ÜNLÜ

ÜNLÜ

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Eyl 05, 2015 0:15

ÜNLÜ


“İki yüz ünlüden HDP’ye destek” adıyla yayınlandı bu haber geçen gün. Şimdi öyle yazalım ki, en geri zekâlı bile anlasın. Bu işlerle hiç ilgilenmeyen, hayatını yaşayan da, yurdu elinden alınırken duymazdan bilmezden gelen sazan da, alık alık bakan da anlasın:

Önce soralım: Ne bu HDP? Ülkemize, bölünmesi için dayatılan başkanlığın ön adımı olan Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce alelacele kurulan, algı yanılsaması yapması, yeni bir parti imgesi vermek için ortama sürülen bölücü terör örgütünün temsilcisi bir siyasi parti. Terör örgütünün temsilcisi parti olur muymuş demeye kalkmayın. O kadar da salak olmayın. Oluyor işte görmüyor musunuz? Bunun eş başkanı, sayın “bilmem ne alan” benim liderim diye kaç kez dedi. Her hafta gerine gerine, gururla bu sayın lideri Katilbaşı’ya adaya görüşmeye gitti.

Buraya kadar tamam mı tamam… Gelelim “ünlü” sözüne. Ün, san demek. Herkesçe tanınma. Ünlü; şöhretli, tanınmış, bilinen, adı yürümüş, nam salmış, namlı demek. Bu iki yüz ünlü de, böyleymiş yani. Ün salmışlar ülkemizde.

“Ün lazım değil un lazım” sözünü doğrularcasına her biri boş ünlü bunların. Boşuna bu vatanın ekmeğini yemişler, suyunu içmişler; sonuçta ülkemizin kötülüğünü istiyorlar, katillerle işbirliğini onaylıyorlar, bölücülerle gönül birliği ediyorlar, Türkiye’yi, Türkçeyi, Türkiye Cumhuriyeti’ni sevmiyorlar… Bu yaptıkları, Cumhuriyetimizin yıkılması, Türkiye’nin bölünmesi, yayılmacılarca yağmalanması, birliğinin, ulus devlet yapısının bozdurulması, ulusal dilimiz Türkçenin bitirilmesi, olmayan, uydurulan bir dil adıyla( birbirini anlamayan bir sürü yerel ağzın uyduruk ortak adıyla) bir sayılarak, dil egemenliğimizin yok edilmesi, ses bayrağımızın göklerimizden indirilmesi, dilimizin geri dönülmeyecek derecede onulmaz yaralar alması için değil mi?..

Biri neden ünlü olur, nasıl ünlü olunur? sorusunu yanıtlayalım şimdi de…

Her konuda ünlü olunur. En kolay yolu ahlaksızlık yaparak, namussuzlukla, yasalara aykırı davranarak, toplumun kurallarına uymayarak, ulus değerlerine saldırarak herkesçe tanınmak. Ünlü seri katiller, ünlü hırsızlar, dolandırıcılar, ünlü çıplaklar, ünlü gericiler, kara yobazlar, ünlü kadın ve erkek fahişeler… Ülkemizde “Katilbaşı”ndan daha ünlü bir eli kanlı, örgüt başı var mı? “Manukyan” en ünlü genelev patronuydu… Adını, sanını duymayan yoktu bir zamanlar. Sanıldığının aksine, ünlü iş adamlarından daha çok vergi vermesiyle, vergide birincilikle ünlenmişti. “Tecavüzcü Coşkun” sanıyla anılan oyuncu, adını soyadını kimse bilmez, filmlerdeki kötü rolleri oynayan oyuncuların en ünlüsüydü. “Ali Kemal” yüzkarasıydı yazarların. Gelmiş geçmiş en ünlü vatan haini yazar kimdi denilince Kurtuluş Savaşı yıllarını bilenler, bir ağızdan, “Ali Kemal” derler. Ülkesini, ulusunu kötüleyerek, ulusuna asılsız suç atarak, ulusu uydurduğu verilerle suçlayarak, yalan söyleyerek, bu yalanla da başka bir ulusun çıkarlarına hizmet ederek dünyada ününe ün katan, sonra da ulusunun yazın diliyle ödül alan tek yazar O. Pamuk’tur kanımca.

Fuat Avni sosyal paylaşımların ünlüsü. MHP’li Oktay Vural bu kişinin sırça köşkte oturan ya da oraya yakın birisi olduğunu söylüyor. Yine de bir kişinin kendi kendine “Yezid” demesi, “Korkma, titre” diye parmak sallaması olanaklı mıdır bu soruyu açıklayamıyor.

Doktorlarımızdan, bilim insanlarımızdan kim televizyonlara çıkıyorsa, kim orada kavga kıyametle öne çıkıyor, ha bire çıngar çıkarıyorsa o ünleniyor. Ünlülerin zayıflama öğretmeniysen, diyetlerini düzenliyorsan sen de ünlüsün. Terzileriysen ünlü terzi olur adın. Cinsiyet değiştiren şarkıcımız ünlü, çok sevgili değiştiren oyuncu kızlar en ünlü… Kimi şarkıcılar giyimleriyle, kimi eşleriyle, kimi de çıkardığı skandal sayısıyla ünlü.

Dedikleriyle de ünlü olan çok. Toplumun yapısına ters bir söz dedin mi ortalık yerde, birini dövdün mü, kestin mi, ünlendin gitti… Bir de kendini adam eden Cumhuriyete sövdün müydü, Cumhuriyetimizin yüce kurucusuna söz attın mıydı senden ünlüsü olmuyor…

En çok, görsellikle tanınma kişiyi ünlendiriyor. Bir gün iki gün derken her gün birini ekranda görünce ona alışıyorsunuz; dayıyorlar onu tüm çirkinliğiyle, bayağılığıyla, yetersizliğiyle gözünüze… Artık nerede görseniz onu, seviniyorsunuz, ardına takılıyorsunuz. İşte bir yetersiz daha ünlendi… Gözünüze sokuldu… Hep aynı kişileri ekranlarda konuşturuyorlar. Neden? Ünlenmiş de ondan. Ünsüzü ne yapacaksınız? Kim adamdan sayacak? Kimse görmemiş, duymamış…

Bunun gibi bazı olaylar hiç unutturulmaz. Koyarlar bir resim, her yana dağıtırlar. Yatarsın o resim, kalkarsın o… Deniz kıyısına boğulduğu söylenen bir Suriyeli çocuğu resmini çekmek için özenle iç burkan bir şekilde yerleştirmişler, sonra resmini çekmişler.(Diğer boğulan çocuklar ortada yok, onları göstermiyorlar.) Tam tezkerenin geçeceği, Suriye’ye İsrail’in çıkarı, kendi egemenliğimiz için de intiharımız olacak olan Türk askeri gönderilmesinin oylanacağı gün, servis edildi bu resim. Çocuğun adı, ne rastlantı, TRT bölücü kanalı kanal 6’nın yani Kanal Şeş’in ( şeş Farsça, altı demek) yeni adıyla, bölücülerin kendilerine buldukları adla aynı: “Kurdi”. Öldürdükleri minik bir çocuk bedeninden bile hiç utanmadan politik çıkar umuyorlar. Bölücülük, bunların damarlarında kan yerine akan irin gibi dolaşıyor. Aynı gün, yani dün, dört polisimiz terör örgütünün mayınıyla paramparça edildiler. Zırhlı araç bile tanınmaz durumda... Parçaları kalmamıştır evlatlarımızın. Biri komiser, İbrahim Halil Aksoy, daha kırklı yaşlarda, en verimli çağında, üçü gencecik delikanlı. Biri bir yıllık polis. Akif Hatunoğlu (29), Mehmet Hüseyin Balta (31), Ahmet Akalın (22). Küçücük çocuklar yetim kaldılar. Komiserimizin oğullarından Mehmet on iki, küçük oğlu Cengiz dört yaşında. Eşi Aysun feryat ediyor: “Sensiz ne yaparız İbrahim?”

Ne yönetimden bir kimse yandım dedi onlara, insanlık bitmiştir dedi Avrupa’ya kaçarken boğulan göçmenlere dediği gibi; ne de terör örgütünün bilerek çıkardığı okul yangınına yardıma giden o polislere ait bir resim, bir görüntü, bir üzüntü belirten yazı paylaşıldı sosyal paylaşımlarda. “Son dakika haberi: “Dört polis şehit.” Gazeteler diğer olayı yazmış: “Beşi çocuk on iki ölü, iki kayıp. Var mı ötesi?”

Var ötesi, var! Orada yaşanan acı, yayılmacı ülkelerin suçu, seçtiğiniz, yandaşlığını yaptığınız iktidarın suçu, olan da kaza. Ülkemizdeki PKK teröründe ise suç bizim, hepimizin. Cumhuriyetini sahipsiz bırakanların… En çok da suç, bilerek işlenen suç, bu imzacıların, yöneticiyim diyenlerin, vekilim diye gezenlerin, yüreklerinde bir kırıntı vicdan taşımayanların… Teröristi okşayıp seven, kollayan bölücünün, bölücü yandaşının… Ellerine kan bulaşan vatan hainlerinin…

Bu iki yüzün, iki yüzü, her terör olayında olduğu gibi bu olayda da eminim suskun kalmıştır. Görevleri başında, yolda, karakolda, kışlada saldırıya uğrayan, terör örgütünce canlarına acımasızca kıyılan polisimizin, askerimizin sözleri bile doğru dürüst edilmiyor artık gazetelerde, yayınlarda, bilerek topluma böyle bir kayıtsızlık aşılanıyor… Anadolu Ajansı, ayın fotoğrafı yarışması başlatmış. Resimler arasına pek çok şehit cenazesinin resmini koymuşlar. İster inanın ister inanmayın ama doğru, eşek şakası falan değil! Al bayrağa sarılı şehidin tabutu geçiyor polislerin omuzlarında, arkada ağlayan ailesi, boynu bükük çocukları. Üstte mavi renkli bir dörtgen: “Oy ver!” Haberiniz var mıydı?

Görsellikle ne istenirse başarılıyor:

Terör örgütünün partisinin başkanını mı parlatacaklar. Çok kolay. Geçen yıllarda bunu şöyle yaptılar. Her gün, bu kişi gazetelerin başında haberlerde. Televizyonlarda. Sonra ona, cumhurbaşkanı adayı dediler, televizyon televizyon dolaştırdılar. Her Allah’ın gecesi evlere girdi, odanıza daldı. Şimdi ondan ünlüsü var mı? Kundaktaki bebeye bile sorsan tanır. Şirin(!)suratını günde kırk kez ister istemez görürsün. Ne oldu? Ünlü. Bak yine buna yol görünmüş. Kandil dağındaki teröristlerle konuşmaya gideceklermiş partileri HDP adına. PKK’ya “meşru savunma çizgisine çekilmesi” önerilecekmiş. Ne günlere kaldık… Atatürk Türkiyesi’ni ne durumlara düşürdüler…

AKP’nin başı nasıl bu kadar yürüdü gitti en üstlere çıktı dersiniz? Böyle sağlanan ünle. Haberlerde baş haber. Mitinglerde baş konuşmacı. Her konuya maydanoz… Bir günden bir gün adının geçmediği gün geçsin! Olmaz, olmadı.

Ünlülük böyle bir şey…

Bu iki yüz ünlü dedikleri iki yüz bölücü, kimdir, nedir, bileniniz var mı? İçlerinde kaçı eften püften, iyice ince kâğıttan? Kaçı katıksız vatan haini? Kaçı dönek, köçek, rüzgârgülü? Kaç tanesi iktidara tapıyor, güce tapıyor, kaçının dini imanı para? Kaçı bir üfürmelik şöhret, kaçı göze sokulmuş, birilerince parlatılmış? Kaçı hiçbir şey olmayan hiçbir şey? Kaçı sıradan… Kaçı gökten zembille indirilmiş tepeye.

İçlerinden biri, “Baba ve Piç” mi “Piç ve Baba” mı, her neyse -doğrusunu aramaya değmez - böyle adlı bir romanında yüce önderimize dil uzatma utanmazlığını göstermişti. Tanıtımlarda resmiyle koymuşlar. Nereden ünlü zavallılığına bakın. “Güneydoğuyu verelim gitsin diyen, babasının çiftliğiyle vatanı karıştıran kadın artistimiz de vardı. “Oğlumun gidemediği yer benim değildir diyen bir kocamış kuş da… Bu, şimdi tavuskuşu tüyleri takınmış, sahneye terör örgütünün (bir renkleri varmış gibi, o üç renk aslında Türk’ün tarihteki belgeli simge rengi) renkleriyle çıkmışmış güya. Onlarla birlikteyim demesi yetmemiş ki, anlamayanlara, kafası basmayanlara, hâlâ kendisini şarkıcı sananlara böyle gösteriyor kendini.

Polisimizi açıkta, kameralar önünde tokatlayan eski BDP’li, yeni HDP’li vekil “Sabahat” ne kadar ün kazanmıştı bir anda bilmem anımsar mısınız? Bilgisayara şerefsiz yazın arayın size bir anda en ünlü şerefsizlerin adlarını söyler. Şerefsiz ile ilgili görseller başlığında ilk bu çıktı:

“CNNTürk ekranlarında izlenen Enver Aysever’in sunduğu "Aykırı Sorular " programında gündeme dair açıklamalarda bulunan ünlü tiyatrocu Baskın,"O bölgenin ismi K.rdistandır, oradaki halk da K.rt halkıdır" dedi.”

Bu kadarla da yetinilmemiş şu isteğe bakar mısınız? “Anadilde eğitimin, Türkiye’de yaşayan herkesin bir hakkı olduğunu dile getiren Cezmi Baskın…”

Dünyada böyle bir ülke var mı, var mı öyle bolluk, o zaman devlet mevlet kalır mı ortada diye sormanıza gerek yok. Çünkü bunlar bilinçli deniyor, amaç yıkım, niyet kötü…

Bunların bir kısmı da profesör doktor işin acı yanı. Türk üniversitelerinde okumuşlar… Atatürk’ün harfleriyle yazı yazıyorlar. Yazı dilimizin günden güne güzelleştirdiği dünyanın dördüncü büyük dili eşsiz Türkçemizle konuşuyorlar… Bir kısmı yazardan sayılmış, kitapları bir şey öğretir, bizi aydınlatır yanılsamasıyla okunmuş…

Akşam, “Show” adlı bir yayında bir kısım oyuncular sahneye çıkmış, milleti güldürüyordu. “Güldür Güldür” oyuncularıymış bu komedyenler. Biri o pis diliyle zaten artık kalmamış, iktidarın eliyle sinsice kaldırılan geçit törenlerine çaktırmadan saldırıyor, sözde oğluna aptallığını anımsatıyor: “ Beyinsizliğin geçit töreninde böyle bayrak tutan(eliyle de gösteriyor), Bahadır…” Karşıdaki seyirciler, özellikle kameraların bize gösterdiği bir ak saçlı adam, “ağzı açık ayran delisi” bir budala gibi bu sözlere katıla katıla gülüyor…

Bu iki yüz ada, imzacılara kesin ve açık bir değerlendirme Mustafa Yıldırım’dan:

“Savunmasız, silahsız insanlarımızı vuran kalleşlere omuz veren sanatçı bozuntularını kınamaya gerek yok, çünkü onlar Türklerin gözünde “sıfır” bile değiller.”

Bu sözü okuyunca birden “Ergenekon” tertibinden hapse girmeden önceki Yalçın Küçük’ü anımsadım. Önceki yıllarını ayırarak yazıyorum. Sanırım 2007 yıllarından sonraydı. Hani çıktığı televizyon yayınlarında Atatürk’ü, Mustafa Kemal Paşa Hazretleri diyerek andığı, ordu komutanlarına saygıyla hazretleri diye seslendiği dönemin, iktidar karşıtı, iktidara kızıp etrafa kitaplar fırlatan Yalçın Küçük’ü. Derdi ki: "Türkiye’de bir Türk’ün, Türk olarak ünlü olması, üst yerlere gelmesi, ünlü bir oyuncu, şarkıcı, yönetici olması, güçlenmesi, kısaca tanınması, para kazanması çok zordur, hatta imkânsızdır. Hemen önü kapatılır, engellenir. Bunun için Yahudi asıllı olman şarttır.”

Bu iki yüz imzacıyı görünce ister istemez Yalçın Küçük haklı mıydı? diyorum. Yoksa eksik mi söylemişti, bölücülüğü bilerek görmezden mi gelmişti? Bunun için, yani ünlü olmak, tanınmak, sanatçı sayılmak, çok para kazanmak için ülkemizde gerçekten de bölücü olmak mı gerekiyor?

Bölücülükle ünlülük bizde birbirine paralel olmalı:

Kendini adam eden, insan eden, buralara yükselten çağdaş, güzel, eşsiz ülkemize hiç acımadan kanlı karanlığa koşan, Türkiye ile birlikte kendi ayağına da kurşun sıkan, Cumhuriyetimizi yıkmaya çalışan, ülkemize düşman bu kadar bölücüyü ünlü ettiğimize, ceplerini doldurduğumuza, kendilerini bir şey sandırdığımıza, adamdan, sanatçıdan saydığımıza, hiç sorgulamadan ünlerine ün kattığımıza göre…

O iki yüz adı basıp evimizde bir duvara asmalı, adlarını iyice ezberlemeli, çevremize de belletmeli; orada adı geçenlerin ne filmini izlemeli, ne şarkısını dinlemeli, ne de kitaplarını, gazetelerini satın almalıyız. Bakın bakalım, para ve ünü ellerinden aldığınızda aralarında tek bir bölücü kalıyor mu!

Feza Tiryaki, 4 Eylül 2015
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x