
Sendikalarımızın tüzüklerinin başında, demokratik Türkiye özleminin olduğunu görürüz. Emekçilerin haklarının,ancak halktan yana bir demokrasi içinde arzu edilen duruma gelebileceğini belirtmişlerdir.
Önceki hükümetlerin baskılarına karşı, sadece emekçileri ilgilendiren sorun olup olmamasına bakmadan karşı çıkmış, mücadele etmişlerdi.
Son yıllarda ise Türkiye, cumhuriyetin hiçbir döneminde yaşanmayan baskılara sahne olurken, sendikalarımızda derin bir sessizlik olduğunu görüyoruz.
Hükümet, parti, dernek, sendika ve kurum farkı gözetmeksizin, milletimizin nefes alışını dinleyen, rapor tutan ve dinlemeleri, hile ve tertiplerle birleştirerek, toplumsal karşı kuvveti ezmek için kullanan uygulamalara, sendikalarımızdan tepki gelmiyor. Bırakalım başkasını, kendi telefonlarının dinlenmesine de tepki göstermiyorlar.
Türlü hile ve tertiplerle, Parti başkanlarının, gazetecilerin, aydınların zindanlara atılmasına karşı sendikalarımızdan ses yok.
DİSK Genel Sekreterinden bir açıklama okudum gazetelerde 3 gün önce. On bir gazetecinin evinin basılıp gözaltına alınması sırasında, sadece Sosyal-İş üyesi bir gazeteciye şaşırmış, ‘komplo kuruldu’ diyor. Ya diğerleri? Ses yok.
Üyesi olmayanların uğradığı baskılar, haksızlıklar onları ilgilendirmiyor.
Gazeteci örgütlerimiz Ankara ve İstanbul’da eylem yaparak son tutuklamaları protesto ettiler. Meslek örgütünün dışındaki diğer sendikacılar, orada da yoklardı.
Türk ordusunun komutanlarına akla hayale gelmeyen tertipler düzenleniyor, sendikacılarımız seyrediyorlar.
Türk-Metal Sendikası, hükümetin polislerince basıldı, Genel Başkanı Mustafa Özbek, terör örgütü suçlamasıyla aylarca cezaevinde tutuldu. Sendika, kendi Genel Başkanına bile sahip çıkmadı. İlk günlerde işçilerin gösterdikleri tepkiler derhal susturuldu.
Bununla da kalmıyor. Sendikanın yeni yöneticileri yıllık bastırmışlar. İlk sayfası Tayyip Erdoğan’ın tüm sayfayı kaplayan resmine, devam eden 3 sayfa ise onun propagandasına ayrılmış. Sendikanın her yıl düzenlediği 8 Mart toplantısının onur konuğu ise, sıkı durun, Tayyip Erdoğan.
KESK gibi sendikalarımız ise, ‘anadilde eğitim’ gibi, Hükümetin ve PKK’nın da amaçlarıyla paralellik arz edendavranışlar göstermekte sakınca görmüyorlar. Bu amaçlagenel kurullar düzenleyip salonu anadil eğitimleri, devletin tasfiyesi, sağlığın yerelleşmesi amaçlı pankartlarla donatıp, buyönde kararlar alıyorlar ama, milletimizin ve ülkemizin üzerine çöreklenen kabusa seslerini çıkarmıyorlar.
Türkiye Amerika tarafından savaşa sokulmak ve işgal edilmek isterken de tepki göstermediler. Füze kalkanı gibi vahim bir olayda, sus pus oldular.
Sebebini sordum kendime bütün bunların. Tek sebep olmasa gerek.
Sanırım birisi, sendikacılarımızın içine düştüğü yolsuzluklardır.
Memleket ateşte kavrulsa bile, hükümetlere seslerini çıkaramayacak kadar onların avuçlarının içine düşmüş olmalarıdır.
Sendikacılarımız, sadece kendisine demokrat olmaktan nasıl kurtulurlar, bunu tartışmaya devam edeceğiz.
Mehmet AKKAYA, Aydınlık, 7 Mart 2011