İsrail'in yeni Türkiye Büyükelçisi Gabi Levi, Bergama'da doğmakla, ailesiyle birlikte Tel Aviv'e göç etmeden önce 14 yıl bu bölgede yaşamış olmakla, ailesinin bu ülkeyle olan bağlarını koparmamasıyla ve sonunda doğduğu ülkeye dönerek büyükelçilik hizmeti veriyor olmasıyla övünüyor.
Levi'nin İsrailliler tarafından bu göreve seçilmesi, üzerinde dikkatle çalışılmış bir konu. Amaç, Türkiye'deki çevrelerde, özellikle de sonyıllardaki bölge politikaları nedeniyle sarsılmış olan İsrail portresini iyileştirmek. İsrailli diplomat, göreve gelişinin üzerinden sadece birkaç ay geçmiş olmasına rağmen bu konudaki görevini gerçekten başarıyla tamamladı. Doğduğu yeri kameralar eşliğinde gezdi, farklı alanlardaki üst düzey yetkililerle görüşmeler yaptı, pek çok siyasi, akademik ve ekonomik alanda anlaşmalara ve karşılıklı işbirliği tekliflerine imza attı. Ancak İstanbul Üniversitesinde yaşanan son olay, faaliyetlerini bir süreliğine askıya almasına yol açacakmış gibi görünüyor.
Şu ana kadar elde edilen bilgiler, İstanbul Üniversitesi ziyareti sırasında İsrailli Büyükelçiye, Başkonsolos Mordehay Amihay'ın da eşlik ettiğini gösteriyor. Ancak ziyaret sırasında hesapta olmayan bir durum yaşandı. Burada sözü, olanları anlatması için Rektör Mesut Parlak'a bırakıyoruz. Parlak olayı şöyle anlatıyor: "Benden ziyaret için tarih istediler, ben de kabul ettim. Belirlenen tarihte geldiler, ben de onları ofisimin kapısında karşıladım ve içeri davet ettim. Ofiste iki adam daha dikkatimi çekti, bunlar denetlemek için izin almadan yan taraftaki dinlenme odasına yöneldiler. Kimliklerini sorunca, Başkonsolos, koruma ekibi olduklarını söyledi. Misafirlere, üniversite kampüsünde olduklarını hatırlattıktan sonra derhal odadan çıkmalarını söyledim ve geleneklerimize göre bu çatı altında oldukları sürece bizim himayemiz altında olduklarını hatırlattım, ancak yine de görüşme esnasında korumaların ofiste kalmaları konusunda ısrar edince derhal ayağa kalktım ve ziyaretin sona erdiğini belirttim. Bu yönde davranmakta ısrar ediyorlarsa, yerlerinde kalmaları daha iyidir. Türkiye bir sömürge ülkesi değil ki bu şekilde davransınlar."
İsrailli kaynaklar, bunun tamamen güvenlikle ilgili nedenlerden kaynaklandığını söylediler. İsrail Başkonsolosu geçen mart ayında, aynı üniversitede başarısızlıkla sonuçlanan benzer bir toplantı sırasında öğrencilerin protestolarına maruz kalmıştı. Büyükelçi ve yardımcısı da Bahçeşehir Üniversitesinde benzer bir durumla karşı karşıya kalmıştı.
Daha sonra öğrendik ki, İsrail Büyükelçisi Türklere ilk kez böyle davranmıyor. Büyükelçi, işçi sendikalarından birinin başkanıyla yaptığı görüşmede, uzatılan ikramı reddetmiş ve kendi cebinden çıkardığı çikolatayı yemişti. Konuk sendika başkanına ise zehirli olmadıklarını kanıtlamak için aynı kutudan çikolata yemek düşmüştü.
Birkaç hafta içinde görevi sona erecek olan Mesut Parlak, üniversitede türban takılmasına yönelik olumsuz tutumu nedeniyle liberal ve İslamcı saflarda pek kabul görmeyen bir isim. Parlak, Orhan Pamuk ve 1915 olaylarıyla ilgili sert söylemiyle de dikkat çekmişti. Öyle ki, medyadan bir isim Parlak'a, kışlada komutan değil, önemli üniversitelerden birinin rektörü olduğunu hatırlatmıştı.
Büyükelçiyle yaşanan olaydan sonra Mesut Parlak'ın hakkındaki olumlu eleştiriler arttı. Bunu, Türk ve Arap basınında bulunan yüzlerce görüşten de açıkça görebiliriz, hemen hepsinde rektörün yaptığından dolayı zafer hissi var. Ancak resmi düzeyde neler olabileceğini veya bu durumun Türkiye-İsrail ilişkilerine nasıl etki edeceğini henüz bilemiyoruz.
02 / 12 / 08 ~ Prof. Dr. Samir SALHA - Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi
Asharq Al-Awsat