UHUD SAVAŞI OKÇULAR VE CEMAAT
23 Mart 625 tarihinde Hz. Muhammed’ in orduları ile Mekkeli müşriklerin orduları Uhud dağı eteğinde karşılaşırlar. Hz. Muhammed(S.A.V) Mekkelilerin Uhud Dağı'nın etrafından dolaşarak Müslümanlara saldırma ihtimalini önlemek için iki ordunun karşılaştığı Uhud Dağı’ndaki dar bir geçidin iki tarafına okçularını yerleştirir. Okçularına, “Haber verilmeden yerinizi terk etmeyiniz.” emrini verir. İki tarafın kuvvetleri Uhud Dağı eteklerinde karşılaşır. Müslümanların etkili taaruzlarıyla Mekke ordusu geri çekilmeye başlar ve bunu gören okçular, muharebenin kazanıldığını sanarak yerlerini terk edip ve Mekkelilerin bıraktıkları ganimetleri yağmalamaya başlarlar. Bundan yararlanan Halid bin Velid, komutasındaki kuvvetlerle okçuların terk ettiği geçitten Müslümanlara saldırır. Bu saldırı sonucu İslam ordusu güç kaybeder. Her iki ordu da kesin bir üstünlük elde edemeyip geri döner.
Fetullah Gülen 2012 yılında verdiği bir beyanatında böyle naklederek, , “okçuların kesin bir zafer kazanmadan yerlerini terketmelerini hata” olarak nitelemiş “Hz. Muhammed bu hataya düşenleri affetmiştir” demişti.
Nereden çıktı bu okçular konusu? diye sorabilirsiniz. Elbette ki benim fikrim değil. Bu yolda yürüyenler yani son zamanların günceli CEMAAT ten. Önderlerinin de örneklemesiyle; cemaat içinde son yıllarda alttan alta övünçle seslendirilen bir kavramda adliyede ve emniyetteki okçulardır. Tahmin edersiniz ki okçular onların okçularıdır. Onlara göre bir savaş vardır. Savaşın karşı tarafı Gülen’ i 1971 yılında 7 ay hapse atan sistemin yani Cumhuriyetin kendisidir. Kendi açılarından her ne kadar bu savaşta büyük başarılar sağlanmışsa da henüz kesin bir zafer yoktur. Onun için okçular asla yerlerini terketmemeli, ne olursa olsun kendilerine verilen vazifelerini yerine getirmelidirler
2007 yılına kadar Uhud dağı diye nitelendirdikleri devletin tepelerine yeterince OKÇU yerleştirip ve yeterince hazırlık yaptıktan sonra savaşa başlamışlardır. Bugüne kadar kronolojik olarak OKÇU ların başlattığı ve kısmi zaferler elde ettiği olayları kısaca özetleyelim.
Ergenekon Savaşları: Öncelikle bir senaryo gerekliydi ve senaryo bir Hahamın hazır senaryosundan güncelleştirildi. 12 Haziran 2007'de bir ihbar üzerine Ümraniye'de bir gecekonduda operasyon yapıldı. 27 adet el bombası, TNT kalıpları ele geçirildi. Senaryo plana döküldü ve ilk savaş yani Ergenekon savaşı başlatıldı. Kahraman Okçular Zekeriya Öz ün önderliğinde Mekkeli müşrikleri dalga dalga esir almaya başladı. Kimler yoktu ki esir alınanların içerisinde. Rahmetli Kuddisi Özkır la başladılar. Ergün Poyraz, Oktay Yıldırım, Ümit Oğuztan, Bekir Öztürk, Zekeriya Öztürk, Taner Ünal, Fuat Turgut, Hüseyin Görüm, Fikret Emek, Asuman Özdemir, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek Kemal Alemdaroğlu, Ferid İlsever, Nusret Senem, Aydın Serhan Bolluk, Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Atilla , Mustafa Balbay, Sinan Aygün, Erol Mütercimler, Turhan Çömez , Hasan Atilla Uğur, İbrahim Özcan , Birol Başaran, Barbaros Altıntaş, Osman Gürbüz, Kemal Aydın, Durmuş Ali Özoğlu ,Uçkun Geray, Yusuf Buldu, Nuran Gökdemir, Ahmet Akgül Mevlüt Sungur , Arif Doğan, Muzaffer Öztürk, Tuncay Özkan, Arif Doğan, Adil Serdar Saçan, Levent Temiz, Mehmet Ali Çelebi, Gürbüz Çapan , Adnan Bulut, Evrim Baykara , Duygu Dikmenoğlu, Emcet Olcaytu , Hüseyin Nazlıkul , Yalçın Küçük, Kemal Gürüz, Tuncer Kılınç, İbrahim Şahin Erdal Şenel, Kemal Yavuz, Engin Aydın , Barış Dalan ,Mustafa Özbek ile Erhan Göksel, Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Ferit Bernay, Mustafa Yurtkuran , Erol Manisalı, Ayşe Yüksel, Gökhan Ecevit, Ömer Sadun Akyaltırık , Dursun Çiçek , muvazzaf subaylarla ve polis olmak üzere toplamda 350 nin üzerinde gözaltı , 120 civarı tutuklanma ve 274 ana sanıklı dava ile sonuçlandırdılar. Birkaç firari müşrik hariç diğerleri kendi teslim oldu. Çok az kısmını saldılar. Bir kısmı dünya değiştirdi. Elde kalanların tutuklulukları devam etmekte olup kazanılan Ergenekon savaşlarının sonu şimdilik meçhuldür.
Balyoz Savaşı: Ergenekon savaşında muzaffer olmaları , ikinci cepheyi açmalarını sağladı. Bu defa ABD nin istemiyle ve ABD tarafından yönlendirilen bavulcunun eline verilen senaryolarla eski ve yeni tehdit unsuru olabilecek müşrik komutanlar gözaltına alınmaya başlandı. İlk etapta 22 Şubat 2010 günü aralarında emekli generaller ve muvazzaf subayların da bulunduğu 49 asker gözaltına alındı, sonra 1'i emekli 17'si muvazzaf 18 askeri daha gözaltına aldılar. Toplamda 41 subayı tutukladılar. Uzun süreli tutukluluğun ardından; Engin Alan, Yörük Ali Paşa, Özden Örnek, İbrahim Fırtına ve Çetin Doğan gibi Mekkeli Müşriklerin eski yeni en önemli komutanlarına 20 yıl ile 18 yıl arasında esareti uygun gördüler.
OdaTV savaşı: 14 Şubat 2011'de gazeteci Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan "Ergenekon örgütü üyeliği" "Devletin gizli belgelerini ele geçirmek ve yayınlamak", "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlarından tutuklatarak başlatılan savaşın hiç kuşkusuz senaryosu bildik basit konulardan maharetli emniyet okçularınca yazılmıştı. Sonra Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul, Mümtaz İdil, Yalçın Küçük, Sait Kılıç, Coşkun Musluk, Kaşif Kozinoğlu ardından da Hanefi Avcı tutuklanarak cezaevine kondu. İşin tuhafı Müşriklerin komutanı dahil salınırken daha önce okçuların safında yer almış ve saf değiştirdiği öne sürülen Hanefi Avcı nın esaretinin devamına karar verildi. MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu ise savaş zayiatı olarak kayıtlara geçti.
İnternet Andıcı Savaşı: Görevli tetikçi neşriyatın öncülüğünde başlatılan savaş kısa zamanda Müşriklerin eski komutanı İlker Başbuğ’ un tutuklanmasıyla sonlandırıldı.
Diğer Savaşlar: Bu arada, Zirve, Sarıkız, Oyak, Poyrazköy, irtica ile mücadele gibi irili ufaklı cepheler açıldı. Bu cephelerin bir kısmı Ergenekon , bir kısmı internet andıcı cephesiyle birleştirilerek tutukluların durumu bilinmez bir sona bırakıldı.
Yukarıda ki savaş ve cephe tabirleri kişisel düşüncelerim değildir. Başta da ifade ettiğim gibi, kendilerini Cumhuriyetin Müşrikleri ile savaşan gurup olarak lanse eden Cemaatin önde gelenlerine aittir ve kapalı kapılar ardında aralarında mülahaza etmektedirler. Okçular benzetmesi kendilerine aittir.
Bize düşense onlara mücadelelerini savaş olarak gören ve bu savaşta herşeyi mübah sayarak güç kazandığını zannedenlere bazı uyarı ve hatırlatmalarda bulunmaktır. Kuşkusuz bu uyarılar kulaklarına bile gitmeyecek, gitse bile arı vızıltısı olarak adlandırıp belki de nefretlerini kazanacağız. Ancak bu toplumun yaşayan bir ferdi olarak yine de diyoruz ki;
1-Ey kendini güçlü kudretli zannedenler, unutmayın ‘’Mutlak varlık" ve ‘’mutlak güç" sadece Allah ‘ ındır. ‘’Mümkün’’ olan varlık sıfatı ile mutlak gücü elde ettiğini ve sonsuza kadar elinde tutacaklarını düşünenler çok fena yanılırlar. Elinde bulundurduğu gücü ‘’mutlak güç" olarak görenler o gücün esiri olurlar.
2-İslamı ve İslami düşünceyi kendi emellerine alet edenler, İslam tarihinden örnek alırken sadece belli yerde takılıp kalmasınlar. Mesela 3. Halife Hz. Osman ın 12 yıllık halifeliğinin ikinci 6 yıllık dönemini de gözden geçirsinler. Unutmasınlar ki güç Hz.Osman’ ı bile evinde linç edilmekten kurtaramamıştı.
3-Bizim gözümüzde Hz.Osman’ ı linç edenlerle Hasan ve Hüseyin’ i Kerbela’ da şehid eden Yezid aynı kefededir. Zira iki eylemi de gerçekleştiren zihniyet gücün esiri olmuş aynı zihniyettir. Adaletten yoksun her insan kuşkusuz takvadan da uzaktır. Kendisine adil davranılmamasından hoşnut olmayanlar gücü elinizde tuttuğunuzda adaletten şaşarsanız bilin ki Allah yolundan da şaşarsınız.
4-Akıllı ve bilinçli her insan biliyor ki sizinkisi güç ve iktidar savaşıdır. İzlediğiniz yol asla dine hizmet yolu değildir.
Op.Dr.İsak Daşdemir