Türk Yazı Dili

Türk Yazı Dili

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Kas 12, 2014 0:42

Türk Yazı Dili


Bir gün dilsiz kalıverseniz ne yapacağınızı hiç düşündünüz mü?

Öyle bir şey oldu ki konuşamıyorsunuz… Konuşmayı bırakın yazamıyorsunuz bile. Derdinizi anlatacak güçten sizi yoksun bırakmışlar… Türkçenizi elinizden almışlar…

Bir an kendinizi dilsiz düşünün. Türkçenin yerini başka dil tutabilir mi?

Bir yabancı ülkeye gitseniz, Türkçe bilmeyenlerin yaşadığı bir ülkeye. El dilini bilseniz, bilmeseniz, Türkçeyi konuşamadıktan sonra sizin için ne değişirdi? İçiniz kuruyup çöle dönmez miydi?

Kitaplarınız elinizden alınsa… Kitapsız orta yerde kalakalsanız… Okuyacak Türkçe bir kâğıt parçası bile bulamasanız… Hele bir de yazmanız yasaklansa, Türk harfleri elinizden alınsa, yazı dilinizi bozsalar, harflerinizi karıştırsalar… Ne yapardınız? Dilinizi sizden çalsalar yaşayabilir miydiniz? Türkçe yasak deseler… Bugünden sonra yerde belde, evde okulda Türkçe konuşulmayacak deseler…

Bizim devlet dilimiz İngilizce bundan böyle dense bir gün. İkinci dilimiz de Arapça deyiverseler…

Bu kadarını değil de şunu yapsalar, örneğin seksen altı yıl öncesine, 1928 Kasım’ından önceye döndürseler sizi.


İki üç yılda zar zor öğrenilen, Türkçeye uymayan, tersten okunan, yazılan Arap harfleriyle baş başa bırakılsanız… Cumhuriyet tarihi boyunca yazılan bütün kitaplar alınsa elinizden, çölde kalmış gibi olsanız…

Bu herkes için korkuların en büyüğü olmalı. Düşünürken bile boğulacak gibi olunuyor, bir el boğazınızı sıkıyor, havanız kesiliyor, soluksuz kalıyorsunuz, öyle değil mi?

Bizim en büyük hazinemiz dilimiz. Konuşma dilimiz, ondan da önemlisi, olmazsa olmazımız ise Atatürk’ün armağanı eşsiz yazı dilimiz…

Yazı dilimizin üstünlüğünü, Atatürk’ün ne büyük bir iş başardığını, Dil Devrimi içinde Türk harfleriyle yazımın ne kadar önemli olduğunu anlamak için eski basım kitaplarımıza şöyle bir bakmak bile yetişir.

En eski, 1943 yılı basımı bir kitabım var evde. Bir roman: “Resim Öğretmeni.” Vedat Nedim Tör yazmış. Yüce önderimizin sonsuzluğa göçüşünden beş yıl sonra basılmış. Basım tarihine bakmasan bilemiyorsun, günümüzdeki Türkçe yazımdan ayrımı yok yazımının. Yazım kuralları aynı. Türkçe harflerimiz doğal olarak aynı… Çok çok artık kullanımdan kalkan, ağza dile alınmayan bazı eskimiş Arapça sözcükler çıkıyor karşına, o kadar… Kırk altı yılından pek çok kitap okudum, Kültür Bakanlığının yayınladığı. Tiyatro eserleri, eski Yunan destanları… Kütüphaneden eskimiş diye çıkarmışlardı, bitpazarı satışından almıştım onları.

O yılları düşünürsek: On yıl gibi kısa bir sürede bütün ülkemiz sular seller gibi okuyup yazar olmuş, kitaplarımız bir solukta okunur, anlanır kitaplara dönüşmüş.

En sevdiğim, belgesel değer taşıyan eski kitap, elimden düşürmediğim Türk Dil Kurumu kitabı, “Atatürk ve Türk Dili”, 1963 basımı. Günümüz Türkçesinden hiçbir ayrımı yok dilinin. Üstelik daha bile temiz, daha bir güzel.

Dilimiz onca yıl, aynı dil kurallarıyla yazılmış, kitaplarımız öyle basılmış. Anadilimizin tadında yabancı dillerden binlerce, yüzbinlerce çeviri okumuşuz. Dünyanın önemli eserlerini aynı tatla dilimizden okumuşuz. Türkçe duyulan, Türkçe yazılan kitaplardan, yabancı dilden olup Türkçeye Türkçeymişçesine güzel, uyumlu çevrilen kitaplardan dilimizin eşsiz güzelliğini yudum yudum içmişiz…

Cumhuriyetimizin kurucusu, devrimlerle Cumhuriyetimizin aydınlık yolunu açan, Türkiye Cumhuriyetini yücelten yüce önder Atatürk’ün en büyük eseri, Türk ulusuna en büyük armağanı, beynimizi, gönlümüzü besleyen, bizi biz yapan Türk harfleridir. Yine en büyük Atatürk devrimi, Türkçenin yabancı diller boyunduruğundan kurtarılması, özgürlüğüne kavuşturulmasıdır…

1933 yılında, Cumhuriyet’in onuncu yıl dönümü şenliklerinde, Atatürk’ün dediği gibi:

“Dil bir köprüdür!”

Dil köprümüzü, sağlam temellere oturtmuştur Atatürk. Atatürk, halkın dili olmayan, yapay dil Osmanlıcayı yaşamımızdan çıkarmış, Türkçemizi, Arapça, Farsça sözlerden arındırma çalışmalarına aynı anda başlamıştır.

“Bizim milliyetçiliğimizin esası, dil birliğimizin korunması ile mümkün olacaktır.” sözü Türkçe ile milliyetçiliğin (ulusalcılık) aynı anlama gelmesini açıklar. Atatürk’ün, “ Türk demek Türkçe demektir.” sözünü ezbere bilmeyen Türk var mıdır?

Bu güne dek, 1938 yılından başlayıp, 1950’li yıllardan sonra da hızlanarak tüm Atatürk devrimlerini yıkmaya, kaldırmaya çalıştı değişik kılıklardaki Türkiye düşmanları. Kimi bu oluşuma karşı devrim dedi. Karşı devrim, dış güçlerin yardımıyla epey yol aldı, 2002’de tek başına, bir dümenle iktidara getirildi bu anlayış. Deyim yerindeyse o günden beri, her güzel gelişmeyi, ileri gitmeyi engellediler, tuz buz ettiler Cumhuriyet’in kazanımlarını, güzelliklerini… Atatürk devrimlerini tek tek, çaktırmadan, adını koymadan yürürlükten kaldırdılar.

Giyim kuşam devrimi yeniden eskiye döndü. Kara çarşaf okullara bile girdi. Laiklik, dinin devlet işlerine karışmaması hayal oldu. Taşımalı sistemle, çoğu köy okulu kapatıldı, öğretmenlere köylerden el çektirildi, imamların saltanatı başladı. Bilim, fen, okullarda en önde değil, Matematik, Türkçe en önemli ders değil çoktan beri… Dinin değişmez kuralları, araştırmanın, bilimin yerini tutuyor günümüzde, din hocaları okulları yönetiyor. Cumhuriyet ekonomisi, kalkınması çoktan bir düş oldu; Cumhuriyet kurumları, işletmeleri, yatırımları, Cumhuriyet’in fabrikaları satıldı savıldı…

Türk Dil Devrimi’yle, Atatürk döneminde okullardan kaldırılan Arapça dersler yeniden okullara sokuldu. İlköğretim dördüncü sınıfta Arapçaya başlattılar çocuklarımızı. Kuran kursları ders adını aldı. Ezberleme, ders sayıldı yeniden. Din dersi konusu olan Peygamberimizin hayatı, ders adı oldu.

Başı açık eğitim öğretim yapılması, çağdaş kılıklı öğretmenlerimiz neredeyse tarihe karıştı. Başı türbanlı kadın öğretmenler başrollere çıkarıldı eğitimde. Çoğu müdür oldular sırf bu özelliklerinden… Din dersi öğretmenlerinin hemen hepsi de yönetici edildiler çalıştıkları yerlerde…

İmam hatip okullarında bu yıl, Arapça iyi öğrenilsin diye, derste, bahçede Türkçe konuşmanın yasaklandığını duyduk gazetelerden… Türk yurdunda Türkçeye saldırıldı.

Kadın haklarında eskiye dönüş hızlandı. Kızları okutmama, erken evlendirme, kızlar okusalar bile çalıştırmama dönemi başladı…

Tüm bu bozgunun, yıkımın arasında Türk Dili kendini korudu. İngiliz’in o üç harfi, dilimizde olmayan; Atatürk’ün bilerek, deneyerek dilimize katmadığı “x, w, q” sesleri bölücülüğe yarasın diye serbest bırakıldı. Bu yetmedi, e harflerinin üstüne inceltmeler yaptılar, bölücülere destek için bazı gazeteler, bazı adları yazarken. “İ” sesini, sanki i deseler i anlaşılmayacak gibi e sesinin üstüne işaret koyarak yazmaya kalkıştılar karşı devrimin, bölücü hainlerin kendini gazeteci sanan uşakları…

Kendi yanlarına bazı Türkçü geçinenleri de çektiler bunlar. Torununa Hatun diyeceğine Hatun adını Xatun diye yazanı gördük daha geçenlerde. Türk dilinin düşmanları bir bir yer altından çıktılar…

Çıktılar çıkmasına da ne yapsalar bir adım yol alamıyorlar. En güçlü devrimimiz, yüreğimize işleyen, kimliğimizi oluşturan, kanımız, beynimiz, içimizde yüzdürdüğümüz gönül gemimiz güzel dilimizi karıştıramıyorlar, bozamıyorlar, amaçlarına ulaşamıyorlar…

Atatürk’ün Türk Dili için kurduğu en büyük kurum, karşı devrimin elinde. Bunu görmek için, bilgiağında (internet) Türk Dil kurumu sayfasına girip şöyle bir bakmak yetişir.

TDK Haber Belgeliği yazıp altına şu başlıkları atmışlar:

“Tehlike Altındaki Diller konferansı başladı.”

“82. Dil Bayramı kutlandı.”

“Arap Harfli Yazıtlar Çalıştayı.”


Birinci konu bir ay öncesinin haberi. Hep başlıkta. Görevi Türk Dili olan kurum, açıkça dilde bölücülük için çalışıyor. Türk Dili sanki bunların savaşmaları gereken bir düşmanı.

İkinci konu bir buçuk ay öncenin konusu. 1932’de Atatürk’ün öncülüğünde açılan Türk Dili Kurultayı. Açın bakın Türk Dil Bayramı için yapılan törende kimler konuşmuş, neler konuşulmuş. Atatürk adını anmadan Türk dil bayramı kutluyorlar bunlar! İyice gözlerini karartmışlar, kimseden çekinmez olmuşlar. Adı Atatürk ‘le başlayan bir kurumun başındaki kişi bile (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs) oradaki konuşmasında bir kez Atatürk demiyor.

Üçüncü konunun adı üstünde. “ Arap Harfli Yazıtlar”. Türk Dili Kurumu, yerel ağızlardan sonra, bir de Arap harfli mezar yazılarına kafayı takmış. Arapçayı yoksa nasıl başlığına alacak bunu yapmasa. Buradan kendine ekmek çıkaracak. Ya bölücülere hizmet edecekler, ya dincilere, yobazlara… Atatürk’ün kurumu, Atatürk’e karşı çalışıyor. Mayıs ayında Milletlerarası Klasik Türk Edebiyatı Sempozyumu yapmışlar Şanlıurfa’da. Osmanlıcılık oynamak, Divan Edebiyatı övgüsü yapmak için. Bu başlıkla haber tanıtımda duruyor. Sanki Türk Dil Kurumu, Türkçeyi geliştirmek için değil, eskiye dönüş için kuruldu. Benimsenen, iyice dilimize yerleşen “uluslararası” sözünü de bırakıp eskiye dönmüşler yeniden. Sempozyum sözü de yabancı. Türkçesini( bilgi şöleni) kullanmayı akıllarına bile getirmemişler…

Bu kurumun 10 Kasım’la başlayan Atatürk Haftası’nda ise “Türk Dili” ile, “Atatürk ve Türk Dili” ile hiçbir çalışma duyurusu yok. Tek yaptıkları göstermelik bir tören. Hem de nerede biliyor musunuz? Türk Dil Kurumu ile alay edilir gibi, Ankara Ticaret Odası Toplantı Salonu’nda değil, “Ankara Ticaret Odası Congresium’da” gerçekleştirilmiş bu toplantı. Kurumun tanıtım sayfasına hiç utanmadan böyle yazmışlar. Konuşmaların içeriği ayrı bir yara. Oralara hiç girmeyelim.

Bütün bunlara karşın, karşı devrimin, bölücülerin, yayılmacı dış güçlerin bunca çabasına karşın Türkçemiz, göklerimizden, yükseklerden indirilemedi. Gönüllerden bir parçacık bile çıkarılamadı… İstedikleri darbeyi vuramadılar, dilimizle ilgili amaçlarını gerçekleştiremediler…

Yüce Atatürk, Türk Ulusuna en büyük armağanın “Türkçe yazı dilimiz”, en güzel devrimin “Türk Dil Devrimi”, en değerli öğretin, Türkçemiz için dediklerindir!

Bu söz Atatürk’ün öğretmenlere sözüdür:

“Yeni Türkiye’nin birkaç seneye sığdırdığı askeri, siyasi, idari inkılaplar (devrim) çok büyük, çok mühimdir. Bu inkılaplar, sizin, muhterem öğretmenler, sizin toplumsal ve fikri inkılaptaki muvaffakiyetlerinizle teyit olunacaktır. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister. (1925)

Feza Tiryaki, 11 Kasım 2014
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x