Türkiye Norveç Modelini Uygulasın mı? / Erol MANİSALI

Türkiye Norveç Modelini Uygulasın mı? / Erol MANİSALI

İletigönderen TÜRKK » Pzt Eki 11, 2010 23:13

TÜRKİYE NORVEÇ MODELİNİ UYGULASIN MI?

“… Norveç’in yaptığı rasyonel, şimdi Norveç’in EFTA çerçevesinde (AB ile) yaptığı serbest ticaret bölgesi var. Türkiye de bunu imzaladı. Yani EFTA aracılığı ile serbest ticaret bölgesinde olabilir. Seçenek olmayan bir hadise (tek yanlı Gümrük Birliği) tek seçenekmiş gibi gösteriliyor…” (*)

Bu açıklamayı, 9 Nisan 1995 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde, tek yanlı Gümrük Birliği anlaşmasına karşı, Norveç modelini savunurken yapmıştım. Türkiye için Norveç modelini 1993-1995 döneminde değişik gazete ve dergilerde, televizyonlarda defalarca savundum.

Bugünlerde Türkiye’de, AB ile ilişkilerde Norveç modeline dönmemiz gerektiği, başta iş dünyamız olmak üzere, değişik çevreler tarafından dile getiriliyor.


Norveç modeli nedir?

1) Avrupa Birliği 1992’de Maastrich ile yeni bir döneme girdi ve tek paradan ortak parlamentoya kadar bütünleşme süreci başlattı. Ama o tarihte Norveç gibi bazı İskandinav ülkeleri ile Avusturya ve İsviçre, EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Birliği) anlaşması kapsamında bir yapı içindeydiler. EFTA 1960’ta AB’nin (AET), hemen ardından kurulmuştu.

2) Maastrich’in ertesinde EFTA içindeki Avrupa ülkeleri ile Avrupa Birliği aralarında bir anlaşma yaparak Avrupa Ekonomik Bölgesi’ni (European Economic Area) kurdular. Anlaşma, 1 Ocak 1994’te uygulamaya girdi.

3) İşin ilginç yanı, bugün pek hatırlayan kalmamıştır; Türkiye de, “EFTA’nın ve AB’nin içinde olmamasına rağmen AB ile özel bir statüsünün bulunmasından dolayı”, Avrupa Ekonomik Bölgesi anlaşmasına imza atarak kâğıt üzerinde ona dahil oldu. Ama onaylanması ve uygulanması için hiçbir şey yapılmadı.

4) Buna karşılık, 1992’de “Türkiye’yi Gümrük Birliği’ne özel statüde sokmak amacı ile başlatılan görüşmeler Ankara tarafından öne çıkarıldı”.

5) Bazı Türk ve Avrupa gazetelerinde başlıklar çıktığını iyi hatırlıyorum; “AB’ye alınmayan Türkiye, Avrupa Ekonomik Bölgesi’ne imza atarak arka kapıdan AB’ye giriyor…”.

6) 1994’ten itibaren yazdığım yazılarda Türkiye’nin “tek yanlı bağlayan ve bizi özel statüye hapseden Gümrük Birliği yerine”, Norveç modelini uygulaması gerektiğini defalarca savundum. Diğer EFTA üyeleri AB’ye dahil oldukları için Avrupa Ekonomik Bölgesi anlaşması kapsamında Norveç ve İsviçre kalmıştı.


Neden Norveç modeli?

6 Mart 1995’te imzalanan Gümrük Birliği, AB’ye alınmayacak olan Türkiye’nin tek yanlı bağlanabilmesi için yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 8 Mart 1995’te TBMM’de, milletvekili olarak yaptığı konuşmada, Gümrük Birliği’nin niteliğini ve getireceği iktisadi ve siyasi bedeli en iyi şekilde ortaya koymuştur.

Gümrük Birliği’nin uygulamaya girmesinden (1.1.1996) bugüne kadar Türkiye açısından çıkan iktisadi bazı sonuçlar şunlar oldu:

1) Tekstil, deri, mobilya, gıda gibi temel sektörlerimiz, haksız rekabetle karşı karşıya kaldı ve yüzlerce büyük, binlerce küçük üretim tesisi kapandı.

2) Tarım sektörümüz haksız rekabet yüzünden küçüldü ve tamamen dışa bağımlı hale geldi. Tarım ürünlerini, et ve sütü ithal ediyoruz.

3) Bankalarımız, sigorta sektörümüz “Avrupa’da rastlanmayan biçimde” yabancı şirketlerin denetimine girdi.

4) Türkiye’nin AB dışı ülkelerle ticari ilişkileri, “AB ipoteği altına sokuldu”.

Bugün Ankara hükümeti Suriye, Ürdün, Lübnan ve Kuveyt ile yakın iktisadi işbirliği içine girmek istiyor, çaba harcıyor. Ama bu ülkelerde “ticaret anlaşması yapamıyor”, yasak, Gümrük Birliği’ne aykırı.

AB Suriye ile yapmış ise bu söz konusu olabilir. Ancak AB’nin ikili ticaret anlaşması yaptığı ülkelerin pek çoğu Ankara, “biz de seninle aynı anlaşmayı yapalım” dediğinde hayır diyor haklı olarak. “Ben anlaşmayı AB ile yaptım, Türkiye AB üyesi değil” diye geri çeviriyor. Çünkü bu sayede “Türkiye pazarında sağladığı haksız rekabetle pazar payını arttırabiliyor”.

Türkiye piyasasını bugün Çin ve Hint mallarının doldurması, Gümrük Birliği yüzünden. AB bu ülkelerle ikili ticaret anlaşması yapmış, gümrüklerini indirmiş. Türkiye AB üyesi olmadığı halde buna uymak zorunda.

8 Ekim 2010’da Çin ile çok önemli anlaşmalar yaptık. Ama ikili ticaret anlaşması imzalayamadık, tek yanlı Gümrük Birliği buna engel.


Ne getirecek?

Gümrük Birliği yerine Norveç modeli uygulanırsa ne sağlanacak?

1) AB ile Türkiye arasında imalat sanayisi ürünleri bugünkü gibi düşük gümrükle dolaşacak; iki pazar bütünleşmesini, bu anlamda sürdürecek.

2) Ancak Türkiye’nin AB dışı ülkelerle olan ticari ilişkileri, AB ipoteğinden çıkacak. Türkiye kendi başına Suriye, ABD ya da Çin’le ikili ticaret anlaşması yapabilecek. Ayrıca Türkiye farklı vergi uygulaması yüzünden uğradığı zarardan kurtulacak. Norveç modeli ile ilgili olarak 1993-1996 arasında yazdıklarımı, söylediklerimi anımsıyorum. Siyasilerimiz anlamak ve görmek istemediler; 1997’de davet edildiğim TBMM’nin kurdurduğu AB Araştırma Komisyonu’nda işin vahametini milletvekillerine anlatmaya çalıştım.

Geldik 2010’a; gazetelerde, televizyonlarda Norveç modeline dönelim haberleri çıkıyor. Yanlışlar göz göre göre oluyor, kimse görmek istemiyor.



(*) Cumhuriyet’te 9 Nisan 1995’te çıkan yazım aynen, Hayatım Avrupa’nın üçüncü kitabı olan “Gümrük Birliği, Türkiye’nin Askersiz İşgali”, Cumhuriyet Yayınları, 2009, sayfa 79’da yer almıştır.


EROL MANİSALI, Cumhuriyet, 11 EKİM 2010
http://www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x