Vatan için cefâkarlık örneği: Yüzbaşı Mehmed Muzaffer

Batı'nın ülkemizde gerçekleştirdiği "sivilleştirme" uygulamalarına millî karşı çıkışlar.

Önemli: Kimi yazarlar, günlük yazdıkları için bu bölümde belirtilmemiştir.

Vatan için cefâkarlık örneği: Yüzbaşı Mehmed Muzaffer

İletigönderen Tarihkolik » Pzr Eyl 14, 2025 10:00

“Hey Onbeşli” türküsünün yakılmasına vesile olan Çanakkale’deki yaşları 15, 16, 17 olan genç askerleri hatırlamayanımız yoktur değil mi? Hatta ayağında çarığı bile olmayarak bu genç yaşta Çanakkale’de ve Millî Mücadele’de vatan için türlü cefakârlıklar ortaya koyan sayısız örnekler bulunmaktadır. İşte bu örneklerden biri de Yüzbaşı Mehmed Muzaffer’dir ki yaptıklarıyla ayrı olarak zikretmemiz gereken bir kahramandır kendisi…

Henüz daha 17 yaşında Galatasaray Sultânîsi’nde öğrenciyken içindeki tartışmaya bile kapalı olan vatan sevgisi O’nu Çanakkale Çarpışmalarına gönüllü olarak yazılmaya yönlendirmiş, asteğmen rütbesiyle savaşa katılmıştır.

Direnişin oldukça çileli olduğu ve gün geçtikçe müttefiklerin takviyeler yaptığı Çanakkale’de yaralıları ve tıbbi malzemeleri at arabalarıyla taşımak epeyce zorlaşıyordu ve bu yüzden Almanlar tarafından hediye edilen kamyonlar da yüzleri güldürse de kamyonların lastikleri de hemen eskiyordu. Neticede yeni lastik ihtiyacı doğmuştu. O tarihlerde lastik benzeri malzemeler ancak payitaht İstanbul’da satılabiliyordu. İşin daha da vahim olanı İstanbul’da lastik ve benzeri ürünleri satan yerler de çok nadirdi. Bugün olduğu gibi satılık mal ilanı verme adeti de yoktu.

Bu meşakkatli iş için İstanbul’dan gönüllü olarak Çanakkale’ye savaşmaya gelen Mehmed Muzaffer’in becerikli ve açıkgöz bir genç olduğunu gördüğü için kendisine güvenerek bu iş için onu görevlendiren komutanı, Mehmed Muzaffer’e derhal Erkân-ı Harbiye’ye giderek icab edilen parayı oradan almasını emretti. Hiç vakit kaybetmeden yola koyulan Mehmed Muzaffer, İstanbul’a vardığında gittiği Erkân-ı Harbiye’de huzuruna çıktığı yaşlı kaymakam tarafından askerin ayağına postal, sırtına kaput alacak para yokken otomobil, kamyon lastiği için kendisine tahsis edecek paranın olmadığının söylenmesi üzerine eli boş olarak Erkân-ı Harbiye’den çıktı. Çok kederliydi. Karnı da acıkmıştı. Müsait bir noktada bir şeyler atıştırırken Karaköy’deki Yahudi bir tüccarın otomobil ve kamyon lastiği sattığını işitince süratle tabanları yağlayıp o tüccara doğru koştu. Tüccar altın parayla lastik satıyordu. Mehmed Muzaffer de kâğıt parasının olduğunu belirtince sonunda tüccar kâğıt paraya razı oldu ve Mehmed Muzaffer tüccardan lastikleri hazır etmesini isterken ertesi sabah da parasını hazır edeceğini söyledi. Tüccarın yanından ayrıldıktan sonra müstakbel eşi Hanife Melek’in kırtasiyeci babasına giderek oradan kâğıt ve boya temin etti ve bir köşeye çekilerek kâğıdı işlemeye başlayan Mehmed Muzaffer, paranın ön yüzündeki işlemeyi bitirdikten sonra o devrin hakikî paralarının üzerindeki yazılar arasında mevcut olan “Bedeli Dersaadet’te Altın Olarak Tesviye Olunacaktır” notunu hatırlayarak aklına gelen fikir doğrultusunda kâğıdın arka yüzüne de “Bedeli Çanakkale’de Altın Olarak Tesviye Edilecektir” yazmıştır. Halbuki bunun bâtınî, yani görünmeyen manası ise bedelinin Çanakkale’de kanka ödeneceği idi. Sabaha doğru bir milletin bağımsızlığı açısından çok sembolik bir mana taşıyacak olan kâğıt parayı bitiren Mehmed Muzaffer, soluğu tekrardan Yahudi tüccarın yanında aldı. Yanındaki Mehmed Çavuş’la birlikte lastikleri at arabasına yükleyen Mehmed Muzaffer, elleriyle hazırladığı kâğıt parayı da Yahudi tüccara teslim eder. Mehmed Muzaffer’in görevini başarıyla yapması komutanları tarafından büyük takdir ile karşılanmıştır.

O süreçte Çanakkale’de çatışmalar durma noktasına gelmiş, İtilaf Devletleri Çanakkale’yi terk etmişti. Bu yüzden Çanakkale’deki Türk birlikleri Irak, Suriye, Filistin cephelerine kaydırılıyordu. Çanakkale’de görevi biten Mehmed Muzaffer de görevlendirildiği Irak Cephesi’ne nakledilmiştir. Bu cephede “Yüzbaşı” rütbesiyle ve 9. Alay bünyesinde görev alan Mehmed Muzaffer, Kut’ül Amare Kuşatması’na katıldı.

Irak Cephesi’ndeki II. Felahiye Muharebesi’nde görevini icra ederken boynundan vurulan Mehmed Muzaffer, can havliyle cebinden çıkardığı kâğıda boynundan sızan kanla üç tane not yazdı. Birinci not “Kıble ne yöndedir?” iken, ikinci not Kelime-i Şehadet olmuş, üçüncü ve son not olarak da “Bölük intikamımı alsın” diye yazdıktan sonra ruhunu teslim etmiştir. Mehmed Muzaffer’in son soluğunu verirken boynundan sızan kanla kağıda yazdıkları 6.Alay Kumandanı Halil Kut Paşa tarafından müzeye gönderilmiş ve koruma altına alınmıştır.

Elbette ki yalnızca bu notlar koruma altına alınmakla da kalmadı, Yüzbaşı Mehmed Muzaffer’in elleriyle hazırladığı kağıt paraya yazdığı gibi hem Çanakkale’de bedel kanla ödendiği gibi, Yahudi tüccarın parasını da devlet tahsil etti.

Her ne kadar resmi tarih bu ismi pek hatırlamasa da mutlaka zikretmemiz, anmamız, unutturulmamız gereken Yüzbaşı Mehmed Muzaffer’le ilgili şahsi kanaatim, nasıl banknotlarımızda Mustafa Kemal Atatürk’ün, Yunus Emre’nin, Cahit Arf’in, Fatma Aliye’nin, Fatih Sultan Mehmed’in, Buhârîzade Mustafa Itri’nin, Mimar Kemaleddin’in, Mehmet Akif Ersoy’un resimleri nasıl basılıyorsa Yüzbaşı Mehmed Muzaffer’in resmi de Türk banknotlarındaki yerini almalıdır. Millî kahramanlarımız arasında müstesna bir yeri olan bu zâta olan vefamızı da böylece göstermeliyiz.

İlgililerden bu konuda süratle lazım gelen adımları atmalarını bekliyoruz.
Kullanıcı küçük betizi
Tarihkolik
Üye
Üye
 
İletiler: 26
Kayıt: Pzt May 26, 2025 7:05

Şu dizine dön: Millî Duruşlar

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x