
Türkiyenin IMF yardımına ihtiyacı olup olmadığı konusu yurt dışında da tartışılıyor
Fransanın büyük gazetelerinden Le Monde, Türkiyenin "gururunu ayaklarının altına alarak", IMFye başvurması gerektiğini, 2001 krizi senaryosunu ikinci defa yaşama lüksünün bulunmadığını öne sürerken, Türkiye, felakete doğru koşuyor iddiasında da bulundu.
Le Monde Ankara, gururunu ayaklarının altına alarak IMFye çağrıda bulunmalı başlıklı haber analizinde Türkiye, felakete doğru koşuyor. Bu, 10 yıldan daha kısa bir süre içinde ikinci kez olacak ancak Türk hükümeti, krize tek başına çare bulma eğilimini gösteriyor. İktidardaki AKP, yabancı müdahalelerden usandı ve Uluslararası Para Fonundan (IMF) yardım talep etmeye isteksiz. Bu da zaten gergin olan yatırımcıları hiç rahatlamayacak görüşünü dile getirdi.
2001 krizine ilişkin bilgileri verip Türkiyenin, bu senaryoyu bir defa daha yaşama lüksü yok ifadesini de kullanan gazete, yabancı yatırımlar, borsadaki genişleme ve özel sektöre sağlanan kredilerin 26 çeyrekte devam eden büyümeyi beslediğini belirttikten sonra şirketlerin döviz borçlarının 70 milyar dolar (55 milyar euro) olarak tahmin edildiğini yazdı.
Fransız gazetesi, bu yıl da dolara karşı değeninin dörtte birini kaybetmiş olan liranın yeniden zayıflamasının bazı şirketleri iflasa sürükleyebileceği savına yer verdiği haberde, cari açık, enflasyon ve büyümedeki olumsuz gelişmelere dikkat çekti. Gazete şu yorumu yaptı:
Ancak hükümet, yeniden IMFye çağrı yapmayı reddediyor: Mart yerel seçimleri yaklaştığı bir dönemde Fon, onu sıkı bir biçimde sınırlandırır, bu da Kürt bölgelerindeki yatırım olanaklarını kısaltır. Ankara, aynı zamanda bir finansman manevra marjını korumak istiyor.
Le Monde, IMFnin kontrollünden çıkan ülke olmaktan övünmek için mücize büyümeye dikkat çektiğini savunarak AKP, gururunu ayaklarının altına almalı diye yazdı. IMF programlarının çok etkin olmadığını ancak Türk yetkililerinin de tüm taahhütlerini yerine getirmediğini öne süren gazete, IMFnin çok geniş ve uygun bir müdahalesi, para biriminin yeniden düşmesinin yeni bir krizin önlenmesi için yeterli olabileceğini savundu.
