Ulusal Dava ve "Okumuş"lar / Erhan SANDIKÇI

Ulusal Dava ve "Okumuş"lar / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Sal Oca 15, 2013 11:10

AKP ihanetin düzeyini arttırdıkça gerçek yüzünü perdeleyenler bir bir eteğindeki taşları dökmeye başladı. Aslında onlar bu yüzlerini hiç saklamadılar. Gizli saklı işler yapmadılar. Sadece bölücülük türküsüne eşlik ederken seslerini yükseltiyorlar, o kadar. Bölücülük kervanına katıldılar, katıldılar ama
Resim
aynı zamanda Atatürk'ten, Atatürkçülükten, bağımsızlıktan, barıştan bahsedecek kadar tutarsızdırlar. Kâh AKP'nin açılım kahvaltılarına çıktılar, kâh terör örgütünün partisine destek veren imzacılar listesine isimlerini yazdırdılar.


Ne yaparlarsa yapsınlar, kişisel çelişkilerinin pek de derdinde değiliz. Okumuş ihaneti ("...Onlar 'aydın' değildir, sadece 'okumuş' insanlardır."-Yılmaz Dikbaş) yeni tanıştığımız bir şey değil. Onursuz, tutarsız, bu topraklara düşman olan her odağın sözcülüğünü yapan okumuş ihanetini çok zamandan beri yaşamaktayız. Rahatsızlık veren nokta, Atatürkçülerin bu sanatçıların gerçek yüzlerini göremeyip bunlara değer vermesi, görenlerin destek vermeye devam etmesi ve Ulusal Dava'nın gerekli hassasiyeti taşımayan kişilerce kirletilmesidir.


En son Müjdat Gezen ve Edip Akbayram'ın açıklamaları izlendi. Bebek katili ile "çözüm" adına görüşülmesi rahatsız etmiyor kendilerini, "neyin karşılığında yapılacak söylenenler, neyin pazarlığındasınız, bölücü katilden ne umuyorsunuz?" diye sormak akıllarına gelmedi, ama teröristle Mehmetçiği aynı kefeye koyan sözler söylemeyi unutmadılar. Atatürk'ün altı ana ilkesinden biri milliyetçilik değil mi? Milliyetçi bir tutuma sahip olması gereken Atatürkçüler, Müjdat Gezen ve Edip Akbayram'ı sahiplenebilirler mi? Edip Akbayram'ın, Zülfü Livaneli'nin (ki AB'ciliği mâlumdur, açlık grevi yapan PKK'lılara kol kanat germesi anlamlıdır,) sahneye çıktığı Cumhuriyet mitinglerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından ders alınmadı mı? Cumhuriyet mitinglerinde kürsüdekilerin çoğu; Türkiye parçalanırken, egemenlik AB'ye devredilirken, devletin kurumları, toprakları, limanları, fabrikaları satılırken Atatürkçülerin tüm mücadelesini türbana indirgediler. Toplumu laiklik/dindarlık ayrımı üzerinden kutuplaştırdılar, ayrıştırdılar.


Söylemeye gerek var mı bilmem, asıl derdimiz AKP'yle değil, AKP'yi yaratıp tepemize çıkaran, AKP'yi yarattığı gibi daha önce başka ucubelerle bizi idare eden ABD, AB, NATO, IMF, Dünya Bankası gibi yapılarla, yani sömürgeciliğin ta kendisiyledir! Dolayısıyla "düşmanımın düşmanı dostumdur" tavrı son derece yanlıştır. Salt AKP düşmanlığı yaparak vatansever olunmuyor. Ulusal Dava, adamlık gerektirir. ABD, AB, PKK, AKP, Fetullah ve bunların yanında Türk'ün bağımsızlık onurunu hedef alan her türlü sömürgecliğin karşısında olmayan kişileri önder yaparak kurtuluş mücadelesi verilmez, havanda su dövülür. Mesele iktidardaki partiyi iktidardan alma meselesi değildir. AID'in Podol Raporu'yla "Önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bir Bakanlık ya da bir İktisadi Kamu Kuruluşu hemen hemen kalmamıştır. Bu kimseler halen bulundukları örgütte ‘ilerici güç’ niteliğini taşımaktadır." diyen sömürgecileri ve içimizdeki ajanlarını kovma, 1945'lerden itbaren onurumuzu zedelemesine bakılmadan imzalanan yardım(!) anlaşmalarını yırtıp atma ve Atatürk'ün Türkiye'sini hayata geçirme meselesidir.


Burada bu amacımızı engelleyen şey işte bu aşırı Mevlânacılık! "Efendim bu da 'sol'dandır, devrimcidir, zarttır, zurttur," düşüncesiyle mücadeleye önder yapılan bazı sanatçılar, okumuşlar Ulusal Dava'nın kişiliğini bozacak, mücadeleye gönül vermiş insanları mücadeleden soğutacak, hedef kitleleri uzaklaştıracaktır. PKK'nın adayı, bölücü örgüt sistematiğinin sözde sosyalisti Ertuğrul Kürkçü'yü desteklemekten geri kalmayan Tarık Akan'ın ve Aziz Rutkay'ın başı çektiği bir harekete vatansever, milliyetçi insanlar neden katılsın? Evet, Silivri'ye de destek olmaya geldiler ama bölücülüğe katkı sağladıktan sonra ne anlamı var Silivri'ye gelmenin? Silivri zaten bölücülüğe karşı Türk vatanını savunanların esir edildiği yer değil mi?


Silemiyoruz bazen. Şarkısı, romanı, şiiri ya da filmi çok hoşumuza gitmiştir, silemiyoruz. Açılım kahvaltılarından kalkıp KCK duruşmalarına gidenleri, BDP mitinginden çıkıp bir televizyon programında Kürtçü sözler söylemeye yetişenleri, "millî birlik ve beraberlik" dururken "halkların kardeşliği" gibi bir zırvayla Türk milletini etnik ve kültürel olarak parçalamaya çalışanları silemiyoruz. Nesimi Çimen, Leman Sam, Cezmi Baskın, Mine Kırıkkanat, Melike Demirağ, Sadık Gürbüz, Cahit Berkay, Ahmet Telli, Nejat Yavaşoğulları, Ece Temelkuran, Vedat Türkali, hattâ Yaşar Kemâl... Silemiyorsak, Ulusal Dava'dan utku beklemeyi de bırakalım!


(Ataol Behramoğlu öncülüğünde kurulan Sanatçılar Girişimi'nin "Reddediyoruz" etkinliğinde yukarıda ismini saydığım kişilerden bazıları da yer aldı. Ataol Bey; Atatürk, Cumhuriyet ve Türklük savunucusu olmayan ama salt AKP karşıtı ve sol eğilimli olan bu okumuş ve sanatçıları "Reddediyoruz"a dâhil etmekle hata yaptığını fark eder diye umuyorum. 4.10.2012 tarihinde Ulusal Kanal'da "Milli Program, Milli Hükümet" programında "millî" sözcüğünü fazla bile kullandığımızı, "çağdaşlık, demokrasi" gibi sözcükleri daha fazla kullanmamız gerektiğini söylüyor. Bu da günümüzde yaşanan sürecin, AKP'nin muhalifleri içeri atmasından kaynaklanan salt bir demokrasi sorunu olduğunu ortaya koyar. Büyük Orta Doğu Projesi'ne, kanlı sömürgeciliğin üzerimizde ve bölgede tasarladığı haritalara, PKK terörüne, tüm bu tehditlere karşı sarılmamız gereken millîliğin/ulusallığın gereğinden fazla önem gördüğüne katılmak mümkün değil.)


Bir daha düşünmek gerekir:

- Cumhuriyet mitinglerinde Türkân Saylan "AKP millî görüşçüleri kadrolaştırdı" demeseydi muhafazakâr insanlar bu birleşmeye destek vermez miydi?

- "Öcalan solun doğal lideridir" diyen OdaTv'nin, terörist başının "siyasal aktör" olmasında payı yok mudur?

- Ahmet Şık, Nedim Şener ve kısmen Soner Yalçın için seferber olan holding basını mı insafa gelmişti yoksa başka hesaplar mı vardı?

- KCK'cıları, ağzına Türk sözcüğünü alamayanları, "halkların kardeşliği"cileri, "ozurdiliyorum.com"cuları, BDP sicillileri, PKK'ya karşı tek söz söyleyemeyenleri, Ulusal Dava'nın tek ve tartışmasız önderi Mustafa Kemâl Atatürk'le aynı yerde, aynı yolda düşünebiliyor musunuz?

Erhan SANDIKÇI
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Re: Ulusal Dava ve "Okumuş"lar / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Mutezile » Çrş Oca 16, 2013 14:07

 ! Güncel Meydan yazdı:
Konuyla alâkasız yorumlar silinir!
Kullanıcı küçük betizi
Mutezile
Üye
Üye
 
İletiler: 3
Kayıt: Pzt Eyl 13, 2010 12:38


Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x