Van Notları / Selcan TAŞÇI

Van Notları / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Balasagun » Cum May 29, 2015 11:10

Van notları-1: Yaralı aslan gibiyiz!

Resim
Son birkaç seçimin “fenomen” coğrafyasındayız;

Sivas’ın ötesi...

Ağrı, Bitlis, Siirt ve Hakkâri’yle çevrili -yeterince Sivas’ın ötesi sayılır herhalde değil mi- Van’da, hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan’ın, ülkenin doğu ve güneydoğusunda bayrak dalgalandıramayacağını iddia ettiği MHP’nin adaylarıyla buluştuk. “Öyle anlatmakla olmaz, hadi çıkın sokağa da inanalım” dedik ve birlikte esnaf gezdik, köyleri ziyaret ettik, taziyelere gittik... Hepsini anlatacağım ama önce, Van’da 2002’de 6, 2007’de 5, 2011’de 4 milletvekili ile “iktidar” olan AKP’nin sadece “gidebilmekle” övündüğü “Sivas’ın ötesi” nin ahval şeraitini paylaşayım.

* * *

Daha şehirdeki ilk dakikalarım; MHP Van Milletvekili adayı Gültekin Çavuşoğlu’nun kendi ailesinin de büyük bölümünün katledildiği, hem Vanlıların hem de bütün Türk Milleti’nin kapanması mümkün olmayan yaralarından birinin açıldığı yeri, şehirde “Lanetli Ada” diye anılan Ermenilerin mezalim karargâhı Akdamar’ı görmek istedim. Sağ olsunlar misafirperverlikleri üzerine ayrıca bir külliyat yazılmasını hak eden Vanlı ev sahiplerim; ayağımın tozuyla son tekneye yetiştirdiler. “Memleket meselesi” konuştuğumuzu duyunca, gençten bir adam yaklaştı teknede yanımıza. AKP’li belediyelerden birinde taşeron işçiymiş. AKP’ye oy vermiş ama “öyle bir hakkım olsa mahkemeye başvurup oyumu geri alacağım” diyor şimdi. “Neden” diye soruyorum; tam bir dokun bin ah işitlik hali:

- Huzur yok abla... 3’üncü sınıf vatandaş bile değiliz. O kadar sömürüyorlar. Seçimden önce iş sözü verdiler. Mart’tan Kasım’a kadar işsiz beklettiler sonra da taşeron aldılar. Sınav oluyor, faaliyet oluyor hafta sonu da çalıştırıyorlar; memurlar ek ücret alıyor, bize hiçbir şey yok. Ellerinden gelse öğretmeni bile taşeron alacaklar. Bu sene son. Terk edip gideceğim Van’ı. Öyle anlatacak şeyim var ki; ama burada yaşıyorum nasıl söyleyeyim. 13 yıldır evliyiz. Çocuğumuz olmadı. Tedavi görüyoruz. Herkese “üç çocuk” diyorlar, çocuk parası veriyorlar; bizim hiç yok. Çocuğumuz olsun diye yardım istiyoruz, sadaka verir gibi bin lira para tutuşturuyor elime Kaymakam. Ne yapacağım ben bin lirayı? Ben para istemiyorum ki, çocuğum olsun istiyorum. Geçenlerde bir sürü işsiz aileyi İstanbul’a yolladılar; ücretsiz tüp bebek tedavisine. “Beni de yolla” diyorum; sen çalışıyorsun olmaz diyor. “İstifa edeyim” dedim o zaman. Çalışıyorum da devlet karşılamıyor ki tüp bebek ücretini...

Eşinin başı yerde, genç adamın gözlerinden yaş geliyor anlatırken uğradığı eşitsizliği!

* * *

Bu sefer şehir merkezindeyiz. Van’ın yerlisi bir taksici. “Baskı, baskı, baskı, baskı...” diye yaka silkiyor, yılmış. En büyük isyanı iktidarın köylüyü “bedava yaşamaya” alıştırmış olması. “Benim buğdayım ekilmiyor, yoncam ekilmiyor, arpam ekilmiyor... Köylü tembelleşmiş, yerinde oturuyor...” diye içi gidiyor o verimli toprakların bitmeyen nadasına! “Ne olur seçimde” diyorum; “AKP, MHP, HDP; üçe bölünür” diyor.

CHP?

Aday tercihinden kaybetmiştiler anlatılana göre.

“Aslında” diyor adam; “10 kişiden 9’una sorsanız MHP der de... İnsanımız bir şeylere satılmazsalar...”

- Neye satılıyor burada insanlar?

Kendi hayatından örnekle anlatıyor:

- Kalp hastasıyım. Oğlum cezaevinde. Çevre kötü. Esrar, eroin içimi 12-13 yaşa düşmüş. 13 yaşındaki çocuk esrar içiyorsa ne beklersin ondan artık. Benim de oğlum onların kurbanı oldu. İş yok. İşi olmayan genç ne yapacak? Ya esrar-eroin, ya yankesicilik, ya hırsızlık, ya yol kesecek... Siftah etmeden evine giden adam silah kaçakçılığı da yapar, insan tacirliği de yapar, kendini de satar! Doğunun incisiyiz diyorduk; zehir kusuyoruz. Ben de düşebilirim cezaevine; herkes düşebilir. Öylesi var evine ekmek götüremiyor. Ekmek bulamayan insan ne yapar? Yaralı aslandan kötü olur. Biz şimdi yaralı aslandan kötüyüz!

* * *

Ayrımcılık, ötekileştirme de bir başka isyan sebebi Van’da:

- Davul muyuz biz; hep sopayla vurasınız... Hepimiz 9 ay 10 günlüğüz. Hepimiz insanız. Bir tek sima değişikliği var. Yazık, günah bu ülkeye. Batıya gidiyoruz “terörist” diyorlar buraya geliyoruz “Türk” diye, “Kürt” diye dışlıyorlar. Ne olduğumuzu şaşırdık! Nereye gidelim? Gidecek yerimiz, çalacağımız başka kapımız yok bizim. İçimiz çok dolu. Hiç bizi boşaltma abla... Kan kusuyoruz.

Van Büyükşehir Belediyesi teknik eleman alımında bile “Dağda yakınınız var mı?” diye soruyormuş mülakata katılanlara. İkinci soru: Bedel ödediniz mi? Üçüncüsü: Özerkliğe nasıl bakıyorsunuz?

İşe alınsan ayrı dert; maaşının bir bölümü “zorunlu Kandil vergisi...” Boğmuş bu dayatmalar Van ahalisini!

Dertleşmeye kulak misafiri olan “yan masa” da giriyor lafa:

Çavuşoğlu Gültekin’i aradım. “19 kişi polis olmak istiyor” dedim. “Elimizden geleni yaparız” dedi. Ne fikrimi sordu, ne zikrimi sordu, ne kimsin-nesin dedi... O Türk müdür, Kürt müdür, Çerkez midir; hiçbirini sormadan “elimizden geleni yaparız” dedi ya, yapsa da yapmasa da bizim desteğimiz ona. Ayırt etmiyor kimseyi. İstiyor ki bu memlekette herkes tek vücut olsun. “Kavga etmeyin” diyor, “ayrılıkta azap, birlikte rahmet vardır.” Biz de başka bir şey istemiyoruz ki! Bu adam sevilmez mi!



VATAN BÜTÜNDÜR

Van Gölü’ne nazır Gevaş kara yolundan yükselen tepelerdeki dev ay yıldızı ve etrafındaki “Vatan Bütündür” yazısını görünce şaşırdığımı fark eden Vanlı vatandaşlar, “Her yerde silerler, burada silemezler. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan gurur duyuyoruz; bunu değiştiremezler” diyorlar...

Selcan TAŞÇI, 28 Nisan 2015
selcantasci@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Van notları: Yaralı aslan gibiyiz! / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Balasagun » Pzr May 31, 2015 7:41

Van notları 2: Dağ ile şehir arasında sıkıştık!

Resim
Türkiye’nin en uzun, dünyanın en uzun ikinci caddesi olduğu iddiasındaki İskele Caddesi’ndeyiz. Yol kenarlarına dizilmiş tezgahlarda, daha önce görmediğim bir bitki satıyorlar; uşgun. Van’da meyve olarak tüketiliyor; yaygın adı “yayla muzu” . Benim için fazla ekşi ama her derde deva diyorlar; özellikle de şekere!

* * *

Kime selam versek, sanki tetikte bekliyormuş gibi başlıyor saydırmaya. Özellikle küçük esnaf... “Nefes alsak onun da vergisini alacak” diye tepki gösteriyor iktidara. Rüşvetin “hizmet bedeli” adı altında örtülü olarak tahsil edildiğini savunan Vanlı esnafa göre “haraç gibi” vergi sistemi. “Yakındır” diyor biri; “gözünün üstünde kaşın var vergisi” de çıkarırlar.

Son 10 yılın en sıkıntılı günlerini yaşadıklarını anlatan esnaf, nizami ticaret yapmaya çalışanlar adeta cezalandırılırken “merdiven altı” na hiçbir denetim yapılmadığını iddia ediyor.

E haber bültenlerinde izlediğimiz o, 007 formlu bakanlar, yaptıkları baskınlar?

Hepsi göstermelik Vanlılara göre!

* * *

Yıllarca bakan düzeyinde temsil edildi Van TBMM’de. “Hüseyin Çelik ihyası” na kanıt arıyor gözlerim. Çarşı ahalisinden biri “Allah razı olsun” diyor; “çok okul yaptı Van’a.” Yanındaki itiraz ediyor:

- Okula değil, derslik sayısına bak sen! Her yere yapıldı aynı okullar. Yapılan derslik sayısına bakarsanız Van yine en geri sıralarda.

Laf eğitime gelmişken, “temel eğitim sistemi” nin yetersizliğinden ve gençleri “katma değer üreten bireyler” haline getirememesinden de şikayetçi Vanlı.

Bu arada memleketin diğer bir çok noktasında tanık olmadığım bir “hâkimiyet” görüyorum Van’da ülkenin sosyo-ekonomik sorunlarına. Burada okur yazar olmayanından daha “entelektüel” tabakaya herkes her şeyin farkında. Problem; tercihlerinin bu farkındalık doğrultusunda değil uğradıkları baskı ve tehdit zoruyla şekilleniyor oluşu. “Dağ ile şehir arasında sıkışmaktan bıktık, yorulduk” diye ifade ediyorlar çaresizliklerini. İçlerinden biri “Bu yüzden MHP iktidar olsun istiyoruz” diyor.

- Nasıl yani?

- Devlet ve MHP’den başka bizi bu zulümden kurtarabilecek güç yok Türkiye’de. MHP “bütünlük” diyor; ayırmıyor. Devlet de devletlik yapmadığına göre...

* * *

Namı: Sosyalist Ali.

Bir nevi kamuoyu yoklaması yaptığımızı fark edince yanımıza yaklaştı ve açık açık “Oyum hemşehrime” dedi;

- Hemşehrin kim hemşehrim?

- Gültekin Çavuşoğlu; MHP’li aday. Ankara’ya gittiğimde adresim belli olsun. Bana sığınacak kapı lazım. Baksana “baraka-kent” buralar depremden beri. 2.5 liraya dürüm. Başka bir şeyin geçtiği yok boğazımızdan. Fitre zekat veren olur belki diye Ramazan’ı bekliyoruz dört gözle! Benim derdimi benden olan anlar!

* * *

6-7 Ekim yangının başladığı caddedeyiz şimdi de; Erciş’te. Günler öncesinden istihbarat aldığı halde Valilik ve Emniyet’in yetersiz kaldığını öne sürüyor dükkânları yakılanlar:

- Olacakları bildikleri halde bize ’dükkanlarınızı kapatın’dediler. Esnaf dükkânının başında olsaydı yanmayabilirdi. Jandarmayı çıkarmadılar. Zaten Kaymakam da kabul etti. Bizimle toplantı yaptığında “Ben ancak Askerlik Şubesi ile Kaymakamlığı koruyabildim” dedi. Devlet bizi çağırıp “Sizi koruyamadım” diyor. Ne diyeyim ben daha! Kendi yetersizlikleri diye zararlarımızı da ödeyeceklerini söylediler, yoksa ödemezdiler!

Aynı caddede iş yeri yakılanlardan biri “Türk-Kürt diye bir şey yoktu burada. Son 10-12 yılda ama özellikte 2005’ten sonra oluştu” diyor;

- Öyle bir ayrım yaptılar ki, mecbur değilse adam gelip benim mağazamdan alışveriş yapmıyor. Aradığını bulamazsa geliyor bu caddeye. Bir de güven geldi; ’vurdukça alıyoruz’diyorlar... Haklılar... Yakıp yıktıkça daha çok kazanıyorlar. Kapıma dayanıp bana “Neden Kürtçe bilmiyorsun” diye hesap sorabiliyorlar artık. “Kaç yaşındasın” diyor; 46. “Her yıl bir kelime öğrensen; 46 kelime ederdi” diyor. Bilmiyorum, bilmek zorunda da değilim. Çocuğum da bilmiyor. Çocuğuma sahip olmak zorundayım onun için çekip gitmek istiyorum artık. Doğduğum yerde barınamıyorum. Yerlilerin çoğu da benim gibi düşünüyor.




“Sivas’ın ötesi”nde bayrak dalgalandıran bir Tekirdağlı

Bir de hemşehri buldum ya Van’da; değmeyin keyfime...

Ebru Berköz Karaca, MHP’nin Van 7. sıra Milletvekili adayı. Aslında Adana’dan yapmış adaylık başvurusunu ve aslen Tekirdağlı!

İster istemez “Ne alaka” diyor insan bu durum karşısında;

- Ben Tekirdağlıyım. Eşim emekli binbaşı. Emekli olduğunda, çocuklar da okullarını bitirdi artık bir yere yerleşmek, bir yerden başlamak lazım dedik, Adana’ya yerleştik. 15 yıldır orada yaşıyoruz. MHP ile tanışmam da orada Hüseyin Sözlü sayesinde oldu itiraf etmem gerekirse.

- Ee Van?

- Eşim Tatvan’da görev yapmıştı bir süre; o vesileyle epey gezmiştik bu bölgede...

Milletvekili aday listeleri açıklandığında, Adana’da adını göremeyince “Hayırlısı olsun, nasip” demiş Ebru Hanım. Birkaç gün sonra tebrik telefonları gelmeye başlayınca, önce anlamamış... Listeyi tekrar inceleyip Van’dan aday olduğunu görünce, toplamış çantasını doğru Van’a; çalışmaya:En son 15 yıl önce gelmiştim. Ne yalan söyleyeyim yola çıkarken önce biraz ürktüm. Ama ülkenin neresi olursa olsun; Türk bayrağının dalgalandığı her yerde çalışmak görevimiz. Onun için ben bütün arkadaşlarıma “gönül koymayın, gidin, bu bayrağı dalgalandırmak için çalışın” diyorum. Arkadaşlarımız da çok sıcakkanlı karşıladılar, evlerini açmak için yarışa girdiler. Gittiğimiz mahallelerde çocuklar bile bozkurtla karşılıyor. 60 kişiden aşağıya olmadı hiçbir ev toplantımız. Gurur duyuyorum. O kadınların diliyim. Erkeklere anlatamadıkları her şeyi benimle paylaşabiliyorlar. Depremden sonra verdiği sözleri tutmayan AKP’yi destelemeyecekler. Kadınların desteği bizimle...

Selcan TAŞÇI, 29 Nisan 2015
selcantasci@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Van Notları / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Balasagun » Pzr May 31, 2015 7:55

Van Notları 3: Türklüğümüzü hissettireceğiz!

Resim
Göl=deniz, patates=kartol, lahana=kelem, tencere=kuşhana, kedi=pişik...

Bir İzmir, Adana, Trabzon kadar zengin Van’ın şahsına münhasır ağzı...

Van’da MHP’nin ikinci sıra adayı Yavuz Selim Camuşçu yöresel deyimlere pek meraklı; Akdamar yolunda yeri geldikçe bana da öğretiyor bazılarını:

Pişiğin gözleri sarı

Kavurmayı ettin yarı!


* * *

Resim
1994 yılında yaşanan Van uçak kazasında vefat eden Avukat Yılmaz Camuşçu’nun oğlu Yavuz Selim Camuşçu. “Eskiler” anlata anlata bitiremiyor babasını; yokluk günlerinin fedakârlarındanmış. “Tek avukatımızdı. Hepimize yetişmeye çalıştı. Karşılıksız. Çok iyi bir avukattı, ama o zor günlerde bir tek ülkücüyü bile mağdur ettirmeyeceğim diye koştururken, ücretli dava almaya vakti kalmazdı. Öldüğünde bir evi var mıydı bilmiyoruz. Kendisini davasına adamıştı...” diyorlar. Hâlâ duayla anıyorlar adını. Oğul Camuşçu da babası gibi sevdirmiş kendini; genç, neşeli, samimi... “Van’ın kurtulması için beni Ankara’ya yollamanız şart” diyor; anlamıyor ilk anda seçmen;

- Nasıl kurtulacak Van başka türlü benden!

Sonrası gırgır, şamata, derken; neredeyse akraba çıkıyor vatandaşın yanından ayrılırken!

Yavuz Selim Camuşçu İnşaat Mühendisi. Dolayısıyla Van’da “deprem sonrası” yapılan ve yapılamayanlara en hâkim isimlerden biri;
- Yıkılan hiçbir binanın yerine yenisi yapılmadı. Deprem konutları Van için toplanan yardımlarla yapıldı. Devlete maliyeti 0’dı. Ama 30-35 bine inşa edilen konutları 90 binden sattılar halka. Van için toplanan parayı da, faydasını da görmedi Van.

* * *

Camuşçu’ya göre seçmenle bu kadar kolay kaynaşmalarını sağlayan en önemli etkenlerden biri, “Van’ın evlatları” olmaları:

- Biz Vanlıyız. Van’da dostluklarımız var. Ev komşusu olmuşuz, dükkân komşusu olmuşuz, mezar komşusu olmuşuz. Düğünlerimizde, cenazelerimizde, birimizin başına bir hal geldiğinde hep bir arada olmuşuz. Bir araya geldiğimizde, bizim vasıtamızla iradelerini tecelli ettireceklerine dair izleri ve işaretleri görüyoruz. Adayları objektif değerlendirdiklerinde, kendi menfaatleri için değil, Van için siyaset yapacak adayların MHP listesinde yer aldığını fark ediyorlar.

Van sosyo-ekonomik endekslerde hep son sıralarda; “istikrar sürüyor” yani! İşsizlik derseniz, Türkiye ortalamasını ikiye katlamış halde.

“Sınır kapılarının kapalı olması büyük sıkıntı” diyor Camuşçu;

- Kaçak geleceğine yasal gelsin... Artan işsizlik rakamları, oto sanayideki esnafın geçim standartları, çarşı-pazar esnafının çek-senet, kira ödemeleri gösteriyor ki Van fakirleşiyor. İlk iş Van’dan nüfus ve sermaye kaçışını durduracağız.

* * *

Van’ın köklü mahallelerinden Şabaniye’ye Belediye Meclisi tarafından Öcalan’ın annesinin doğduğu köyün adının verilmesi, yine Belediye Meclisi tarafından “Ermeni Soykırımı” nın tanınması büyük tepkiye neden olmuş Van’ın özellikle “yerlileri” arasında.

“Bölündükçe ve kutuplaştıkça değil, birleştikçe ve büyüdükçe kazanacağız” diyor Camuşçu Vanlılara; “Yarın çok geç olabilir bizimle yürü Van.”

7 Haziran günü oylarını kullanmadan önce özellikle yapmalarını istediği bir şey var:

- Orta Doğu’ya bakın! Ağzını açan “analar ağlamasın” diyor. Allah aşkına birazcık akıldan nasip almış kimse “analar ağlasın” der mi? Ama Orta Doğu’dan ibret alın! “Sizi özgürleştireceğiz, size demokrasi getireceğiz” gibi muğlak, duygusal ve heyecan verici vaatlerle gelenler farklı etnik ve inanç gruplarını birbirlerine boğazlatıyorlar. Yemen, Suriye, Irak, Libya, Cezayir, Afganistan örnekleri ortada. Cami cemaatine intihar saldırıları, suçsuz günahsız bebeklerin katli, tecavüzler... Her gün vahşice bu kadar tavuk öldürülse insanlık ayağa kalkardı... Kardeşlik hukuku içinde kenetlenmiş eller gibi bir arada ve millet olarak yaşamak zorundayız. Aksi halde biz de köleleşeceğiz.

* * *

Camuşçu’yu seçmenleriyle baş başa bırakıp Van sokaklarına dönelim. Sadece binaları değil insanların hayatlarını da yerle bir etmiş deprem:

- Depremde 350 bin lira sildim. 30 yıllık ticari hayatımı bitirdim. “İş günü kayıplarınıza kadar bütün masrafınızı ödeyeceğiz” dediler; 25 kuruş verdilerse haram olsun! Ama hiç zarar görmeyenlere, “kendilerinden olanlara” öyle şeyler yaptılar ki!

- “Ölen hayvanlarınızın küpelerini getirin sayısı kadar para verelim” dediler. Adam Malazgirt’ten oradan buradan küpe topladı; yarısı sana-yarısı bana anlaştılar, sağlam hayvanın küpesini kesip getirdi “hayvanım öldü” diye. Bu gaddarlığı yapan, yarın öbür gün aynısını bize de yapmaz mı?

- 9 ay konteynırda kaldım. Bağ-Kur’lusun sana bir şey yok dediler. Yerli biri bir tarihte dükkân açmış kapatmış ona hiçbir yardım yok. 9 çocuğu olan binlerce lira alıyor her ay. Ben Bağ-Kur’luyum da para almıyorum ki, yatırıyorum, gelirim yok, anlatamıyorum! Yerliysen duymuyor seni!

* * *

“Kentsel Dönüşüm” le başlıyor sohbet ettiğimiz çoğu kişinin ilk cümlesi:

- 4 yıldır mal alamıyoruz, eşya alamıyoruz, düzenimiz yok. 5 bin konut yaptılar. “25 yıl bana mahkûmsunuz” dediler; halkı borçla bağladılar. Yaptıkları da şehrin dışına. Bir ayağı kırık masaya benziyor Erciş. Herkes oraya toplandı. Şehir merkezi diye bir şey yok. Koca köy hâlâ... Yazık ediyorlar Doğuya...

İlk bakışta “ekmek kavgası” ,başka her şeyin önüne geçiyor ama sohbeti biraz koyulaştırınca “boğulmuşuz” diyor pek çok Vanlı;

- Kendimizi gösteremiyoruz. Dükkânımıza, evimize bir bayrak asamıyoruz, bu sorun değil mi! Adam “kirlenmiş” diye “Ne mutlu Türk’üm diyene” tabelasını indiriyor Diyarbakır’da, temizle as... Daha kim, ne anlatacak bana! Biz bu seçimde Türklüğümüzü hissettirmek zorundayız. Burada yaşamak, çocuklarımızı burada büyütmek istiyorsak, burada olduğumuzu göstermek zorundayız. ’Evlerini almayın, kiralamayın az kaldı, onlar bu toprakları terk edecekler hepsi zaten size kalacak’, diye propaganda yapanlar var el altından... Siyaset değil, parti değil, evimize sahip çıkmak zorunda olduğumuz için gideceğiz sandığa.



“Lanetli Ada”da...

Akdamar’a gitmek isteyince, Yavuz Selim Camuşçu nezaketen eşlik etti ama “Kırk yıl gelmesem, gelmek istemem” mesafesinde Vanlılar, Ermeni mezaliminin karargâhı olarak kullanılan Akdamar Adasına. AKP’nin restore ettirip, ayine açtığı kiliseye girince, tecavüze uğrayan Tür kadınlarının çığlıkları çınlıyor sanki kulaklarınızda... Hemen her ailenin şehidi var ve kimileri, tecavüz adasına götürülürken intihar ettikleri Van Gölü’nün dibinde yatıyor hâlâ; kimse o hatıralarının kanırtılmasına tahammül edemiyor buralarda...

Selcan TAŞÇI, 30 Nisan 2015
selcantasci@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x