Van Raporu... / Ümit ÖZDAĞ

Van Raporu... / Ümit ÖZDAĞ

İletigönderen Balasagun » Cum Nis 03, 2015 13:09

Van Raporu...

Resim
Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımız ülkemizin başına gelenleri diğer bölgelerde yaşayanlardan çok daha erken görüyor ve anlıyorlar. Çünkü nelerin yaşandığını kendileri yaşayarak görüyorlar. Van’dan e posta ile milli dertlerini anlatan bir yurttaşımıza bana Van’daki durum ile ilgili bir rapor yazmasını istedim. Bugün sizinle bu raporun bir özetini paylaşacağım. Raporun tamamını ise http://www.21yyte.org’da okuyabilirsiniz.

“Van, Türkiye’de Türklük bilincinin 2009’a kadar hâlâ son derece güçlü olduğu illerden biriydi. 2007 yılında kanlı karakol baskınlarından az sonra kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nda o zamanki Emniyet Müdürlüğü’nden Van Valiliği’ne kadar olan 2-3 km’lik güzergâh, ellerinde Türk bayrakları taşıyan büyük bir kalabalıkla dolmuştur. Bu kalabalık, ellerinde Türk bayraklarıyla terörü tel’in etmiş idi. Bu manzara 2009’dan bu yana artık hayal bile edilemez olmuştur.

2009 tarihinin önemi, bu tarihte etnik ırkçılığın, mahallî idareler seçiminden galip çıkarak bölgeye PKK’nın damgasını vurmasıdır. Van’da mahalli idare sadece belediye hizmetleriyle uğraşmamakta PKK’nın resmi propaganda organı olarak da çalışmaktadır. Van Belediyesi’nde odaların hepsinin kapısına ayrıca Kürtçe tabelâlar asılmış, Van Belediye Başkanlığı binasının kapısında dahi Kürtçe yazılarla fiilen ikinci resmi dile geçilmiştir. Son seçimlerde Van Belediyesi Sular İdaresi binasına PKK çaputu asılmıştır. Ayrıca seçim döneminde subay orduevi PKK militanlarınca taşlanmıştır.

2007 seçimlerinde basit bir ticarî araçla propaganda yapan, acınası durumdaki etnik ırkçılar, 2011 seçimlerinde Van’ın en işlek caddelerinden Kâzım Karabekir (Maraş) Caddesi’nde kocaman bir otobüsle “Vur Gerilla!” diyen bir sözde marşla gövde gösterisi yapabilecek kadar güçlenmiştir. Bostaniçi, Hacı Bekir (Bu mahalle Hacı Bekir Kışlası Asayiş Kolordu Komutanlığı yanındadır),Yenimahalle, gibi büyük mahallelerde devletin resmî memurları hiçbir uyarı veya tahsilat görevi yapamamaktadır. Kısacası bu mahallelerde “devlet” yoktur.

Van, iyi niyetli Kürt kökenli yurttaşlarımızın, sözde ifade hürriyeti beklentisiyle PKK saflarına ahlâksız biçimde çekildiği bir ildir. İşin kötü tarafı artık, PKK’nın Kürt bilincinin bir temsilcisi olduğu, meşru sayılması gerektiği kanaati en iyi niyetli Kürt kökenli yurttaşlarımıza bile kabul ettirilmiştir. Ayrıca herkesin gayet iyi bildiği gibi Van her türlü kaçakçılık faaliyetinin kavşak noktalarından biridir. Hakkâri’ye yakınlığı, İran sınırının coğrafî şartları ve PKK’nın kaçakçılık üzerinde otorite kurması gibi sebeplerden dolayı Van kaçakçılık açısından çekici bir bölgedir. Ayrıca Van, kara para aklama faaliyetlerinin, özellikle inşaatlar yoluyla yürütüldüğü merkezlerden biridir.

Van’da güvenlik güçleri başta olmak üzere devlet görevlilerinin genel zihniyeti, Van’ın çoktan elden çıkmış, görev süresinin bitiminde derhal terk edilmesi gereken bir yer olduğudur. Asker ve polis burayı ne pahasına olursa olsun savunulması gereken bir yurt parçası olarak maalesef görmemektedir. Son seçimler öncesinde, Van 6. Hudut Alayı resmen etnik terör baskısıyla kışlaya hapsedilmiştir. Van’da artık polis, eylemler öncesinde esnafı, etnik terör yandaşlarının dediklerini yapmaları, polis gücünün, elleri taşlı ve Molotoflu militanları durdurmaya yetmediği yönünde uyarmaktadır.

Etnik terör Van’da inisiyatifi ele geçirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’ne açık düşmanlığını şiddetle veya şiddetsiz, rahatlıkla ifade edebilmekte ve maalesef polisten en ufak bir karşılık görmemektedir. Van’da PKK’nın bu derece müsamaha görmeleri, Van’ın artık terk edildiği yönündeki karamsarlığı güçlendirmektedir. Özellikle 2009’dan bu yana PKK’nın dağ kadrosu, Van şehir merkezine çok yaklaşmıştır. 2010’da kayak merkezi olan Abalı’da, ayrıca şehrin çıkışı sayılan ve Kolordu Komutanlığı’nın biraz ilerisindeki Kurubaş Geçidi’nde eylem gösterecek kadar etkin olabilmeleri çok düşündürücüdür.

Van, belediyenin resmî Kürtçe afişleriyle doludur. Şehirdeki büyük reklâm levhaları Kürt etnik ırkçılığının talepleri ve tahrikleri ile işgal edilmiştir. Ayrıca belediyenin bülteninde/dergisinde, PKK çaputunun belediye başkanınca iş makineleri de kullanılarak şehre çekildiğini gösteren bir fotoğrafın 2011 yılında yayınlanabilmiş olması da çok ilginçtir.

Van kuzeyde Ahlat, güneyde Gevaş Selçuklu mezarlarıyla üzerine Türk damgası vurulmuş kadim bir şehrimizdir. Maalesef bugün, bilhassa “Batılı” vatandaşlarımızın önyargılarından da beslenen, “Kürt şehri” imajıyla artık fiilen elden çıkması kabul edilmiş gibidir.”

Evet, raporun bazı bölümleri böyle. Mehmet Altan bile demiyor mu Ankara oraları gözden çıkarmış gibi diye...

Ümit ÖZDAĞ, 5 Haziran 2013
uozdag61@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Re: Van Raporu... / Ümit ÖZDAĞ

İletigönderen Balasagun » Cum Nis 03, 2015 13:19

İkinci Van raporu

Resim
Van’da yaşayan bir bürokrat dostum bir süre önce bu köşede yayınladığım bir Van raporu yollamıştı. Kısa bir süre önce ‘İkinci Van Raporu’ adını verdiğim aşağıdaki raporu yolladı. Muhalefeti, İstanbul’da savcımızın DHKP-C tarafından şehit edilmesinden sonra “teröre karşı omuz omuza durmaya” çağıran Başbakan Davutoğlu’nun yönettiği Türkiye’de Güneydoğu Anadolu’da bir ilimizin durumunu göstermesi açısından bu rapor çarpıcıdır. Davutoğlu teröre karşı mücadele konusunda samimi değildir. Türkiye terör karşısında teslim olmuş bir ülke görünümü vermektedir. Şimdi Van raporunu okuyalım:

“Değerli Hocam; Belki çok yeri tekrarlanmış olmakla beraber, Van özelinde Doğu Anadolu’ya dair bir durum tespiti daha yapmak, âcizane kanaatimce şart olmuştur. Adımın saklı kalmasını istirham ederek bir kere daha halimizi arz etmek isterim.

Daha dün karşılaştığım bir köylü, Aydın’dan arazi almanın ne kadar kârlı bir iş olduğunu, bir sohbet ortamında anlatıyordu. Aydın’dan almak istediği zeytinliğin fiyatı, çoğu memurumuzun bir yıllık maaşından çok daha fazlaydı. Ama köylülere sorsanız, devlet Doğu Anadolu’da vatandaşına yeterli yardımı yapmıyordu.

Bunun ötesinde Doğu Anadolu’nun ücra bir köyünden Kürt kökenli bir vatandaşımız, ülkenin batısını da kendi vatanı olarak gördüğünü söyleyerek bununla övünüyordu. Bu güzeldi elbette. Ama burada garip olan şey şuydu ki vatandaşımız bunun “Barış Süreci” denen safsatayla sağlandığını sanıyordu.

Sohbet meclisinde ortaya çıkan sessiz gerginliğin farkında değildi. Çünkü karşısında, PKK’nın tehdidini, yollarda her gün yaşayan Türkler vardı. Hastasını, çocuğunu il merkezine götürdüğü Van-Hakkâri yolunda, hâlâ PKK etkinliği olduğunu bilmiyor olamazdı. Oysa ona göre “Barış Süreci” ile ülkede sulh ve sükûn sağlanmıştı.

Beri yandan artık köyden batıya gitmek istediğini söylüyordu. O bunu bir sınıf atlama işi olarak görüyordu belki ama köyünden ve civar köylerinden sadece geçen yaz, beş yüzden fazla insanın bölücü örgütün “vergilerinden” dolayı batıya göçtüğünden ya habersizdi ya da habersiz görünmeye çalışıyordu.

Bugün AKP, Türkiye’de Türk adının egemenliğini ortadan kaldırmıştır.

Fiilî bir durum olarak Doğu Anadolu’da vatandaşlar, işlerini görmek üzere PKK’nın siyasi uzantılarına müracaat eder hale getirilmiştir. İki gün önce konuştuğum eski bir köy muhtarı, köyün su şebekesi için gereken vanaları “partiden” (Bölge halkı PKK’nın siyasi uzantılarından kısaca “parti” diye bahseder) temin ettiğini fütursuzca söyleyebilmiş bir de ayak üstü PKK propagandası yapmıştı.

Doğu Anadolu artık sözde “AKP Milletiyle” Kürt etnik ırkçılığının filli hükümeti arasında paylaşılmıştır. Van, Erbil gibidir. Ticari ve sosyal hayatın hareketliliği insanlarda bir gelişme duygusu yaratmakla birlikte “Kürtçe bilmek” artık doğal bir zorunluluk gibi addedilmeye başlanmıştır. Çöp kutularından resmi tabelâlarına kadar belediye, her yerde iki dilli uygulamaya geçmiştir.

Halk BDP ve HDP gibi siyasi etnik ırkçılığın PKK terörüyle ilgisinden habersiz gibidir.

Devletçe sağlanan maaş ve sosyal yardımların “Dünya Bankası’ndan” geldiği, dolayısıyla aslında Türk Devleti’nin burada hiçbir katkısının olmadığı, yıllardan beri en cahil köylülerin bile kafasına işlenmiş bir söylemdir.

Kolordu ve Hudut Alay Komutanlıkları hâlâ yerlerinde durmakla beraber Van şehir merkezinde askeri tesis hemen hemen kalmamıştır. Merkezdeki askeri lojmanların tamamı yıkılmıştır. Merkez Komutanlığı yıkılmış ve arsası ticari bir iş için satılmıştır.

Doğu Anadolu’da şu anda, Türk Ulusal bütünlüğü ortadan kalkmıştır. Kürt kökenli yurttaşlarımızda “Türk olmak” bilinci bitirilmiştir. Türklük artık “batıdan gelen yabancı ve geçici misafirlerden” ibarettir.

Devletin resmi sağlık, eğitim ve emniyet hizmetleri, sadece geçim sıkıntısı yaşayan memurların, maaş farkları ihtiyacından dolayı karşılanabilmektedir. Bunun yanı sıra gene de hizmet aşkıyla çalışan az sayıdaki memurumuz, bölgenin kapalı kültürel yapısıyla ciddi bir uyumsuzluk yaşamaktadır. Bölgenin Türkçe ile tek ilgisi, sağlık ve eğitim hizmetleri sayesindedir.

Öğretmenlerimiz, emniyetin nispeten daha iyi sağlandığı köylerde, hâlâ resmi bayram kutlamalarını Türk Bayrağı ve Atatürk resimleriyle yapmaktadırlar. Bu sevindiricidir.

Sağlık hizmetleri, devletin hiçbir güvenlik teminatı olmaksızın en ücra köylere kadar sadece sağlık görevlilerinin fedakârlıklarıyla sağlanabilmektedir.

Son zamanlarda Van-Hakkâri yolunda seyrek de olsa askeri araç trafiği görülmekle birlikte başta Zernek Barajı olmak üzere bu yol üzerinde hiçbir faal kontrol noktası bulunmamaktadır.

Herhangi bir iç savaş halinde, bölge halkının Türkiye Cumhuriyeti’nden yana davranıp davranmayacağı önceden söylenemez. Bölge halkı “güçlüden yana” tavır sergilemektedir.

Köylerde hane hane gelir durumu, bölücü örgütçe bilinmektedir. Bölge halkında PKK ve siyasi uzantılarıyla ilişki içinde bulunmanın vatana ihanet olduğuna dair hiçbir ahlâkî ve siyasi endişe kalmamıştır. Bu da “Anayasadan Türk adını silmek için” PKK ile iş birliği yaptığı artık ortada olan Siyasal İslâmcı iktidar partisi tarafından meşrulaştırılmıştır.

Siyasi bölünmenin toplumsal alt yapısı hemen hemen tamamlanmış gibidir. Bunun geri döndürülmesi ancak bölgede çok güçlü ve tavizsiz ulusal bir kanun hakimiyetinin yeniden kurulmasıyla mümkündür. Memurunun Türklüğünden emin olmadığı bir devletin, vatanın bütünlüğünü sağlaması mümkün değildir.

Kaldı ki artık bölgedeki tüm resmi kurumların üst düzey yöneticileri Kürttür. Devlet memurları çekinmeden PKK taraftarlığı yapabilmekte bunu sosyal medyada da paylaşabilmektedir. Bebek katillerinin yanında olarak devletten maaş almayı içine sindirmek artık vaka-i adiyedendir. Bunun önüne geçmenin yolu, Doğu Anadolulu memurların bir müddet kesinlikle memleketlerinde görev yapmalarının engellenmesi ve bölücü örgüt sempatizanlığının dahi çok ciddi şekilde soruşturulması ve cezalandırılmasıdır.

Doğu Anadolu’nun Kürtleştirilmesi iyice hızlanmıştır. Van İlçelerinin köylerinde dahi artık Kürtçe isimli levhalar dikilmiştir. Dahası “Doğulu olmak Kürt olmaktır!” bilinci topluma yerleştirilmiştir.

Şüphesiz önceki raporda da temas edilmiş hususlar mevcuttur. Ama durumun vahameti, ne kadar tekrar edilse azdır.

Etnik terör fiziken ortadan kaldırılmadıkça bölge halkında, Kürt devleti kurmak hayali bitmeyecektir. Bölge halkında, siyasetin ahlâkla ilgisine dair bir soyutlama yeteneği yoktur ve etnik bölücülük bu zaaftan yararlanmaktadır. Ahlâkî bir soyutlama yeteneği olmayan Kürt toplumunun tek bildiği şey, “Menfaatin sağlayıcısı, güçlüden yana” olmaktır. Etnik terörün tehditleri bölge halkında devletten yana olmak duygusu yaratmak yerine, “Etnik terörle iş birliği yaparak menfaat temin etmek” bilincini yaratmaktadır. Bu bilinç de Türk’e karşı duyduğu nefreti her gün resmi ağızlardan ifade eden hükümetçe beslenmektedir. Bu yüzden de Türk devletinin gücünün tartışmasız olduğu, bölge insanına mutlaka gösterilmelidir.

Siyasal İslâmcılık tam ve kesin şekilde yasaklanmadıkça...

Etnik siyaset tam ve kesin şekilde yasaklanmadıkça...

Bölücü terör, en son unsuruna kadar istisnasız ve fiziksel olarak ortadan kaldırılmadıkça Doğu Anadolu’nun elde tutulması zor olacaktır.

Bu bir imdat çığlığı olarak duyulmalıdır. Aksi takdirde ikinci bir Balkan faciası yaşanması an meselesidir.
Saygılarımla.”

Durum Türk Milletine arz olunur.

Ümit ÖZDAĞ, 3 Nisan 2015
uozdag61@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 7 konuk

cron

x