
Suriye ile sınır kapılarımızdan biri olan Cilvegözü’nde patlayan feci bomba şu ana kadar 14 cana kıydı. Hem bizim yakadan hem karşı yakadan on dört masum can. Ölenler arasında günde 7 lira kazanmak için hamallık yapan çocuklar da vardı günahsız şoförler de.
Bomba yüklü aracın patlatılması sonucu meydana geldi bu olay. Suriye her gün bu “bomba yüklü araçların” patlatılması sonucu onlarca yurttaşını kaybediyor. Ve Suriye yönetimi bu bomba yüklü araçları patlatan isyancıların “merkez üssünün” Türkiye olduğunu söyleyip duruyor. Dünya basınında bu konuda yüzlerce haber çıktı. Ama Suriye tarafında bomba patlatıp masum insanları öldüren çete mensuplarını “kahraman” diye alkışlayanlar bir gün o bombaların kendi topraklarımıza da uzanacağını göremeyecek kadar gafildiler.
Nitekim “bombalar hududumuza” dayandı.
Bunun bir adım ötesinin “kendi topraklarımız olduğunu” tahmin etmek zor olmasa gerek.
Türkiye bugüne kadar Suriye’de habire bombalı araç patlatan teröristleri destekledi ve bir gün o bombalı araçlar geldi sınırımızı kana buladı.
Demek ki bombalı araçlarla demokrasi gelmiyormuş.
Cilvegözü kapısının Suriye tarafı isyancıların kontrolünde. Yani “öbür taraf” sayemizde yolgeçen hanı oldu. Devlet ve otorite diye bir şey yok.
Türk hükümeti Suriye’de olup bitenleri ve bu pis savaşta Türkiye’nin rolü ile ilgili gerçekleri halktan gizliyor. Mehmet Faraç, tam da bu noktada şu çok önemli soruyu soruyor:
“İnfilak eden araç Türkiye’den mi yüklenmişti?”
Bu soruya peşinen “hayır” yanıtı vermek isteyen yetkililere şu çok önemli soruları da sormak gerekiyor:
23 Ocak 2013’te, saat 22.00 sıralarında Gaziantep’in Şahinbey ilçesine bağlı Kızılhisar Mahallesi ile Karakuyu Köyü arasında, Suriyelilerin kaldığı iki katlı bağ evinde meydana gelen patlama neyin nesiydi? Patlamada kimler yaralandı, izini kaybettiren Suriyeliler kimlerdi?
Daha önemli sorular da var. Evdeki patlamaya yol açan ne tür bir bombaydı? Olayın takibi yapıldı mı, sorumluları yakalandı mı? Bu patlamanın medyaya yansımaması için devlet yetkilileri niçin özel çaba harcadı?
Peki, Gaziantep’teki patlamadan bir kaç gün önce Hatay’ın Yayladağı ilçesine bağlı Gürışık Köyü’nde, yine Suriyelilerin kaldığı bir evde yaşanan patlamanın sonuçları kamuoyundan niçin gizlendi? Burada ölen ya da yaralanan oldu mu?
Ve sorulması gereken asıl sorulara gelince; Bu evlerde Suriyeli teröristler için bomba mı üretiliyordu? Dün sınırda infilak eden araçtaki bombalar da Şahinbey ya da Yayladağı’ndan mı yüklenmişti? Patlayan araç Türkiye’den mi çalınmıştı ve plakası değiştirilmiş miydi?
Daha da vahimi, Suriye’deki iç savaş için Türkiye sınırları içinde bomba imalathaneleri mi faaliyet gösteriyor?
Türkiye, kendi topraklarının bomba üretim merkezi olarak kullanılıp kullanılmadığını net bir şekilde cevaplayamıyor.
Yukarıdaki vahim iddialara sessiz kalınıyor.
Başbakan Erdoğan, bomba yüklü aracın Türkiye’den geçtiği iddiaları milletin zihnini karıştırmasın diye hemen mikrofon başına geçti ve taze İçişleri Bakanı Muammer Güler ile birlikte koro halinde “aracın Suriye’den giriş yaptığı kesin” diye açıklama yaptı.
Telaş halinde “kesin” diyorlarsa var bu işte bir iş demek ki!
Ben daha ötesini söylemek istiyorum:
Son aylarda Türkiye’nin Amerika’dan gelen “Suriye politikalarındaki barışçıl eksen” söylemleri üzerine isyancılara verdiği destekte azalma olduğuna dair haberler yayınlandı. İsyancılar silah ve mühimmat bulmakta zorlandıklarını açıklar oldular.
Acaba diyorum, “isyancılar” Türkiye’ye “bizi bu pis savaşa siz soktunuz, şimdi nerelere kaçıyorsunuz?” mesajı mı vermek istediler!
Ama kazara patladı ama bilerek patlatıldı; neticede bu bomba Türk dış politikasına yön verenlerin başına patladı.
Muharrem BAYRAKTAR, 14 Şubat 2013