24 Haziran seçimlerinin ardından ülkeyi yöneteceklerin en büyük hatta en önemli sorunu Türkiye'nin borç yükü olacak. AKP'nin 2002'de 130 milyar dolar borçla aldığı Türkiye'nin dış borcu 454 milyar dolar. Türkiye bu yıl toplamda 230 milyar dolar borç ödeyecek. Bu borçların 117 milyar doları, bir yıl ve daha kısa vadeli olanlar. Kalan 60 milyar dolar da uzun vadeli olup, vadesi 2018 yılında bitenler. Ayrıca bu yıl 53 milyar dolar da cari açık olacağı bekleniyor.
Bu şartlara göre; Türkiye'nin bu borçları döndürebilmesi için 230 milyar dolarlık döviz bulması gerekiyor.Türkiye bu dövizi nasıl buluyordu önce?
Yine borçlanarak.
Yani borcu borçla çeviriyorduk.
***
Hani İMF'ye borcu ödedik deyip duruyorlar ya. Ha, işte onu öderken yine borçlanıyorduk.
Şöyle izah edeyim. Ay sonu geldiğinde, bir kartından çekip diğer kartına, ondan çekip diğer kartına yatırıp, en son yatırdığın kartla da faturalarını ödersin ya. Türkiye'nin yaptığı da buydu.
***
Peki ne oldu?
Şimdi sorun şu: Türkiye'nin bu borcu çevirecek parayı bulmak için zorlanması.
Yabancı yatırımcı gelmiyor, var olanlar yatırım yapmıyor. Özelleştirmelerden ve toplanan vergilerden gelen paralar betona gömülmüş.
Üretim yapmıyorsun. Tarımda kendi kendine yeten ülkeler arasında iken, samanı, mercimeği, börülceyi ithal ediyorsun.
Böyle olunca kredi kuruluşları not yüksetmiyor. Borç bulmak zorlaşıyor. Üstüne birde meydanlarda atar gider yapılınca yalnızlaşıyorsun.
***
Bu borç yükü devletin elinde kalan neyi varsa satıp, iğneden ipliğe her şeye zam yaparak idare etmeye çalışalacak. Bu şartlarda 2019 beklense en fanatik AKP'li bile homurdanmaya başlamaz mıydı? 2019'a kadar bu şartlarda gidilemezdi ve gidilmedi de. Uzatmayayım 24 Haziran seçimlerinin ardından ülkeyi yönetecekleri, işte bu büyük borç yükü bekliyor. Milleti de zam yağmuru.
***
Kafaya bakın!
Güzide basınımız görmezden geldi ama İYİ Parti Şişli İlçe Başkanı Ahmet Ünal çok önemli bir iddia attı ortaya. Ünal, Ramazan ayı içerisinde vermek istedikleri iftarın AK Parti'nin baskısıyla engellendiğini öne sürdü.
***
İftar taleplerinin kabul edilmemesini siyasi baskısı olarak ifade eden Ünal, "Bugüne kadar hiçbir siyasi amaç gütmeksizin senelerdir Halide Edip Adıvar Mahallesi Çiftecevizler Camii'nde sevgi, saygı ve birlik iftarları verdik. Hiçbir engellemeyle karşılaşmadık. Aksine cami derneği tarafından hep teşekkürle karşılandık.Üzülerek belirtmeliyiz ki İYİ Parti Şişli İlçe Başkanı olduğum için Halide Edip Adıvar Mahallesi Çiftecevizler Camii Derneği bu seneki iftar programımıza izin vermemiştir. Mahallemizin geleneklerine, göreneklerine, sevgi, saygı ve hoşgörüsüne yakışmayan bu siyasi tavrı kınıyor, milletimizin ortak değeri ve mekanı olan camilere siyasetin gölgesinin düşmesini, AK Parti'nin tahammülsüzlüğünün ve baskısının bir yansıması olarak ortaya çıktığını belirtmek istiyoruz." dedi.
***
Ünal açıklamasında, "İstanbul'un Şişli ilçesindeki Halide Edip Adıvar Mahallesi şehrimizin güzide semtlerinden biridir. Ortak kültürü sevgi ve hoşgörü olan bu ilçemizde Ramazan aylarında çeşitli kurum, kuruluş ve şahsiyetlerin verdiği iftar davetleri de bu sevgi ve hoşgörü kültürünün birer yansımasıdır. Ramazan ayının rengi hoşgörü, sevgi, saygı ve merhametdir." diyor. Sizce haksız mı?
Ramazan ayında çeşitli kurum, kuruluş ve şahsiyetler iftar vermiyor mu?
Veriyor. Peki İYİ Partili olunca ne değişiyor?
***
Ünal'ın bu iddiaları karşısında şaşırdık mı? Pek tabi ki hayır.
Zira bu kadar da olmaz denilen her şey olmadı mı bu ülkede?
Birbirini seven, yardım sever bir millet iken geldiğimiz durumu görebiliyor musunuz?
Demek ki ileri dedikleri Türkiye'de; hayır işlemek, iftar, sahur, mevlüt programı düzenlemek partilere göre şekillenecek.
AKP'li ya da ortağı olduğu partili değilsen hayır işleri yapamazsın.
Bu olaydan çıkan sonuç bu değil mi?
Kafaya bakar mısınız...
Ne söylesek boş.