Türkçeyi Sevmek Vatanı Sevmek Gibi / Feza TİRYAKİ

Türkçeyi Sevmek Vatanı Sevmek Gibi / Feza TİRYAKİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Tem 31, 2012 21:50

Türkçeyi Sevmek Vatanı Sevmek Gibi


Alfabemi seviyorum.

İlkokuldan lise son sınıfa kadar hangi sınıfta ders yaparsam yapayım ilk dersim hep alfabemiz olmuştur.

Büyük sınıflardaki gençler, önce, biz çocuk muyuz, niye alfabeyle derse başlıyoruz derlerdi ama alfabemizi bilmediklerini görünce susarlardı.
Şu anda bile bu yazıyı okuyanlara sorsam, haydi alfabemizi ezbere bir çırpıda söyleyiverin desem, içlerinde kaçı bunu yapabilir?

Bunda suç bizimdir. Diline, ulusuna, kimliğine sahip çıkmayan Cumhuriyet kuşaklarında… Şimdi, dilimizi aksanlı konuşan, Türk kimliğini tartışmaya kalkışan, Türklüğün Anayasa’dan çıkartılmasına ses çıkarmayacak, ağzından tek bir kez bile Türk sözü çıkmayan kişiler, Atatürk’ün kurduğu partide iktidarın yıkımlarına yandaşlık ediyorlar. Bu gidişle Türk dilinin egemenliğini kendi ellerimizle bitireceğiz. Cumhuriyetle yaşıt bu partinin girişimleriyle, yurduna milletine ihanetiyle…

Ses bayrağımızı yaraladılar. Göklerden indirmelerine az kaldı. Ulusunun adı olmayan, ulusunun adına Türk milleti denmeyecek, adını kaptıran, adı kurduğu devletin tapusundan kaldırılan bir kalabalık, bir sürü durumuna düşeceğiz.

O zaman bayrağımız da gidecek. Türk olmazsa, Türk bayrağı olur mu? Neyle adlandırılacak Türk’ün bayrağı? Türkiye bayrağı mı diyecekler bayrağımıza, ne diyecekler bundan böyle? Var mı böyle bir adlandırma dünyada? Ulusu olmayan devlet var mı? Ulusunun adı olmayan bir devlet duydunuz mu hiç?

Bayraklar ulusların adıyla adlandırılmaz mı?

Alman’ın bayrağı Alman bayrağı, dünya jandarmasının bayrağı Amerikan bayrağı, İngiliz’inki İngiliz bayrağı, İtalyan’ın İtalyan… Fransız’ınki Fransız bayrağı… Yunan’ınkine Yunan bayrağı denmez mi?

Türk’ün Türk bayrağı olur. Dünya durdukça böyle olacaktır. Eskiden beri hep bu böyle bilinir. Atalarımız dünyanın beynine böyle kazımıştır: “Kırmızı beyaz, ay yıldızlı al bayrak, Türk bayrağı…”

Peki Türk adı giderse neler olur? Türk ulusunun dili “Türkçe “ kalır mı? Türk ulusunun vatanı “Türkiye” kalır mı?Türklerin atası Atatürk’ün kurduğu “Türkiye Cumhuriyeti” kalır mı? Paramızda Atatürk kalır mı? Eğitimde Atatürk ve devrimleri kalır mı? Devlet binalarında, devletin her yapısında kalır mı Türk’ün en büyük atası Atatürk ‘ün izleri, eserleri?

Türksüz anayasa yapacaklarmış…

Yeni Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda şimdilik bir karara varamamış, gazeteler yazdı. Adalet ve Kalkınma Partisi ise çoktan bu yıkım işine soyunmuş, ağızdaki baklayı çıkartmışlar, yeni Anayasa numarasının özünü göstermişler…

Yandaş, yalakadaş basın - yayını bunu geçen günlerde (27 Temmuz) duyurdular, görünüşte kabul ediverdiler bile… Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda AKP heyeti, Anayasa’dan “Türk” ü çıkardı dediler. Vatandaşlık, temel hak oldu dediler. Artık “Türk vatandaşlığı” denmeyecek dediler. “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür” ifadeleri çıkarılıyor dediler. Bu yapılmak istenene olumsuz tek söz demediler! Kimse yollara dökülmedi!

Her haliyle sanki “Hacivat- Karagöz” oynayan, arada el kol sallayarak ıvır zıvır bir şeylere karşı çıkan, yaşamsal önemdeki sorunlarda önerdikleriyle iktidardan bile önde giden bir anamuhalefet liderimiz var.

Bir de, konuştu mu doğruları diyen ama iş yapılacaklara destek vermeye geldi mi iktidara mükemmel bir koltuk değneği oluveren, efsane komutan Erdal Sarızeybek ‘i bile partisine üye kabul etmeyen bir küçük muhalefet partimiz var. Türklük denince çağlaması, bentlerinden taşması boşuna beklenen, etkisiz, sessiz bir Millîyetçi Hareket Partisi…

Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmayan, çevresi bölücü ve ikinci cumhuriyetçilerle dolu YCHP’nin lideri, Türk vatandaşlığı karşıtlığını, Türk düşmanlığını Karagöz- Hacivat oyununa şimdilik almadı… Beklemede… Polislerimizin, dolayısıyla devletimizin rezil edilişini, AKP’li badem bıyıklı vekil oğlunun önünde sıraya dizilip ellerine numara verilişini bile fazla dert etmedi.

Şehitlerimizi de dert etmiyor ki ağzından bu konuda pek bir söz çıkmıyor.

*

Türk gitti mi Türk bayrağı gidecek! Türkçe de gidecek! Türklerin vatanı Türkiye. Türkiye de gidecek demektir…

Neden gidecek Türk? Türkçe neden gidecek?

Türkiye bilmediğimiz bir savaşı mı kaybetti? Derler ya, bilmediğimiz bir durum mu var?


Asıl savaşı Türk diline karşı yapıyorlar. Bizi bize kırdırıyorlar. Bırakın tescilli Türk düşmanlarını, bizden görünenler asıl başrolde oynuyorlar… Ekranlara çıkmışlar, anlı şanlı sunucular, tiyatrocular, sözde Atatürkçüler Türkçeyi bilerek öldürüyorlar. Reklamlara çıkmışlar, Türkçeye vuruyorlar. “Ti vi” diyorlar örneğin TV’ye (te ve). Bu iki sesimiz çoktan Türkçe değil artık. İngiliz diliyle okunuyor. TV madem televizyonun kısaltılmışı, her millet kendi diliyle baş harflerini okuyor, biz neden Türkçe okunuşuyla okumuyoruz? Bunların dilini eşek arısı sokmuş da te’ye “te” diyemez mi olmuşlar? Ve’ye de, “vi” diyorlar.

Şimdi sırayla sayalım:

“T”(te) bizden çıktı. “V”(ve) çıktı. M(me) harfi ilk önce çıkmıştı. Cep telefonu mesajlarını okuturken bu sesimizi çalıverdilerdi elimizden. M (me) oldu mu em? Peşinden S(se) gitti. “Se” demiyorlar: “Es” olmuş onun adı.

Yabancı sözcüklerde kullandığımız “Çift ve”nin (W) adı nasıl bir ilişkisi varsa bu sesle, “dabılyu” oluverdi yıllar önce. O gün bu gün dillerini eşek arıları sokasıcalar “dabılyu dabılyu” diye affedersiniz, anırıyorlar.

Bununla da kalsaydı iyiydi yapılan eşeklik… Bu “Çift ve”yi (W) bazı kendini bilmezler “V” harfinin yerine kullanmaya başlamasınlar mı? Durdur durdurabilirsen bu gidişi… Hainimiz bir iki tane değil ki… Sürüsüyle…

“C”, çoktan ce’likten çıktı, başka ses oldu. Cep telefonu şirketi Turkcell derken "ce” yi se diye okuyor bunlar. Yeri geliyor, C’yi “ka” diye de okuyorlar. “Ü” zaten yok bu soysuzların dilinde. Kendi soyuna sopuna Türk demeyi bile beceremiyorlar. Tükürür gibi “Turk” demeyi, böyle yazmayı içlerine sindiriyorlar. Yıllarca Türkiye’ye Turkey derken meğer hindi dermişler elin yabancıları. Dil bilenler, bunun anlamını bilenler hep susmuşlar. Yabancılarla olan toplantılarda önlerindeki levhaya “Hindi” yazdırıp arkasında kurulmuşlar hindi gibi.

Şimdi yeniden konuya dönelim. Hangi seslerimiz gitmişti:

“T, v, m, s, c,ü.” Ş harfimiz zaten bize özgü. Onun yerine başladılar “sh” ile “ş” (şe) demeye. “Ö” de öyle. “Ç” zaten yabancı klavyelerle yazı yazanların bilmediği, kullanmadığı bir ses. “Yumuşak g” (ğ) de öyle. Y (ye) sesimiz de kayıp. Cuma günkü Aydınlık kitap ekinde okudum. Bir yabancı yazarın yazdığı dilimize “Yaramaz Kızlar” olarak kazandırılan bir dizi çocuk kitaplarının adı değiştirilmiş, “Malory Kuleleri” olmuş. Çitlembik yayınları yapmış bunu. Kitaptaki adlar da yeniden İngilizce adlara dönüştürülmüş. Önceden, kitaptaki kızın adı Almanca Dolly imiş. Şimdi Darrell olmuş. Susanne, Sally olmuş. Alman bu kitap serisini 70’li yıllarda kendi diline çevirirken bütün adları Almancaya uyarlamış. Diline saygısına, sevgisine bakın eloğlunun. Bizler ta o zaman Almanca adları aynen almışız. Şimdi de bu adların İngilizce asıllarını alıyormuşuz… Şimdi kitabın adını nasıl okuyacak çocuklar: “Malori” diye değil mi? “Y “ harfi “i” olarak okunacak. İşte bir kayıp harfimiz daha. Türkçe yazı okurken “y” harfini “i” diye okumak…Bu harfimizi her yerde “i” ye çevirdiler. Sally nasıl denecek? “Sali” okunuşu ile y sesimiz kayıplara karışacak. “I” sesini kim kullanıyor artık söyleyin. Bizde olmayan, alfabemizde olmayan bölücülerin o pek sevdiği malûm harfleri de katarsanız bu ihanete, alfabemiz bitti biter. Gözden çıktı çıkar…

Geçen gün bir satıcıdan boş CD (Ce de) istiyorum. Tam üç kez dedim: “CD” diye. Satıcı anlamadı. Ne o istediğiniz diye şaşkınlıkla bakıyor. ‘Si di “ desen iş tamam. Şıp diye biliyorlar bu iki sesin İngilizce okunuşunu.

Bu sesleri alfabe sırasıyla yazarsak:

C, ç, d, ğ, ı, ,m, ö, s, ş, t, ü, v, y. Benim bir çırpıda sayabildiğim on iki – on üç harfimiz kayıp. Diğerleri de sınırda, düştü düşecekler. Hele bir yeni öğretim yılı başlasın. Hacılar hocalar okulları doldursun. Sağdan sola yazılıp okunan Arap alfabesi ile Arapça dersler bir başlasın dördüncü sınıf çocuklarında… Anaokullarına kadar inen İngilizce dersi, ders sayıları artmış bir biçimde derslerde başı çeksin… Azaltılan Türkçe dersleri bir de yerel dillerde dil dersleriyle sarsılsın, kenara itilsin… Görün siz alfabemiz neye benzeyecek? Kim bilecek alfabemizi? Kim söyleyecek, kim sayacak sular seller gibi baştan aşağı?

Cumhuriyet’in aydınları bu günleri hayal bile edemezlerdi.

Bizler, 68 kuşağı, ilk kez sağ sol diye bölünen, romanıyla, kitabıyla, müziğiyle, yaşam biçimiyle Batı’ya özendirilen, Amerika’ya, Rusya’ya, Mao’ya, eski Yunan’a… hayran edilen bizler, bu günleri düşümüzde görsek hayra yormazdık…


Alfabemize (abecemize) saldırı var. Alfabemize düşman Atatürk düşmanları!

Bakın Türkçe ağlıyor. Alfabemiz yaralanmış. Düşmanlarımız bizi, bizim elimizle öldürüyor. Alfabemi seviyorum diyenler, tehlikeyi görenler; Tevfik Fikret’in çocuklarımıza yazdığı bu alfabe şiirini çocukarınıza öğretin. Basın, yazın bir kağıda, odalarına asın. Önce “Türkçe!” deyin onlara. Türkçeyi öğretin, Türkçeyi sevdirin!

Bırakın yaptığınız iş kimine çocukça gelsin… İsteyen gülsün ağlanacak halimize…

Bu savaşa katılın… Dilini sevmek kendini sevmektir. Türkçeyi sevmek vatanı sevmek gibi, yurdunu milletini sevmekle eş değerde…

Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri yolumuzu gösteriyor. Dil ile ulusal benlik arasındaki ilgiyi açıklıyor:

“Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır.”

“Türk demek, dil demektir. Ulusun çok açık niteliklerinden birisi de dildir. Her şeyden önce ve kesinlikle Türkçe konuşulmalıdır.”

“Milli bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.”

Atatürk’ün bu sözünü nasıl da unuttuk:

“Türk milletinin millî dili ve millî benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır. “

Önce alfabemizden başlayalım dilimizi korumaya. Çok geç olmadan, bize tutturulan yanlış yoldan dönelim…

Dinci yobazlar, ırkçı, eli kanlı bölücü maşalar, Türk düşmanları el ovuşturarak bizi gözlüyorlar…

Feza Tiryaki, 31 Temmuz 2012

Yazıya ek:

Şermin’in Alfabesi

-Alfabeni oku yavrum.
-İşte hemen başlıyorum:
A, b, c, ç, d, e, f, g, ğ,
h, ı, i, j, k, l, m, n,
o, ö, p, r, s, ş, t, u, ü,
v, y, z ; bu kadar.

-Hangi harfler kalındırlar?
-A, ı, o, u.
-Ya inceler hangileri?
-E, i, ö, ü.
Çalışıp yuttum hepsini,
Sor bana istediğini.

-Peki yavrum, haydi oyna;
Koca bir “aferin” sana! (Tevfik Fikret)

Feza Tiryaki, 31 Temmuz 2012

Okuyucularıma gerekli bir açıklama:

Ne idiği belirsiz biri ayfamın eteklerine bulaştı, gitmiyor.
Önce ne olduğunu bilemedim, belki kafası karışık bir garip kişidir dedim, cevap verdim saçmalamalarına… Hayda, daha da azgınlaştı.

Adamın oğlu evde bir gece yarısı bir hırsız yakalamış. Babasına seslenmiş:
“Baba bir hırsız yakaladım!”
“Getir oğlum!”
“Gelmiyor!”
“Bırak oğlum!”
“Gitmiyor!”


Bu da aynen öyle!
En son Feza Tiryaki tarafından Cum Ağu 03, 2012 8:28 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: Türkçeyi Sevmek Vatanı Sevmek Gibi / Feza TİRYAKİ

İletigönderen teoman-kara » Çrş Ağu 01, 2012 8:53

Sevgili Feza hanim,

Yazinizi okurken gercekten sasirdigim bircok nokta oldu ve dikkatleri cekmek istediginiz konularin aslinda ne kadarda ustun koru gecildigini bir kez daha fark etmis oldum.

Ilk olarak "Şimdi, dilimizi aksanlı konuşan.." cumlesinden baslamak isterim sanirim burda belirtmek istediginiz aksan yani vurgu degil lehce, sive yada agizdir.

Daha once aksanli turkceyi yabanci egitim almis kisilerin genelde ingilizce aksaniyla turkce konusmasina atifta bulunarak kullanildigini cok duydum fakat millet vekillerimizi gozumun onunden gecirdigimde bu tanima uyan biri aklima gelmedi yanlissam lutfen duzeltin.

Turkce lehceleri ve siveleri incelendiginde yazdiginiz konuyla pek alakali olamayacagindan ben agizi kastettiginizi kabul ediyorum. Fakat bunu kabul ettigimizdede onumuze bircok farkli turkce agiz cikiyor ornek olarak karadeniz agizi, ege agizi, dogu, guneydogu agizi, trakya agizi ve istanbul agizi sizin bunlardan hangisi konustugunuzu ve konusulmasini dogru buldugunuz bilemedigim icinde bu cumlenizde neyi anlatmak istediginiz kavrayabilmis degilim.

“...Paramızda Atatürk kalır mı? Eğitimde Atatürk ve devrimleri kalır mı? Devlet binalarında, devletin her yapısında kalır mı Türk’ün en büyük atası Atatürk ‘ün izleri, eserleri?”

Ataturk inkilaplari 1938 den baslayarak zaten kismi olarak yikilmistir (Bu konu cok uzun oldugu icin ilgilenirseniz size baska bir yazida anlatabilirim fakat ongoru icin erken yillardaki Truman Doktrini, marshall yardimi, imf, halk evleri ve egitim enstutulerinin kapanmasi, toprak reformunun yikilisi, dp donemi, 60-70-80-97 darbeleri gibi konulari inceleyebilirsiniz).

Paramizdan Ataturk resmi ilk 1939 dan baslayarak kismi olarak 1942 –1951 arasinda ise tamamiyle kaldirilmistir. E5 serisinden (1952) baslayarak bugune kadarki butun paralarin uzerinde Ataturkun portresi bulunmustur. Egitimlerdeki Ataturk inkilaplari ise 1949 yilinda Amerika-Turkiye arasinda yapilan birlesik egitim anlasmasi ile tamami ile yikilmis (bakiniz: http://www.fulbright.org.tr) 1980 darbesi ise uzerine tuy dikilmistir.

“Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmayan, çevresi bölücü ve ikinci cumhuriyetçilerle dolu YCHP’nin lideri”

Yeni CHP sanildiginin aksine Deniz Baykaldan sonra degil Deniz Baykal ile baslamistir. 1992 yılında Deniz Baykal ve İsmail Cem “Yeni Sol” adlı kitaplarını yazarak YCHP yi kurmustur. Bu yeniden kurulan CHP ninde Ataturkun partisi olan CHP ile pek bir baglantisi oldugunu soyleyemeyiz. Kendisininde garip ictuzukler hazirlayarak bu partinin basinda kaldigi 2010 yilina kadar urettigi politika (cogul ekini bilerek kullanmadim) ve siyasi basari tartisilmalidir.

“Şehitlerimizi de dert etmiyor ki ağzından bu konuda pek bir söz çıkmıyor.”

Sehitlerimizin 1979 yilindan beri dert edilmedigini soylemek sanirim cokta yanlis olmaz.

“Türkiye bilmediğimiz bir savaşı mı kaybetti? Derler ya, bilmediğimiz bir durum mu var?”

Bir durum tabikide var ama bunu hala bilmiyor olmaniz cok uzucu Ataturk inkilaplari ile ilgili yazdigim bolumu tekrar okumanizi rica ederim.

“Cep telefonu şirketi Turkcell derken "ce” yi se diye okuyor bunlar. Yeri geliyor, C’yi “ka” diye de okuyorlar. “Ü” zaten yok bu soysuzların dilinde. Kendi soyuna sopuna Türk demeyi bile beceremiyorlar. Tükürür gibi “Turk” demeyi, böyle yazmayı içlerine sindiriyorlar..”

Turkcell yabanci ortakli olarak kurulmus bir firmadir. Firmanin ismindeki Turk sandiginiz aksine türkce olan Türk' ten degil bu kelimenin yabanci karsiligi olan Turk ten gelir. Cell kelimesi ise yine ingilizce olup “ag” anlamindadir. Bu sebeplerden Turkcell derken “ce” diye degil “se” diye okunuyor, ayni sebepten “Turk” kelimesinde “ü” bulunmamaktadir zaten kelimede (Turkcell) türkce degil ingilizcedir.

“Türkiye’ye Turkey derken meğer hindi dermişler elin yabancıları. Dil bilenler, bunun anlamını bilenler hep susmuşlar. Yabancılarla olan toplantılarda önlerindeki levhaya “Hindi” yazdırıp arkasında kurulmuşlar hindi gibi”

Turkey kelimesi ingilizceye “Oxford ingilizce sozlugune” gore 1541 lerde girmistir. Kokeni hakkinda bircok degisik yorum vardir fakat bu konu cok derin oldugundan detaylarini atlayip (genelde teorilerin birlestigi nokta hindinin avrupaya ilk olarak turk tuccarlari tarafindan getirilisidir, orijinali turkey coq dur daha sonradan kisaltilmistir, zannettiginiz gibi hakaret icin kullanilmamaktadir) baska bir bilgiyi sizinle paylasmak isterim. Kolayca erisebilmeniz icin konuyla ilgili size sadece 2 kaynak veriyorum;

Ingiliz milli arsivlerine (http://www.nationalarchives.gov.uk) yada “New York Times” arsivlerine (http://www.nytimes.com/ref/membercenter/nytarchive.html) girip turkey kelimesini aratirsaniz 1917-18-20 oncesi ve sonrasida dahil olmak uzere butun yazismalarda ve raporlarda Turkiyenin adinin Turkey olarak gectigini gorursunuz bu baglamda “ Yabancılarla olan toplantılarda önlerindeki levhaya “Hindi” yazdırıp arkasında kurulmuşlar hindi gibi” cumlesini detaylandirirsaniz sevinirim. (ek bilgi: lozan antlasmasinda Turkiyenin ismi Turkey diye gecmektedir. Lutfen ingilizce metine bakiniz)

Ayrica hindiye hindi dedigimiz icin bizde hindistan halkina hakaret ediyormuyuz sorusunuda cevaplarsaniz sevinirim.

“Geçen gün bir satıcıdan boş CD (Ce de) istiyorum. Tam üç kez dedim: “CD” diye. Satıcı anlamadı. Ne o istediğiniz diye şaşkınlıkla bakıyor. ‘Si di “ desen iş tamam. Şıp diye biliyorlar bu iki sesin İngilizce okunuşunu.”

Saticidan “Ce de” istemeniz gayet anlamsizdir keza CD “compact disk” in kisaltilmis halidir ve ingilizcedir. “Ce de” nin ne anlama geldigi bilemiyorum. Belki saticiya “yoğun disk” istiyorum diyebilirdiniz anlarmiydi, sanirim deneyip gormek lazim.

“Bizler, 68 kuşağı, ilk kez sağ sol diye bölünen, romanıyla, kitabıyla, müziğiyle, yaşam biçimiyle Batı’ya özendirilen, Amerika’ya, Rusya’ya, Mao’ya, eski Yunan’a… hayran edilen bizler, bu günleri düşümüzde görsek hayra yormazdık…”

Yorumsuz.....

“Dinci yobazlar, ırkçı, eli kanlı bölücü maşalar...”

Turk dil kurumuna gore yobaz kelimesi: “sıfat; Dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen (kimse)”

Turkcede -ci eki ; “Her türlü ismin sonuna gelerek onlarla ilgili meslek sıfatları, uğraşma isimleri yapar: av-cı, kalay-cı, eski-ci, uyku-cu. ...bu ekle yapılan isimler...şahısların meslek sıfat ve isimlerini yaparlar.”

Bir egitimcinin cumlesine “Dinci yobazlar” gibi anlamsiz bir baslangic yapmasi beni gercekten sasirtti.

“Yazıya ek: Şermin’in Alfabesi”

Tevfik Fikretin “Şermin’in Alfabesi” diye bir siiri yoktur. 1914 yilinda olumunden 1 yil once yayinlanan “Şermin” adinda bir cocuklara yonelik siir kitabi vardir. Bu kitabin 2. siiri “ Şermin’in Elifbesi” dir. Siirin tamami assagidaki gibidir.

“Elifbe'ni oku cicim
Elif, be, te, se, cim, çim,
Ha, hı, dal, zen, sin... yok, zel, rı,
Ze, Je, sin, şın, sad, dad, tı, zı,
Ayın, gayın, fe, kaf, kem, lâm,
Yok, lâmelif; bir de gef var.
Bir de üç noktalı kef var.
Hangi harfler kalındırlar?
Ha, hı, sad, dad, tı, zı, ayın,
Gayın. Peki, bir de kaf var.
En kalını gayın.

Hangileri bitişmiyor
Kendisinden sonrakine?
Hoca yedi harf var, diyor:
Elif, dal, rı, ze... Nine,
Ben yoruldum artık! Peki,
Yalnız söyle: Hemze Nedir?
Hemze... hemze... Evet, o bir
Küçük ayın başıdır ki
E okunur, i okunur.
Bazen eliflere konur.

Harf-ı imlâ hangileri?
Bilmiyorum! Yok bilirsin.
Elif, vav, he, ye, değil mi?
Artık, nine, bana izin.

Peki, yavrum, hadi oyna;
Koca bir aferin sana!”

Bana kalirsa yazininizda belirttiginiz siir size ait olup altina kendi imzanizi atmaniz gerekmektedir. Siiri yazdiginiz sekilde cevirmeniz beni cok sasirtmistir.
Ayni zamanda Tevfik Fikretin siirlerini hangi cocuk birakin cocugu yetiskin bugunun zayif turkcesiyle anlayabilir cok merak ediyorum. Assagida Tevfik Fikretin baska bir siiri bulunmaktadir;

“Ömr-i Muhayyel

Bir ömr-i muhayyel...Hani gülbünler içinde
Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;
Bir ömr-i muhayyel...Hani göllerde,yeşil,boş
Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde
Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü muğfel
Bir ömr-i muhayyel!

Yalnız ikimiz,bir de o:Ma'bûde-i şi'rim;
Yalnız ikimiz,bir de onun zıll-ı cenâhı;
Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı
Dûşunda beyaz bir bulutun göklere âzim.
Her sahn-ı hakîkatten uzak,herkese mechûl;
Bir safvet-i masûmenin âgûş-ı terinde,
Bir leyle-i aşkın müteennî seherinde
Yalnız ikimiz sayd-ı hayâlât ile meşgul.

Savtındaki 'ar-ı pür-âhenk ile mâlî,
Şİ'rimdeki elhan-ı muhabbetle nagam-saz,
Ah istiyorum,göklere âmâde-i pervâz
Bir lâne-i âvârede bir ömr-i hayâlî...

Bir ömr-i hayâlî...Hani gülbünler içinde
Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;
Bir ömr-i hayâlî...Hani göllerde,yeşil,boş
Göllerde,o sâfiyet-i vecd-âver içinde
Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü hâlî
Bir ömr-i hayâlî!”

Konu sadece Tevfik Fikretlede sinirli degildir. Turkiyede bircok yetiskin Ataturkun Nutukunu okumaktan aciz birakilmistir. Fakat bunun sebepleri 3-5 tane yeni yetimin ingilizce ozentisi kelimerine baglamak yerine sorunun sebeplerini daha derinlerde aramak gerekmektedir.

Nutuktan bir bolum:

“Vilâyatı fiarkîye Müdafaai Hukuku Millîye Cemiyetinin maksadı teflekkülü de, (nizamnamelerinin ikinci maddesi)
flark vilâyetlerinde mütemekkin bilcümle unsurlarin dinî ve siyasî haklarının serbestîi inkıflafını temin edecek esbab›
meflruaya teflebbüs etmek, mezkûr vilâyetler ahalii islâmiyesinin tarihî ve millî haklarını, indelhace, âlemi medeniyet huzurunda müdafaa eylemek;
flark vilâyetlerinde vaki olan mezalim ve cinayatın esbap ve avamili ve fail ve müsebbipleri hakkında
bitarafane tahkikat icrasile mücrimlerin müsaraaten tecziyelerini talep etmek; anas›r beynindeki suitefehhümün izalesi ile kemafissabık
revabıtı hasenenin teyidine gayret etmek, hali harbin vilâyatı flarkîyede tevlit ettigi harabî ve sefalete, hükûmet nezdinde teflebbüsatta bulunmak suretile,
mümkün mertebe, çaresaz olmaktan ibaret idi”

Bu ve bunun gibi konular cok kapsamlidir ve tartisilmalidir. Sizin gibi bir egitimcinin heyecanini ve birseyler haykirma ihtiyacini gayet iyi anliyorum fakat genis bir topluluga ulasan yazilari kaleme almadan once biraz daha arastirma yapmaniz ve uzerinde cok dusunmeniz gerekliliginide belirtmeden gecemiyorum.

Teoman Kara
Kullanıcı küçük betizi
teoman-kara
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Çrş Ağu 01, 2012 4:05

Re: Türkçeyi Sevmek Vatanı Sevmek Gibi / Feza TİRYAKİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Ağu 01, 2012 17:33

Laf Ola Beri Gele

Teoman Kara, sizi tanımıyorum. Ne adınızı daha önceden duydum ne de kim olduğunuza dair bir fikrim var.

Yazım tarzınızdan sizin benim hedeflediğim, eleştirdiğim kitleden biri olduğunuzu sanıyorum.

Eski dile özlem duyan, yeni Osmanlıcılardan olabilirsiniz örneğin…

Bir defa yabancı klavye ile yazarak yazımı eleştirmişsiniz. Her bir yazdığınız Türkçe söz yanlış. Türkçeye “Turkce” diyorsunuz öyle yazıyorsunuz daha ne yapsaydınız…

Önce örnek olun ki, dediklerinizin bir değeri olsun…

Bu yazım güncel bir yazıdır. Araştırma, belgesel falan değildir. Günlük sorunları siyasi bir bakışla gündeme taşımak…

Aksanlı konuşma sözüme kafanızı takarak söze başlamışsınız. Türkçeyi aksanlı konuşma Türkçeyi yanlış vurguyla konuşmaktır. Bunu bütün ders kitaplarımız böyle yazar.

“Türkçede kelimelerin çoğunda son hece vurguludur. Ek almış, türetilmiş kelimelerde bu vurgu kökten eklere geçer. Yer adlarında, bazı sıfatlarda( pekiştirme sıfatları-soru sıfatları), ünlemlerde bu vurgu baş hecede veya orta hecede olabilir. Tek heceli Türkçe sözler vurgusuzdur! “

Anadili Türkçe olan çocuk dilinin vurgusunu böyle kurallarını ezberleyerek değil, kendiliğinden öğrenir. Dilini anasından duyduğu gibi öğrendiği için vurgu yanlışı yapmaz. Kendiliğinden dilini doğru dürüst konuşur.

Anadili Türkçe olmayan kişiler sonradan öğrendikleri Türkçeyi düzgün konuşamazlar. Bu kişi en üst düzey bir öğretim görevlisi bile olsa, Türkçeyle en üst düzeyde eğitim görmüş bile olsa, Türkçe anadili değilse sonradan öğrenmişse aksanı bunu belli eder. Demek ki siz böyle birini bütün vekilleri, liderleri, siyasileri gözünüzden geçirdiğiniz halde bulamadınız. Sizi kutlarım. Sizi tebrik etmeme izin veriniz(!)

Atatürk İnkılapları 1938 yılından başlayarak yıkılmıştır diyorsunuz. Bunu derken de İnkılap sözünü inkilap olarak yazıyorsunuz. Bu Arapça kökenli söz İnkılap olarak yazılır. Sözlükleri arayınız inkilap diye bir söz yoktur. Diğer yazımının anlamı köpeklik demektir derler Arapça bilenler. Bilmem doğru mudur?

Şimdi yazıma aklımızı takmadan konuya baksak yine de ne demek istediğiniz belli değil. Atatürk devrimleri yıkıldı şimdi ne yıkılacak bunu mu demek istiyorsunuz? Yani dert etmeyelim. Nasılsa yıkıldı her şey öyle mi? Teslim olup susalım… Çevremizde gördüğümüz Atatürkçü kuşaklar, Atatürkçü gençlik gökten zembille indi öyle mi?

Paramızda Atatürk resmi hep var. Bunu kaldırmayı daha göze alamadılar. Anayasa’dan Türklük çıkarsa bunlar olacaktır dememin neresi yanlış bir söyleseydiniz keşke!

Verdiğim Turkcell örneği, böyle bizdenmiş gibi görünen yabancı kelimelerle dilimize firma adları, ürün adları olarak girip İngilizce sesleri bize bir güzel öğretmelerini dert etmemdi. Bu adların yazılı sesli tekrarlarıyla da halkımız kendi alfabesindeki sesi bırakıp, bu sesi yabancı alfabedeki sesin okunuşu gibi okuyor. Bu sinsi oyuna dikkat çekmekti amacım. Siz neden rahatsız oldunuz ki?

Benim İngilizce bilmediğimi mi düşünüyorsunuz? Sizin kadar birikimli olmadığımı düşündüğünüz, kendinizi pek bir üstün gördüğünüz kesin!
Turkey kelimesinin de merak etmeyin nerden geldiğini, neden öyle dendiğini ufacık çocuklar bile biliyor, bana anlatmaya kalkmakla epey yorulmuşsunuz, yazık!

Tutmuş benzetmelerime, şuna buna aklınızı takmışsınız. Vallahi buna diyecek sözüm yok, ümitsiz bir duruma ne denir? Şermin’in Alfabesi konusunda ise terazinin ayarı iyice kaçmış.

Bu şiir bu yazımıyla 70”li yılların okul dergilerinde geçer. Herkesin bildiği , yaygın bilinen bir alfabe şiiridir. Bana siz yazdınız altına Tevfik Fikret yazdınız demekle gülünç bir duruma düşmüşsünüz!

Anayasa’dan partilerin anlaşarak Türk sözünü çıkaracakları haberinden yola çıkarak Türk giderse neler gidecektir, Türkçe giderse neler olacaktır, bunun için neler yapmalıyız ana düşünceli bir yazımı işinizi gücünüzü bırakıp didik didik etmişsiniz aklınızca…

Demek ki düşmanlarımız ortak değil. Demek ki bu konuda kendinizin bir diyeceği yok, denilenlere sataşarak kendinizi rahatlatıyorsunuz…

Şu satırlarda sizden:

“Konu sadece Tevfik Fikretlede sinirli degildir. Turkiyede bircok yetiskin Ataturkun Nutukunu okumaktan aciz birakilmistir. Fakat bunun sebepleri 3-5 tane yeni yetimin ingilizce ozentisi kelimerine baglamak yerine sorunun sebeplerini daha derinlerde aramak gerekmektedir.”

Burada ağzınızdaki bakla düşmüş.

Atatürk , nutku yazarken o zamanki dili kullanmış. Cumhuriyet’i kurar kurmaz da dil devrimini başlatmış. Dilimizi yenileştirmiş, geliştirmiş… O zaman kullandığı dili zamanla Atatürk değiştirdi, dilimizi yabancı diller boyunduruğundan kurtardı. Siz tutmuş, yeni kuşağın o zamanki dili anlamamasını o dili okumaktan aciz bırakıldılar diye hayıflanarak yazıyorsunuz. İşte burada kendinizi ele vermişsiniz. Yeni Osmanlıcı olduğunuz kabak gibi ortaya çıkıvermiş…(3-5 tane yeni yetim ne demek? Yeni yetme olmasın bu yetim sözü? Hem insana tane denmez.)

Son söz:

Kendi sayfanızda istediğinizi yazınız. Bırakın okuyucular kendi beğendikleri yazarları okusunlar. Kendi kendilerine doğruyu yanlışı bulsunlar… Benim yazımın altına bir daha Türkçe harflerle yazılmamış bir yazıyı eklemeye de kalkmayınız. İzin vermiyorum.


Bu eşsiz bilginizi(!), güçlü kaleminizi benim gibi değersiz kişilerin yazdıklarına laf yetiştirmekle harcamayınız…
Kendinize yazık edersiniz, benden söylemesi!

Feza Tiryaki
19. 08. 2012 tarihli ekleme:
Çirkefe taş atma, çirkefi üstüne sıçrar derler. Bir kere bu sözü unuttum, karşılık verdim ne olduğu belirsiz birine. Bu yazımın altındaki iki sayıklama yazısı da açık bir yara gibi o günden beri öyle duruyor ne yazık ki...
Demin Sözcü okuyorum. Kemal Baytaş köşesinde şu başlıkla bir yazı yazmış bugün: Medya, bertaraf edilme korkusuyla "Laiklik ve demokrasiden kayıp imam ve mollalığa taraf oluyor"
Yazar yazısının ilk bölümünü bitirirken şöyle yazmış:
Atatürk, her alanda mucize devrim ve zaferleriyle 20. Asrın yıldız ülkesi modern, çağdaş bir Türkiye yaratıyor.
Ancak dinci yobazlar, 50 yıl pusuya yattıktan sonraTürkiye'yi güçsüz bulduğu bir dönemde hortluyor.
En son Feza Tiryaki tarafından Pzr Ağu 19, 2012 15:41 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: Türkçeyi Sevmek Vatanı Sevmek Gibi / Feza TİRYAKİ

İletigönderen teoman-kara » Prş Ağu 02, 2012 1:32

Feza Hanim,

“Teoman Kara, sizi tanımıyorum.”

Bu zaten teknik olarak mumkun degil. Turk dil kurumuna gore "Tanimak" :

Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak
Daha önce görmüş olmak, ilişkisi bulunmak, bilmek

“Yazım tarzınızdan sizin benim hedeflediğim, eleştirdiğim kitleden biri olduğunuzu sanıyorum.”

Yanlis saniyorsunuz

“Eski dile özlem duyan, yeni Osmanlıcılardan olabilirsiniz örneğin…”

Osmanlıcılık; Bütün Osmanlı vatandaşlarını ırk, din ve dil ayrımı yapmadan eşit kabul eden siyasi akım. Tanzimat döneminin sonlarına doğru bazı Osmanlı aydınları Genç Osmanlılar tarafindan baslatilmistir.

Yeni Osmanlıcılık; Osmanlı İmparatorluğu model alınarak Türkiye'nin dış politika esaslı bir yayılmacılık siyaseti uygulaması gerektiğini öngören siyasi akım. En geniş anlamıyla Türkiye'nin eski Osmanlı topraklarında katılımcı olarak daha etkin bir rol oynamasıdır.

Kisacasi “Osmanlicilik” yada sizin deyisinizle “Yeni Osmanlicilik” zannettiginiz gibi “eski dile” ozlem duymakla bir alakasi bulunmaktadir.

“Bir defa yabancı klavye ile yazarak yazımı eleştirmişsiniz. Her bir yazdığınız Türkçe söz yanlış. Türkçeye “Turkce” diyorsunuz öyle yazıyorsunuz daha ne yapsaydınız…”

Forumdaki daha onceki yazilarinizada baktigimda farkettigim sey bu konuyu anlamakta zorlaniyor oldugunuzdur. Yabanci ulkede yasayan ve farkli bilgisayarla yazi yazmak zorunda olan kisilerin her zaman turkce klavye bulmak yada turkce dil destegini bilgisayara yukleme sansi bulunmamaktadir. Bunun degisik sebepleri vardir fakat en onemlisi yazi yazilan bilgisayarlarin bulundugu kimi kurumlarin bilgisayara mudehale edilmesine izin vermemeleridir. Bu bir bahane degil bir sebeptir. Bunu kabul edip etmemeniz pratikte bir degisiklik yaratmiyacaktir.

“Bu yazım güncel bir yazıdır. Araştırma, belgesel falan değildir. Günlük sorunları siyasi bir bakışla gündeme taşımak…”

Teknik olarak belgesel olma sansi zaten yoktur. Turk dil kurumuna gore belgesel;

sıfat Belge niteliği taşıyan, dokümanter
isim Belge niteliği taşıyan film veya televizyon programı

“Aksanlı konuşma sözüme kafanızı takarak söze başlamışsınız. Türkçeyi aksanlı konuşma Türkçeyi yanlış vurguyla konuşmaktır. Bunu bütün ders kitaplarımız böyle yazar.…...“

Daha onceki yazilarinizida inceledigimde dil,lehce, agiz, sive gibi konularda cok kavram kargasi yasadiginiz yada bilerek carpittiginiz fark ediliyor.

“Atatürk İnkılapları 1938 yılından başlayarak yıkılmıştır diyorsunuz.”

Boyle birsey yazmadim lutfen yazilari daha dikkatlice okuyunuz.

“Bunu derken de İnkılap sözünü inkilap olarak yazıyorsunuz.”

Lutfen klavye konusunu tekrar okuyunuz.

“Diğer yazımının anlamı köpeklik demektir derler Arapça bilenler. Bilmem doğru mudur?”

Dogrudur

“Atatürk devrimleri yıkıldı şimdi ne yıkılacak bunu mu demek istiyorsunuz? Yani dert etmeyelim. Nasılsa yıkıldı her şey öyle mi? Teslim olup susalım…”

Tekrar etmem gerekiyor lutfen yazilanlari dikkatlice okuyup anlamaya calisin.

“Paramızda Atatürk resmi hep var. Bunu kaldırmayı daha göze alamadılar. Anayasa’dan Türklük çıkarsa bunlar olacaktır dememin neresi yanlış bir söyleseydiniz keşke!”

Yanlis olan kisim su; belirttiginiz konu yani Ataturkun resminin parada kaldirilmasi zaten bundan 70 yil once 10 yil suresince yapildi. Bu yapilirken anayasadan Turkluk kelimesi cikartilmamisti. Neden bunu algiliyamadiginiz merak ediyorum.

“Verdiğim Turkcell örneği.......Siz neden rahatsız oldunuz ki?”

Yanlis ornek, ornek teskil etmez. Turkcell yabanci bir kelime ve firma ismidir, nasilki “New York” u “Nev” seklinde okuyamazsaniz Turkcellide bahsettiginiz sekilde okuyamazsiniz. Aslinda okursunuz ama yanlis olur.

“Benim İngilizce bilmediğimi mi düşünüyorsunuz? Sizin kadar birikimli olmadığımı düşündüğünüz, kendinizi pek bir üstün gördüğünüz kesin!”

Kendinizi neden birikimsiz olarak gorup insanlarin sizi oyle dusundugunu zannediyorsunuz bilemiyorum.

“Turkey kelimesinin de merak etmeyin nerden geldiğini, neden öyle dendiğini ufacık çocuklar bile biliyor, bana anlatmaya kalkmakla epey yorulmuşsunuz, yazık!”

Eger bunu biliyorsaniz yazinizda bilincli olarak bu konuyu saptirip insanlarda yanlis algi uyandirmaya calismissiniz demektir. Ayni zamanda siz farkinda bile olmadan cumleniz cok yanlis yerlere gitmis. Bana kalirsa kendisinin ogretmen oldugunu belirten bir kisinin bunu yapmasi hic dogru degildir.

“Şermin’in Alfabesi konusunda ise terazinin ayarı iyice kaçmış.

Bu şiir bu yazımıyla 70”li yılların okul dergilerinde geçer. Herkesin bildiği , yaygın bilinen bir alfabe şiiridir. Bana siz yazdınız altına Tevfik Fikret yazdınız demekle gülünç bir duruma düşmüşsünüz! “

Tekrar belirmek isterim Tevfik Fikretin “ Şermin’in Alfabesi” diye bir siiri yoktur. “ Şermin’in Elifbesi” diye bir siiri vardir eger belirttiginiz Tevfik Fikret benim bildigim kisi ile ayni ise. 70'li yillarin “okul dergilerinde” geciyorsa bile bu yanlis bir bilgidir. Tevfik fikret 1915 yilinda olmustur. Harf devrimini ve latince alfabeli Turkceyi gormemistir. Benim size gosterdigim kaynak “okul dergisi” degil Tevfik Fikretin kendi kitabidir. Eger isterseniz size bu siir kitabini gondermekten ve 42 senedir yanlis bildiginiz bu konuyu duzeltmekten mutluluk duyarim.

“Demek ki düşmanlarımız ortak değil. Demek ki bu konuda kendinizin bir diyeceği yok, denilenlere sataşarak kendinizi rahatlatıyorsunuz…”

Benim dusmanlarimdan biri cehalet ve bilgi kirliligidir. Dusmanlarimizin ortak olmamasi uzucu.

“Burada ağzınızdaki bakla düşmüş.......Yeni Osmanlıcı olduğunuz kabak gibi ortaya çıkıvermiş”

Daha oncede belirttigim gibi “Osmalicilik” yada “Yeni Osmanlicilik” sizin zannettiginiz gibi dilin yenilenmesi yada eskitilmesiyle ilgili degildir. Turkce dilinden bahsederken konuyu tanzimattan sonra cikmis “Osmanlicik” yada icerigi tamamiyle bos ve anlamsiz olan “Yeni Osmanlicik” gibi 2 siyasi akima baglamaniz enteresan ve anlamsizdir.

Deginiz gibi bile olsaki acikladigim gibi degildir birine "Yeni Osmanlici" demek sandiginiz gibi kucumseyici ve/veya hakaret degildir. Siyasi bir akim dogru veya yanlis olabilir fakat buna biri inanmissa sanmiyorumki bunu saklama ihtiyaci duysun. Sizin bu akimin icerigini yanlis kullanarak birine yapistirmanizda o kisiyi kucultmez, yermez.

“yeni yetim ne demek? Yeni yetme olmasın bu yetim sözü? “

Duzeltmeniz icin tesekkurler.

“Kendi sayfanızda istediğinizi yazınız. Bırakın okuyucular kendi beğendikleri yazarları okusunlar.”

Yazar?

“Benim yazımın altına bir daha Türkçe harflerle yazılmamış bir yazıyı eklemeye de kalkmayınız. İzin vermiyorum.”

Forumun boyle bir kurali varsa memnuniyetle uyarim.

"Bu eşsiz bilginizi(!), güçlü kaleminizi benim gibi değersiz kişilerin yazdıklarına laf yetiştirmekle harcamayınız…"

Kendinizi degersiz gormeyin Feza hanim.

Yaziyi bitirmeden once sizinle paylasmak istedigim 2 ek konu var. Orijinal yaziniz ortalama 190-200 kelimeden olusmaktadir(ayni kokten turetmeler, isimler vb.. ciktiktan sonra). Bu kelimelerin benim gorebildigim kadariyla 60-70 kadari yabanci dillerden ve cogunlukla arapcadandir. Sizin mantiginizla gidersek bu sizi “Arapci” mi yapar?
(Belki ilginizi ceker diye yazinin sonunda bu listeden bazi kelimeler bulunmaktadir benim icinde pratik oldu size tesekkur ederim)

Eger profilinizde ogretmen oldugunuz belirtmeseydiniz bende bu kadar zahmete girmek zorunda kalmazdim fakat bana kalirsa ogretmen sifati tasiyip yanlis bilgilerle dolu olan ve cevreye nefretle bakan insanlari duzeltmek hepimizin asli gorevi olmalidir.

“Eski dil” dediginiz konuya gelince;

“Aydın demek, cahil ve hain demektir bu ülkede. Türkiye'de entelektüelliğin şartı Osmanlıca bilmektir. Bugün İran bir molla rejimidir diye, laf atabilirsiniz ama ciddi bir entelektüel hayat vardır İran'da. O 'molla' dediğiniz sarıklı insanların hepsi Doğu'yu ve Batı'yı çok iyi bilen insanlardır.

Bizde kendi kültürünü bilmez, İngilizce'den okumaya çalışır. Batı'yı bilmez sadece kafa çekip ahkâm keser. Ben şunu söylüyorum: Türkiye'de Osmanlıca bilmeyen entelektüeller cahildir. 1928 öncesi yazılmış şeyleri okuyamıyorsanız eğer, hiç 'okur-yazarım' diye geçinmeyin. Bugün bir İngiliz entelektüeli Shakespeare'i, Shelly'yi okur, bilir. Bizimkiler Nedim'i, Fuzuli'yi anlamaz, Şeyh Galip'i utanmadan İngilizcesinden okurlar.”

Murat Bardakci – Kaynak Sabah Gazatesi

Murat Bardakcida sizin hedeflediginiz kitledenmi bilemiyorum fakat bir bakis acisidir uzerinizde biraz dusunseniz eminim size ve hayata bakisiniza faydasi olacaktir.

Teoman Kara

------------------------------------
Ek: Yazinizda kullandiginiz kelimeler ve kokenleri:

adalet [Arp.: adâlet]
aksan [Lat.: ad + conere > Fra.: accent]
alfabe [Yun.: alpha + beta [αλφα + βετα] > Fra.: alphabete]
bent [Arp.: bend1]
bina [Arp.: bna > binâ]
cumhuriyet [Arp.]
ders [Arp.: drs]
dert [Far.: derd]
devlet [Arp.: dvl > devlet]
dünya [Arp.: dnv > ednâ]
efsane [Arp.: efsâne]
eser [Arp.: esr]
gazete [ing]
gazi [Arp.: gâzi]
hak [Arp.]
halk [Arp.]: ahali, cumhur
harf [Arp.
heyet [Arp.]
hindi [Far.: hindî]
iktidar [Arp.: iktidâr]: 1.) erk, kudret, 2.) hükümet, yönetim
jandarma [Fra.: gens d’armes > İtl.:1.) gendarme]
kitap [Arp.: kitâb:]
klavye [Lat.: clavis > Fra.: clavier]
komisyon [Lat.: com + mittere > Fra.:1.) belli görev ve güçlere comission]
kule [Arp]
levha [Arp.]
lider [İng.: leader]
lise [Yun.: lyceum > Fra.: lycee]: orta öğrenim kurumu, ilköğrenim sonrası aşama, idadi.
malûm [Arp.]
maşa [Arp.]
mesaj [Lat.: mittere > Fra.: message]
milli [Arp.: millî]
muhalefet [Arp.]: karşıt.
mükemmel [Arp.]
müzik [Yun.: mousike techne > Fra. musique]
numara [Lat.: numerus > İtl.: numero > 1.) rakam, Osm.: numero & nümero]
para [Far.]
parti[]
polis [Yun.: polis > Fra.: police]
reklam [Lat.: ? > Fra.: reclame]:
rezil [Arp.]
roman [Fra.: roman]
sahip [Arp.: sahib]
şan [Fra.: şân]
şanlı [Far. + lı]
Şehit [Arp.]
seri [Far.: serî][Fra.: serie]
şiir [Arp.]
sınıf [Arp.]
şirket [Arp.]
tapu []
telefon [Yun.: tele + phone > Fra. telephone]
televizyon [Yun.: tele + Lat.: vision > Fra.: television]
Temmuz [İbr.: tammuz]
tiyatro: [Yun.: theatron [θέατρο]
vatandaş [Far.: vatandâş]
vekil [Arp.]
yabancı [Arp. + cı]
zaman [Arp.: zmn > zamân]
Kullanıcı küçük betizi
teoman-kara
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Çrş Ağu 01, 2012 4:05


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x