Üniter yapımız tehdit altında
AKP’nin Kürt sorunu olarak ilan ettiği terör sorununda geldiğimiz noktaya bakın.
İmralı ile görüşmeler devam ediyor. Akıl danışılıyor.
ABD’den talimat almalar devam ediyor.
BDP ile Anayasa müzakere ediliyor.
Bakanlık düzeyinde Barzani yönetimiyle görüşülüyor.
Dikkat ederseniz Barzani ile görüşmeye İçişleri Bakanımız gidiyor.
Yani konu dış ilişkiler değil, Türkiye’nin iç meseleleri…
Barzani ile içişlerimiz müzakere ediliyor.
İmralı, Washington, Ankara ve Erbil hattında yoğun bir trafik var.
Talepler, talimatlar, tavizler havalarda uçuşuyor.
Masadaki ana konu özerklik…
Türkiye, en önemli birleştirici unsurundan, üniter yapısından vazgeçmek üzere…
Önce eyalet sistemi ardından da özerklik…
Türkiye’deki eyalet sistemi ile ABD’dekini karşılaştırıyorlar.
Neymiş efendim ABD’de kurulduğundan bu yana eyalet sistemi varmış, birçok ülke de eyalet sistemine geçiyormuş, biz niye geçmiyormuşuz…
Bunlar laf arasında sürekli söyleniyor.
Öncelikle ABD’deki eyalet sistemini masaya yatıralım.
Bildiğimiz gibi ABD global şirketlerin ve üç beş zengin ailenin oluşturduğu bir ülkedir.
Ülkeyi asıl yöneten irade bunların oluşturduğu lobilerdir.
Görünen bir başkan ve meclis vardır ve onlar sadece emir kuludur. Asıl söz sahibi perde arkasında ülkeyi yöneten ve yönlendiren bu lobilerdir.
Bu lobilerin, ailelerin ayakta kalabilmesi ve ülke yönetimini kontrol altında tutabilmesi için eyalet sistemi çok önemlidir. Çünkü bunlar karşılarında birleşmiş ve organize olmuş bir irade istemezler.
Devlet bunların idaresinde olmalı ki amaçlarına ulaşabilsinler. Bunu da ancak eyalet sistemi ile sağlayabiliyorlar.
Türkiye’nin ise yapısı çok farklıdır. Türkiye Cumhuriyeti ulus devlet olarak kurulmuştur. Devlet, bütün kurumların ve ailelerin üzerindedir.
Yıllardan beri Türkiye’yi ayakta tutan bu üniter yapıdır.
Türkiye’nin özellikle de zayıflatılmaya çalışıldığı bugünlerde eyalet sistemine dönüşmesi, tek bir merkezden idare edilmemesi, tamamen parçalanması, sisteminin alt üst hale gelmesi anlamını taşımaktadır.
Bu durum self determinasyonla beraber bağımsızlık mücadelesine dönüşür ve Türkiye’nin yerine birçok küçük devletin oluşmasına neden olur.
Sadece bununla da kalmaz, topraklarımız üzerinde hesabı olanlar bu küçük devletçiklerin her birini perde arkasından destekleyerek, silah vererek ve kışkırtarak birbirleriyle savaşmaya zorlar.
Sonuç kaos, savaş, kan ve gözyaşıdır.
Artık bu topraklarda yaşamak imkansız hale gelir.
İşte bölücülerin ve arkasındaki destekçilerin varmak istedikleri sonuç budur.
Bu basit bir proje değildir, yılların belki de asırların projesidir.
Oynanan oyunları iyi görmeli ve ayağımızı denk almalıyız.
Murat ÇABAS
Yenimesaj
Anlamayanlara duyurulur
Türkiye, ne yazık ki; Türk olduğunu söyleyenlerin 'Faşist' ilan edildiği bir ülke haline geldi.
Türkiye, ne yazık ki; 'Ne mutlu Türküm' diyenlerin 'kafatasçı' ilan edildiği bir ülke haline geldi.
Türkiye, ne yazık ki; kendisini 'Türk milliyetçisi' olarak tanımlayanların 'bölücü' muamelesi gördüğü bir ülke haline geldi.
Ve ne yazık ki Türkiye, Ekümeniklik peşindeki Patrikhaneye, azınlık vakıflarının mal edinmesine imkan tanıyan düzenlemelere, ruhban okulunun açılması çabalarına, Fener'i yeni bir Vatikan yapma arzularına ses çıkartmayan bir ülke haline geldi.
En acısı da Türkiye; bölünmeyi, teröriste affı, Öcalan’a ev hapsini, ayrı bir bayrak ve ayrı bir dil kullanılmasını konuşmaya başladı.
Vah Türkiye'm vah!
Anlayacağınız ihanet derecesindeki gaflet ülkemiz üzerinde kol gezmektedir.
Günümüz Türkiye'sinde psikolojik savaş, art niyetli bilgilendirme, perdeleme, provokasyon ve dezenformasyon gaz kesmeden tüm hızıyla devam ediyor
Ve bu yaygarayı sürdüren medya maymunu sözde birtakım aydın ve köşe yazarı, 'Türküm' demenin 'ülkeyi bölmek', 'Ne mutlu Türküm' demenin ise 'İlkellik' olduğunu yüce millete hazmettirmeye çalışıyorlar.
Ve hatta adı gibi yazar, çizer takımının da 'taraf' olduğu bazı kendini bilmezler, Doğu ve Güneydoğu'da dağlara yazılı olan 'Ne mutlu Türküm Diyene' ifadelerinin silindiğini bu yazıların silinmesine askerinde ikna olduğunu yazıyorlar.
Ne için?
Çünkü Türkler'in dışında hemen herkesin hak iddia ettiği Türkiye toprakları emperyalizmin öncelikli hedefidir de ondan.
İşte Türk milletine ve Türkiye topraklarına ihanet eden herkes de emperyalizmin 'Taraf'ı ve 'Tetikçisi'dir.
Bu nihaiyi çullanış ile 'Sevr'i yeniden horlatıp, Türkiye'yi parçalama gayretinde olanlara belirmek isterim ki; Vatan Türk’ün yaşam gayesidir. Türk için vatan kuru bir toprak, toprak da onun için herhangi bir meta değildir. Vatan Türk'ün her şeyi ve tamamen kendisidir. Hatırlatırım Türk'ün yüksek tarihi vatan, millet, bayrak ve toprağın kutsallığına ilişkin destanlarla doludur. Ülkesini ve milletini sevip, yücelten herkes de Türk milliyetçisidir.
Dün MHP genel merkezinde ki makamında kendisi ile özel bir sohbet gerçekleştirdiğim MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli Kars Anı'da kılacağı cuma namazını 'Gayri
Milli duruşa cevap' olarak nitelemesi son derece önemlidir. Çünkü 'Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat' sloganı ile Anı'dan verilecek mesaj çok açıktır.
'Bu güne kadar tüm etnik kökenleri ile yaşayıp yaşattığımız bir yıllık kardeşlik bundan sonrada devam edecek. Çünkü bu topraklarda biz varız.'
Anlamayanlara duyurulur!
Metin ÖZKAN
30.09.10 / Güneş
SEÇİME KADAR “ATEŞKES”İN BEDELİ NE OLACAK?