
Herkesin başı önüne eğildi. İçi içini yiyor herkesin.
Kimse kimsenin yüzüne bakamıyor. Baksa, aynı soran bakışları görecek: “Ne oldu bize?” “Ya sev, ya terk et” bir zamanların sloganıydı. O slogan şimdi, “Ya Kürt ol, ya terk et”e dönüştü. Metin Koca Edirne’den telefon edip haykırıyor: “Kürtler imtiyazlı azınlık haline getirilecekse, bundan sonra ben de Kürt’üm!”
Bir haykırış da Mert Akman’dan: “Hainlerin hakkından gelemedik, oyununa mı geleceğiz?”
Zülfü Livaneli ise, köşesinde aynı masalı anlatmaya devam ediyor: “Korkmayın bölünmeyeceğiz!”
Bölüneceğimizi kim söylüyor ki...
Parçalara ayırıp değil, tek lokma halinde yutacaklar bizi.
Yani, vatanın bir parçası değil, tümü elden gidiyor.
Utancımız ondan...
Başımızın eğik olması ondan...
İçimizin içimizi yemesi ondan...
Ama Allah’a şükür, ağlayanımız yok!
İmralı sürüngeni talimat yağdırmaya devam ediyor:
“Devlet olacak, diğer tarafta da demokratik Kürt ulusu olacak. Kürtler devletin varlığını tanıyacak, kabul edecek. Devlet de Kürtlerin demokratik ulus olma hakkını kabul edecek.” Bir devlette tek ulus olur, iki veya daha fazla ulus değil.
İmralı sürüngeni, bu milletin tümünü kendi gibi hain ve aptal sanıyor herhalde? Dağdaki çetebaşı Murat Karayılan ise, “Türk devleti önce özür dilemeli” diye tehdit ediyor.
Kimden özür dilemeli?
“Kürtler’den...”
Ya sonra?
Sonra da, “Abdullah Öcalan’ın yol haritasını kabul etmeli!” Ahmet Altan’ın, “PKK 25 yıldır ayakta, devlet yenildi” demesi boşuna değil demek ki...
Nasıl utanmayalım...
Başımız nasıl eğilmesin...
Nasıl yemesin içimiz içimizi...
Büyük Atatürk, Onuncu Yıl Nutku’nu, “Ne mutlu Türk’üm diyene” diye haykırarak bitirmişti.
Atatürk’ün bu sözünün her yerden silinmek istendiği günümüzde, bırakın “Ne mutlu Türk’üm diyene” diye haykırmayı, fısıldayarak “Türk’üm” demekten bile korkar olduk.
“Bende bir fevkaladelik varsa o da Türk olarak dünyaya gelmiş olmamdır” diyen Büyük Atatürk’ün kurtarıp kurduğu devlette “Türk” adı Anayasa’dan bile çıkarılmak isteniyorsa, olacak budur! Vatan toprakları işgal altında...
Vatan toprakları kayıp gidiyor altımızdan...
“Analar ağlamasın” diye diye, vatan elden gidiyor.
Nasıl utanmayalım...
Başımız nasıl eğilmesin...
Nasıl yemesin içimiz içimizi...
Ama biz, başkaları gibi oturup ağlamıyoruz. Çünkü kendimize güvenimizi kaybetmedik.
“Vatanın bağrına düşman dayamışsa hançerini,
Bulunur kurtaracak baht-ı kara maderini...”
Sırrı Yüksel CEBECİ, 18 Ağustos 2009