Zaten Erdoğan, daha milletvekili sıfatına bile sahip değilken “kardeşim” dediği yunan Başbakanı’nı kucaklamak için Atina’ya koşmakla tâvizkâr bir tavır takınacağına dair sinyaller vermiş, sonra da eli kanlı bir câni olan Papadopulos’la değil, Sayın Denktaş’la mücadeleye başlamıştır.

O günlerde sık sık Divan’ın gündemine girmişti:
AB’nin Türkiye Komiseri Karen Fogg’un Denktaş’ın yıpratılması için talimat verdiği yazarlara Kumkapı’daki Kör Agop’un meyhanesinde lütufkâr ödemelerde bulunduğunu hatırlarsınız.
Bu Etnik Çete mensuplarının yeni ihanetlere teşvik edildiğini de hatırlarsınız.
Recep Tayyip ve takımının Annan Planı’nın kabulü için AB ve ABD ile birlikte çalıştığını, hatta Sayın Denktaş’ın, Recep Tayyip’in adamları tarafından hasta yatağında tehdit edildiğini de hatırlarsanız nasıl bir ketempereye getirildiğimiz ortaya çıkacaktır.
Bakınız AKP iktidara geldikten sonra Kıbrıs’ta neler oldu:
Rum kesimindeki herhangi bir câminin ibadete açılması şart koşulmadan, 30 yıldır müze olarak kullanılan Güzelyurt’taki kilisede âyin yapılmasına izin verdiler.
Karpaz’da, 200 Türk öğrenci için okul açılmazken, aynı bölgedeki rum okulunu faaliyete geçirdiler. Bu okulun sadece 11 öğrencisi için, öğretmen olduğu iddia edilen 17 rum’u tayin ettiler! Okuldaki Türk bayraklarını gönderlerden indirdiler.
1960 antlaşmalarına aykırı olarak, 1 Mayıs 2004’te rum kesiminin, Kıbrıs’ın meşrû hükûmeti olarak AB’ye tam üye olmasını kabul ettiler.
KKTC Cumhurbaşkanı’na muhatap olması gereken Papadopulos’la Moskova’da gizlice görüşerek onun statüsünü yükselttiler.
Söz vermelerine rağmen, KKTC’nin tanınması için hiçbir talep ve teşebbüste bulunmadıkları gibi; 17 Aralık 2004’teki AB zirvesinde rum tarafını meşrû Kıbrıs hükûmeti olarak tanımak anlamına gelen uyum protokolünü imzalayacaklarını taahhüt ettiler.
Hülâsa koca Türkiye Cumhuriyeti’ni iki paralık rum’un karşısında bozgundan bozguna sürükledikleri yetmiyormuş gibi şimdi de Mülkiyet Yasası’nı Meclis’e sevkettiler.
13 Aralık tarihli Divan’da da sözkonusu ettiğimiz gibi; “rumlar’dan kalan ve kimseye tahsis edilmemiş olan menkul ve gayrimenkullerin derhâl, tahsis edilenlerin bilahare rumlar’a devredilmesini öngören” bu yasa Meclis’ten geçerse KKTC Maraş ve Karpaz gibi vatan topraklarını kaybetmekle kalmayacak, bir devlet olarak varlığını muhafaza edemeyecektir.
“Bu devleti yıkacağım” diyen Talat’ı anlamak mümkün, fakat bu tasarının kanunlaşması için Kıbrıs’ta kamp kuran AKP’liler kime hizmet ediyor acaba?
Yoksa yeniden Vahidettin politikalarına mı dönüyoruz?
- Necdet Sevinç . 16 Aralık 2005