
Düz bir çizgi halindeki Mustafada Atatürkün emperyalizmle mücadelesinden hiç söz edilmiyor
Filmin anlatım sanatı bakımından çok ciddi bir eksikliği var: Filmde tema (ana fikir) yok. Tema, kural olarak, bir yargı cümlesidir. Eser temayı kanıtlamak, anlatmak için var edilir. Tema bütün esere yön verir, konuyu çerçeveler, anlatımı toparlar, sanatsal disiplin altına alır. Mustafada genel bir tema yok; denilebilir ki her aşamada değişen temalar, motifler var. Omurgasızlığın, dağınıklığın, eksikliklerin, iç çelişkilerin, konunun gelişip ilerleyememesinin, final coşkusuna yürüyememesinin ana nedeni bu.
Anlatım sanatı, kurallarına uymayanları cezalandırır.

Nitekim anlaşılmıyor.
ÇEKİM GÜZEL AMA KONU BİR ÇİZGİ HALİNDE
Kısacası, filmin konusu dümdüz ilerleyen bir çizgi halinde. Dramatik anlamda ne çatışma var, ne kırılma. Bunun sonucu olarak merak da yok. Kural olarak finale doğru gelişim yoğunlaşır, hızlanır ve yükselir. Bu filmde tersi oluyor. Yükselmiyor, düşüyor ve sonunda sürünüyor.
İkinci izleyişimde 200 kişilik salonda 27 kişi vardı. Kimse bırakıp gitmedi ama kıpırtılar, öksürükler, mısır yemeler, fısıldaşmalar ilginin gevşekliğini belirtiyordu.
Çekimler güzel, bazı yerlerde çok güzel, kurgu ustaca, teknik olanaklar akıllıca kullanılmış. Yerli, yabancı arşivlerden yararlanılarak etkili siyah-beyaz otantik filmler, fotoğraflar sağlanmış. Bu önemli, değerli bir başarıdır.
Mustafa bir Can Dündar filmi; amacı gerçeği anlatmak olan belgesele uymuyor
Yanlış, çarpıtma, sulandırma var
- Mustafa bir belgesel film mi?
- Hayır. Bir film bir mektuptan bir parçaya, kahramanın günlüğünden birkaç satıra yer verdiği, bazı belgesel filmlerden yararlandığı için belgesel olmaz. Bunlar küçük küçük, sevimli, ilginç, hoş süsler. Gerçek bir belgesel filmde ilke olarak yanlış, çarpıtma, gerçekleri sulandırma bulunmaz. Gerçeklerle oynanmaz. Belgesel filmin amacı gerçeği, doğruyu anlatmak, belgelemektir.
- Yanlış, çarpıtma, sulandırma var mı Mustafada?
- Evet var. Olmasa 32. Gün programında söylemezdim, şimdi de bu yazıyı yazmazdım. Sırası geldikçe bilgi vereceğim.
- Belgesel değilse nasıl bir film?
- Bu film kendi söyleyişiyle bir Can Dündar filmi. Diyor ki: Bu benim Atatürküm, bana ait bir Atatürk yorumu. Bunun gerçek Atatürke daha yakın biri olduğunu belgelerle kanıtlamaya çalışıyorum. ( 9 Kasım günlü Hürriyet, Pazar eki, 8. sayfa)
- Kanıtlayabiliyor mu?
- Hayır. Aşağıda örneklerle açıklayacağım. Can Dündar devam ediyor: Biri de çıkıp diyebilir ki, Hayır, Atatürk hiç böyle bir adam değildi. Yüzlerce kişiyle birlikte yaşadı, asla yalnız kalmadı. Tamam, eyvallah, belgelerini ortaya koysun, o da Atatürk filmi yapsın. Biz de izleyelim ve tartışalım.
ONUN BUNUN DEĞİL BİR TEK ATATÜRK VAR
- Allah Allah. Atatürk ve dönemi, belgeselcilerin oyun parkı, yarış alanı mı? Onun bunun Atatürkü olur mu?
- Gerçekleri bilim ahlakı ve anlayışıyla araştırıp saptayanlar için başka başka Atatürk olmaz. Maksatlılar, niyeti bozuklar, bilgisizler, gafiller, aptallar, hainler Atatürkü kendilerine göre anlatmaya çabalıyorlar. Bu nedenle de başka başka Atatürkler var. Ama bunlar gerçeklere aykırı, hayali, ısmarlama, maksada göre üretilmiş gerçek dışı Atatürkler.
Doğrusu şudur: Doğumundan ölümüne kadar gittikçe büyüyen bir tane Atatürk vardır! Ötesi fasa fisodur.

EKİBİ ATATÜRKÜ KAVRAYAMAMIŞ
- Ekipten kastınız nedir?
- Can Dündar bu benim Atatürküm, benim yorumum diyor, filmin bütün sorumluluğunu üzerine alıyor ama bu noktada Can Dündarı kendine karşı savunmak gereğini duyuyorum. Şöyle ki: Bu film sadece bir Can Dündar filmi değil. Çünkü Atatürk ve dönemini (1881-1938) bütün boyutları, evreleri ile kavrayacak kadar geniş ve ciddi bir araştırma yapmak ve belgelemek, kolay iş değildir. Bilen bilir, bu iş uzun yıllar, sürekli bir çaba, sağlıklı bir bakış açısı ve geniş bir kaynak birikimi ister, doğru olanla yanlış olanı birbirinden ayıracak bir ölçüye sahip olmayı gerektirir. Neredeyse ömrümü bu konuya verdim, hâlâ durmadan çalışıyor, araştırıyor, bilgimi sınamaya, genişletmeye, eksiklerimi tamamlamaya çabalıyorum.
Bu nedenle Can Dündar, haklı olarak, bir araştırma ekibi kurmuş. Öyle sanıyorum ki bu genç ekip Cana, yeterli, sağlıklı malzeme getirmemiş. Birikimini doğru, sağlam bilgilerle genişletmemiş.
Ekibin Atatürk kim, olay ne, iyi kavradığını iddia etmek çok zor. Atatürke hayatı ilginç ünlü biri gibi yaklaşıyorlar. Atatürkün Türkiye, Müslüman memleketler, sömürgeler ve dünya için ne anlama geldiğinin sanırım pek farkında değiller.
GÖZ BOYAMA KAYNAKÇA OLMAZ
Bir küçük dokunuş: Filmin sonunda yararlanılan kaynaklar listesi var. Listede Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele adlı çalışmama da yer verilmiş. Ama tek sayfasının bile okunmadığı belli. Okunsa, o yanlışlar ve eksikler filmde yer almazdı. Göz boyama kaynakça olmaz.
GERÇEK DANIŞMANLARI OLSAYDI
Filmin danışmanları da, biriken malzemeyi Canın doğru, tarihin akışına uygun, düzeyli biçimde değerlendirmesine ve işlemesine yardımcı olmamışlar. Anladığım kadarıyla danışmanlar da bu iç içe geçmiş büyük dönemleri ve hele Atatürkü pek az biliyorlar. Keşke danışmanların da gerçek danışmanları olsaydı. Nitekim Atatürk Araştırma Merkezinin eleştirilerini Can Dündar değil, film ekibi yanıtlıyor. (Ntvmsnbc.comun Mustafa filmi ile ilgili bölümünde)
DESTEKLEYENLERİN DE SORUMLULUĞU VAR
Özetle, bu film Can Dündar ve ekibinin filmi. Ekibi derken yalnız araştırmacıları, danışmanları değil, filmin arkasında duran, filme destek veren kurumları da kastediyorum. Mustafayı destekleyen kurumlar herhalde senaryoyu okumuş, incelemiş, demek ki beğenmiş, galalar yapılarak yöneticilere, geniş bir tanıtımın yardımıyla halka, özellikle öğrencilere izlettirilmesini yararlı görmüş, sorumluluğa katılmış ve yardım etmişler. (Turkcellin senaryoyu dikkatle inceledikten sonra, bu filmi desteklemeyi doğru bulmadığı anlaşılıyor. Can diyor ki: Bu filmin sponsoru Sabancı. Filmi bittikten sonra izlediler. Var mısınız, yok musunuz? dedim. Şurasını beğenmedik deselerdi, filmi alıp çıkacaktım. (Hürriyet, 10 Kasım 2008) Yani Sabancılar filmin bitmiş halini görmüşler, beğenip onaylamışlar.) Filmdeki yanlışların, çarpıtmaların, haksızlıkların altında, destekleyen kurumların da imzaları bulunuyor! Bu kurumlar yanlışları, çarpıtmaları, haksız yargıları benimseyip benimsemediklerini açıklamalı. Bazı illerimizde milli eğitim müdürlüklerinin de öğrencileri filmi izlemeye zorladıkları yazılıyor. Biraz düşünen, bu zorlamanın nedenini çakar. Umarım bu haber doğru değildir.
SÜRECEK
