ve Oramiral’in apar-topar Genelkurmay Karargahında toplanması gözdağı fotoğrafı, yani ses bombası değil!
O süreçler çoktan aşıldı ve finale gelindi!
Finalde yaşanması muhtemel olanları sunmadan önce durumun ciddiyetini ortaya koymak için önceki güne gidelim ve Karargahtaki Komutanlar toplantısı esnasında
Cemil Çiçek’in çağrılmasına dikkat çekelim.
Evet Çiçek’in Genelkurmay’a gidişi iddia edildiği gibi Deniz Kuvvetlerindeki parola hikayesine şikayet bildirmeye değil, Orgeneral Başbuğ’un daveti üzerinedir.
Nitekim Cemil Çiçek’in bu görüşme sonrasındaki seyri ve temasları bunu doğrulamaktadır. Abdullah Gül’den apar-topar randevu istemesinden, gece yarısı Atalay ve Ergin’le beraber İspanya’dan yeni dönen Başbakan Erdoğan’la evinde bir buçuk saat zirve yapmalarına kadar yaşanan pek çok gelişme bunun kanıtıdır.
Hadisenin özeti şudur:
Karargahta toplanan komutanlar kararlarını bildirmek için Başbakan vekili Cemil Çiçek’in davetinin uygun olacağına karar verirler ve Çiçek, Başbuğ tarafından çağrılır.
Cemil Bey’in cevabı, “Birazdan size dönerim” olur ve hemen İspanya’ya telefon ederek Başbakan Erdoğan’a durumu aktarır.
Erdoğan, “Git ve dinle” der.
Çiçek, Genelkurmay’a gider ve orada komutanların mesajları ile acil talepler listesini alır.
Tablonun ciddiyetini kavrayan Cemil Çiçek, karargahtan çıkar çıkmaz hemen Cumhurbaşkanlığını arar ve randevu talep eder. Akabinde de Tayyip Bey’i tekrar arayarak aldığı mesajları iletir. İlave olarak da Cumhurbaşkanından randevu istediğini bildirir.
Başbakan, Çiçek’in Köşk’den istediği randevu talebine hiddetlenir ve “Hayır Cumhurbaşkanına gitmeye gerek yok, akşam ben geliyorum zaten” diyerek o görüşmenin iptalini ister... Cemil Çiçek, “Peki basın ve kamuoyuna bunu nasıl izah edeceğiz” deyince de Erdoğan, “Bir şeyler uydurun, mesela şu parola konusunu ileri sürün” der.
Der ama mızrak yine de çuvala sığmaz.
Hükümetin konuyu çarpıtma, gizleme ve manipüle etme çabalarını tespit eden Komutanlar, Karargahta tarihte ilk olmak üzere Orgeneral ve Oramirallerin balyoz hikayesi bağlamında ciddi bir toplantı yaptıklarını Genelkurmay Sitesinden duyurur.
Gelelim Komutanların neye karar verdiklerine ve geri sayımın niçin olduğuna?
AKP iktidarına, TSK’ya yapılan psikolojik operasyonların durdurulması bağlamında Taraf gazetesi, TRT ve bazı dinci yayın organlarına karşı derhal tedbirler alınması başta olmak üzere atılması acil adımlar listesi sunulmuş!
Buna Yargı ve poliste yuvalanmış TSK’yı düşman gören dinci personelin listesi de eklenmiş ve gereği talep edilmiş!.
Ve en sonda da, şayet bütün bunlar hemen yapılmazsa 15 Orgeneral ile Amiral’in, gerekçeleri ayrıntılarla milletle paylaşıldıktan sonra toplu olarak istifa edebileceği açık ve net olarak ifade edilmiş.
Evet 10’a yakın önemli kişi ile yaptığım konuşmalardan çıkardığım kulis bilgilerinin özeti budur.
Peki bundan sonra ne mi olur?
Tayyip Erdoğan hâlâ “İstifa edebilirler mi, ederlerse ne olur’u” sorguluyor!.. Dahası bazı merkezlerle de istişare halinde!
Bizim hükmümüze gelince;
Çok enerji birikti ve öyle ya da böyle bir yansıma mutlaka olacaktır.


YAKIŞMADI...
MİT hâlâ niçin susuyor?
Devletin en önemli kurumlarından biri olan Milli İstihbarat Teşkilatı’nın devlette uç veren kaos ve kargaşadan sonra hâlâ susmayı sürdürmesi ve adeta durumu idare ediyor görünmesi, kuruluş amacına ve misyonuna yakışmıyor. Diyeceksiniz ki görev ve yetkileri yasa ile belli olan MİT ne yapabilir? Bunun cevabı şudur: MİT Müsteşarı bir süre önce yaptığı ve takdir gördüğü üzere bir raporla var olan vahim tabloyu adeta hakem rolünü oynayarak ortaya koyabilir. Devletin kurumları arasında ve kurumların içinde uç veren çatışmaların nelere sebep olacağını hatırlatarak Cumhuriyet karşıtı sızmaları deşifre edebilir. Hayır MİT bunu yapmıyor ve enerjisini ABD projesi olan açılıma harcıyor. Tamam bu açılım hikayesine Emre Taner’in şahsi bir takıntısı var ancak ülkenin gündeminde bugün çok daha önemli konular var ve MİT bütün bunların dışında kalamaz. Kalırsa misyonunu inkar eder... MİT’in elinde devletteki dinci derin devlet kadrolaşması bağlamında belgeler olduğuna eminiz, MİT bunları artık var oluş amacı gereği açıklamalıdır.

Sabahattin ÖNKİBAR

Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x