Ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor ve aynı zamanda onurlu bir birey olmanın anlamına geldiğini biliyor musunuz?
Bu yaz bu gerceğe birkaç defa şahit oldum. Aldığım izlenimleri de sizlerle paylaşmak istiyorum.
...
ve kadınlar
Bizim kadınlarımız:
Korkunç ve mübarek elleri
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamız, avradımız, yarimiz
Ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
Ve soframızdaki yeri
Öküzümüzden sonra gelen
...
Nazim Hikmet Ran
Kim bilir bu birkaç dizeyi yazarken Nâzım‘ın aklından neler geçmiştir, ama birçok şeyi sanki bizimle paylaşıyor gibi! Değil mi?
Türkiye de kadın olmak zordur dostlar. Çünkü daha doğarken hayata yenik başlarsınız. Örneğin doğuda aileniz sizi kabullenmeyebilir ya da evde bir erkek çocuk varsa, kız çocuğunun ihtiyaçları ikinci plana itilir. Doğu illerimizde dünyaya kız olarak doğmak bile üzüntüyle karşılanan bir olaydır. Hatta aileyi yasa boğar ve o kız çocugunu doğuran kadın bile dışlanır!
Genel olarak erkek çocuklarına daha serbest bir çocukluk tanınırken, kız çocuklarına namus kavramı yüzünden, mahallenin diline düşmeme ve toplum baskısı uğruna kısıtlamalar uygulanır.
Erkek çocugun büyüyünce babasının arabasını kaçırmak veya kız arkadaşı edinmek doğal sayılırken, kız çocuğuna erkek arkadaş bile yasaklanır.
Evcilik oyunlarında bile işe giden erkeğine yemekler yapmaktır onun görevi.
Özellikle kırsal kesimdeysen kiminle evleneceğin bile çoktan bellidir. Seçme ya da sevme şansın yoktur bile.
Oysa daha çocukluğunu bile yaşayamamıştır layıkınca. Çocukluğunu yaşayamamış olmanın verdiği eksiklikle adım adım büyür ve kendi rızasının tamamen dışında, babasının onun için uygun gördüğü bir gelecek beklemektedir artık onu.
Baktığımızda, Türkiye'de kadın olmak ve insanca yaşamak, çok ama çok zor bir olaydır, çünkü ne tam anlamıyla çocuk’luğunu yaşayabilir, ne de kadınlığını hissedebilirsiniz.
Türkiye’de kadın olmak toplumdan ayrıştırılmak gereksiz bir eşya gibi köşeye atılmaktır.
Burada Victor Hugo'nun kadınlar hakkında bir sözü aklıma geliyor: "..kadınlar zayıftır ama analar güçlüdür..". Evet güçlüdür çünkü sabreder ve dayanıklıdırlar, ama aynı anda her türlü tacizin potansiyel kurbanı olduğunuzun da anlamına gelir.
Türkiye de kadın olmak yeri gelince en kutsal varlık olan ana olmak fakat yeri gelince ezilen, sömürülen ve herşeye rağmen hayatını devam ettirmeye çalışan kişi demektir. Kadin olmak bazen küçük yaşta tarlada çalışmaktan, evlenip çoluk çocukla uğraşmaktan okuyamamak, ama bazende öğretmen olup bilgi dağıtmaktır, ama ayni anda ögrencisinden "sen kadınsın, ben senin anlattığın dersi dinlemem" cümlesini duymaktır.
Okuyup meslek sahibi olursunuz, ama evlenince eşinizden "..ben calışmanı istemiyorum" ve "sen burada otur erkek işine karışma! " ile karşı karşıya kalmaktır.
Türkiye’de kadın olmak fikirlerine saygı duyulmayı bırakın dinlenmemektir bile, hatta toplum içinde kahkaha atarak gülememek demektir. Her duygunuzu, düşüncenizi bastırmanız, içe atmanız gerekir.
Türkiye de kadın olmak, sokakta taciz, evde şiddet görmek demektir. Kızımsın, seni dövmek boynumun borcudur deyip döverler, karımsın, döverim de severim de derler. Sokakta bakışlara, ağıza alınmıyacak kelimeler duymaktır. Güzelseniz ’namussuzsunuz’, çirkinseniz ’işe yaramazsınız’ görüşü hakim olduğundan ’sacı uzun aklı kısa’ tabirleriyle anılmaktır.
Türkiye'de kadın olup, kadın kalmak güçlü olmayı gerektirir, cünkü Türkiye'de kadın olmak her yerde bıkmadan kendinizi ezdirmeden, mücadele etmektir.
Başka Ülkelerde durum farksız mı? Durumun daha kötü olan ülkeler de var ama, Türk kadının tarihimizde ve hayatımıdaki özel yerinin olduğunun altını cizmek, ve aslında onları baş tacı etmemiz gerektiği için, kısada olsa, bu konuya değinmek istedim.
Kadın olmaktan dolayı yaşananları herkes biliyor aslında, daha da fazla anlatmanın manası yok.
Kısacası Türkiye de kadın olmak hiçbir erkeğin götünün yemeyeceği kadar zor ve onurlu bir iştir. Volkan Konak ’Ayşem’ adlı şarkısında dile getirdiği gibi, ”Türkiye de kadın olmak zor zanaattır”. Cidden de öyle dostlar!
Türkiye’de kadın olmak Atatürk’ten güç alıp tüm bu baskılara karşı gelmenin sembolu olmasi dileği ile..
Aydınlı Yarınlara..
Ümit Doğancı
15 Ekim 2010
DİPNOT: Bu makaleyi bugünlerde neden mi kaleme aldım? Son günlerde yazılı ve görsel basındaki taciz, tecavüz ve namus cinayet haberlerinin sıklaşmaya başlaması, TV Program ve Dizilerde kadınların sadece cinsiyeti kadar değeri olduğunun yansıtılmasına bir tepki ve Mustafa Kemal ATATÜRKün "Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!" sözünü tekrar hatırlıyaya bilmemiz, ve kadınlarımızın karşı karşıya kaldığı durumu kısa da olsa tekrar hatırlanması için yazdım!