
Uğur Mumcunun katledilişinin üzerinden 16 yıl geçti. Yıllarca süren derin soruşturmaların ardından açılan Umut Davası, henüz sonuçlanmadı!
Türkiyenin 90lı yılları için şöyle bir tanım yapsak sanırım abartmış olmayız:
Kemalist aydın kıyımı!
31 Ocak 1990da Prof. Muammer Aksoy, 7 Mart 1990da Çetin Emeç, 4 Eylül 1990da Turan Dursun, 6 Ekim 1990da Doç. Bahriye Üçok, 24 Ocak 1993te Uğur Mumcu, 21 Ekim 1999da Ahmet Taner Kışlalı silahlı, bombalı saldırılar sonucu yaşamlarını yitirdiler. Listeye 18 Aralık 2002de Dr. Necip Hablemitoğlu eklendi.
Katledilen aydınlarımızın başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Hem devletle hem toplumla barışıktılar.
- Sadece aydın olarak makale-kitap üretmekle kalmayıp toplumla yüz yüze, iç içe olmayı da görev saydılar.
- Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş kökenlerini, Mustafa Kemal Atatürkü çok bilinçli biçimde benimsediler, savundular. Bu nedenle onlara kalpaksız kuvvacılar dendi.
Dost-düşman biliyor ki; bu özelliklerin toplamı çok büyük bir güç!
***
Katledilen aydınlarımızın faillerinin bulunması için en çok çaba harcayan yayın organlarının başında doğal olarak Cumhuriyet gazetesi geliyordu. Mumcu ve Kışlalı Cumhuriyetin sürekli yazarlarıydı. Aksoy, Üçok, Dursun, Hablemitoğlu gazetenin ikinci sayfasında sık yer alan, konuk da denilmeyecek yazarlardandı.
Cumhuriyet, faillerin izini sürerken hiçbir zaman peşin hükümlü olmadı. Daha ilk günden katilleri ilan etmedi! Kimi iddiaları elbette sayfalarına taşıdı ama, resmi makamların doğrulamadığı bilgileri, kesin gerçeklermiş gibi göstermedi.
Ancak bugün başını iktidar medyasının çektiği bir akım; bu cinayetlerin adeta, aydınlarımızın düşünceleri doğrultusunda hareket eden kesimlerin içinde oluşan gruplarca planlandığını işliyor.
Bunun en somut örneği, yıllarca yasadışı örgütlenmelere karşı mücadele etmiş Cumhuriyet gazetesinin, yasadışı örgütlenmelerle bağlantı içindeymiş gibi gösterilmesi... Psikolojik savaş yöntemlerinin tümü kullanılarak, katledilen aydınların izindeki yığınlar da yine bu örgütlenmelerin içine konuyor.
Buna Uğur Mumcuları yeniden öldürmeye girişmek denir...
***
1990lı yılların sonuydu. O dönem Yugoslavyasının Ankara Büyükelçisi ile Türkiyenin durumu ve geleceği üzerine konuşuyorduk. Türkçeyi de çok iyi konuşan, Türkiye araştırmalarını özel ilgi alanı olarak seçmiş büyükelçi şöyle demişti:
Türkiyenin önündeki en büyük tehlike Kemalist aydınlarının azalıyor olmasıdır!
O günden bugüne baktığımızda gerçekten de gerek medyada gerek üniversitede gerekse yazın-edebiyat dünyasında öne çıkarılanların büyükelçiyi doğruladığını görüyoruz.
Türkiyede bugün ciddi bir düşünce parçalanması var. Ülkenin ortak paydası olarak kabul edilen pek çok değer tam tersi işlevler görmeye başladı. Bugün karşı karşıya olduğumuz dayatmalar, 1990larda bedenleri ortadan kaldırılan aydınların neden hedef seçildiğini de gösteriyor.
Mumcular, Aksoylar, Türkiyedeki beyin parçalanmasını hızlandırmak için ortadan kaldırıldı. Kimilerinin iddia ettiği gibi laik-antilaik çatışması yaratmak için, laik temelleri sarsmak için öldürüldü.
Başarabildiler mi?
Elbette yol aldılar ama yürekten ve beyinden inancımız o ki; kazanan Mumcuların, Aksoyların, Kışlalıların çizgisi olacak!
Mustafa BALBAY, 24 Ocak 2009