Türkçülüğü Çiğnetmeyiz! / Yusuf DÜLGER

Türkçülüğü Çiğnetmeyiz! / Yusuf DÜLGER

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cmt Şub 23, 2013 17:45

Türkçülüğü Çiğnetmeyiz!

Yazımıza Kültigin ve Bilge Kağan Yazıtlarından alıntılar yaparak başlayalım:

“Yukarıda Türk Tanrısı, Türk’ün mukaddes suyu yeri böylece tanzim etmiş, …”

“Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye babam kağanı, anam Hatunu yükselten Tanrı, onlara il veren Tanrı, Türk budununun adı, sanı yok olmasın diye beni Kağan olarak oturttu.”


Birisi çıktı: “Kimse bizim karşımıza Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almışız” dedi. Bu kişi başka bir yerde bazen “milliyetçi” oluyor, ortama göre konuşuyor. Şu günlerde Türkiye Türklerinin üzerinde öyle yoğun bir baskı var ki, Türk doğmanın acısını çekiyoruz.
Olsun bakalım, “bu da geçer yahu.”

Millet olgusu doğaldır,
Milliyet duygusu ilâhidir.


“Millet” kelimesi Kuran’da ‘bir dine inanan, bir peygamberin arkasından giden topluluk’ anlamına gelir. Bu kelime 100-150 yıl kadar önce sosyal ve siyasal bir anlam kazanmış; aynı kültürü alan, aynı yurdun vatandaşı olan insan topluluğunun adı olmuştur. Böyle bir toplumun oluşturduğu siyasi birliğe “devlet” denir. Demek bir milletin millet olabilmesi için, o millet fertlerinin belli değerleri benimsemeleri, bir toprak parçası üzerinde siyasi bir varlık oluşturmaları gerekir. Bu kısa açıklamadan anlıyoruz ki, her milletin bir devleti, her devletin de bir milleti ve egemenliği olacak. Bunlardan birisi olmazsa diğerleri de olmaz.

Siyasi, içtimai ve ruhi açılardan bakınca milliyet duygusunun fıtri olduğunu, yani bir milletin fertlerinin milliyetçi olmaya mecbur kaldıklarını görürüz. Bu durum dini açıdan da böyledir. Dinler tarihi bize büyük peygamberin ümmetlerine bir yurt edinmek için çalıştıklarını, kendi kendilerini yönetme hakkını elde etmek için uğraştıklarını gösterir. Kuran-ı Kerim bizim önce küçük soylardan yaratıldığımızı, sonra büyük kabileler haline getirildiğimizi (Hucurat:13), dil ve renklerimizin farklı olduğunu ve tüm bunların Allah’ın varlığına birer delil olduklarını (Rum 22), örf ve adetlerimize sahip çıkmamız gerektiğini (Bakara:178, Nisa:6, Araf:157) açıklar.
Vesile b. El-Eska adındaki bir sahabenin Hz. Muhammed’e: “Kişinin kavmini sevmesi asabiyet/ırkçılık mıdır” diye sorması üzerine Peygamber:

“Hayır. Asabiyet, kişinin kavminin yaptığı zulme yardımcı olmasıdır” diye cevap vermiştir.

Öyleyse milliyet duygusu/sevgisi ilahidir, doğaldır. Bu duyguya/sevgiye düşman olmak ilahi yapıya isyandır. Sen kimsin ki Türk milletçiliğini çiğnemeye kalkıyorsun? Sen Türk milletinin manevi değerlerine tutunarak, Türkçe konuşarak –şimdilik- söz sahibi isen, bizim milli ve manevi değerlerimizi koruyup beslemekle yükümlüsün. Türk milletini çiğnemeye kalkanlara karşı Türk milleti şimdilik ses çıkmıyorsa, bu, sonuna kadar böyle gidecek anlamına gelmez. Göreceksiniz, Türk milliyetçileri sürekli çiğnenmeyecekler, ilahi irade, kendine ters bu millet düşmanlığını çarpacak ve biz bunu göreceğiz.

Birisi Türk milleti ve TC’ni küresel düşmanlarımızdan destek alarak çiğnemeye kalkabilir. Unutulmasın ki biz Türk milleti olarak kurtuluş savaşımızda o küresel düşmanları topraklarımızdan kovmuş, içimizdeki işbirlikçileri de temizlemiştik. Artık daha fazla çiğnenmeyeceğiz, yol tozu olmayacağız.

Şimdi normal olan, bizim yöneticilerimiz tarafından çiğnenmememizdir, bize hizmet edilmesidir. Seçim öncelerinde, milli duyarlılığın yüksek yerlerde “devletçi, milliyetçi” oluyorsun diğer zamanlarda, kendi geleceğinin planlandığı anlarda millet düşmanlığı yapıyorsun. Bu olacak şey değil. Çok saf olmadığımızı herkes görecektir.

Milliyet düşmanlarının yetiştiği Kurum ve kuruluşlar

Türkiye’de milliyet düşmanlığı yapanlara bakınca, bunların iki kaynaktan beslenip yetiştiklerini görürüz. Bu kaynaklardan birisi Türkiye dışındaki küresel güç merkezleri, diğeri de Türkiye’deki dini eğitim ve öğretim merkezlerdir.
Küresel güç merkezleri bilirler ki milletler milli kimliklerinden soyularak çökertilirler. Bu merkezler bunun için milliyetsizleştirme politikalarını yürütüyorlar. Bu merkezler içimizdeki para, şöhret ve tatmin hastalarını bulurlar, onları satın alırlar, milliyetsizleştirirler ve bize karşı düşman ederler.
Milliyet düşmanlığının kaynaklarından ikincisi “dini kurum ve kuruluşlar” diye adlandırdığımız merkezlerdir. Bazı Kuran Kursları, bazı tarikat ve cemaatler, İmam-Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri ve Diyanet İşleri Başkanlığına yuvalanmış bir kısım elemanlar da Türk milleti ve Türk milliyetçiliğinin düşmanlığını yapıyorlar. Bunların cahil mantıklarına göre “İslam’da milliyetçilik yoktur, milliyetçilik ırkçılıktır, HZ. Muhammed kavmiyetçiliği yasaklamıştır”, bu yüzden “Türk’üm, milliyetçiyim” demek sakıncalıdır, çıkış yolumuz ümmetçiliktir.

Bu tezin yanlışlığını yukarıdaki Kuran ayetleri ile Peygamberin açıklamasında gördük. Bunun üzerinde fazla durmayacağız; milliyet düşmanlığının bu dini kurum ve kuruluşlardan nasıl beslendiğine dikkatinizi çekeceğiz.
Osmanlı devleti milliyet duygusundan yoksun bir devlet olduğu için Osmanlı medreseleri de devletin yapısıyla uyuşan müderris, hoca, molla yetiştiriyordu, yani bu kesimlerde de milliyet duygusu gelişmemişti. Bugünkü dini eğitim ve öğretim veren kuruluşlarımızın çoğu medrese tarzı eğitim ve öğretim veriyor ve haliyle bunlar da milliyet düşmanı oluyorlar, milletimizi milliyetsizleştirmeye çalışıyorlar.

Bizim içteki sıkıntımızın esası buradadır. Ben bu iddiada bulunurken bu kesimlerin hepsini aynı kefeye koymuyorum. Benim, kimliğini inkâr etmeyen, Kuran’da Allah’ın millet gerçeğine verdiği değeri aynen kabul eden öğretmen, öğrenci, müftü, vaiz, hoca, cemaat kesimine bir diyeceğim yok.

Şimdi burada, “kimse bizim karşımıza Türklükle çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına almışız” diyen zihniyetin yetiştiği okullara gelelim. O okullar İmam-Hatip Liseleridir. Öyleyse Türkiye’de milliyetçiliğe savaş açanların bir taraftan da İmam-Hatip/İlahiyat çıkışlı olmaları tesadüf değildir.
Türkiye’de, dini eğitim ve öğretim veren kurumlarla doğrudan bağlantılı olmadıkları halde, din adına cemaatleşen bir veya birden çok cemaat var ki, buralarda da millet/milliyet düşmanlığı var. Çarpıcı bir örnek olarak başı Amerika’ya yerleşmiş bir cemaat başının, “Türkiye’deki ulusalcı/milliyetçi dalgayı yenmeliyiz” talimatını hatırlayalım. Bu nasıl bir İslam cemaatçiliği ki, Hıristiyan ve CIA ajanlarıyla birliktelik kuruyor, Türkiye’deki Müslüman milliyetçilere savaş açıyor?

Kargalar bülbülleşmez
Araplar Türkleşmez


Kargaların bülbül yumurtası yumurtladıklarını, bülbülyuvası yaptıklarını ve bülbül gibi öttüklerini hiç görmedik, duymadık. Bunun aynısı bülbüller için de geçerlidir. Kargalar kargalıklarını, bülbüller bülbüllüklerini sürdürürler; çünkü fıtrat; varlıklar âleminin yapısı bunu gerektiriyor.

Bu yasa hayvanlar için işlerken insanlar için niye işlemesin? Günümüzde bu ilahi yasayı bozmaya çalışanlar var. Bir iki örnekle açıklamaya çalışayım.
Bir bakmışsınız bizim hacı emmi hacca yahut umreye gitmiş, dönüşte bir beyaz entariye bürünmüştür. Bir başkası Arap Müslümanlığına kapılmıştır.

Sizin dikkatinizi çekiyor mu bilmem, benim dikkatimi çekiyor; bizim bir müezzin veya hafızımız –Arap sesi ve okuyuş tarzına hayranlığından olsa gerek- Arap gibi ezan, Arap gibi Kuran okuyor. Bir Arap’ın Türk gibi ezan yahut Kuran okuduğunu ben hiç duymadım, dinlemedim. Yani bu dini kesimler bizi -din adına- ses, üslup, giyiniş ve yaşayışımızla da milliyetsizleştiriyorlar.

Bizim dünyamızda
Her ırk ve kültüre saygı var


Biz Türk milliyetçiliğini savunurken, Araplaşma ve Frenkleşmeye karşı çıkarken, kendimizi onlardan üstün görmüyoruz, başka ulusları aşağılamıyoruz. Biz her ırka, her dile, her kültüre saygı duyarız, onları aşağılamayız. Bize göre tüm ırk ve dilleri yaratan Allah’tır. Biz Allah’ın iradesine karşı çıkamayız.
Öyleyse biz diyoruz ki:
Biz sizi nasıl hor görmüyorsak, siz de biz Türkleri hor görmeyin, Türk milliyetçiliğine düşman olmayın. Elimizden yiyip dirseğimizden ısırmayın, nankörlük etmeyin. Geleceğinizi tehlikeye atmayın.

Biz geçmişte İspanya’dan kovulan Musevileri bağrımıza bastık. Ermenilerle asırlarca komşuluk yaptık. Biz Kürt-Türk ayırımı yapmadık. Biz Arnavutluk’tan gelenlere “milli şairimiz” dedik, Biz Gürcistan’dan gelenlere, “sen Gürcü asıllısın” demedik; onlara Vezirlik, Vezir-i Azamlık” verdik. Verecek başka bir şey kalmadı.
Hâl böyle iken siz “Türklüğe, Türk’e, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk milliyetçiliğine” kafayı taktınız. Egonuzu, kapıldığınız aşağılık duygusunu bir türlü aşamıyorsunuz.
Bizi rahat bırakın.
Bizi daha fazla incitmeyin.
Bizi kızdırmayın.
Normâlleşin.
Yazımızı Atatürk’ün şu sözleriyle bitirelim:

“Bu memleket tarihte Türk’tü,
Bugün de Türk’tür
Ve
Sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”(1923)


Yusuf DÜLGER, 22 Şubat 2013
Em.Din Dersi Öğretmeni, Konya
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x