
sahip olan Türk Ocaklarının 37. Olağan Genel Kurulu bugün Ankarada yapılıyor.
Kongreye tek aday olarak giren Nuri Gürgür, Genç tıbbiyeli öğrencilerin, 97 yıl önce belirttikleri tehlikeler, bugün de geçerliliğini koruyor dedi.
Türkiyede Milliyetçilik akımının bilinçlendirilmesinde önemli bir yere sahip olan Türk Ocaklarının 37. Olağan Genel Kurulu bugün yapılıyor. Kongrede tek aday Nuri Gürgür
Türkiyenin en eski ve en büyük sivil toplum kuruluşu olan ve Milliyetçilik akımının bilinçlendirilmesinde önemli bir rol üstlenen Türk Ocaklarında kurultay coşkuyu yaşanıyor. Türk Ocakları Genel Merkezi, 37. Olağan Genel Kuruluna, tek adayla giriyor. Uzun süredir Genel Başkanlık görevini yürüten Nuri Gürgürün listesinde önemli bir değişiklik beklenmiyor. Mevcut Yönetim Kurulu ile yola devam etme kararı alan Türk Ocakları Genel Merkezinin idare heyetindeki tek değişiklik, eğitim gerekçesiyle affını isteyen Dr. Emrah Şenel. Dr. Şenelin dışındaki isimler, kongrede Nuri Gürgürle devam kararıaldı Kurultay, 19 Nisan 2008 Cumartesi günü (bugün) saat 10.00da Söğütözündeki Ankara Ticaret Odası Konferans Salonunda yapılacak.
Genç yürekler işbaşında
Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, bundan 97 yıl önce 197 askerî tıbbiye öğrencisinin, ülkemizin geleceği ve millî varlığın korunmasına ilişkin düşüncelerini yazılı hale getirip imzaladıklarını hatırlatarak, şunları söyledi: Bu genç yürekler, devletin içinde bulunduğu durumdan büyük endişe duyuyor, olumsuz gelişmeler karşısında sessiz ve duyarsız kalmayı onursuzluk sayıyorlardı. Görüşlerini içeren mektubu dönemin önde gelen aydınlarına ilettiler: Genç tıbbiyelilerin çağrısı cevapsız kalmadı. Bu görüşleri paylaşan millî şuur sahibi aydınlar kısa bir hazırlıktan sonra, amaçlarına ulaşabilmek için teşkilatlanmanın gerekli olduğunu gördüler ve Türk Ocağını kurdular. Genç tıbbiyelilerin 97 yıl önce dikkat çektikleri tehlikeler, bugün de geçerliliğini koruyor.
Türkün üst kimliği
Milliyetçilik olmadan millet olmaz diyen Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür, şöyle konuştu: Her milliyetçiliği milletlerin tarihi, coğrafi kaderi, sosyal iklimi belirler. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı siyasî ve hukukî kimliğimizdir. Ancak bu statü kimlik diye anılan ve milleti vücuda getiren sosyolojik varlığı ifade etmez. Bütün vatandaşlarımızı içine alan dil, din, kültür, tarih, ortak tasa ve kıvanç, birlikte yaşama bilinci gibi değerleri kapsayan kimlik Türk üst kimliğidir. Bugün ortaya çıkan toplumsal karmaşa son derece endişe vericidir. Türk kimliğini ortak düşman sayan kesimlerin etkisine giren bazı siyasi iktidarlar, yılgın bir psikolojiye sürükleniyorlar.
Türk Milletinin yücelmesi ve bekasına hizmet, ana hedef
Türk Ocakları Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte görülen Genel Başkan Nuri Gürgür, Ocağımızın ebediyen tütmesini ve aziz Türk Milletinin yücelmesine ve bekasına hizmet etmesini diliyorum dedi.
Nuri Gürgür kimdir
1940 yılında Kemaliyede doğdu. Ankara Hukuk Fakültesinden 1963 yılında mezun oldu. Öğrenciliği sırasında 1958-1961 yılları arasında Türk Ocağı Gençlik Kolunda kurucu ve yönetici olarak görev yaptı. 1961 yılında bir grup arkadaşıyla Üniversiteliler Kültür Kulübünü kurdu. Bu dernek uzun yıllar milliyetçi gençlerin fikri ve kültürel çalışmalar yaptıkları önemli ve etkili bir alan oldu. 1961-1963 yılları arasında Milli Türk Talebe Birliğinin Ankara İcra Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. 1968 yılından 1971e kadar Üniversiteliler Kültür Derneğinin yayın organı
olarak çıkarılan Ocak Dergisinin yazar ve yönetmenliğini yaptı. 1969 yılından itibaren Devlet Dergisinin yazarları arasında yer aldı. 1975 yılında MHP Genel İdare Kuruluna girdi ve partide 1976-1978 yılları arasında Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yaptı. Türk Ocaklarının yeniden faaliyete geçirilmesini ve Türk Yurdu Dergisinin yeniden yayınlanması çalışmalarında yer aldı, yazı kurulunda görev yaptı. 1993-1994 yıllarında Türk Ocağı Ankara Şubesi Başkanı oldu. 1996 Kurultayında Türk Ocakları Genel Başkanlığına seçildi. Hâlen bu görevi yürütmekte ve Türk Yurdu Dergisinin başyazarlığını yapmaktadır.
İşte listedeki isimler
Nuri Gürgür: Genel Başkan
Yücel Hacaloğlu: Genel Başkan Yardımcısı
Prof. Dr. Orhan Kavuncu Genel Sekreter
Galip Tamur: Genel Muhasip
Prof. Dr. İsa Özkan: Genel Sekreter Yardımcısı
Dr. Bülent Aksoy: Genel Sekreter Yardımcısı
Prof. Dr. Orhan Arslan: Üye
Prof. Dr. M. Çağatay Özdemir: Üye
Kerim Ünal: Üye
Dr. Fahri Atasoy: Üye
Türklük şuurunun verildiği tek okul
Türk Ocakları, 1912de başlattığı serüvenini, dış etkenlerin tüm müdahalelerine rağmen bugüne dek sürdürmeyi başarmıştır.
Türkiyenin en eski ve en büyük sivil toplum kuruluşu olan Türk Ocakları, Türkçülük ülküsüne bağlı 190 askeri tıbbiye öğrencisinin girişimiyle 1912 Türkiyesinde başlattığı serüvenini, dış etkenlerin tüm müdahalelerine rağmen bugüne dek sürdürmeyi başaran ender kurumlardan biri... 98 yıldan bu yana Türkçülük meşalesini taşıyan, her alanda Türklük bilincini geliştirmek için mücadele veren bu gönüllüler kurumu, Osmanlı Devletinin temelini oluşturan Türk toplumuna milli kimlik kazandırma ülküsünden asla vazgeçmedi. 1912 yılında dönemin ünlü Türkçülerini bir araya getiren Türk Ocakları, Mehmet Emin Yurdakulların, Yusuf Akçuraların, Ziya Gökalplerin, Ali Tevfik Yükselenlerin aydınlattığı bir mektep, Türklük ülküsünün temsilcileri Hamdullah Suphi Tanrıöver, Hasan Ferit Cansever, Tevfik Noyan, Galip Erdem ve Nihal Atsız gibi değerlerin yılmadan taşıdığı bir meşale oldu. Tarih Türk milliyetçilerinin önüne farklı zamanlarda farklı sorunlar ve düşmanlar çıkardı. Zaman zaman uluslararası denge politikalarına, zaman zaman da küresel güçlerin içerideki işbirlikçilerine kurban giden ve Türk milliyetçiliğinin gücünden endişe edenlerin hedefi olarak gösterilen Türk Ocakları, Türk milliyetçileri tarafından asla sahipsiz bırakılmadı. Türk Ocaklarının, bir asıra yaklaşan serüvenini ve Türk milliyetçilerinin bugün ulaştığı noktayı Türk Ocakları Genel Sekreteri Prof. Dr. Orhan Kavuncu ile konuştuk.
Türk Ocakları, Türk tarihinin en karanlık dönemlinde kuruldu. Bu oluşumu zorunlu kılan şartlar neydi?
Türk Ocaklarını, 1912 yılında kuran 190 askeri tıbbiyeli öğrencinin, dönemin önemli kişilerine yazdığı mektup, ülkenin içinde bulunduğu durumu ve Türk gençlerinin kaygılarını tam olarak yansıtıyordu. Bu bir arayıştı ve Millet kimliği bu arayışın sonucunda ortaya çıktı. Kısa zamanda Türklüğün yuvası haline gelen Türk Ocaklarının milli ülküsü ve kızıl elması Türk Dünyasının birliği oldu.
Batının Türk Ocaklarına müdahale çabası içinde olduğunu görüyoruz. Neden?
Aslında bu, bugünün Türkiyesi ile o gün arasında hiçbir fark olmadığını gösteriyor. O gün de bu millete düşmanlık besleyen örgütlenmelere düvel-i muazzama yardım ediyordu, bugün de aynı şekilde. Bizim gibi kuruluşlara da mümkün olduğunca engel olmaya çalışıyorlardı. Amaç belliydi. Yıllardır süren bu projenin arkasında, Türkü Anadoludan söküp çıkarma niyeti vardır. Haçlı niyeti, Avrupanın kafasından hiçbir zaman kalkmamıştır. Türk Ocakları da bunun farkında olan, her an tetikte olan insanların buluştuğu bir sivil toplum örgütüydü. Bu nedenle bize saldırmaları çok normaldi.
Bu saldırılar içeriden de destek buluyor muydu?
Türk Ocakları, dönem dönem siyasi iradenin baskısına maruz kaldı. 1971 yılında, günün öğrenci olayları bahane edilerek işlevsiz bırakılan ocakların tüm şubeleri kapatıldı. 1980 yılına kadar sadece nefes alıp verdi. Bu tarihte düzenlenen kongrede, Türk milliyetçiliğinin yeniden düşünce üretmeye başlaması gerektiğine karar verildi. 12 Eylül sonrası, askeri idare tarafından bir kez daha faaliyeti durdurulan dernekler arasında yer aldı. Bu tarihten itibaren Türk milliyetçiliği düşüncesi hakikaten işlemez hale geldi. Hatta, 12 Eylüldeki MHP ve ülkücü kuruluşlar davasının iddianamesinde, Türk milliyetçiliği suç olarak tanımlanmış ve bu suçun da Türk Ocaklarının kuruluşuyla başladığı öne sürülmüştü.
Bugün Türk Ocakları değil, ancak 1912 yılından bu yana savunduğu Türk milliyetçiliği bir kez daha zan altında bırakılmak isteniyor. Tarih tekerrür mü ediyor?
Bugün Türkiyede Kozmopolit Aydın İttifakı dediğimiz bir kesim var. PKK yandaşı Kürtçüler, bazı liberaller, bazı İslamcılar ve eski tüfek bazı Marksistlerin oluşturduğu bir ittifak bu. Bu aydınlar Türk milliyetçiliği fikrini ve bu fikrin mektebi sayılan Türk Ocaklarını yine aynı mantıkla suçluyorlar. Onlara göre; milliyetçilik her zaman bir öteki üretir ve bu öteki ile mücadele ederek beslenir. Ancak aynı kesim, PKKnın Kürt etnikçiliğini asla böyle tanımlamıyor. Bu tamamen haksız ve dayanaksız bir suçlamadır. Türk milliyetçiliği için öteki milletler elbette var. Ama onlara düşman değiliz.
Atatürk övmüştü
Türkün varlık ve birlik ocağı
Atatürk, 27 Nisan 1930da Ankarada Türk Ocağı Kurultay delegeleri ile birlikte görülüyor.
Atatürk, 20 mart 1923 tarihinde Konya Türk Ocaklarını ziyareti sırasında şunları söylemiştir: Konya, çeşitli Türk devletleri yaşamış, öz Türk vatanıdır. Konya asırlardan beri tüten bir nurun ocağıdır. Türk kültürünün esaslı kaynaklarından biridir. Konya Türk Ocağı, Konya Türklüğünün hakiki bir timsali olmalıdır. Bu ocaktan milletin duygusunu, ülküsünü daima ısıtacak, nurlandıracak, parlak alevler gökyüzüne yükselmelidir, çok yükselmelidir. O kadar ki bu alev, vatanın bütün ufuklarında aydınlıklar vücuda getirebilsin. Konyanın genç dimağları atılgan, cesur, sebatkar çocukları! Ocağımıza sahip olunuz. Bütün engeller, Ocağımızın ateşi karşısında derhal yanıp kara duman olmağa mahkumdur
(Mehmet Önder, Atatürkle adım adım Türkiye sy.232-233)
Sanatkar ve çeşitli kültür alanlarında vatandaşları yetiştirmek için öncülük ketmelidir.
Şebinkarahisar Türk Ocağı defterine 11 Ekim 1924 yılında Atatürk tarafından yazılan yazı: Türk Ocağı, Türkün has ocağı, varlık ve birlik ocağı,yüksek alevlerle tütsün, muhitine nurlar saçsın; yaşasın ve yaşatsın.Türk Ocağı, Türklük güneşinin ocağıdır. Asırlarca bunu söndürmek için çalıştılar. Bu ocak hepimizi aydınlattı.
(Kemal Atatürk-1923)
İlk Başkanı Milli Şair Yurdakuldu
Türk Ocaklarının ilk genel başkanı olan Mehmet Emin Yurdakul, Osmanlı Imparatorluğunun yıkılma döneminde, bilhassa ikinci meşrutiyetten sonraki Türkçülük mücadelesinde büyük gayreti ve çalışması vardı. Yeni Türk devletinin kurulmasındaki tavırları, devletimizin yapısını belirleyici olmuştu. Yurdakul, ölünceye kadar, Türk Milliyetçiliği ülküsünü sarsılmaz bir imanla yaşamaya ve yaymaya devam etmişti. Ingilizlerin Türk Ocağını isgalinin hemen ardından yaptığı konuşma hala hafızlardadır. Yurdakul, şunları söylüyordu: Ey genç, bak senin ocağı, bugün de seni çağırıyor, onun milli ruhu sana bugün de başka bir mücadele yolu gösteriyor. Yakılmış, yıkılmış, harap fakir vatanımızın hasretini çekiyoruz. Burada gençler baş başa vermistir. Siyasi sınırlarıyla, dağlarıyla, dereleriyle değil, feyzi ile ümrani ile, kalemi ile, sanatıyla, yeni bir vatan çizip ortaya çıkaracaktır. Biz ocağımızın mihrabı önünde bunun için toplandık, bunun için and içtik.
Kaynak