Bakan Avcı, tarih kitapları temizlenecek demiş. Dün böyle yazdı gazeteler. Ne bakanı demiş bunu? Şimdilik adına dokunulmayan ama içindeki millî (ulusal) ne varsa hepsinin çoktan boşaltıldığı bir bakanlığın bakanı demiş.
Milli Eğitim Bakanlığının.
Nelerden mi temizlenecek tarih kitapları?
Şimdiye dek neler yapıldığını bilmiyor musunuz?
“Millî Eğitim”, millî olmayan bir eğitime dönüştürülüyor. Eğitimimiz, sömürgeleştirme eğitimi, kimliksizleştirme eğitimi, Araplaştırma eğitimi, aklın değil ezberciliğin öne çıkarıldığı, sorgulamayan, yapın denileni uygulayan eğitim, din kurallarının geçerli olduğu dinci eğitim, ulusal değil etnik (budunsal) kökenlere göre yapılan bir eğitim durumuna getirildi getirilecek. Gün sayılıyor. Birkaç eksikleri kaldı. Bunlardan biri de tarih konusu. Türk tarihi.
Bakın adı üstünde Türk tarihi. Türk Milleti’nin (ulusunun)tarihi. Hepimizin tarihi.
“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” diye tanımlamış ya Atatürk, işte onların tarihi.
“Ne mutlu Türküm diyene!” sözünde bütünleşenlerin, bu anlayışla yedi düveli dize getirenlerin tarihi.
Türklerin eski tarihi. Orta Asya tarihi. Anadolu’daki Türk tarihi. Malazgirt’le başlayan Türk tarihi. Türk beylikleri dönemi. Türk Selçuklu devletleri dönemi. Türk Osmanlı Devleti dönemi. Türk Kurtuluş Savaşı tarihi. Devrim Tarihi (Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi) Son Türk devleti: Türkiye Cumhuriyeti tarihi.
Tarih kitaplarımızdaki tarih konuları bunlar. Aralarda da savaştığımız düşmanlarımızdan söz eden, Avrupa ve dünya tarihinden gerekli bölümler var. Türk uygarlığını anlatan yerler var.
Tarih kitaplarından neleri mi temizleyeceklermiş? Bu apaçık söyleniyor zaten:
“Bizi ayıran ifadeler temizlenecek. Tarih kitabı bütün millete hitap edecek.”
Bizi hangi ifadeler ayırır sizce?
Türk kahramanlığını anlatan ifadeler mi? Düşmana düşman denilmesi mi? Sayısı yirmi altıyı bulan hepsi de İngilizlerle işbirliğiyle patlak veren ve hepsi de bastırılan Kürt isyanları mı? Kurtuluş Savaşında İngiliz’le işbirliği yapan İslamcı örgütleri anlatan yerler mi? Türk’ü arkadan vuran İngiliz’le anlaşan Türk askerini kırıma uğratan tarihteki Arapların anlatılması mı? Neler ayırır adı olmayan, adı konulamayan bu hayallerindeki milleti?
Vatan millet düşmanı bazı sözde hacıların hocaların Yunan’ın saldırganlarına Halife ordusu diyerek, işgalci düşmanı destekleyerek vatan evlatlarına karşı yaptıkları ihanetin yazılması mı rahatsız eder birilerini?
Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün başarılarının, Türk ulusuna söylediği özlü sözlerinin, Türk ulusunun büyüklüğünün anlatılması mı, bunların Türk tarih kitaplarında yazılması mı bu adı konmayan hayallerindeki milleti(?) birbirinden ayırır?
Yoksa yoksa yalnızca Türk adı mı rahatsızlık veriyor, Türkiye Cumhuriyeti ile kavgası olanlara?
Tarih bütün millete hitap edecekmiş. Bütün millet kim? Millet değil bütün millet? Burasının şimdilik üstü örtülü.
Hele bir Türkiye Cumhuriyeti’nin adı kaldırılsın. Anayasası değiştirilsin. Sınırları değiştirilsin. Yönetim yapısı değiştirilsin, başka sisteme dönüştürülsün. Milletin adı olmasın. Bölünsün. Bazı kukla yönetimlerle ortak yapı oluştursunlar, İsrail’in kölesi olunsun, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak uğruna Yahudilerin ikinci devletlerinin yolu açılsın. Ülkemizin ulusal devlet özelliği kaldırılsın, yapısı çoklu yapıya dönüşsün… Bütün topraklarımızdan kovduğumuz eski işgalciler, tecavüzcüler, toprağımızda gözü olanlar, saldırgan yayılmacılar, yerleşin gelin diye geri çağrılsın… Bakın bakalım o zaman Türk tarihinin t’si kalacak mı?
İlk önce Kurtuluş Savaşı Müzesi’nin adını değiştirdilerdi anımsarsınız yıllar önce.
Nedir ne değildir, hayda bu da ne şimdi, denilmiş, bir yorum yapılamamıştı.
Sonra bazı çatlak sesler duyduk. Duyduğumuzda küçük dilimizi de yuttuk.
İktidar partisinin görevli adamları sırasıyla ortaya çıktılar, içlerindeki kini, tarihteki kuyruk acısını kustular:
“Çanakkale’de Atatürk ‘ün başarısı falan yokmuş. Din iman, görünmez evliyalar düşmanı kovmuşmuş.”
“Kurtuluş Savaşı diye bir savaş olmamışmış.”
“Yunan’a asıl zulüm eden Türklermiş. Anadolu işgalinde onlara biz kıymışız.”
“Daha önceden Ermenilere kıymışız. Ermeniler, Ermenistanlarını bırakıp, yakıp yıktıkları, insanlarını kesip biçtikleri Erzurum’a yerleşmelilermiş yeniden.”
“Lozan’da Yunan’a neden istedikleri verilmemiş. O zaman verilmeyenleri şimdi vereceklermiş… ( Yeni Vakıflar yasasıyla bunu çoktan yaptılar.)Azınlık vakıfları ne isterlerse yapabilirlermiş, nereyi isterlerse alabilirlermiş… Lozan zafer değilmiş.”
“Fener Patrikliği ne istiyorsa yapılırmış. Malları geri verilmeliymiş.”
“Karadeniz’de Yunan eski emellerini canlandırabilirmiş. Müze manastırları, müze kiliseleri yeniden ibadete açmalarında kötü olan ne varmış… Ayine gelen Yunan’ın göğsünde Pontus Rum yazıyorsa, eski kirli haritalarıyla ortaya fırladılarsa ne olmuş…”
Son olarak vatan millet düşmanı, işbirlikçi bir haini aklayıp (İskilipli Hoca) adını bir hastanemize verdiler. İngiliz mandasını savunan İngiliz Muhipler Cemiyeti üyesi ve Teali-i İslam Cemiyeti başkanı haini. İsyancı hain Şeyh Sait devlet törenleriyle anılır oldu. Daha böyle bir sürü vatana isyan etmiş, düşmanla işbirliği etmiş hain törenlerle anıldı.
Son hain, on binlerce canın katiline, baş caniye bile insan muamelesi yaptılar. “Kanlı katili nasıl dışarı salarız, uyuşturucu, şantaj, insan kanıyla, Türk askeri kanıyla beslenen bu örgütün başına nasıl saygınlık kazandırırız, bundan nasıl halk kahramanı yaratırız.” hinliğinin derdine düştüler.
Son gelinen nokta kimseyi şaşırtmamalı. Kimse de şaşmadı zaten.
Gazeteci soruyor:
“Neleri düzelteceksiniz tarih kitaplarında, örnek verebilir misiniz?”
Yanıt şu:
“Bitince görürsünüz. Ucu açık bir çalışma.”
Böyle giderse görürüz, hep birlikte görürüz. Öyle bir görürüz ki felek bile şaşar!
Tarihini bilmeyen uluslar, kaybolur giderler çünkü.
Büyük Önder Atatürk:
“Eğer bir millet büyükse, kendisini tanımakla daha büyük olur.” demiştir.
Kendini tanımak tarihi bilmekten geçer.
Tarih:
“Geçmişteki olayları, zaman, yer göstererek anlatan, gerçeği öğreten bilim.
Ulusların, toplumların birbirleriyle ilişkilerini, savaşlarını, uygarlıklarını inceleyen bilim.
Toplumların, ulusların uygarlıklarını, savaşlarını, iç ve dış sorunlarını inceleyen bilim.”
Sözlüklerimizde tarihin tanımı aşağı yukarı böyle. Osmanlıca sözlükte ise tarihin karşılığı çok şaşırtıcı:
“İşe yaramaz diye bir kenara atılmış nesne.”
Korkarız Türk tarihini işe yaramaz nesne diye bir kenara atacaklar.
Şimdi bunu şöyle bir dediler. Bekleyecekler. Ortalık düzgünse, ortam uygunsa son vuruş.
Duyacağız:
“Tarih kitapları yeniden yazıldı. İçindeki, milleti (!) ayırıcı ifadeler atıldı.”
*
Büyük önderimizin gençliğe seslenişiyle, yani “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi” ile başlar tarih kitaplarımız bizim. En başta Atatürk resmiyle.
Türk Tarihi’dir tarihimizin adı. Bütün başlıkları böyledir: Orta Asya Türkleri, İlk Türk devletleri, Türklerin Avrupa’ya göçleri, İslamiyet ve Türkler, Türkiye tarihi (Türklerin Anadolu’ya akınları)… Bu böyle gider.
Ortaokul Millî Tarih kitabının( 1990 basımı) ilk sayfalarında tarihi tanımlarken şöyle yazmışlar:
“Tarih, geçmiş zamanların incelenmesidir.
Tarih, nereden geliyoruz, neyiz sorusuna karşılık veren bilimdir.
Tarih, geçmişte yürüdüğümüz uzun yolun anlatımıdır.”
Sonra tarih okumanın yararları anlatılmış:
“Geçmiş ne kadar iyi öğrenilirse gelecekte başarı kazanmak o kadar kolay olur. Dost ve düşman iyi tanınır. Yanlışlıklar tekrarlanmaz.”
“Türk tarihini öğrenmenin önemi ve gerekliliği” başlığına da şunlar yazılmış:
“Tarihimizi okuyup öğrenmek önemli bir görev ve büyük bir zevktir. Çünkü milletimizin tarihi çok eski ve çok şereflidir. Milletimiz geçmişte Asya, Avrupa ve Afrika’da on altı büyük imparatorluk, çok sayıda devlet kurmuştur.”
En can alıcı söz bundan sonra yazılmış:
“Yüce Atatürk, “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.” demektedir. Bunu tarihimizi okuyarak anlayacağız. Aynı cevherin damarları ve öz be öz Türk olmanın şuuruna (bilincine) varacağız. Bununla da gurur duyacağız, birbirimizi daha çok seveceğiz.”
Bu sözlerden sonra Atatürk’ün tarih öğrenimine verdiği önem kısaca anlatılmış, Atatürk’ün şu sözü yazılmış:
“Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
*
Türkiye Cumhuriyeti’nin TC simgesini bile kaldırmaya karar veren bu anlayışın, bu kafanın “Tarih kitaplarında” neleri değiştireceklerini sanırım anlamayan yoktur.
Herkes anlamasına anladı da anlamazdan geliniyor.
Çok açık değil mi geleceğimiz?
Neden suskun çoğu aydınlarımız?
Neden ortada yoklar, onlarca, binlerce bilim insanımız, yüz binlerce öğretmenimiz? Sayısız Cumhuriyet sanatçısı, yazarı, okumuşu, yetişmişi neredeler?
Bu kadar çok vatan haini yetiştiren, onları bağrında saklayan, başında taşıyan, onlara karşı önlemini almayan, tarihinden ders çıkarmayan bizim gibi bir ulus, ne dersiniz, aransa tarihte var mıdır?
Feza Tiryaki, 16 Mayıs 2013