Türkçe 1 için C.Savcılığına Suç Duyurusu / Mahiye MORGÜL

Eğitimci Yazar

Türkçe 1 için C.Savcılığına Suç Duyurusu / Mahiye MORGÜL

İletigönderen Balasagun » Cum Kas 20, 2015 17:45

Türkçe 1 için C.Savcılığına Suç Duyurusu


Resim
Cumhuriyet Başsavcılığına
Ankara

Şikâyetçi:
Mahiye Morgül
TC: 65383118476
Adres: İlkyerleşim Mah. 1983 sk. Arıkovanı 5 sit. No:82
Batıkent-Ankara

Şikâyet Edilen: Milli Eğitim Bakanlığı, Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ve Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı

Şikâyet Konusu:

Milli ve manevi değerlerimizi küçülten, askerliği değersizleştiren, çocuklar arasında özel isimler üzerinden çatışmaya sebebiyet verecek şekilde ayrımcılık yapan, çocukta ruhsal gerginliğe sebebiyet verecek şekilde korkutucu görseller kullanan, Türk alfabesini yerin altına, havaya, suyun altına atan ve elektrikli süpürgeyle hortuma çektiren, Türk aile kavramında özel yeri olan aile büyüklerine saygıyı azaltan ve edebe aykırı cümleler içeren 1.sınıf “Okuma-Yazma Öğreniyorum 1” adlı ders kitabına dair şikâyetim var.

Kitabın yayınevi bilgileri:

Özlem Doğan Temur yazarlı Yıldırım Yayınları tarafından Ankara 2015 baskısı yapılan kitabın iç kapağında “Bu kitap, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 02 Eylül 2010 tarih ve 116 sayılı kararıyla 2011-2012 öğretim yılından itibaren, beş yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilmiştir” ifadesi yer almaktadır.

Suç Tarihi: 2015-2016 ders yılı başında tüm devlet ve özel ilkokul 1.sınıf öğrencilerine MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından ücretsiz dağıtıldı.

Resmi internet yayın adresi:

http://img.eba.gov.tr/506/1f9/365/1c0/e ... 6b8027.pdf

Şikâyet Nedenleri

ResimSh.34’de askerlikle ilgili bozuk resim:


Aşağıdaki perspektifi bozuk resimde görülen dört asker birbiriyle uyum içerisinde değildir ve burada herhangi bir tören anı resmedilmemiştir.

Bu resmin perspektifi bozuktur, çocuğun mesafe kavramını bozar. Resimdeki ufuk çizgisi eğridir, eğri olamaz ve üzerinde bu uzaklığa göre oldukça yüksek direkte bayrak var, bu da olamaz. Çünkü ufuk çizgisi sınırsızdır, ölçülebilir mesafesi yoktur; burada Türk bayrağı sınırsız uzaklığa ötelenmiş haldedir.

Resimdeki askerlerin birbiriyle ve gölgeleriyle alakası yoktur, hizaları ve adımları uyumsuzdur. Ortada bir tören alanı da yokken öylesine yürüyorlar.

Estetik sanatlarda böyle uyumsuz resimlere “hiçtir, çöp değerindedir” demek için “kiç estetik” denir. Bu bozuk resimle Askerlik ve Türk Bayrağı hiç değerine indirilmiştir.

ResimSh.35’de “Anne ere nar at” cümlesi:

34.sayfadaki askerlerle aynı görme alanına giren bu cümleyle çocuğa askere bir şeyi atmak öğretiliyor.

Görünürde bu cümlede “er” hecesi öğretiliyor. Fakat minik bir er resmi var ve “Anne ere nar at” cümlesiyle bu minik resimdeki erin değil yan sayfadaki büyük resimdeki askerlerin bağlantısı kurulacaktır. Çünkü insan gözü daha büyük olanı önce seçer.

Diyebiliriz ki bu cümleyle askerlere nar vs atmayı çocuğun aklına yerleştiriyor.

ResimSh. 36’da el bombasına benzetilmiş nar resimleri:

Bu sayfada öğretilen bozuk cümle “Lale iri iri narlar al” ve anlamsız kelime “narla” dikkat çekerken resmedilen narlarda tuhaflık seziliyor.

Nar resimleri el bombasına benziyor!

Sh.37’de; “Er, et al, nar al.”

Burada ere yönelik saçma bir emir cümlesi var. Er olmak, yiğit olmak, asker olmak, silah kullanmayı öğrenmek, vatan için savaşmak, gibi kavramlarla beraber öğretilmesi beklenen “er” sözcüğü burada çok sıradan ve anlamsız cümlede kullanılmaktadır.

Buna psikolojik harpte bir tanı konulacak olsa her halde “Askerliği değersizleştirme örneği bir cümledir” diye açıklanırdı. Askerliği gözden düşürmek için yapılmış bir tür dezenformasyon ya da algı operasyonu olarak görülebilir.

Oysa bir erin eline yakışan tek şey tüfektir ve erlerin bize özgü adı Mehmetçik’tir. Okul kitaplarındaki geleneksel adı da Mehmetçik’tir. Bu kitapta çocuğun aklına kutlu görev yapan Mehmetçik’ten başka bir şey yerleştirilmektedir.

Bu sayfadaki diğer cümleler de anlamlı cümle değildir. Onca anlamsız cümlenin arasında “Er” ile başlayan bir cümlenin bulunması başlı başına uyumsuzluktur.

Bu cümleler özel isimle başlayarak kurulmuş gibi bir imaj verilirken sanki ER sözcüğü özel isimmiş gibi gösterilmiştir.

Sh.42’de; Atatürk’ü atın altında resmetmek:

Bir yerde Atatürk resmi varsa o resim en yukarıda ve tek başına olmalıdır, başka şeylerle bir arada gelişigüzel durmamalıdır. Hele at hecesinden türetilmiş olduğunu imaj verecek şekilde atın altına resmini getirmek asla olamaz.

Burada çocuğa “m” harfini öğretmeye devam ediliyormuş gibi At(...)m içerisinde boşluğa harf yazması isteniyor. Yanlıştır; çocuklar bunu At-am şeklinde okur. Çağrışımı müstehcen olan bir hece ile Atatürk öğretilemez. Kaldı ki doğru hecelemesi A-tam’dır.

Bu sayfanın sonunda yer alan ampullerin içerisinde görülen harflerin durumu yoruma açıktır; biliriz ki böyle havasız yerde duran canlılar yaşayamaz, bu nedenle böyle resimlere bakmak insanın ruhunu daraltır. Kitap boyunca çocuğun ruhunu daraltıcı bunun gibi çokça resim var.

ResimSh.59’da; “Nalan, Ali’ye ayna tut.”

“Ayna tutmak” deyimi Anadolu’da köy yerinde genç kıza ayna tutmak şeklinde kullanılır ve anlamı sarkıntılık etmektir, ayıp bir şeydir. Bu kitapta Nalan adlı kızın Ali adlı erkeğe ayna tutması isteniyor. Oysa bir erkeğin kıza sarkıntılık etmesinden daha kötü olanı bir kızın erkeğe sarkıntılık etmesidir ve kitap bunu öğretiyor!

Böyle bir cümleyi okuyan çocuğun aklı dersten uzaklaşır, cümle beyin altına yerleşir ve daha ileri yaşlarda bu davranışı normal davranış gibi göstermeye başlar.

Ortaokul ve Liselerde eskiden rastladığımız disiplin suçlarından biri kız çocuğuna ayaktan ayna tutmaktı. Bunu yapan erkek öğrenci kızlara sarkıntılık etmekten ceza alırdı. Böyle hatalı bir davranışın normal şeymiş gibi ilk okuma-yazma kitabında cümle olarak öğretilmesi kabul edilemez
Ayrıca, bu cümleyi kitap boyunca gelişigüzel cümlelerde özne yapılan Ali’lerle birlikte düşündüğümüzde Ali ismine yönelik bir tür değersizleştirme yapıldığı kanaati vermektedir.

O sınıftaki Ali ve Nalan isimli çocuklarla alay konusu olacak bir cümledir.

ResimSh 43’de; içerisinde “meme”, “er” ve “em” bulunan bir grup sözcük:

Karışık duran sözcüklerden çocuğun yeni cümleler kurması isteniyor. Burada daha önce kullanımı hiç öğretilmemiş iki yeni sözcük vardır; “meme” ve “em” sözcükleri.

Çocuğa kurulmuş bir tuzak gibi, çocuk hangi isimle cümleye başlasa ya bozuk ya sapık cümle kuracaktır.

Bu sayfada, pornoya kaçan sözcüklerle “er” kavramı yan yana gelmiştir. Bu hata askerliği değersizleştirmeye yönelik bir kurgu olduğunu düşündürecek kadar vahim hatadır.

Dil yanlışı olarak; “er” özel isim midir, yoksa bir kavram mıdır, çocuk bunu karıştıracaktır. Çünkü s.37’de Er ile başlayan cümlede özel isim gibi veriliyor.

İsimleri bu sayfada yazılı olan çocuklar o sınıfta alay konusu olacak, bu da diğer çocuklarla aralarında çatışma ve gerginliğe yol açacaktır.

Ayrıca Jandarmanın kuruluş tarihiyle bağı olan Mete Han için de bir değersizleştirme söz konusudur; “meme” ile yan yana getirilen isimlerin içerisinde Mete adının bulunması çok enteresandır, kitap boyunca Mete adı bir daha hiç geçmiyor.

ResimSh.50’de; Ekmek ve Kitap (Kuran) kurbağadan aşağıda resmedilmişse...

Bu sayfada kocaman bir kurbağa yukarıda, ekmek-kitap aşağıda görülüyor.

Ekmek ile yanında kalınca bir kitap resmedilmişse, bunun Türk toplumunda “Ekmek-Kuran” çağrışımı vardır.

Eğer tarihten beri kutsalımız olan Ekmek-Kuran böyle kurbağayla, ıvır zıvır şeylerle bir arada resmedilirse, kurbağa en yukarıda ve en büyük resmedilmişse, burada öğrenciye manevi değerlerimizi aşağılama tuzağı kurulmuş demektir.

Ayrıca, “kurbağa” üç hecelidir ve K harfini öğretmek için uygun kelime değildir.

Atatürk’ü ve bayrağımızı değersizleştirmeye yönelik sayfalar:

ResimSh.55’de;
Atatürk’ün vesikalık fotoğrafının altında eşek arıları varsa...

Bu resimde Atatürk ile eşek arıları birlikte hafızaya yükleniyor! Çocuk her eşek arısı gördüğünde Atatürk’ü, her Atatürk gördüğünde eşek arısını anımsayacaktır. Bu nedenle bu resim büyük bir algı operasyonudur.

Ayrıca; sayılar sinek böcek gibi hareket halindeki nesnelerle öğretilmez, çünkü öğrenci tarafından masanın üzerinde denemesi yapılamaz. Hatta çocuk elini dokunmaya korkacağı hayvanlara dokunarak sayı saydırılmaz, çocuk buna zorlanmamalıdır.

Sayfa düzeninde bir başka tuzak:

Atatürk’ün üst kısmına getirilen boşluklara anlamlı anlamsız kelimeler yazılması isteniyor. Çocuk bu satırlara yazı yazarken bileğini Atatürk fotoğrafının üzerine bastıracaktır; çocuk buna mecbur edilmektedir, büyük hatadır.

Etik kuraldır, Atatürk, bayrak gibi milli değerde olan resimler sayfanın en yukarısına getirilir, ilgili satırlar ondan aşağıda olur. Burada tersini görüyoruz. Eğer milli kavram sayfanın aşağısında yer alıyorsa değer kaybına uğratılmış demektir.

Maksadı aşan cümle; “Millete Ata’nı anlat.”

Çocuk millete anlatmanın ne olduğunu bilemez, yapabileceği iş değildir, bunu algılayamaz. Çocuğa böyle taşıyamayacağı yük yüklenirse boşluğa düşmüşlük hissi verir, ruhsal sıkıntı yaratır.

Sh.15’de; Küçücük Türk bayrağı kocaman ayı resminin altına getirilmiş. Sayfanın bitimindeki atın semerinde kırmızı yıldız gereksiz yerde amblem yapılmış.

Burada atın semerinde kırmızı olan yıldızı, ilerleyen sayfalarda kare ve üçgenle (geometri) birlikte elektrik süpürgesiyle süpürülürken, yeşil renkte ve anı defterine(s.50) girmiş olarak görüyoruz.
Sh.20’de; Sh.25’de; Ata adı gelişigüzel cümlelerde: Ata, at elle. Ata, alet al.

S.32’de; Talat ata ot at. Ata ot atılmaz, verilir. Ayrıca, ata ile Ata’yı çocuk karıştırır.

Sh.42’de; Atatürk gelişigüzel sözcük gibi orda burda olamaz ve üzerine at resmi getirilemez!

Sh.70’de; Sınıf arkadaşından söz eder gibi ATA ismiyle gelişigüzel cümle kurdurulmaz ve Ata adı sayfanın en altına konulmaz. Kitap boyunca Ata-ata karıştırmasına sebebiyet verecek kadar gelişigüzel cümleler kurulmuştur.

Bu sayfada öznesi “Kedi” olan bir cümle var; onun yeri insan isimlerinin arasında olmamalıydı.

Sh.76’da; berber fotoğrafı büyük ve yukarıda, bayrak aşağıda ve küçük.

Berberin aynasında simetri yok, gözü başka yerde, kolları orantısız; resim değeri çöp (kiç estetik) değerindedir, böyle bir resim bayraktan daha yukarıda yer alırsa bayrak değersizleşir.

Sh.78’de; bayrak sol üst köşeye getirilmeliydi. Bayraktan yukarıya yazı konulması doğru değildir.

Nine’yi ve Dede’yi önemsizleştirme:

Sh.87’de; “Ninem onu ziyaret etti”


Sayfanın dibinde yer alan bu resimli yazı Türk aile kavramımızla örtüşmemektedir.

Oysa biz Dini Bayramlarda aile büyüklerimizi ziyarete gideriz. Verilen cümlede ise tam tersi var. Resimdeki nineye kapıda saygısız denecek düzeyde basit karşılama yapılmaktadır. Türk ve İslam törelerimizde böyle nine kavramı yoktur. Bu resmi sayfanın aşağısına getirmek bile başlı başına değersizleştirmedir.

Sayfa düzeninde bir başka hata daha var; eğitsel değeri oldukça düşük siyah “ayak izi” resmi ve cümlesi... Bu değersiz cümle ve resim ninemizden daha yukarıya getirilmiştir; insan ayağa baktırılmaz, izine ise hiç baktırılmaz, insanoğlu önemli bir şeye baktırılır.

Sh.65’de; “D” öğretirken içerisinde iki tane D harfi olduğu halde, “dede” resmi Ramazan davulunun altına getirilmiş, bu suretle “dede”ye verilen değer aşağıya itilmiştir.

Sh.45’de; resimdeki dede imajı baştan yanlıştır; yamalı pantolonlu, ormanda tek başına oturmuş zavallı, sepetinde meyve değil oyuncak var, oyuncak ormanda satılırmış gibi, “Oyuncakçı Dede” dinleme metnine resmedilmiş.

Sözü edilen metni dinleme şansımız olmadığından dede kavramına başka neler yüklendiğini fark edemiyoruz.

Çocuğun psikolojisini bozmaya yönelik cümleler ve görseller:

Çocuklarımız bizim en değerli varlıklarımızdır. Çocuğun ruh sağlığını bozmaya yönelik gerilim yaratan ve anlamı olmayan cümlelerle eğitim yapılmamalıdır.

Sh.59’da; “Yener” adının yanı başında yer alan ayı resmi sınıftaki Yener adlı öğrencilere “Ayı Yener” lakabının takılmasına sebebiyet verir. Ortada bu pedagojik kurala aykırı bir durum var; Yener adlı çocuklar sınıfla çatışma yaşar ve hatta Okuma Yazma öğrenmekten soğur, çocuk sıkıntısını da anlatamaz. Velisi ve öğretmeni bu çocuk neden öğrenmek istemiyor diye bir türlü anlayamaz.

Aynı sayfada yer alan “Uyan Yener, yatma” cümlesi bozuk ve eksik cümledir. “Yatma” gibi olumsuz emir yerine “kalk” demek doğrusudur ve böyle emir cümlelerinde mutlaka arkasından nedeni gelmelidir. Bu haliyle yarım cümledir, çocukta gerilim yaratır.

Sh.63’de; “Suna su ile kıyma al. /Onları masaya koy.” Anlamsız cümledir. Su ve çiğ et/kıyma kitledir. Su, “Bir bardak su” gibi kap içerisinde alınır verilir. Aksi halde su da kıyma da kendi başına masaya konulmaz, yapamayacağı bir iş emir veriliyor, bu durum zihinde zorlama yapar, akla ziyandır, gerginlik yaratır.

“Suna sus, yemek ye” gibi çocuğu suçlandıran cümle verilmez!

Sh.68’de; “Dedem et aldı. Elma ile nar aldı. Eti kedi yedi. Eti dedem yedi. Narı kim yedi? Narı Demet yedi.” Arkadaşını ihbar etmeyi öğretiyor. Demet adlı çocuk varsa sınıfta alay konusu olur.

Sh.74’de; “Ömer döner yedi. Ali köyde domates yedi.”

Ali ile Ömer arasında sınıf farkı yaratılmaktadır. Ömer döner yer, önde sıra olur, önde oturur (s.75), dondurma yer (s.94)...

Ali’ler ise getir götür işlerine bakar; “Ali oto al” (s.32), “Ali babama elma al” (s.77), “Ali anını ona anlat” (s.54), “Ali elma ye”(s.58), “Ali o ada”(s.66) ve Ali’ye ayna tutulur, Ali köyde yaşar...

Sh.75’de; “Ömer erken uyan. Okulda sıra ol. Önde sıra ol. Ömer arkada durma. En önde otur.” Bu cümleler öğrenciyi ön sıra arka sıra kavgasına yöneltir.

Sh.77’de; B harfinde “baba” öğretiliyor, ancak babayı özne yapan bir tek cümle yok.

“Ali, babama elma al” ile Ali götür-getir işleri yapıyor. “Bebek” var, ancak bebek özne değil, oyuncak, hatta “Nine bana bebek al” diyerek öğrenci ninesinden bebek istiyor!

Sh.81; “Ünal küsme, Türkü söyle. Bir düdük öttür, Sürü yürüsün.”

“Küsme” ile türkü söylemenin bağlantısı yoktur. Sürüyü yürüten ses kaval sesidir, düdük sesi ise paniğe sebebiyet verir, sürü dağılır. Çocuk bunu denemeye kalkabilir.

Sh.87; “Ali bak, bu ayak izi.” Çocuğu ayak izi resmine baktırmak hiç hoş değil. Çocuk, yukarıda duran Atatürk ve bayrak resmi gibi değerli resimlere baktırılır. Bu cümle sınıftaki Ali isimli çocuklarla dalga geçilmesine yol açar.

Korkutucu görseller ve negatif enerji yayan sözcükler

Kitapta çocukların psikolojisini bozacak şekilde korku verici ve tiksindirici resimler var.

Sh.61; ağacın dalında kocaman piton yılanı!

Çocuk bu resimden korkar, gözünü ondan ayıramaz, hatta geceleri gözünün önüne gelir uykusu kaçar. Çocuk her ağaçta yılan var zanneder ve ağaçtan da korkar. Ayrıca bu resimde bilgi yanlışı var; piton yerde yaşar, ağırdır, dalda duramaz, aksi halde dal kırılır.

Bilinir ki, eğer korku veren bir resimde kırmızı-sarı gibi sıcak renkler kullanılmışsa stres verir, korkunun şiddetini artırır. Bu resimde bunu görebiliyoruz.

Sh.75’de; ”öl” ile, “dök” ile, sh.81’de “küs” hecesiyle kelime yazdırılıyor. Çocuğa yaşam enerjisi vermeyen böyle emirlerle cümle kurdurulmaz.

Türkçe harfler süpürülüyorsa, toprağa, suya gömülüyor, buluta yazılıyorsa...

TÜRK ALFABESİ; ÇÖPE, TOPRAĞIN ALTINA, HAVAYA ve DENİZİN DİBİNE ATILIYOR!

Sh.66; Türkçe harfleri süpüren bir hizmetçi görüyoruz. Korkak, şaşkın, zavallı evlatlık gibi duran bir kız bu işi yapıyor. Haberi bu resimle birlikte düşündüğümüzde Türkçe harflerin kaldırılacağı zaten ilan edilmiş demektir.

Resim

Harflerin başına neler geleceğini diğer resimlerden de anlayabiliriz.

Yer altında yuvası olan hayvanların Türkçe harfleri toprağın altına taşıdığını resmetmek ya da harfleri kemirgenlere yedirmek, şişeye tıkıp suyun dibine gömmek, hatıra defterine yazmak, vb resimlerle bu imaj pekiştirilmektedir.

Sh.27; Harfleri karıncanın önüne koyup toprağın altına taşıtıyorlar.

Sh.46; Bu resimde kedi saldırıya geçme pozisyonunda harflere bakıyor. Karşısındaki çizimde ne var pek anlaşılmıyor. Yoksa kedi bu harfleri yemeden süte ulaşamayacak demek mi istiyor?

Sh.48; Harfler ve heceler şişeyle suyun dibine gömülmüş halde...

Harf ve sözcüklerin hayatla bağı kopartılmış olarak resmedilmez, anlamsızlaşır.

Bu resim kadar yanındaki yazma satırı da akla ziyandır; suyun altında insan yazı yazamaz. Tıpkı bulutlara yazı yazdırtan sayfadaki (s.75) gibi, çocuğa hayatla bağı olmayan uçuk kaçık işler yaptırılıyor.

Resim

Sh.50; Harflerle birlikte “geometri sembolleri” ve “yıldız” hatıra defterine giriyor.

Sh.61; Sincap fındık fıstık yer gibi harfleri yiyecek. Sincabın kuyruğu tuhaf; vahşi hayvan kuyruğu gibi ürpertici!

Sh73; Vahşileştirilmiş bir köstebek bu harfleri toprağın altına taşıyacak...

Resim

Sh.81; Heceler suyun altında ve balıkların karnında, balık yemi olmuşlar.

Suyun altında normal yaşam varmış gibi çocuklar şaşırtılıyor.

Sh.83; Harfler ağzı kapalı şişenin içindeyse...

Resim

Bir nesneyi hava alamayacak şekilde kapatılmış olarak görmek insanın ruhunu daraltır. Bunun bir benzeri s.34’de ampullerin içersine konulmuş harfler olarak görülüyor.

Çocuğa uçuk kaçık işler yaptırmak:

Sh.92’de;
“Çatıya bir serçe kondu. Serçe çok açtı. Çetin serçeye çilek attı. Serçe yedi, sonra uçtu.”
Hayır, gerçekte böyle olmaz; serçeye taş gibi bir şey attığınızda uçarak kaçar. Resimdeki serçe çatıda değil... Çocuk yazıyla resim arasında anlamlı bağ göremiyor, şaşırtılıyor.

Aynı sayfada “babam bana sarı çizme aldı” diyor, ancak resimde sarı değil yeşil çizme var.

Sh.93’de; çocuğun hiza tutturamayacağı şekilde yazma satırları var, her kelimede çizgiler biraz daha aşağı kayıyor; çocuk düzensiz yazmaya mecbur ediliyor ve verilen kelimeler boşlukta, bunları çizgiye koyması isteniyor. Çocuk yaptığı bu işten kendisi hoşnut olmayacaktır.

1.sınıf Türkçe dersinin diğer kitaplarında da çocuklar sürekli uçuk kaçık şeyler okumaya, hayattan kopuk ve asılları değiştirilmiş masallara mecbur ediliyor. Hatta bu durum 8.sınıfa kadar böyle devam ediyor.

Çocukları sürekli hayal âleminde tutmak eğitim değildir; böyle Türkçe kitaplarıyla ayakları yere basmayan uçuk kaçık bir nesil yetişir.

Milli kavramlar gelişigüzel sözcüklerin arasında...

Sh.93’de; “Atatürk, Türkiye, bayrak”
sözcükleri hizalaması bozuk satırlarda gelişigüzel kelimelerin arasında görülüyor.

Milli değerde sözcüklere gelişigüzel sözcükmüş gibi muamele yapılmamalıdır.

Hizalama yapılmamış yazılar çocuk için öğretici değerde değildir, bu açıdan bu sayfada ikinci kez değersizleştirmeye uğratılmışlardır.

Sh.80’de; “Türk” kelimesini yazdırmak için tuhaf bir hece türetme yolu izleniyor; üt, ütü, tü, tür, türk, Türk!

Ses temelli öğrenmenin çocuklarımızı getirdiği yer bu nokta olmuştur; bu bahaneyle Türk kelimesinde T harfi küçük yazdırılıyor.

Buradan bir de Ata-türk türetmesi yaparak ve onu da sayfa sonuna getirerek bir daha değer kaybettiriliyor.

Oğlunu Askere Uğurlamayı Sıradanlaştıran okuma parçası:

Okuma Yazma Öğreniyorum kitabının devamı olarak okutulan “Türkçe 1, Ders ve Öğrenci Çalışma Kitabı, 2.Kitap, s.124’de,“Jandarma” başlıklı okuma parçasında bir asker uğurlama anlatılıyor. Bu parçada J harfini öğretmek amaçlanıyor gibidir, ancak onun ötesinde bir durum dikkati çekiyor:
-Metin sayfanın alt kısmına getirilmiş; bu durum metni önemsizleştirir.

-Metnin üst kısmına oje, jip ve pijama resimleri olan cümleler konulmuş; dikkati bu resimler alır; “Emine oje sür.” “ Jale oje sürdü mü? Aklı ojeye takılan kız çocuğu hemen altında yer alan “Jandarma” parçasını dikkatle okuyamaz.

ResimAyrıca, Emine jip mi sürecek, oje mi sürecek, burada belirsizdir; belirsizlik algıda sorun yaratır.

Dil olarak: Metindeki Ali adlı kişi anlatıcı olan kişinin nesidir, belli değil. Yazıda paragraf düzeni yok, cümleler arasında üslûp farkı var. Sekiz satırlı tek paragraflık böyle bir yazı bu sınıfa göre uzundur. Metnin bitiş cümlesinin paragrafla bağı kopuktur, vb.

Eğer maksat J harfini öğretmek ise, J harfinin geçtiği kelimeler birbirinden bağımsız cümleler içinde verilebilirdi. Burada ise askere yollama geleneğimize aykırı bir metin kurgulandığı görülüyor.


Sonuç ve istek:

Yukarıda açıkladığım nedenlerle, Milli Eğitim Temel Kanununa ve milli ve manevi değerlerimize aykırı şekilde hazırlanmış olduğunu düşündüğüm 2015-2016 ders yılında tüm okullarda okutulmakta olan “Okuma Yazma Öğreniyorum-1” (Özlem Doğan Temur, Yıldırım Yayınları, Ankara 2015) adındaki 1.sınıf ders kitabına soruşturma yürütülerek kamu davası açılmasını ve dağıtımının durdurulmasını talep ediyorum.

Kitapta yer alan dinleme metinlerini inceleme şansımız olmadığı için bu konuda bir eleştirimiz olamamıştır. Dinleme metinlerinin resimlerinde gördüğümüz hatalar nedeniyle, benzer hataların dinlenen metin içerisinde de yapılmış olması muhtemeldir. Bu nedenle, dinleme metinlerinin de değerli mahkemeniz tarafından inceletilerek dikkate alınmasını talep ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Eğitimci-Yazar Mahiye MORGÜL, 20 Kasım 2015
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com


Ekler:

1-Türkçe 1.sınıf Ders Kitabı
2-Kara Kuvvetleri Komutanlığının söz konusu ders kitabıyla ilgili şikâyet dilekçemize cevap yazısında (6 Kasım 2015) yer alan “Yapılan incelemede, başvuruda belirtilen hususlar ile ilgili adli makamlara suç duyurusunda bulunabileceğinizin, ...” ifadeleri nedeniyle belgenin fotokopisi eklenmiştir.
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Şu dizine dön: Mahiye MORGÜL

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x