Müjdeler olsun. Türkçede ‘fiil’ çekimlerinden kurtuldunuz.
Neydi o öyle her fiilin sonuna “mastar” eki, “mek” , “mak” koyacaksınız ve sonra da ünlü, ünsüz uyumuna özen göstererek fiilleri çekeceksiniz: Döndüm, döndün, döndü, döndük, döndünüz, döndüler… Dönüyorum, dönüyorsun, dönüyor, dönüyoruz…
“Yapmak” fiili ile öyle bir “yapış yaptınız” ki insan parmağını değil, ayağını ısıracak. Sözü uzatmaya hiç gerek yok. İşte cinayetten kısa örnek:
Açıklaması yaptı.
Açıklayış yaptı.
Başlangıç yaptı.
Başlayış yaptı.
Başvuru yaptı.
Bitiriş yaptı.
Çıkış yaptı.
Deneyim yaptı.
Dolaşım yapıyor
Dönüş yaptı.
Geçiş yaptı.
Giriş kapısından giriş yaptı.
Giriş yaptığı kapıdan girdi.
Girişim yaptı.
Görüşme yaptı.
Görüşmeler gerçekleştirdi
Gözden geçirme yaptı
Güzelleştirme yaptı.
İniş yaptı.
Kalkış yaptı
(Kan) alımı yaptı
Kayıp yaptı.
Koşuş yaptı.
Kurtarış yaptı.
Silkiniş yaptı.
Sürünüş yaptı.
Tadım yaptı.
Tanımlama yaptı.
Tanımlayış yaptı.
Yaklaşması yapıyoruz.
Yükseliş yaptı
Yükselme yaptı.
Yürüyüş yaptı.
Vb. (*)
YABANCININ PARMAĞI YOK
Yok, hayır; bu kez yabancının, etnik ayrılıkçının oyunu değil! Düpedüz Hiçbir emperyalist, hiçbir ayrılıkçı da değil!
Hatta Türkçesi bozuk bir yazarın ödüllü kitabıyla da başlamamıştı: Planlı programlı bir saldırı da değildi! Şimdi unutmuş olabilirsiniz; ama bir ‘futbol’ karşılaşması anlatıcısının, şunun şurasında 15–20 yıl önce “top kaybı yaptı” ve ardından “zira (çünkü) en çok top kaybı yapan isim” demesiyle başlamıştı.
Hatta öylesine yerli bir cinayettir ki neredeyse yabancı dilbilimciler, Türk araştırmacıları, “Siz ne halt edip de böylesine köklü bir dili acımasızca öldürüyorsunuz” diye hesap soracaklar!
Dünyada hangi toplum vardır ki anadilinin kökünü kesip atmak için (‘adına’ değil) aydınıyla, sanatçısıyla, yöneticisiyle, halkbilimcisiyle, eski ya da yeni yazarıyla, ozanıyla, genciyle, yaşlısıyla, mühendisiyle, doktoruyla, subayıyla, memuruyla, işçisiyle, köylüsüyle, ‘sosyete’ güzeliyle, zenginiyle, yoksuluyla böylesine uğraşır?
Dilciler, dil kurumcular ve dernekçiler! Bu işler olup dururken sizler panellerde mi oyalanıyorsunuz? Siz dilinin kökünü öldüren yazarları, yayın müdürlerini, yayın yönetmenlerini sert bir dille uyarmayacaksınız da kim uyaracak?
Yoksa siz de “dönüş yapmakta” mısınız?
Büyük kentlerin basım sayısı büyük gazetelerinden umudu çoktan kestim. İş size düşüyor Anadolu’nun yiğit gazetecileri!
Siz başlarsanız yayınlarınıza yazı gönderenleri uyarmaya, belki bir uyanış da başlar ve cinayeti önleriz.
(*) Örnekleri başta Cumhuriyet ( ve ekleri), Hürriyet, Milliyet gazeteleri olmak üzere, ana-medya yayınlarından ve bazı ünlü kitaplardan aldım.
23 Temmuz 2009 / Mustafa YILDIRIM