Raporun tamamı:Türkiye ve Ermenistan: Kalıpları Kırmak, Sınırları AçmakÖZET VE ÖNERİLERTürkiye ve Ermenistan, uzun zamandır Kafkasya siyasetini bulandıran, Ermenistanı yalnızlaştıran ve Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) hedefine gölge düşüren anlaşmazlıklarını çözüme kavuşturmaya çok yakınlar. Son on beş yıldır iki ülke ilişkileri, ortak geçmişin nasıl ele alınacağı ve suçların nasıl tazmin edileceği, toprak anlaşmazlıkları, Sovyetler zamanından kalma güvensizlikler ve Ermenistanın Azerbaycan topraklarını işgali gibi konulardaki ihtilaflar nedeniyle zehirlenmekteydi. Fakat son zamanlarda gittikçe yoğunlaşan resmi temaslar, sivil toplum etkileşimleri ve kamuoyunun değişimi, ilişkilerde bir dönüşüme yol açtı ve iki tarafı sınırları açma, diplomatik ilişkiler kurma ve uzlaşmaya dönük ortak çalışma yapma konularında tarihi bir anlaşmanın eşiğine getirdi. İki ülke, ilişkileri normalleştirmek için bu fırsatı değerlendirmeliler. Osmanlı Ermeni nüfusunun büyük bölümünün yok edilmesinin soykırım olarak tanınıp tanınmayacağına ilişkin siyasallaşan tartışmalar ve Ermenistanla Azerbaycan arasında çıkmaza sürüklenen Dağlık Karabağ sorunu, bu ivmeyi durdurmamalı. ABD, AB, Rusya ve diğerleri, uzlaşma için desteklerini sürdürmeliler ve böylesi kritik ve umut verici bir dönemde tarihi konular hakkında açıklamalar yaparak sürece zarar vermemeliler.
Türklerin ve Ermenilerin bir zamanlar uzlaşmadan çok uzak, kutuplaşmış tarih görüşlerinin önemli ölçüde yakınlaşması, derin travmaların iyileştirilebileceğini kanıtlıyor. En önemlisi, ikili ilişkilerdeki ilerleme gösteriyor ki barış ve uzlaşma arzusu, eski düşmanlıkları yenebilir ve kapalı sınırları açabilir. Ermeniler ile Türklerin paylaştığı ortak miras ve kültür düşünüldüğünde iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin başarılıp sürekli hale getirilebileceğini ummak için yeterince neden mevcuttur.
İki tarafta da iç bölünmeler sürmekte. Ermenistan, ilişkilerin normalleşmesini 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilerin tehcir edilmeleri ve katledilmelerini Türkiyenin resmen soykırım olarak tanıması koşuluna bağlamıyor. Ancak Ermenistan, kendi nüfusunun iki katına varan, yeryüzünün dört bir tarafına yayılmış ve katı tutum taraftarlarını içinde barındıran Ermeni diyasporasını da dikkate almak zorunda. Ne var ki diyasporada bir yumuşama eğilimi olduğundan ve 1915 öncesinde Ermenilerin hatırı sayılır bir azınlığı oluşturduğu Türkiyenin kuzeydoğusuna yönelik toprak talebinden bir ölçüde vazgeçtiğinden söz edilebilir.
Geçtiğimiz on yıl içinde Türkiye, Osmanlıların hiçbir hatası olmadığı yönündeki inkarcı politikasından oldukça uzaklaştı. İktidardaki AK Partinin, bürokrasinin, Ermeni sınırında faaliyet gösteren iş çevrelerinin ve batı şehirlerindeki liberal seçkinlerin önemli bir bölümü, Ermenistanla normalleşmeyi ve bazı üzüntü ifadelerini destekliyorlar. Türkçü milliyetçiler ve güvenlik sektörünün bir kesimi de dahil geleneksel katı tutum yanlıları, özellikle de soykırımın uluslararası ortamda tanınması çabaları devam ederken ve Ermenistan, Türkiyenin müttefiki Azerbaycanda işgal ettiği önemli miktardaki topraklardan çekilmeye yanaşmazken, uzlaşmaya karşı çıkıyorlar. Bu görüş ayrılıkları, Türk-Ermeni gazeteci Hrant Dinkin Ocak 2007deki suikastıyla ilgili olaylarda su yüzüne çıktı. Ancak Dinkin İstanbuldaki cenaze töreninde Ermenilerle gösterilen olağanüstü dayanışma ve Türk entelektüellerin 1915teki Büyük Felaket için Ermenilerden özür dileme kampanyası açığa çıkardı ki bu yeni eğilimler zemin kazanmaktadır.
Ermenistanla Azerbaycan arasında çözümsüz kalan Dağlık Karabağ sorunu, Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin tarihi boyutu da dahil olmak üzere çeşitli konularla ilgilenen ikili komisyonların kurulması, tanınma, sınırlar konularını kapsayan olası bir uzlaşma paketinin benimsenmesi ve uygulanmasını hâlâ tehlikeye düşürür niteliktedir. Azerbaycanın Türkiyeyle enerji işbirliğine ve Türki devletlerin ortak dil ve kültür köklerine dayanan güçlü bağları bulunuyor. Ermeni güçlerinin 1993te Azerbaycanda hızla ilerleyişi, bu ülkeyle diplomatik ilişki başlatma planlarını suya düşürdü ve Türkiyenin o zamana dek iki ülke arasındaki tek ulaşım bağlantısı olan demiryolu hattını kapatmasına yol açtı. Türkiye, yıllardır ikili ilişkilerin gelişmesini Ermeni askerlerinin çekilmesi koşuluna bağladı. Bakü, bu koşulun kalkması halinde Türkiyeyi, Azerbaycanın genişleyen enerji ihracatına katılımını sınırlamakla tehdit ediyor. Azerbaycanın tutumu kısıtlayıcı bir etken olmaya devam ederken Türkiyedeki önemli kesimler, yeni bir yaklaşım geliştirilmesinin zamanının geldiği konusunda hemfikirler. Ermenistan ile karşılıklı yumuşama, nihayetinde mevcut çıkmaza oranla Bakünün topraklarını daha kolay geri almasına yardımcı olabilir.
Meselede dış güçlerin önemli çıkarları ve rolleri söz konusudur. Uzun zamandır Ermenistan-Türkiye uzlaşmasını destekleyen ABD, böylelikle güney Kafkaslardaki üç eski Sovyet cumhuriyetinin bağımsızlığını pekiştirmeyi ve doğu-batı geçiş koridorları ve Hazar Denizinden gelen enerji boru hatlarını desteklemeyi hedefliyor. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sivil toplum diyaloğunu başlatan çabaların desteklenmesinde Washingtonun büyük katkısı oldu. Obama yönetimi, Irak savaşı sırasında Türkiye ile zarar gören ilişkilerini onarmak için büyük çaba sarf ediyor. Seçim kampanyaları sırasında Obama, Ermenilerin 1915te tehcir edilmeleri ve katledilmelerini soykırım olarak resmen tanıyacağı sözünü tekrarlasa da başkan olarak benimsediği ihtiyatlı, orta yollu tavrını sürdürmeye gayret etmeli. Bu konuda önünde bir taslak kararı olan ABD Kongresi de aynı tutumu benimsemeli. Türkiye ile Ermenistan arasında yakınlaşmanın yaşandığı bu hassas dönemde, soykırımı tanımaya veya inkar etmeye dönük ifadeler, ya Ermenileri öfkelendirecek ya da Türkiyede milliyetçi bir tepkiye yol açarak ABD ile Türkiye arasındaki bağlara zarar verecek ve Türkiye ile Ermenistan arasında uzlaşmayı yıllarca engelleyecektir.
ABDnin Türkiye-Ermenistan uzlaşmasına verdiği desteğin benzeri Moskovada da görülüyor. Rus şirketleri, Ermenistanın pek çok demiryolu, boru hattı ve enerji yapılarını satın aldı ve geliştirmeye başladı; Rusya-Türkiye ilişkileri iyi yönde ilerliyor ve Moskova, Ağustos 2008de Gürcistanla yaptığı savaşın yarattığı gerginlikleri azaltmanın yollarını arıyor. Bu ivme sürerse ABD ile Rusyanın çıkarlarının örtüşmesi, yıllar süren bölünme ve çatışmanın ardından Güney Kafkasyada daha fazla güvenlik ve refaha ulaşılması umudunu yeşertecektir. Sınırların açılması ve ticaretin normalleşmesi durumunda tüm taraflar, ama özellikle Ermenistan, Türkiye ve büyük olasılıkla Azerbaycan, ekonomik güç ve ulusal güvenlik açısından büyük kazançlar elde edeceklerdir.
ÖNERİLER
Türkiye hükümeti:1. Sınırların açılması, diplomatik ilişkilerin ve ikili komisyonların kurulması gibi konuları içeren bir normalleşme paketini kabul etmeli ve uygulamalı; uzlaşma için kamuoyunu hazırlamaya devam etmeli; Ermeniler arasında çözüm yanlısı tabanın oluşmasını desteklemeli ve soykırımı kabul eden uluslararası kararlar ve üçüncü ülkeler tarafından yapılan açıklamalar gibi dış faktörler nedeniyle Ermenistanı tehdit etmekten veya cezalandırmaktan kaçınmalı.
2. Dağlık Karabağ sorunun hemen çözülmesi ve Ermenistan askerlerinin işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmesi talepleri uğruna normalleşme paketini feda etmemeli; Erivanın kuşatılma korkularını hafifleterek Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştirmenin Ermenistanın çekilmesini hızlandırabileceği mesajını Baküye vermeli.
3. Ani harabelerinin korunması için ortak çaba harcanması ve Türkiye topraklarında bulunan tarihi ve dini Ermeni mirasını tanıyıp koruyacağını açıkça dile getirmesi gibi jestlerle Ermenistana iyi niyetini göstermeli.
4. Tercihen Ermeni ve üçüncü ülke araştırmacılarının da katılımını sağlayarak 1915 olaylarına ilişkin daha kapsamlı araştırma yapılması için üniversite ve enstitüleri teşvik etmeli; tarih kitaplarını yenilemeli ve tüm önyargılardan arındırmalı ve Osmanlı dönemine ait arşivlerin sınıflanması ve kullanılması için kaynakları artırmalı.
Ermenistan hükümeti:5. Sınırların açılması, diplomatik ilişkilerin ve ikili komisyonların oluşturulması gibi konuları içeren bir normalleşme paketini kabul etmeli ve uygulamalı; uzlaşma için kamuoyunu hazırlamaya devam etmeli; mevcut süreç karşısında Türkiye kamuoyunun tahrik olmasına neden olabilecek soykırımın tanınmasına ilişkin açıklamalar ve uluslararası eylemlerden kaçınmalı.
6. Dağlık Karabağ sorununun çözümünde AGİT Minsk Grubunun temel ilkelerini Azerbaycan ile birlikte kabul etmeli; işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmeye başlamalı ve Azerbaycan ile barış hedefini sürdürerek Türkiye ile olan normalleşme sürecini ancak bu şekilde pekiştirebileceğinin farkına varmalı.
7. 1921 Kars Antlaşması ile belirlenen sınırlar dahilinde Türkiyenin toprak bütünlüğünü açıkça tanıyarak komşusundan hiçbir toprak talebinde bulunmayacağını ifade etmeli.
8. Tercihen Türk ve üçüncü ülke araştırmacılarının da katılımını sağlayarak 1915 olaylarına ilişkin daha kapsamlı araştırma yapılması için üniversite ve enstitüleri teşvik etmeli; tarih kitaplarını yenilemeli ve tüm önyargılardan arındırmalı; 1915 ve civarındaki olaylara ilişkin ortaya çıkmış Ermeni arşivlerini düzenlemeli ve sınıflandırmalı.
ABD, Rusya, Avrupa Birliği ve AB Üyesi Devletler:9. İki ülkenin de kamuoyunu tahrik edebilecek ve bu nedenle Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde normalleşme ve uzlaşma sürecini bozabilecek yasa, açıklama ve eylemlerden kaçınmalı.
10. Ermenistan ve Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununun çözümü için Minsk Grubunun temel ilkelerine dayanarak nihai bir anlaşmaya varana dek ABD, Rusya ve Fransanın AGİT Minsk Grubu eş başkanlarının seviyesini ve rolünü artırmalı.
11. Bölge genelinde etkileşimi, mirasın korunmasını ve güven artırılmasını sağlayacak projelerle Türkiye-Ermenistan uzlaşmasını desteklemeli; 1915 olaylarını araştıracak iki taraflı yeni tarih komisyonlarını veya alt komisyonları, arşiv yönetiminin geliştirilmesini ve Türkiye veya Ermenistanın öncülünde gerçekleşecek akademik girişimleri gerektiğinde desteklemeli.
- İm (Kod): Tümünü seç
http://www.crisisgroup.org/home/index.cfm?id=6053&l=1