
Kehanetin sahipleri; “tezgâh”ın mucitleridir ve onlar Musa’nın çocukları, İsa’nın beslemeleridir! Zamanın en onulmaz, en aykırı saatlerindeyken; vakit, nezaketten dem vuranların aleyhine işlemektedir. Ya aydınlığın sonsuzluğunda yıkanacağız ya da karanlığın soysuzluğunda saklanacak yer arayacağız! İşte biz bu yüzden nezaketi sofrada, sefilliği felsefede bırakıp, adaletin kılıcını çektik; kanunların değil adaletin bekçiliğine soyunduk; ki bu çıplaklığımız kralınkiyle bir değil! Şimdi kelimelerin cümlelerdeki dansına şahit olanlar, yarın o cümleleri kuranların ve okuyanların gazabına uğrayacak olanlardır! And olsun!
Türk’ün yurdunu Türk’e çok görenler, diğerlerini çok sevenler değildirler ve onlar; doğamızı yağmalarken, hayvanlarımızı katlederken, ‘ozon’u delen; ve o delikten insanlığa bakanlar, Kabala’nın köpekleridirler; ki onlar, rezilliğin pespayeliğinde yıkanmış büyücülerin torunları, ‘kutsal topraklar’ zırvasının kölesidirler. Bakmayın siz onların kravatla dolaştıklarına; kravatları ayinlerdeki göz bağları, kukuletaları günah torbalarıdır; çocukların kanlarıyla beslenirken, ‘BM’ yazılı çuvallardan para kazananlar da onlar, kara bahtlı, kara derili bebeklerin gözkapaklarında yuvalanan karasineklerin efendileri de onlar!dır! Ve bu şeytan ortaklığı, kendi adını kendileri koyarken, Tanrı’dan izin aldıklarını söyleyenlerdir; ki onlar, Yaradılış’ta Tanrı’ya kafa tutanlar ve Tanrı’nın yol verdikleridir! ler! Hikâyeleri kendilerinden menkul; yarattıkları korku, okyanusa ilk düştüğümüz gündendir! Doğunun ortasından, ortanın güneyindendirler ve bugün, dönen her tekerleğin, düşen her bombanın, çalışan her makinenin ve uzaydaki her ayak izinin sahibidirler ve onlar; Musa’nın öz çocuklarıdır! lar! Tanrı, insanlığı korusun, kendisinden!
Türkler tehlikededir! Yunanlılar tehlikededir! Amerikalılar tehlikededir! İngilizler tehlikededir! Çünkü, insan dölü tehlikededir! İyilik ve iyiliğin sınırları tehlikededir! Dünyanın dört bir yanında misyonerlik yapan Hıristiyanlar bile tehlikededir! Onlar ‘Haçlı Seferleri’ni yaparken bile, neye hizmet ettiklerinin bugün bile farkında değillerken; ‘Şövalye’ diye baş tacı ettikleri demirden adamların halen dahi kim olduklarını bilmeyecek kadar cahildirler! İngilizler tarihlerini bilmez! Amerikalılar, Benjamin Franklin’in uyarısından bi haberdirler!
Benjamin Franklin der ki: (1706-1790) “Muhterem Efendiler! …memleketi onların nüfuz ve şerrinden kurtaramazsanız, âzamî yüz yıl sonra çocuklarınız veya torunlarınız onların fabrikalarında çalışarak, onlara bu neticeyi sağladığınız için sizlere lânet okuyacaklardır.”
Ve onlar en iyi gazeteci seçilirler! Bilim adamıdırlar; kök hücrenin içeni edecek olanlardır! Domatesin rengini çalan onlardır! İçinin çekirdeğini tüketen, ekinleri ekilmez hale getiren, yer altı sularını kurutup, ‘gölleri kurtarıyoruz’ diye vakıflar kuranlar da onlardır! Ve onlar en kanlı oyunların aktörüyken, Vatikan tarafından ‘aziz’ ilan edilenlerdir! ‘Nobel’ dedikleri itin, insanlık düşmanının adını, ‘barış’ı kirletip ‘Nobel Barış Ödülü’ diye sunarak insanlıkla dalga geçenler de onlardır!
İyiliğin arkasına saklanan cehennem zebanileri tüm insani oluşumların içine sızmış, en ilerici ve en aydınlık maskeleriyle fink atarlarken; yazdıkları kitapları pazarlayıp, insanlığın bam teline dokunanlardır. Yeni tuzakları ‘vakıf’lardır! En insanî vakıfları kurarlarken, bankaların sahipleri, silah sanayinin efendileridirler! Ve onlar; Afrika’nın canına ot tıkarken, Asya’yı yeni keşfedenler, İnka’ları, Maya’ları tarihten silenlerdir!
Mısır’ı kurutanlardır!
Ve onlar; karanlığın mahzenlerinde ayinlerini yaparken, ‘Borsa’ dedikleri sansar yuvalarında halkların alın terini alıp-satar, yoksulluğun ve ‘haram’a el uzatmamanın mükâfatı olarak da ‘cennet’ dedikleri mekânın tarifini yaparlar! ‘Haram’ dedikleri ise, halktan çaldıklarının geri istenmesidir! Kendi hukukları, kendi kanunlarıyla düzenlerken etrafı, ‘Adalet Sarayları’nın görkemi sarar tüm âlemi; adalet ise, açlığın sınırında yaşayanların başına gelen mükâfattır! Ve soysuz sistemlerinin adı; demokrasi’dir!.. Ve bu demokrasi bizim anladığımız demokrasi değildir…
Ve onun içindir ki; dünyanın her yerine demokrasiyi götürmek için savaşlar icat ediyorlar. Sahte devrimler aldatmacasıyla süsledikleri karanlıklarını, şafağın aydınlığıymış gibi sunuyorlar; insanlığın gözleri bağlanmış ve cehennem korkularıyla harmanlanmışken!
Demokrasilerde; açlıktan ölenler var! Üç milyonluk ‘cadillac’lara binenlerin yanında! Hesap soramazsın, ‘demokrasi var’ diyorlar! Bakkalların içine ettiler, her köşe başında tröst marketler. “Orada ne işin var” diyemezsin! “Serbest piyasa”, “demokrasi var” diyorlar! “E bari maydanozu satma, onu da köylü satsın” dersin! Kudurmuştur! Açtır! Gözünü kan bürümüştür! Satacaktır, insanlığa dair ne varsa satacaktır!
Demokrasilerde; yoldan geçen adam seçilmez! Üç milyon harcaman lazımdır. Kulüplerin adamı değilsen, bırak seçilmeyi, seçmene bile izin vermezler; çünkü düzen onların düzenidir ve bu düzen, en iyi düzendir! Ki demokrasiye toz bile kondurmazlar! Neden? Çünkü sen seçtiğini sanırken, onun istediğini seçersin, “tüh elim kırılaydı da vermez olaydım” derken, “senden adam olmaz” kandırmacasının etkisiyle, bir daha kendine gelemezsin! Çocukların, devam eder seçtiğini zannetmeye!..
Bu demokrasi, bizim anladığımız ve Kemalist İlkelerle harmanlanmış demokrasi değildir!..
Kemalist devrim; ilkeleriyle demokrasiye can verecek ve halkın gerçek vekillerinin meclise girmesine olanak sağlayacak tek kurtuluştur ve dolayısıyla insanlığın geleceği açısından da olmazsa olmaz bir gerekliliktir! Ve onlar, yani “tezgâh”ın sahipleri bunun farkında ve Türkler, işte bu yüzden tehlike altındadır! Müslümanlık adı altında eritilerek yok edilmeye çalışılan Türklük bilinci, bugün için “Ya Allah, Ya Bismillah” nidalarıyla değil, “Ne Mutlu Türküm Diyene” sesleriyle korunmalıdır! Bugün PKK’lı geçinen itler de “Ya Allah, Ya Bismillah” demektedir!
Yani sen ey Ülkücü; ülkünün gereğini yap! Türk’ü koru! Türk düşmanlarının dini kullanarak seni çekmek istediği tuzağa düşme! Aklını başına al! Bir devrimcinin tüyolarıdır bunlar, oku ve çöz; çöz ki; “Ergenekon” kutsalına yapılan bu hainliğin hesabını birlikte soralım! Önce ihale peşinde dolaşan çakallardan temizlen, sonra gel! Bekliyor olacağız…
Türk Devrimcileri bağırıyor!..
“Bozkurtlar nerede!”
Cem YAĞCIOĞLU/İLK KURŞUN, 8 Mart 2011
http://www.ilk-kursun.com/2011/03/turk- ... ar-nerede/