Türk Milleti: En Büyük Örgüt / Banu AVAR

Banu AVAR haftalık yazıları ile yaşanan gelişmelere, gündeme ışık tutuyor.

Türk Milleti: En Büyük Örgüt / Banu AVAR

İletigönderen Güncel Meydan » Sal Nis 30, 2013 22:25

Türk Milleti: En Büyük Örgüt

Türk milleti, başına geçen hükümetlerin, küresel güçlere bölgesel maşa seçildiği 40'lı yıllardan bu yana ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel karmaşaya sürüklendi. 80'li yıllarda yeniden Sevr yörüngesine sokuldu ve Batı’nın terör örgütlerinin tehdidine maruz kaldı. 2000'den beri en sert şekilde kimlik krizi, etnik ve mezhepsel ayrıştırma projesi ile karşı karşıya! Son 10 yıldır bölücü terör örgütlerinin denetiminde yeni bir Anayasa ile ayrıştırma ve yok edilişin kanuni temeli hazırlanıyor; aç ve açıkta olanların sayısı hızla artarken, ülke kaynakları kurutuluyor. Millet birbirine düşman ediliyor, ‘çözüm süreci’ adı altında milletin çözülmesi için plan yürütülüyor. Düşman askerleri ve üsleri yurdun dört bir yanına dağılırken, Türk ordusu eritiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK terör örgütü eşitleniyor ve ‘Çözüm süreci’, ‘Barış’ lafları arasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin cenaze namazı kılınıyor. ‘Ya çözüm süreci ya ölüm’ kıskacına sıkıştırılıyor.

İnanılmaz boyutlarda bir kültürel soykırım uygulandığı ve aşırı dozda narkozlandığı halde, MİLLET kendisine kurulan oyuna tarihsel bir tepki ile karşı çıkmaktadır. ‘Amerika'nın aklını satan görevli’lere gerekli cevabı vermekte, ‘Vatan-Namus’ diyerek bayrak göstermekte ve herhangi bir önderlik altına girmeden tepkilerini dile getirmektedir… Ne yazık ki bu tepkiler satın alınmış medyada yer bulamadığından büyük çoğunluk tarafından bilinmemektedir.

Halkın büyük uyanışını bu milletin aydınları ne oranda değerlendirebilmiştir, milletle ne kadar el ele tutuşabilmiştir, sorgulanmalıdır!

Çeşitli siyasi parti ve STK’ler Batı’nın fonladığı küresel aracılar durumundadır. Sol gösterip sağ çakan, halkı Atatürk ya da Allah ile aldatan sahte muhalefet türleri ortada cirit atmaktadır…

Halkın direnişine önderlik etmek üzere yola çıkan bazı siyasi yapılanmalar ise belli hastalıkları içermekte ve sürekli yenilgiyle biten hamleler yapmaktadırlar. Bu da halkın her seferinde yeşeren umutlarını yere çakmakta, yaygın hayal kırıklığı yaratmaktadır.

Birileri, ‘Bir meclise girelim, her şey çözülecek’ görüşündedir...

Sandıkla gelecek bir demokrasiden medet ummaktadırlar. Oysa sandık ABD denetimi altındadır. SEÇSİS J. P. Morgan ürünü ve ABD seçimlerini bile, isteğe göre şekillendiriyor. Yani atılan oy ile bir yere gelinemiyor. 70 yıl, bunun kanıtıdır!

Ayrıca son verilerde Türkiye 75 milyondan 80 milyona çıkıvermiş. Acaba bu 5 milyon nüfus kayıtlarımıza nasıl eklenmiştir?

Suriye’den geldikleri söylenen mülteciler, Hatay’da, Afyon’da, Uşak’da, Samsun’da, İstanbul’da ellerinde T.C. nüfus kağıdı ile dolaşmaktadırlar…

Geçen seçimlerde olduğu gibi oy dolu sandıklar her seçimde orman kuytulukları, mahalle aralarında bulunuvermekte, seçim sonuçları açıklanmadan ani elektrik kesintileri vuku bulmakta, bunların da ötesinde Washington’daki ana hizmet sağlayıcıların başındakiler her an devreye girip, bir iki rakamı değiştirebilmektedirler...

Diyelim seçim sistemi adil ve hilesiz çalıştırılabilecek, siyasi partiler yasası halkın özgür iradesinin meclise yansımaması esası üzerine kuruludur. ‘Sistem’, halkın, siyasi partilerde denetim altında tutulması üzerinedir. Parti üst yapıları denetime alındığı zaman halkın büyük bölümü denetime alınmış olur.

Emperyalist odaklarca yönlendirilen basın yayın, aç ve açıkta bırakılmış halkın sadakalarla hizaya sokulması yöntemi, seçimleri yeterince şaibeli yapmaktadır.

Bu durumda hileli bir ortamda hep oyunu kuranların kazandığı, halkın bir tahterevallinin hep yere oturan tarafında yer aldığı bir düzenek kuruludur. İktidar ve muhalefet tahterevallisi ‘emniyet sübabı’dır. O nedenle Mustafa Kemâl Atatürk, Sivas Kongresi'nde ortada onlarca parti varken, ‘Siyasi partilere değil, MİLLİ BİRLİK’e ihtiyacımız vardır!’ demiştir. Milli unsurların, zaten oluşmuş örgütlerin ve önder kişilerin bir araya gelmesini sağlamıştır.

2000 yılından bu yana düzenli olarak Anadolu’da dolaşıyorum. 2008’de TRT’den kovulduktan sonra ise her yıl yaklaşık 60 ile 100 arasında il ilçe köyü ziyaret ediyor, konuşmalar yapıyorum... Son iki yılda 143 il, ilçe ve köyü ziyaret ettim, halkla kucaklaştım, değerlendirmelerini öğrendim, önerilerimi sundum…

Birileri beni ‘örgütlü’ olmamakla suçladı. Ben bir parti çatısı altında değilim, partileşmeyi de düşünmüyorum. Bir vatansever olarak en büyük örgüt TÜRK MİLLETİ ile beraberim. Ve son 10 yılda Türkiye’nin dört bir yanında, her cenahtan vatanını seven insanları kapsayan PARTİLER ÜSTÜ bir güç odağı oluşmaktadır. Ben de bu süreçte sağ sol demeden vatanseverleri bir araya toplayarak, birleştirici olarak elimden geleni yapıyorum.

‘HER CENAHTAN VATANSEVERLER’ dediğimiz zaman, 100 yıl öncesinde olduğu gibi 3 ana kanat anlaşılır. Bunların her biri MİLLİ unsurlardır. Türkçüler, dini hassasiyeti öne çıkaranlar ve solculardan oluşan bu üç ana akım içinde yer alan vatanseverler, çeşitli siyasi partiler içinde yer almakla beraber, siyasi partilerin kıskacından, anti demokratik uygulamalarından ve emperyalist sızıntıların partiler içindeki varlığından şikâyetçi ve memnuniyetsizdirler. Tüm partilerin tabanlarında yer alan bu unsurlar içindeki öncü, gözü açık ve ‘önce partim’ değil, ‘önce vatan’ diyenler kendi aralarında belli ittifaklar oluşturmuş ve oluşturmaktadırlar. Ben bunlara bire bir tanık olmuş biriyim.

5-6 yıldır, Türk Ocakları, Yörük Dernekleri, Kamu-Sen, Türk Eğitim-Sen, ADD, TGB, Eğitim-İş, Cumhuriyet Kadınları Derneği içindeki unsurlar şubeler, ADT, Anadolu Gençlik Örgütü, çeşitli sendikaların bazı şubeleri, üniversitelerdeki bazı öğrenci toplulukları, bazı illerimizdeki yerel örgütler, bazı din adamları ve yerel gazeteciler ve son olarak mahalle örgütlenmeleri bir araya gelerek toplantılar düzenlemektedir ve ben de bu örgütlerin biri veya birkaçı ile birlikte yurdun dört bir yanında düzenlenen 600’den fazla toplantıya katılmış durumdayım. Bunu yapan başkaları da var. Ve bu hareketlilik büyümektedir.

***
Son verilere göre Türk seçmeninin yüzde 25’i oy kullanmamaktadır. 10 milyon kişi partiler dışı hareket etmektedir. Partilere güveni yoktur.

Bu eğilim ve çözüm arayışı, emperyalist odaklarca da dikkatle izlenmektedir. Ve onlarda ‘sistem’ dışı kalan bu grubun sistem içine alınması için yeni düşünceler üretmektedirler.

PARTİLER ÜSTÜ bu yapılanmanın tek şartı, herhangi bir tarafın üstünlük kazanmaması, taslamaması, lokomotif olmamasıdır. Halkın güvenini kazanmış değişik kanattan öncülerin, işçilerin, köy temsilcilerinin, MİLLİ sivil toplum örgütleri temsilcilerinin bir araya gelişiyle milyonlarca kişiyi kucaklayacak bir BASKI grubu, var olan SİSTEM’e başkaldırabilir. Emperyalist manivelaları kırabilir…

2011’de Cumhuriyet Güçbirliği farklı kanatları bir araya getirmek için yola çıkmış; ama ağırlıklı olarak İşçi Partisi ve ‘sol’ ağırlıklı görüldüğü için halkta karşılık bulamamıştı.

Şimdi de Milli Merkez adı ile bir partinin ağırlık kazandığı bir oluşum vardır. İçinde yüzde 50 İP ve geri kalanında CHP, DP, DSP ve bazı bağımsız aydınların bulunduğu bu yapı da, halkta karşılık bulabilir bir DENGE’de değildir.

"Atatürk’de Birleşmek" şiarı güzeldir; ama bu gibi yapılar içinde yer alan kişilerin HANGİ ATATÜRK’te birleştikleri geçmişe bakıldığında tartışmalara sebebiyet vermektedir.

Farklı parti ve cenahların eşit ağırlıkta temsil edildiği ve halkın teveccüh göstereceği bağımsız isimlerden oluşan bir oluşum, bu sürecin sonunda ortaya çıkacaktır…

Süreç işlerken, vatanseverlerin mahalle köy, ilçe ve illerde, hiçbir partinin güdümünde olmadan bağımsız yapılar oluşturmaları ve bunun HAKKIN MÜDAFAASI VATANIN SAVUNUSU temelinde yapılması şarttır. Her yerde her cenahtan kişilerin özgür oylaması esas alınmalı, hiçbir siyasi parti bu platformda ağırlık oluşturmamalıdır.

Ben böylesi bir BASKI GRUBU için Atatürk’ün 1919’da halk hareketine verdiği ismi önermiştim: NAMUS CEPHESİ.

Başka bir isim de seçilebilir. Bu Müdafaa-i Hukuk da olabilir. Milli Güçbirliği de. İçinde tüm partilerin tabanından ve bağımsız kişi ve kurumlar MİLLİ olmak kaydıyla yer alabilir. Gerek dini hassasiyeti öne çıkaran, gerekse Türkçü ve solda yer alan MİLLİ ve ANTİEMPERYALİST unsurlar (partili-partisiz) büyük bir etki gücünü temsil edebilir.

Mahalle, köy, ilçe ve illerde halkın güvenini kazanmış farklı kanattan önderler FİKİR TEATİ GRUPLARI oluşturabilir ki, biz bunu hayata geçiriyoruz. Böylece yukardan değil, aşağıdan yukarıya örgütlenme mümkün kılınabilir. Bunun için uzun zamana gerek yoktur.

Ben bir yazar-gazeteci olarak üzerime düşen görevi her partiden, her cenahtan kitleye ulaşarak il il, köy köy dolaşarak, partili partisiz tüm vatanseverlerle durum değerlendirmesi yapmaya çalışarak ifa ediyorum.

Bu çerçevede çeşitli küçük partilerin lider kadrolarıyla da, sivil toplum önderleriyle de 3 ay süren görüşmeler yaptım. Bir kısmı şu dönemde kenarda durmanın gereğini anlattı, bir kısmı görüşlerimi düşünmeye değer buldu, bir kısmı CHP ve MHP tabanının ikna edilmesi gereğine inandığını söyledi, bazıları yeni bir parti kurmak istediklerini anlattı. Bazıları ise ‘Partime gel!’ dedi.

Şu son 6 ayda, 4 ayrı ‘oluşum’ ortaya çıktı. Bazıları henüz ilan edilmedi. Hepsinin içinde son derece değerli isimler de, vatan savunması ile ilgisi olamayacak, gayrı milli isimler de mevcut. Bazıları sadece tek bir partinin güdümünde görünümü veriyor.

Kısa bir süre içinde işçi memur önderleri başta olmak üzere, esnaf kuruluşları, harp malûlü gaziler ve şehit aileleri, kadın örgütleri ve aydın kişiler gayrı milli unsurlardan temizlenmiş bir yapı ile tüm siyasi odakların dikkate almak zorunda kalacakları bir çatıda toplanabilirler. Bu çatı örgüt meclise girmek değil, ‘tüm şahsi ihtiraslardan külliyen arınmış’ olarak bilgilendirme/bilinçlendirme/harekete geçirme gücünü temsil edebilirler. Naçizane fikirlerimdir. Eleştiri ve katkılarınızı beklerim...

Banu AVAR, 30 Nisan 2013
banuavar@superonline.com
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Re: Türk Milleti: En Büyük Örgüt / Banu AVAR

İletigönderen mithat akar » Çrş May 01, 2013 2:49

Abla merhaba..Konuyla ilgili sayın Erhan Sandıkçı'nın 27 Nisan 2013 tarihli "Milli Merkez (2)..Milli Merkez’in Arka Plânı: 2003, 2006, 2011, 2013" başlıklı yazısına yanıt niteliğinde yazmış olduğum yazımı,sizle de paylaşmak isterim.Konuyu yeni bir başlık altında ve ayrı olarak direk size yanıt olarak yazmadım çünkü,yanıtım Erhan Sandıkçı'nın paylaşımına verdiğim yanıttan farklı olmayacaktı..Bu konuda umarım beni mazur görürsünüz.Lütfen bunu size saygısızlık ya da erinmekten kaynaklı bir eylemsizlik olarak düşünmeyin.

Merhaba Erhan Bey..Cevap yazımı kendini milliyetçi-sosyalist olarak tanımlayan bir genç olarak yazıyorum.Öncelikle emeğinize sağlık.Tüm ön yargılardan uzak,gerçekçi,somut verilere ve belgelere dayanan aydınlatıcı ve bilgilendirici yazınızı-Milli Merkez'le ilgili iki yazınızı da-okuduk..Biz bir şeylerin ters gittiğini biliyorduk ama konuya hakim olamadığımız ve Milli Merkez'de alınan kararların ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için bir fikir öne süremiyorduk.Ne yalan söyleyeyim Kurultayın toplandığını duyduğum ilk gün,biraz heyecandan da olsa gerek,sevindim.Dedim ki kendi kendime "Demek partiler üstü,milli kuvvetlerin tamamını birleştiren,anti emperyalist,Atatürkçü temelde birleşen ve hiç bir partinin örgütsel kaygısının olmadığı,vatan,bağımsızlık ve milli egemenlik temelinde oluşturulan bir yapı inşa ediliyor."Ve nedense gözlerim Banu Avar'ı aradı.Acaba var mıydı O da..Çünkü söz konusu olan partiler üstü bir birleşmeyse Banu Avar yıllardır dile getirdiği böyle bir yapıda yer alır,diye düşündüm..Yönetim kurulu ve sonuç bildirisi niteliğinde olan kararları görünce ve okuyunca "yine mi?" demekten de kendimi alamadım.Çünkü halkın beklentisi,milli potansiyel,Atatürk devrimlerinin ileri niteliği yine bir partinin potasında eritilmek üzere harekete geçilmişti.Yıllardır "Kuvvayı Milliye'yi başlattık" diyerek örgütlenen, ama tamamen partiler üstü bir model olan,milli kuvvetlerin birliğini, milletin merkezine almaktan uzak bir yol haritası çizenler;"yaparsak biz yaparız,bizden ötesi yalan" diyerek,yine yükselişe geçen Atatürkçü-milliyetçi halk hareketini bilerek ya da bilmeyerek etkisizleştirmişlerdir.Şimdi de Türk milletinin meşru-demokratik ve tamamen vatan savunması kaygısı ve isteğiyle harekete geçtiği/geçeceği yeni bir döneme giriyoruz."Akiller" olarak görevlendirilen Heyeti Nasiha'nın 2013 model ayar çekilmiş "mayın eşeklerine" halkın,tamamen particilikten uzak,deyim yerindeyse "kendiliğinden" ortaya koydukları tepkinin her ilde ve giderek kitleselleşmesi bu gerçeğin en önemli göstergesi.Attila İlhan'ın deyimiyle "Dipten gelen dalga" her alanda kendini hissettirmektedir... Sinop ve Samsun'da , BDP Heyetine karşı- hiç bir partinin örgütlemediği- Bayraklı ve meşru tepki, İzmir'de -kim düzenlerse düzenlesin alkışlanması gereken - 1 milyonu aşkın Türk'ün "Bayrak Mitinginde" buluşması,öncesinde Bursa'da düzenlenen tüm engellemelere rağmen 350.000 kişiyi aşkın insanın katılım gösterdiği miting ve yürüyüş,Kütahya,Konya,Malatya,İzmir,Koceeli,İskenderun gibi illerimizde Akillerin bir türlü istedikleri "Akil" ortamı bulamamaları yükselişe geçen milliyetçi dalganın ve Türk milletinin birilerinin dediği gibi "seyirci" olmadığının kanıtıdır.Şimdi bu yeni dönemde-çünkü artık bazı şeyler eskisi gibi olmayacak-halkın Atatürk'e,Türk Bayrağına,vatanına sahip çıkması ve bunu artık meşru bir zeminde sokaklarda ifade etmesi emperyalizmin ve işbirlikçilerin üzerinde bir basınç oluşturmaktadır.Bu "dipten gelen dalga" büyüyerek devam edecek.Burada bizim yapmamız gereken ve ortaya koymamız gereken tavır ve eylem, “İşbu cemiyet, her türlü parti cereyanlarından uzaktır.” (7 Eylül 1919, Sivas Kurultayı Nizamnamesi) “Bu cemiyet her türlü particilik cereyanlarından ve şahsî ihtiraslardan külliyen arınmış ve uzaktır.” (11 Eylül 1919, Sivas Kurultayı Beyannamesi)*temelinde olması gerekirken,“Halkın İşçi Partisi’nin önderliğinde toplanması, " gibi bir anlayışla hareket edilirse;yükselerek gelen "dipten gelen dalga" maalesef küçük derecikler şeklinde hiziplere ayrılacaktır.Tabi o zaman biz de birilerinin artık niyetinin ne olduğunu açıktan sormaya başlayacağız.Ben Banu Avar'dan en çok şu gerçeği öğrendim.Atatürk bir tarafına Türkçüleri,bir tarafına samimi Müslümanları,bir tarafına da -bu pek bilinmez ama-Türk Ocakları'ndan yetişen Mustafa Suphi,Yusuf Akçura gibi milli sosyalistleri alarak Kurtuluş Savaşını verdi.Zaten Mudafai Hukuk örgütlenmesinin halk nezdinde itibar görmesi ve emperyalizme karşı bir milli güç olmasının en büyük nedenlerinden biri de Atatürk'ün bu birleştirici özelliğidir."Çamurlu zeminde partilerle bir mücadele yürütülemez " diyen Atatürk'ün tarihsel saptamasına karşı ,"Atatürk'te birleştik" diyen ,ama yükselen halk hareketini ve milli dinamikleri bilerek ya da bilmeyerek pasifize eden particilik zihniyeti ,emperyalizm destekli gerici-bölücü kuvvetlere malzeme vermektedir.Herkesin dost düşman şu gerçeği çok iyi bilmesi lazım:Türk Ulusu emperyalizme karşı vermiş olduğu Bağımsızlık Savaşını ve onla iç içe geçen Türk Devrimini partiler önderliğinde veya seçimle gerçekleştirmedi..Millet tamamen kendi kaynaklarıyla,kendi örgütleriyle ve Atatürk önderliğinde vatanı emperyalistlerden kurtardı.Şimdi "milli merkez" i örgütleyen arkadaşların ve büyüklerin -ki içlerinde Arslan Bulut gibi değerli insanlar da var-bu gerçeği oturup bir kez daha gözden geçirmesi lazım gelir.Türk Ulusunun gücü partilere sığmaz ve partilerle heba edilemez.
Saygılarımla Mİthat AKAR..(30 Nisan 2013)
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar
Üye
Üye
 
İletiler: 16
Kayıt: Pzr Mar 24, 2013 1:27

Re: Türk Milleti: En Büyük Örgüt / Banu AVAR

İletigönderen Selçuk Tınaz » Cum May 03, 2013 15:45

Galiba herkesin her şeyden önce görmesi, anlaması ve bilmesi gereken gerçek, 19 Mayıs 1919'da başlayan 'Kurtuluş Savaşı'nın henüz bitmemiş olması.

Lozan'dan sonra kurulan Cumhuriyetimizin hiçbir döneminde Batı kaynaklı saldırılardan mahrum kalmadık. Ordular arası muharebe ileri bir tarihe ertelendi ama, biz çatışmalarda şehit vermeye devam ettik, çünkü, 'Kurtuluş Savaşı' bitmedi ve şu anda işgal dönemi şartlarını yeniden yaşıyoruz.

Bu nedenle bizim için, mücadeleyi Lozan'a götüren süreçte alınan doğru kararları ve yapılan doğru işleri çok iyi bilmek ve onları günümüzün şartlarına uyarlamak, hayati önem taşıyor.

İçinde bulunduğumuz 'Kurtuluş Savaşı' boyunca düşmana karşı direniş hareketinde güç bölünmesi ve zayıflama yaşanmaması için, herkesin 'Önce Vatan' demesi gerekiyor. Önce ortada bir vatan olacak ki, nimetlerini vatandaşlar paylaşsın.

Bu açıdan bakınca, direnişteki bölünme, piyangoyu kazanmadan parayı paylaşma kavgası yapmaya benziyor.

Şu aşamada bütün güç ve dikkat 'Kurtuluş Savaşı'na verilmeli ve katılanların kimliğinden çok amacına bakılmalı. Bunu yaparken de, 'ikbâl hevesi' değil, 'düşmanın B Planı olma' özelliği ölçü olarak alınmalı ve ayıklama ona göre uygulanmalı.

Aslında işimiz çok da zor değil. Düşmanın kullandığı silahlar hemen hemen aynı. Eğer partileşmeye gidilecekse, ilk hedef 'Yüksek Seçim Kurulu' olmalı. Seçimlere hile karıştırılmasını engellemek şart, çünkü, düşmanın yeni ve en güçlü silahı bu.

Bence 'Namus Cephesi' çok güzel bir isim. Sadece Türkiye Cumhuriyeti'nden yana olan vatanseverleri değil, aynı zamanda düşmanlarından yana olan işbirlikçileri de tanımlıyor.

Zaten, Kurtuluş Savaşı bitmediğine göre, Namus Cephesi de devam ediyor demektir.

Selçuk Tınaz
Kullanıcı küçük betizi
Selçuk Tınaz
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 101
Kayıt: Prş Oca 12, 2012 16:16

Re: Türk Milleti: En Büyük Örgüt / Banu AVAR

İletigönderen mavişimm » Cmt May 18, 2013 9:30

merhaba abla yazınızı okuduktan sonra aklımda bir çok fikir oluştu.Tarih aslında hep aynı senaryoyu yazıp duruyor.Kişileri.mekanı,zamanı değiştirebilirsiniz ama amaçlananlar ve hedeflenenleri değiştiremezsiniz.Sadece o büyük dışında(M.Kemal Atatürk).O kadar uyutulmaya alışılmışız ki artık nasıl ve neye karşı tepki vereceğimizi bilemez olduk.Bizim yapacağımız tek bir şey var aslında farklı görüşlerin hepsini bir çatı altında toplamamız gerekiyor.Söz konusu vatansa gerisi teferruattır diyebilmeliyiz hep birlikte.Sorun burada biz bunu diyemiyoruz.Sizin yazılarınızla farklı bakmayı öğrendim ama öğrendiklerimi kimse anlamak istemiyor.Çünkü artık düşüncelerimiz bile tutsak olmuş.Ama ne olursa olsun ben Türk milletinin ruhuna ve gücüne inanıyorum Uyanacagızzzz.
Kullanıcı küçük betizi
mavişimm
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Cmt May 18, 2013 9:00


Şu dizine dön: Banu AVAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x