Türkiye’nin Suriye Politikası Ya Da BOP’un Son Oyunu! / Kürşat TECEL

Türkiye’nin Suriye Politikası Ya Da BOP’un Son Oyunu! / Kürşat TECEL

İletigönderen Başkomutan » Cum Nis 13, 2012 3:36

Türkiye’nin Suriye Politikası Ya Da Bop’un Son Oyunu!

BOP’un Başarı Karnesi

Sovyet Rusya’nın miadını doldurup, ağırlık merkezinin sağa sola kayması neticesinde yıkılması ve bünyesinde tuttuğu birçok milletten oluşan çeşitli devletlerin bağımsızlığına kavuşması Soğuk Savaşın bittiğini müjdeliyordu… Soğuk savaş bitecek, halkların kardeşliği pekişecek, bu sayede Türkiye daha güvenli ve istikrarlı olacaktı… Olmadı!

Soğuk savaş sonrası, Evanjelik Anglosakson’ların ABD parlamentosunda elde ettikleri lobi üstünlüğünün sonucu olan Büyük Ortadoğu Projesi, muhafaza edildiği soğuk hava deposundan çıkartılarak kullanıma sunuldu.

1970’li yıllarda ambalajlanmış olan ve ambalajından yeni açılan, buram buram Evanjelizm kokan bu projenin ince işçiliğini, bu konuda son derece mahir olan İsrail yapmıştır. Ne var ki projenin daha sonra değineceğimiz “Taahhüt” ayağı şimdiye kadar eşine rastlanılmamış tarzda taktikler ile işi yüklenmiştir. Projenin çeşitli etkili destekçileri, finansörleri vardı, bunların en bilineni para spekülatörü Soros’tur.


Velhasıl kan ve gözyaşı üzerine imar edilen bu projenin ikinci icraatı Saros’un katkılarıyla Gürcistan’da gerçekleşmiş, 1992 yılından beri ülkeyi yöneten Eduard Şevardnadze 2003 yılında parlamentoda konuşma yaptığı bir anda, aylarca süren gösterilerin tezahürü olarak kalabalık bir grup tarafından yönetimden el çektirilmiştir. Projenin eş zamanlı olarak diğer bir eylemi ABD’nin Irak’a girmesidir ki, ABD 20 Mart 2003 tarihinde Irak’a girerek Ortadoğu’daki politik varlığının yanında fiziki olarak da var olmuştur.

Gürcistan’da gerçekleşen devrim “Gül Devrimi” idi… Aylarca süren gösterilerde, halkın elinde kırmızı güller vardı ve kırmızı gül ile sembolize edilen bu isyan başarılı olmuş, Gürcistan’ın başına ABD’nin istediği adam olan Miheil Saakaşvili geçmişti. Son derece yumuşak gerçekleşen bu devrim ile Büyük Orta Doğu Projesi’nin sahipleri elde var iki diyordu.

Proje’nin üçüncü ayağı “Turuncu Devrim”di. Ukrayna’da 2004 yılının Kasımında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı genel seçimine hile karıştırıldığı gerekçesiyle muhalefet lideri Viktor Yuşçenko taraftarlarını gösteri yapmaya davet etmiş, uzun bir süre devam eden gösteriler amacına ulaşarak seçimleri yeniletmiş, 2005 yılının Ocak ayında yenilenen seçimlerde Turuncu Devrim amacına ulaşmıştı. Gül ve Turuncu devrimler Moskova’nın kalbinde yapılmıştı, bunun özel bir anlamının olup olmadığı henüz anlaşılamadı ama elde var üç’tü…

Dörtte dört; 2006 Yılında Karadağ bağımsızlığını ilan etti. Rusya’nın istemediği bu olay BOP’un Avrupa’nın göbeğinde gerçekleştirdiği başka bir operasyondu.

Beşincisi domino etkisi yapan “Arap Baharı” olmuştur…

Arap Baharı 18 Aralık 2010 tarihinde ilk Tunus’a geldi! Hatırlarsanız yukarıda“Projenin Taahhüt ayağı şimdiye kadar eşine rastlanılmamış tarzda taktikler ile işi yüklenmiştir.” Demiştim ki; bunların en önemlisi Türkiye Kamuoyu açısından da Arap Kamuoyu açısından da son derece etkili olmuş olan, 31 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen Mavi Marmara olayıdır. Bu tarihte Türkiye’den yola çıkan ve İsrail’in Gazze’ye yardım götürmekte olan Mavi Marmara Gemisi’ne baskın yapıp dokuz kişiyi öldürmüş olması karşısında Türkiye’nin tutumu, Büyük Ortadoğu Projesinde oynadığı rolü meşrulaştıran adımların başında gelir. Diğer bir ince taktik ise herkesin malumu olduğu üzere sergilenen “One Minute” vakasıdır.

Baharın gelmesi ile neredeyse nezle olmayan Arap ülkesi kalmadı. Ağır gribal enfeksiyona neden olan Arap Baharı ile birçok Kuzey Afrika ülkesinin diktatörü hayata veda etti… Birçok Arap ülkesinde irili, ufaklı gösteriler düzenlendi. Gösterilerde Tunus, Cezayir, Libya, Ürdün, Mısır gibi ülkelerde rejim değişikliklerine bağlı olarak yönetimler el değiştirdi.

26 Ocak 2011 tarihinde bir kişinin kendisini yakması ile başlayan gösteriler ve şiddetini artıran çatışmalar ile gribal enfeksiyon Suriye’ye sıçradı! Enfeksiyona bağlı olarak şu günlerde Suriye’de oluk oluk kan akıyor. Esat diktası ile diğer Arap ülkelerinin aksine oldukça sağlam bir rejime sahip olan Suriye’de işler BOP’un sahiplerinin ve taşeronlarının istediği gibi gitmedi. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın harcanmasına Birleşmiş Milletler Daimi Üyeleri olan Rusya ve Çin karşı çıkmış, Hindistan ve İran gibi köklü ülkeler de açıkça desteklerini bildirmişlerdir. Suriye işi beklenildiğinin aksine sarpa sardığı için Türkiye; Suriye’deki muhaliflere olan desteğini alenileştirmiş ve içinde savaşın en güçlü seçenek olduğu bir kaos ortamına sürüklenmiştir. Bu yüzdendir Projenin Suriye ayağı BOP karnesinin belki de tek kırık notudur…

Projenin İlk Hamlesi Türkiye’de Başarılı Olmuştur

Yukarıda kronolojik olarak sıraladığımız olaylar ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesinin aşamalarıdır. Bu projenin birinci aşaması ilk olarak 28 Şubat 1997’de ardından da 2001 yılında Türkiye’de uygulamaya konulmuştur. 28 Şubat’ta MGK’da dikte edilen kararlar neticesinde ve türlü oyunlar ile Erbakan diskalifiye edilmiş, 2001 yılında da dönemin Başbakanı Ecevit borsa spekülatörlerinin tereyağından kıl çeker gibi gerçekleştirdiği operasyonlar ve koalisyon ortağı olan Mesut Yılmaz ve en yakınındaki isim olan Hüsamettin Özkan’ın eşsiz gayretleri neticesinde siyasete veda etmiştir.

Türkiye; Projenin odağında olduğu için (projenin İran’dan önceki ayağında) Suriye meselesinde bu derece inisiyatif almış, istekli olmuştur. İblisin kan ile yazdığı bu proje tam olarak başarıya ulaşamazsa, Arap baharında kahraman ilan edilenler, İran-Suriye kışı geldiğinde hain ilan edilecektir. Aslında birçok sancının ana nedeni budur…

Peki, Suriye’de yaşanılacak bir rejim değişikliği ve buna bağlı olarak ortaya çıkacak olan istikrarsızlık Türkiye’nin lehine midir? Bu konuda en taze açıklama tarihçi ve yazar Webster Griffin Tarpley tarafından yapıldı. “Press TV, ABD’nin dış politikasına eleştirel tutumuyla dikkat çeken ABD’li yazar ve tarihçi Webster Griffin Tarpley ile yaptığı mülakatta, Türkiye’nin savaş tehditlerine dikkat çekerken Tarpley, Türkiye’nin Suriye’de “tampon bölge” kurması halinde bunun modern Türkiye’nin parçalanmasına yol açacak, büyük çapta bölgesel savaşa doğru dev bir adım olacağını iddia etti.” [1] Tarpley’e göre bu adım; açıkça ifade ettiği gibi Türkiye’nin bölünmesine kadar gidecek bir sürecin başlangıcıdır. Bu nedenle Amerikalı komplo teorisyen Webster Griffin Tarpley’in bu açıklamalarını önemsemek doğru olanıdır. Trapley’in de vurguladığı gibi maalesef Türkiye bilinçli bir şekilde kendi ayağına sıkmakta ve Türk Milleti olandan bihaber kendi müşkülüne kafa yormaya devam etmektedir.

Ve İran oyunu gördü

Suriye’deki bu gelişmelerin ışığında son günlerde Türkiye’den İran’a ve Çin’e yapılan ziyaretlerin de perde arkası iyice netleşmeye başladı. Bu ziyaretlerin amacının Suriye yanlısı politikaları ile tanınan iki ülkeyi ikna girişimleri olduğu son derece açıktır.

Başbakan’ın İran ziyareti sonrası yaptığı “İran dürüst değil” açıklamasına karşılık olarak İran Meclisi ve Dış Politika Komisyonu Başkan Vekili İsmail Kevseri; “Maalesef Türk yetkilileri yeterince dürüst değiller çünkü kendi sözlerini söylemiyor Ankara bir nevi dünya emperyalizminin taşeronu ve aracı hailine gelmişti. Erdoğan ve Türkiye’de ki karar vericiler kendileri karar vermiyorlar ve kendilerine dikta edileni yapmaktadırlar”[2] karşılığını vermiştir. Bu açıklama ile İran’ın amacının Türkiye’nin İran ziyaretinin maksadını deşifre etmek olduğunu söyleyebiliriz.

Suriye Politikasının çıktığı yol

Bir türlü cevaplandırılamayan soruların başında şüphesiz “Türkiye’ye ne oluyor?” sorusu gelmektedir. Türkiye düne kadar “kanka” olduğu Suriye ile yani Beşar Esat ile bu derece neden “papaz” olmuştur? Gözle görülür, elle tutulur gerekçesi nedir? Mesele Suriye’de şiddetini artıran çatışmalar ise Beşar Esat durduk yere halkı meydanlara toplayıp çatışma ortamına mı sürüklemiştir? Burada niyetler meşru olsa dahi, metot olarak provoke edilmiş halkın kanının dökülmesi benimsenmemeliydi. Bu vesile ile bunun son derece büyük vebalinin olduğunu da hatırlatmak fayda var. Konu ile ilgili başka bir hatırlatma da İslami kimliği ile öne çıkan Sezai Karakoç’tan geldi.“Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada açık ve net bir şekilde “İran-Türkiye-Suriye çatışması tuzaktır” [3] dedi. Sezai Karakoç’un sözlerine ilave olarak Libya’dan Suriye’ye olaylarda provokatörlük yapması için götürülen binlerce silahlı paralı asker olduğu iddiasını da vurgulamak gerekir.

Türkiye’nin muhafazakâr nüfusu kasıtlı sürdürülen yayınlar ile Suriye olayına zorla müdahil edilmeye çalışılmaktadır. Özellikle yanlı medya, realitenin uzağında yürüttüğü propagandist yaklaşımlarla, Türkiye’nin Suriye bataklığına çekilmesi için gayret göstermektedir. Sezai Karakoç’un da belirttiği gibi bu tamamen tuzaktır ve Türkiye’nin bu tuzağa düşmesine fırsat verilmemelidir. Bu nedenle vicdan sahibi, hiçbir projenin ürünü olmayan organik muhafazakâr kesim Türkiye’nin sürüklendiği uçurumun farkında olmalı ülkenin menfaatleri ve üniter yapının sağlığı açısından sesini yükseltmelidir. Nihayetinde Türkiye’nin ilerlediği bu yol BOP’un arzusu doğrultusunda federatif yapıyı tartışmanın meşru zeminine çıkmaktadır. O zemini de en son BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş alenen ifade etmiştir. BDP’ye göre artık Kürt sorunu yerel olmaktan çıkmış Birleşmiş Milletleri ilgilendirecek boyuta gelmiştir.


[1] http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/hab ... lanir.html
[2] http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx? ... egoryID=81
[3] http://haber.gazetevatan.com/Haber/442981/1/Gundem

KÜRŞAT TECEL, 13 Nisan 2012
haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x