Türk Vatandaşın, Amerikan Vatandaşı Kadar Kıymeti Yok mu? / Nurten AKYAZILILAR

Türk Vatandaşın, Amerikan Vatandaşı Kadar Kıymeti Yok mu? / Nurten AKYAZILILAR

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Sal Şub 05, 2013 22:46

Türk Vatandaşın, Amerikan Vatandaşı Kadar Kıymeti Yok mu?

Bir Amerikan hatun günlerdir manşetlerde; kayıptı, arandı, bulundu, neden-nasıl öldürüldü, tecavüz var-yok, kıyafetleri, kameralar her şey didik didik; yetmez, dahası var; ailesi ne diyor, ne iş yapıyor, neden ülkemizde, kadın-erkek ilişkileri vb yorum ve haberlerin ardı arkası kesilmedi.

Oysa 25 Ocak’ta, Ankara Güney Çevre Yolu üzerinde gerçekleşen trafik kazasıyla ASELSAN mühendisi Hakan Öksüz'ü kaybetmiştik. Belki elim bir trafik kazası ama gerek daha önceki ölümler gerekse merhum Öksüz’ün üzerinde kimlik, cüzdan, telefon vb bulunmaması olaya dair benim bile şüphelerimi artırmıştı. Kurumu, okulu, arkadaş ve aile çevresi derin bir sessizlikteydi. Kazaya dair soruşturma, otopsi vb hiçbir bilgi kamuoyuna yansımadı. Değerli bir ASELSAN çalışanının, Amerikan vatandaşı kadar kıymeti yok mu bu ülkede? Aynı önemle manşetlerde yerini bulmadı; neden?

Dün aldığım bir haberle öğrendim ki ailesi olayı şüpheli görmüş ve hukuki mücadele başlatacaklarını söylemişler. Hakan Öksüz, kaza öncesi 10 gün boyunca ailesi ile hiç görüşmemiş. Uzun süredir 'takip ediliyorum' endişesi yaşamaktaymış ve eşi ile çocuğunu 1 yıl önce Kahramanmaraş'a göndermiş. Kaza mahalli de evi ya da işyeri güzergâhında değilmiş. Kaza günü işyerine giderek imza atıp çıkmış fakat işyeri giriş kartı dahi ne üzerinde ne araçta ne de kaza çevresinde bulunamadı. Bunların da dışında ASELSAN mühendislerinin üst üste intihar ettiği o 2006-2007 yıllarında Hakan Öksüz de Ankara Keçiören'de bir markette alışveriş yaptıktan sonra önü, kimliği belirsiz kişiler tarafından kesilerek, zorla bir araca bindirilmiş. Banka kartları gasp edilerek zorla şifresi alınmış. Kimliği belirsiz kişiler, aynı gün Öksüz'ün bütün hesabını kartından nakit para çekerek boşaltmışlar. Boğazı kesilerek, bir köprü altına atılmış. Sabah saatlerinde temizlik görevlilerinin ölü sandığı Öksüz, hastaneye kaldırılıp uzun süre tedavi görmüş. Yakınlarının beyanlarına göre polis, o süreçte gereken hassasiyeti göstermemiş, hatta tutanağa Öksüz'ün 'olayı hatırlamadığı' yazılmış. Gasp olayı sonrasında psikolojisi bozulan Öksüz'ün çalıştığı uluslararası güvenlik projelerinden alınarak daha alt birimlerde görevlendirildiği belirtiliyor.

Bu gelişmeyle birlikte nihayet öğrendik ki Öksüz de tıpkı diğer ASELSAN çalışanları gibi ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü'nden dereceyle mezunmuş ve yaklaşık 15 yıldır ASELSAN'da önemli projelerde görev almış. Kahramanmaraş’a, ailesini ziyarete gittiğinde, "Bana zarar verecekler. Siz zarar görmeyin. Psikolojik baskı altındayım" şeklinde ifadeler kullanıyormuş. Eşini, ASELSAN'da çalıştığını kimseye söylememesi yönünde tembihlediği, sitedeki güvenlik görevlisinin bile Öksüz'ün işiyle ilgili herhangi bir bilgi sahibi olmadığı belirtiliyor. Yaşadığı sıkıntılardan sonra ailesini Ankara'dan uzak tutmaya gayret gösterdiği kaydedilen Öksüz, 3. çocuğunun doğumundan sonra 6 ay Kahramanmaraş'ta yaşamış.

Bu trafik kazası olayı da sanki ört-bas ediliyor... Mühendisimizin ölümü gerçekten bir trafik kazası neticesinde olabilir ama tüm şüpheler araştırılmalı ki diğer şaibeli ASELSAN ölümlerinin üzerine hiç değilse bu, eklenmemeli.

Yolda birileri sıkıştırmış olabilir, yiyeceğine-içeceğine bir şeyler karıştırmış olabilirler, aracının sistemleriyle oynanmış olabilir vs her şey mümkün...

Hakan Öksüz’ün ailesinden ses çıkmasına sevindim.

ODTÜ’den önemli dereceyle mezun olabilmiş Öksüz’e; okulunun, öğretmenlerinin, arkadaşlarının da kayıtsız kalmamalarını dilerim. Yarın sıranın size gelebileceğini bilemezsiniz ve sizin başınıza da elim olaylar geldiğinde ardınızdan ses çıkaracak, hakkınızı arayacak birilerini bulamayabilirsiniz…

15 yıl hizmet verdiği kurumunun da tabii; böyle giderse çalışacak personel bulamayabilir...

Bütün bunların dışında beni böyle düşünmeye iten bir başka etken de özellikle “ASELSAN’dan bir yıldız daha kaydı” başlığındaki yazımda belirttiğim gibi İzmir casusluk davası kapsamında içeri alınan subayların önemli bölümü Milgem projesinde çalışmışlar. Neticede son yıllarda istifa eden-ettirilen, tutuklanan, kazaya kurban giden ya da intihar eden tüm subayların ciddi bölümü TSK'nin milli savunma sanayi veya ülke sınırlarının hâkimiyetinde cesur davrandıkları için aynı akıbeti paylaşmaktalar!

Niçin birileri durdu durdu da şimdi çıkıp; "artık bu davalar sonlansın" veya "İlker Başbuğ’a terörist diyeni tarih affetmez" benzeri laflar ediyor! Milletten utandıkları için mi? Yoook...

Bu sözde davalar ilk başladığında, “Davanın savcısıyım” ya da “Türkiye’nin bağırsakları temizleniyor” diyen aynı zihniyet geçen gün, “Deprem bile Gölcük'te oldu!” diyerek adeta nefretini açık açık kustu...

Görünen köy, kılavuz istemez. Bu ölümler de istifalar da tutuklanmalar da son bulmayacak…

Türkiye’de her yer ölüm sessizliği sanki milletin üzerine kara toprak serilmiş ve bu arada atı alan, Üsküdar'ı çoktaannn geçti... Artık son hamlelerle hançer, yüreğe saplanmadan silkinip uyanma zamanı…

Nurten AKYAZILILAR, 5 Şubat 2013
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x