Türkiye Nasil Kurtulur?

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

Türkiye Nasil Kurtulur?

İletigönderen bezgin » Prş Eki 22, 2009 9:56

1. Paracilarin Sevdigi Isler


Kavramlar yaratmak, bunlara cesitli ruhsal ve duygusal anlamlar yüklemek. Bu kavramlari ezberleyip, hazmettikten sonra duygusal tonlar ve dramatik ifadeler tutturmak, sesi titretmek, insanlari aglamakli, titrek konusmalarla ruhsal kivamlara getirmek.

"Para, sermaye, liberalizm, özgürlük, acilim, acik toplum, demokrasi, etnik, özerklik, kendi kaderini tayin hakki, dil, din, türban, ezan, sürec, laiklik, kapitalizm, ruscu, darbe, dolar, petrol, cikarlar, sogukkanlilik, silah, Israil, Avrupa Birligi" gibi kelimelerden olusan ve gecerliligine dini, ilahi bir metin gibi, Allah'in sözü gibi inandigi kaliplari, günde 24 saat, bir hipnoz etkisi yaratacak sekilde kullanmak, aptallasana; "Bak gördün mü ne kadar kolay" demek.

Diger paraci agalarin uydurdugu kavramlari okuyunca dünya ve Türkiye islerinin cok kolay oldugunu düsünmek, aramizdan bircogunun kaderinin; kölelik ve efendiye hizmet olduguna sartlanmak.

Bu kavramlarin arkasina yalandan degerler eklemek; paranin arkasinda altin, acilimin arkasinda derin cikarlar, ihanetin arkasinda ekmek varmis gibi davranmak. Yalanlarla ac insanlari, acliklarinin getirdigi bilinsiz ve yari bilincli durumda yillarca acliktan geberene kadar sömürmek.

Kavramalarini artik pazarlayamadiklari, isyan eden, dik duran, direncli, imanli, akilli toplumlara veya sifiri tüketmis, borcu tasiyamayacak hale gelmis toplumlara; fosforlu, atom, kimyasal, biyolojik silahlarla saldirmak, bebekleri öldürmek, kadinlara tecavüz etmek, erkekleri köle pazarlarinda satip, calistirmak veya yine kendi ürettikleri silahlarla yalanci direnisciler yaratarak birbirlerini öldürmelerini saglamak, özellikle Türkiye'de intihar komandolari egitmek.

Böylece yagdirdigi bombalarin ve kullandigi silahlarin parasini, öldürdügü, yok ettigi toplumlarin gecmisini, bugününü ve gelecegini satin alarak tahsil etmek. Bu süre boyunca teslim olmus veya karsi durmus ayrimi gözetmemek, herkesi sömürmek, öldürmek, tüketmek, bütün kültürel ve ulusal zenginlikleri calmak, yagmalamak.

Direnenlere terörist, direnmeyenlere hayvan yakistirmasi yapmak. Isini gören töreristlere madalya takmak, ödüllendirmek.

Paraya ve zenginligine kattigi her seyi bitirince, herseyi yiktiktan ve kendi cikarlarina göre tekrar insa ettikten sonra, karlar olgunlasmis, sömürgelesme tamamlanmis, sömürgeler aylik aidatlarini tikir tikir ödemeye basladiktan sonra; pisman olmus gibi görünmek, günah cikarmak, ahlak aramak, ahlak yaratmak ve yaptigi hatalari telafi etmeye, kendini affettirmeye calisiyormus gibi görünmek.

Paracilarin sevdigi islerdir.

Bu sebeplerden, kurtarilmis bir Türkiye'de paracilar ve paralari yok edilecektir. Tüsiad, borsa, merkez bankasi lagvedilecek, paradan zengin olmuslarin mal varliklarina el konulacaktir. Zenginlik ve lüks tüketim vergilendirilecek, deneme bölgelerinde parasiz pazara ve degis-tokusa gecilecek, iki yüz yil icinde para pazari tamamen kaldirilacaktir.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Türkiye Nasil Kurtulur?

İletigönderen bezgin » Cum Eki 23, 2009 9:20

2. Paracilarla Savas Alanlarinin Genislemesi


Bugün paracilarla savas, birden fazla alana sicramis durumda. Yalniz fiziki degil, tinsel, düsünsel ve felsefi alanlarda da agir saldirlar altindayiz. Bu alanlarin en önemlisi olan tinsel bölge de, en kötüsü, gittikce genisliyor.

Genislemenin gösterdigi; paracilara karsi önemli mevzileri kaybediyor, geri cekiliyor, icimize kapaniyor ve öz güvenimizi yitiriyoruz, yani cocuklasiyoruz. Ve cocuklarin söz hakki olmadigi icin, sebepsiz yere dayak yemeleri olagandir.

Paracilar 1923'te vazgecmemislerdir, yenilgiyi kabul etmemislerdir. Bunu büyük önder Atatürk, 10. Yil Nutku'nda bütün isabeti ve keskinligiyle gelecek nesillere uyarilarinda ifade etmistir. 2009 yili itibariyla 1938'in cok gerilerinde duruyorsak bunun sebebi, paracilarin arada gecen süreyi cok iyi degerlendirmeleri ve uzun dönemli hesaplar yapmalaridir.

Devlet Algisi
Yalniz Türkiye'de degil, bütün dünyada devletler, paracilarin islerini gören araci sirketlere dönüsmüstür. Verdigi hizmet ve aldigi ücretler bakimindan devlet, herhangi bir özel sirketten farksiz, bütün evrensel hukuk ve insan haklari kurallarini cigneyerek özel kisilerin cikarlarini korumakta, bir nevi, kölelerin basinda kirbaciyla bekleyen kahyaya dönüsmektedir. AB-D'nin kuklasi Birlesmis Milletler Örgütü de bu vahsi düzeni kayitsiz bir bicimde izlemektedir.

Böyle bir düzende secimleri kimin kazandiginin hicbir önemi olmayacaktir.Demokrasi denen bir düzenegin var olmadigini kabul etmek zorundayiz. Bizim gibi insanlar devleti kurtarip düzeltmeyi bir kenara birakarak, bizi devlet kurmaya iten gereksinimler ve felsefeler üzerinde tekrar düsünmeye baslamalidir:

1. Güvenlik: Herkes mahallesini, komsusunun evini, sokaklardaki vatandasini her türlü saldiriya karsi koruyacak.
2. Beslenme ve barinma: Imece usulüyle herkes birbirine yardim edecek, alis verislerini degis tokus düzenine gecirecek, kimsenin ac ve acikta kalmamasi saglanacaktir.
3. Evrim (Insani tekamül): Tüketim azaltilacak, hayvani yanlarimizi ortaya cikaran tüketimlerden kacinilacaktir (internet, lüks tüketim, elektronik vs)
4. Bilgi akisi: Insanligin yok olmasi veya bilginin kaybedilmesi olasiliklarina karsi, mücadele tarihi ve felsefesi, hayvanlasmaya karsi egitim ve bilinclendirme saglam kasalarda saklanarak, cogaltilacaktir.


Icinde bulundugumuz durumda; bizim de hesaplarimizi en az on asirlik yapmamiz, mücadeleyi uzun yollu bir kosu olarak görmemiz gerekiyor. Türkiye'nin ve dünyanin 10-20 yilda kurtulamayacagini gercekci bir sekilde görmemiz gerekiyor.

Tinsel alandaki mücadelede Islam Felsefesi'nin nefsi koruma ve kurtarma, gereksinimlerin belirlenmesi, bilgi ve zenginligin yeniden tanimlanmasi gibi ilkeleri yardimci olabilir. Bizim olan degerlere geri döndügümüzde, paracilar eskisi gibi elmali sekerlerle üzerimize rahatca gelemeyeceklerdir. Burada "erdem ve ahlak"in yeni tanimlari da bütün toplum ve doga bilimcilerince tekrar yapilacaktir.

Kim aypotsuz, bilgisayarsiz yasayabilecektir? Bu kadar kisisel ürünlere ve cevreyi kirleten özel kullanim araclarina gereksinim var midir? Toplu tasimacilik nasil cazip hale getirilebilir? Marka sömürücülügü nasil engellenebilir? Bu sorulari hepimiz bugünden itibaren sormaya baslasak bile, insanin kendisini hayvanlastiran zayifliklardan kurtulmasi binlerce yil alacaktir.

Bugün eyleme gecildiginde; daha az tüketim, daha az reklam ve propaganda maruziyeti, daha temkinli, iletisimli ve insani yakinlasmali bir hayata baslandiginda binlerce yillik bir gelisimin, evrimin veya insani tekamülün ön adimlarini atabiliriz. Ve bunun gururu da bir insan hayati icin, az degildir.
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Türkiye Nasil Kurtulur?

İletigönderen bezgin » Pzt Eki 26, 2009 15:46

3. Bilimsel Cöpcüler


Paracilarin cöpe attigi cogu bilimsel kuram ve felsefe bizim gibi artiklarla beslenen ülkelerde yeni yeni isleme sokuluyor. Geri dönüsüm, özü bakimindan güzel bir uygulama. Ama bizim gibi geri kalmis topluluklarda, evrensel acidan gecersiz savlarin, sözünü, yaraticiligini yitirmis bir takim "aydinlarca" uygulamaya sokulmak istenmesi ancak mide bulandirabilir. Cünkü bazi seylerin (nükleer atik, zehirli kimyevi maddeler gibi) geri dönüstürülmesi yarardan cok zarar getirir.

Bilimsel cöpcülük yapan bu insanlar, ülkemizde dönüstürdükleri, insanlik icin zararli atiklari kendilerine is secmisler. Böylece kendi markalarini koruyor, paracilarin standart olarak kabul ettikleri bir yasami, lüks olarak ve bedelini bize ödeterek yasiyorlar.

Simdi soruyorum hangimiz cöpcüyüz, hangimiz cöpüz?

Asagida Kadri Burc isimli arkadasimizin konuyla ilgili güzel bir yazisini okuyalim. Yazinin paragraf düzeninde ufak degisiklikler yaptim. Umarim anlayisla karsilar.




Çöp Zenginliği


ABD merkezli bir hareket var:( bir cümleye ABD’le başlayacağımı sanmazdım.) friganizm. (freeganism) tüketime karşı yaşamsal dönüşümlü bir eylem biçimi. Friganlar çöpleri karıştırıyor ve konteynırdan işe yarar şeyleri alıp kullanıyor: yiyecek, içecek, giyecek, mecmua, akla gelen her şey…

Bu insanlar gereksiz araba kullanımına da karşı duruyorlar otobüs, bisiklet, tren, otostop… İnsanların neden tek başlarına bir araba içinde seyahat ettiklerini anlayamadıklarını söylüyorlar. Duraktan üç kişiyi alsalar petrol kullanımının yarattığı hava kirliliği azaltılmış olur. Yani adamaların derdi ihtiyaç kadar harcamak… Hep diyoruz ya tüketim çılgınlığı: işte bu insanlar bizleri utandırmak için çöp deşiyorlar yüz bakım setlerini reddediyorlar. Bu insanlar bir şey almaları gerektiğinde ikinci el yahut bozuk alıyorlar tamir etmek için yırtınıyorlar. İnternet siteleri bile var takas için. Teknolojiyi de kullanmaktan geri durmuyorlar. Parayı asgari derecede kullanıyorlar. Dilenmiyorlar hayır avlanıyorlar.

Onlar şehrin o koca taş yığınının gerçek sahiplerinin doğayla kardeşçe yaşadığı gibi kentle kardeşçe yaşayıp onu zararlarından döndürmeye çalışıyorlar bir nevi. Bu büyük zarar evrenseldir. Büyük balıkçı tekneleri yerine herkes makaralı oltayla avlansaydı –ihtiyacı kadar- denizden balık fışkırırdı. Eskiden Galata da balıkçılar kurşunu suya indirememekten şikâyet ederlermiş çünkü ilk 3 metrede karagöz ondan sonraki metrelerde istavrit varmış adam istavrit istermiş fakat karagözler yemin dibe ulaşmasına izin vermezmiş. Bu bolluk şimdi nerde?

Neyse yurdumuzdan anlatalım elin adamı belki suçluluk duygusuyla kimine göre deliliğinden çöp eşiyor ama küfür gibi de tüketicilerin suratına bakıyor. Helal olsun diyorum. Aklıma bizim çöp evler geldi. Bizim yaşlımızda yalnızlıktan mı fakirlikten mi fakirliğin getirisi olan yalnızlık ve imrenmeden mi ne marketten döner gibi eve eli dolu dönmek isteyerek çöpten topladıklarını taşıdı. Fakat bizim çöpümüz Amerikalının çöpüne benzemiyor. Elin adamı otel, market, büro gibi yerlerin çöpünü karıyor neler çıkartıyor. Burada Sibel Can’ın çöpünü karıştırsan anca elma ve yumurta kabuğu bulursun. Oysa bunlar bir konsere çıkıp milyon dolarlar alıyorlar.

E neden çöpü böyle fakir dersen: Çünkü o çöp benim çorap söküğüne yama yapan teyzemden önce evin sekreteri temizlikçisi şusu busu tarafından artık rütbe sırasına göre karıştırılıp eşelendi ve alınan alındı… Teyzeme de kaldı elmanın kararmış kabukları ve kokusu bayan yumurta artıkları. Heves kırmak istemesem de bizde ne çevrecilik yapılır ne yeşil barışçılık, ne de hayvan savunuculuğu… Neden mi? Çünkü siz protesto için kapı aşındırırken işler çoktan kılıfına girmişti. Geçenlerde birileri hayvan deneyciliğine karşı protesto için meydanlara çıktı ve dediler ki; Nivea, Avon, Tommy Hilfiger gibi şirketler hayvan deneylerini tamamen durdurdu. Siz de durdurun falan… Oysa bilmedikleri bu şirketler hala deneylere devam ediyor. Başka uyduruk isimli paravan şirketleri kullanarak: kendi malını orda denettiriyor; örneğin: C1 yüz bakım şeysi. Onaylandı. Nedir bu C1 bu C1 aslında paravan şirkete kargoyla yollanmış Avon, Nivea vs. ürününden başka bir şey değildir.

Demem o ki biz haber kaynağımızla yarı yolda kalıyoruz. Biz çöpümüzün verimsizliğiyle yarı yolda kalıyoruz. Birileri çöp eşmeye kalksa kokuk şeyler toplar ve deli diye itham edilip rezil olurlar belediyeden evi boşaltmaya geldiklerinde konu komşuya. O teyzeler hala çoraplara yama yapıyorlar. Soruyorum: siz neden 20 30 liralık çoraplarınızı rengi attı diye atıyorsunuz… Verdiğiniz paranın hiç mi değeri yok. Tamam, ayıp size siz bir çorabı iki defa giymezsiniz. Bari bir koliye atın bunları. Birine verirsiniz. Bu toprakların anasını belleyen biziz ama çöpten erzak toplayan teyzeye mundar bir şeymiş gibi bakıyoruz.

Asıl mundar çirkin olan biziz. Ben neden kendimi katıyorum be! Asıl mundar siz ve sizin gibi marka ve gösteriş delileri. Çirkinsiniz biliyorsunuz parayla çirkinliğinizi örtüyorsunuz. Köyde dışkıları kürekleyen koca karıların ellerini koklarımda size gram nezaket göstermem. Allah belanızı vermiş. Ama sizin yüzünüzden avlanarak kendine yetenle parasız değiş dokuşla geçinen hayatını özgürce sürüp ölen insanların sizin yüzünüzden bu çileyi çekmelerinin bedeli nedir. İşte bunalımlar, depresyonlar, şizofreniler ve yeni türeyen borderlineler…

Hakkınız budur köpekler! O çöpçü teyzeye deli dediniz cık cık dediniz ama deliren sizsiniz. Paranızda 300 milyonluk çantanızda kar etmedi. Hak budur işte. Siz hak yediniz. Giydiğiniz ayakkabı Bangladeş'de, Malezya'da 2 kuruşa gün boyu iki kere 5 er dakika işeme şansı olan çocuklar tarafından yapılıyor. Siz, onlara o ayakkabılarla caka sattınız. O çocuk bir kuru kahkeyle mutlu olabiliyor ne depresyon biliyor ne botoks… Sen kudur, sen git burnunu, başını, götünü yaptır dur. Ben daha ne diyim bilmiyorum. Ben deliyim ama sen de orospusun, gel bunu kabul et! Bari giydiğin eskiyi; bu temizlikçi kızı benim marka eskilerimi mi giyecek deme de paylaşmayı bil. O zaman belki ben sana orospu demem ey insan dışkısı. İşte iyi niyetlerle iyi eserler verilemediği için bu defa küfrü tercih ettim. Küfür etmeye de devam edeceğim.

Kadri Burc
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Türkiye Nasil Kurtulur?

İletigönderen bezgin » Sal Eki 27, 2009 15:33

4. Kendimizle Hesaplasalim





Namus siyah-beyaz filmlerde mi kalmistir?
Tekrar hatirlayalim:

-Para siyahsa, namus beyazdir.
-Sehitler namustur.
-Vatan topragi namustur.
-Onurlu yasmak, kimseye eyvallah cekmemek namustur.
-Bayrak namustur.

Türkiye namusuna sahip cikacak mi? Borclarini ödemek icin namussuz islere mi bulasacak, yoksa borcunu ödemeyip namussuz mu olacak?

Görüldügü gibi her iki secenekte de Türkiye'nin önünde namussuzluktan baska cikar yol yoktur. Atatürk'ün ölümünden alti ay sonra Amerika Askeri'ni Ankara'ya sokarak namusunu deldirmistir. Deldirmistir diyorum cünkü halkimiz namusunu apis arasina hapsetmistir yillardir. Apis arasindaki namusu korumak icin adam öldüren, aileleri yokeden insan, iktidara getirdigi adamlarin marifetiyle namusunu hepten yitirmistir.

Oysa hersey yolunda gidiyordu; devlet dairesinde kücük isler cevirirken, mafya ve polis ceteleri ortak olurken, sinif gecirme sözüyle egitilmesi gereken ögrencilere özel ders verirken, arsa islerimizi halleden bürokratlardan ufak tefek hediyeleri esirgemezken. Ve artik satacak bir tek bedenimiz kaldi.

Emekcisinin, agir calisaninin, nasirli elleriyle pamuk irgatinin, tarim iscisinin emeginin karsiligini para üreten degil neredeyse sican yabancidan aldigi üc bes kurusla ödeyen ve sonunda karsilik olarak gösterebilecegi bir tek bedeni kalan, bu bedenle kendisi gibi mazlum devletlere kan kusturan ve yagmalatan namussuzlar ordusuyuz.

Iste cöpcü aydinlarin özlemini kurdugu ülke. Namuslu namussuz.



Paracilarin ürettigi namussuz paralari ve yeni namus degerlerini, mazlum halklara saldirmak ve iflahini kurutmak icin harcamak, sonra dolarin kölesi haline gelmek hangi dinin kurallarina uymaktadir?

Bütün dünya artik bu degersiz maddeden, paradan kacmaktadir. Paracilar dolasima ihtiyactan fazla para sokmus, bu da ister istemez para diye birsey olmadigini, ortada bir oyun oldugunu görmemize yol acmistir. Bu asiri para yüklemesiyle savaslar desteklenmis, silahlar alinmis, masum insanlar öldürülmüstür. Paracilarin ürettigi bu pislikten artik kurtulmali, en yüksek degerlere; yani namusa, topraga, vatana ve bayraga sahip cikmaliyiz.

Bu kanli para mümkün oldugunca kisa sürede harac mezat sattigimiz topraklari tekrar parca parca satin alabilmek icin elden cikarilmali, bir nevi namusumuzu yeniden parca parca satin almaliyiz.

Cünkü biz parasiz yasayabiliriz ama namussuz yasarsak insan degil, maymunlar oluruz.




Ahlak Varoşlar için, Siyaset…

Etik sonrası bir çağa doğru adım attığımız dorudur.
Nedense, ahlaktan bahsetmek, yazmak kişileri sıkarda, akşama kadar yalan dinlemek sıkmaz.
Ahlak meselesini neden kişilere indirgeyerek anlarız da, siyaseti toplumsallaştırarak kavramaya çalışırız?
Acaba siyasi olan ile ahlaki olan nerede birbirinden ayrılır? Daha doğrusu siyaset ile ahlak iç içe midir?
Siyaset yönetim kurulu odalarına, ahlaksa yatak odasına mı aittir?
Tabi çok zor bir konuya girdiğimin farkındayım.
Siyaset, salt hesabi ve faydacı olarak tanımlandığı için, artık etik olanın tam tersi olarak algılanır.
Ama etik olanı kökünden söküp atmak, insanların yüzünü kızartacağından ve siyasilerin kendilerini halkın gözünde meşrulaştırmak gibi bir zorunlulukları olduğundan, hala ahlaktan söz ederler.
Aslında kapitalist siyaset özü gereğince, ahlaka karşı olan bir iştir, bir ideolojidir. Neredeyse herkes, insanların sömürülmesinin yanlış olduğunda hemfikirdir. Ama siyaset bu ahlaki düşünceyi yorumlayarak, kabul edilebilir hale sokar. Kandırır ve meşrulaştırır.
Sanki mesele, yamyamların düşüncelerini değiştirmek değil de, anlamaya çalışmaktır.
Pragmatik türdeki ahlaki gerekçelendirmeler bu günün ahlakıdır. Ama bir düzeni ve huzuru sağlayacak hiçbir müeyyideye sahip değildir.(Değer anlamında)
Ahlaki çözülmenin temel nedeni; her türlü ilişki, anlayış, anlatış ve kavrama toplumsal kökeninden kopartılarak bireyselleştirilmiştir.
Peki siyaseti anladıkta, ahlak nedir? Ahlak ideolojinin ta kendisidir.
Toplumsala ve genel çıkarlara doğru gidildiğinde, ahlaki değerlere daha yakın durulur. Bireyselliğe gidildikçe, ahlaki değerler değersizleşir.
Bireyselleşildikçe, iyiye ve kötüye dair sorular, yanlış bir şekilde toplumsal bağlamından soyutlanır.
Şimdi, dini kuralların uygulanması durumunda, insanların daha sorumlu davranacağı tezini ileri sürenlerin sesini duyar gibi oluyorum.
Hayır. Serbest pazar anlayışında, serbest pazar siyasetinde, dinin siyasallaştırılması, yani toplumsal özünden koparılarak siyasileştirilmesi zorunluluğu vardır. En güzel örnek yaşadığımız sümüklü siyasettir.
Peki, serbest Pazar anlayışında etik yoksa ne var?
Egemen sınıflar çıkarlarını nasıl garanti altına alırlar?
Kanunlar bu iş için yapılmıştır. Serbest pazarda bireyin ahlakı yoktur. Uyması gereken kanunlar ve müeyyideler vardır. Yani ahlak psikolojik bir düzeye indirgenmiştir. Korkunun olmadığı yada kanunun ihlalinin bilinemediği yerlerde her şey mubahtır.
Çıkış; kamusal alanı genişletmek, eğitimi kamulaştırmaları yüceltecek alanlara yöneltmektir.
Ahlak hayatın bereketidir.

Bülent Esinoğlu
İşgâlciler ölmeli! :turkiye:

"Bir ülkenin nüfusunun yarıya yakın bölümünün bir bölgede, dörtte birinin bir şehirde yaşaması, başlı başına tezgahtır."
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Türkiye Nasil Kurtulur?

İletigönderen maydonos » Sal Eki 27, 2009 15:54

Nasil kurtulur?
Turklugumuzu animsarsak,
Bu Yer ve Gok oluyor. Bunu animsarsak. Ay ve yildiz oluyor.

Araplarin Islamo fasist dinlerinden ve batinin paraist saldirilarindan arindirirsak emin olun biz Turkleri kimse tutamaz. Arkadaslar Turk titremeli ve kendine gelmeli.

Tarihi iyi okuyalim, Turk olarak; Turk gibi dusunerek okuyalim. Tum milletlerden ve onlarin sosyal teorilerinden, onlarin bize kakaladigi dinlerinden, ahlaksizliklarindan,arindirin kendinizi, iste o zaman dogruyu ve dogru yolu buluruz, bulursunuz.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53


Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x