Vay Anasını Sayın Seyirciler

“Bu Yaşta Bu Zekâ, Akıllara Sezâ”

Nihayet basının amiral gemisi (!) Hürriyet, “baklayı ağzından çıkardı.”

“Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu.” Bir oyun çıkaracaklardı ortaya ya, nasıl çıkaracaklardı kimse bilmiyordu. Nasıl “allem kallem” edeceklerdi? Nasıl kıvırtacaklardı? Akılları sıra nasıl “tongaya düşüreceklerdi” milleti?

Nasıl “tam göbekten” vuracaklardı?

Nasıl “el çabukluğu marifet” diyeceklerdi?

Nasıl bir “gazel okuyacaklardı?”

Milleti nasıl “avuçlarına alacaklardı?”

Üç aşağı beş yukarı bunları biliyorduk . Biliyorduk da nasıl diyeceklerini, nasıl bir punduna getirip, Türkiye’ye dayatılan, giydirilmek istenilen “deli gömleğini” gözümüze sokacaklarını bilmiyorduk. Beyinlere, toplumun algısına nasıl bir pusu kuracaklarından, nasıl belli etmeden önümüze bir kuyu kazacaklarından haberimiz yoktu.

İşte “vakit gelip çatmış.” Bunlar içlerindekini kustular. Kusmuklarını "gayyâ kuyusuna" döktüler.

Ortalığı tavına getirdiler. İhaneti telleyip pulladılar ve söylediler:

Yüzde 95: "İlk 3’ü koruyun"

"Hurriyet.com.tr’de 2 hafta boyunca “Türkiye’ye açık davet” başlığı ile yayınlanan “Hürriyet Yeni Anayasa Sayfası”na 20 binden fazla öneri geldi.
Yaklaşık 2 milyon kez ziyaret edilen sayfada, vatandaşlar yeni anayasa ile ilgili önerilerini sundu. Değerlendirmede bulunan ziyaretçilerin yüzde 95’i, anayasanın ilk 3 maddesinin korunması gerektiğini belirtti."

Buraya kadar size bir şey yokmuş gibi gelebilir. Bakın ne güzel bir iş yapmışlar. Bunlar bölücü, kötü niyetli falan değil. Bunlar vatan evlâdı. Haksız yere eleştirdiniz Anayasa’nın değiştirilmesi teklif bile edilemez maddelerini uluorta oylamaya sundular, anayasal suç işlediler, dediniz. Bakın gördünüz mü, meğer hizmet ederlermiş halka. Siz de “kıldan nem kapıyorsunuz?” Bak ne demiş katılanların yüzde doksan beşi : “İlk üç madde kalsın.”

Demek ki neymiş? Bunlar masummuş. “Milletin saflarının ağzına bir parmak bal çalmışlarsa ne olmuş?” Millet cevabını vermiş... Böyle diyeceksiniz değil mi? Buraya kadar okursanız.

Şimdi haberin diğer yarısını okuyun bakalım:

Başlık atmışlar. “Baklayı ağızlarından çıkarmışlar:”

“Dil” değil “resmi dil”

“Yok devenin başı! “diye bir feryat edin haydi! Susmayın!

“ Tut kelin perçeminden! “deyin isterseniz. İsterseniz bu denilene:

“Bok yemenin Arapçası!” diyerek de küfredebilirsiniz. Size kalmış.

Haydi durmayın şimdi bu başlığın açıklamasını okuyun:

“Öneri ve değerlendirmeye açılması çok eleştirilen ilk 3 madde, hakkında en çok öneri gelen maddeler oldu. Sonuçlar ilk 3 madde üzerinde toplumda genel bir mutabakatın olduğunu ortaya koydu.

Değerlendirmede bulunan vatandaşların yüzde 95’i ilk 3 maddenin korunması yönünde görüş bildirdi. Maddelere ilişkin gelen binlerce yorumda ise bazı düzeltme ve değişiklik talepleri dile getirildi.”

“Hay babanıza rahmet!" “Çıkarın ağzınızdaki baklayı şöyle, fazla “eveleyip gevelemeden.” deyin. Deyin ki biraz rahatlayın, delirmeyin!

Belli oldu, “bir siz akıllısınız! “ “Herkesi kafadan kontak sanıyorsunuz?” deyin arkasından.

Saymışlar en çok değiştirilmesi istenen kısımları. Baştan diyorlar ki yok halk kalsın demişmiş. Sonra 360 derece dönüp, ilk üç maddeye konuyorlar. Hop yeni açıklama. Değişiklik istenilen maddeler sayılıyor. Okuma ve anlama özürlü değilseniz söyleyin Allahaşkına: “İlk üç maddeden değil mi bu istenilen(!)değişiklikler?

"Sizi uyanıklar sizi! Söylediniz işte, daha ne diyeceksiniz?" denmez de ne denir bu cinliğe, söyleyin?

“Değiştirilmesi en çok istenen kısımlar ise 2. Madde’de yer alan “Atatürk Milliyetçiliği” ile 3. maddedeki “Dili Türkçedir” ifadesi oldu. Vatandaşlar, büyük çoğunlukla, “Atatürk Milliyetçiliği” ibaresinin maddeden çıkartılmasını isterken, “Dili Türkçedir” ifadesinin “Resmi Dili Türkçedir” şeklinde değiştirilmesini önerdi.”

"Emir büyük yerden geliyor" biliyorduk da bu kadar açık seçik, orta yerde, “Yedi kubbeli hamam” kuracağınızı beklemiyorduk.

“Davul falanın boynunda, tokmak bunların kolunda” çalıp oynuyorlar.

"Gelip çatacak yakında beklenen gün." Bayan Kışanak demiş ya, “Baharda Avrupaya başvuruyoruz, yardım istiyoruz. “ İşte o zamana kadar bütün ihanet odakları, hainler… hepsi bir bir açığa çıkacaklar.

“Ortalığa yem döküyorlar.”” Millete zokayı yutturacaklar.”

Bunlar olurken aynı anlarda Türk Ordusu’nun önceki Genel Kurmay Başkanı terörist ilân ediliyor. Daha önceki bir Ordu Komutanı , dört yıldır devam eden bir davadan(“) dolayı nedense tekrar tutuklanıyor. Dört yıldır kaçmamış, dört yıldır delil karartamamış, şimdi yapacak(?).

Yaşı yetmişlere erişmiş, Türk milletine en üst mevkilerde hizmet etmiş, terörle mücadele etmiş en yüksek derecedeki Türk askerleri onlar… Yüzlerce yüksek subay hücrelere tıkılı. Terörist(!). Terörist sözü en yüksek subaya deniyorsa artık eli kanlı PKK’lı canilere kahraman mı diyeceğiz yoksa? Bu mu denmek, bu mu öğretilmek isteniyor?

Askerine, halkına, enciğine, cinciğine silah çektiler terör örgütünün gözü dönmüş canileri.

Şimdi neredeyse onlara Paşa muamelesi yapılıyor. Bunlara terörist demek istemiyormuş bazıları(?)… Dilleri varmıyormuş böyle demeye…

“Dayısı dümendeymiş “bunların, bunlar emir kullarıymış, öyle söylüyorlar bilenler. "Emir büyük yerdenmiş.” "Birileri yakasını kaptırmış, elini kolunu kurtaramıyormuş.”

AKP’li bir vekil, Kuzey Irak bilmem ne yönetimi falan demeyi bırakıyor: “Kürdistan kurulsun, bize ne zararı var? destekleyelim, “diyor. Bu bir “yan kabağı.” “Birileri söyletiyor.“

Bütün kırmızı çizgilerimizi “yalayıp yutturdular.“

“Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olacağız.” Yapmayın etmeyin, böyle "ağbi pozlarına" girmeyin!” diye çığıranları susturdular.

İşlerini iyi biliyor yayılmacı çeteler ve yandaşları.

Bu işin sonucunu görüyorsunuz, “allem ettiler kallem ettiler” işi sonunda yine “dil işine bağladılar.”

Anayasa’da, “Dili Türkçedir” yerine “Resmi dili Türkçedir" deniverirse ne olacakmış!

Denilebilir mi?

Böyle diyen çıkar mı içimizden? Sıradan vatandaş, işinde gücündeki vatandaş, yurtsever vatandaş, vatan millet bayrak diyen vatandaş, bu Cumhuriyeti kuran büyük Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve şehitlerimize bağlı olan, onlara saygı duyan, minnet duyan vatandaş bunu diyebilir mi?

Satın alınmayan, ruhunu satmayan şeytana, bunu der mi?

Halk bunu neden istesin? Bir ülkenin “resmi dili “falan derseniz o ülkede başka diller de olduğunu kabul edersiniz. Başka dil ne demek? Başka halk! Başka toplum.

İşte bunu kabul ettiğiniz an, bu iktidarın kabul edip imzaladığı, o zamanki CHP’nin de ses çıkarmadığı Birleşmiş Milletler “İkiz Yasaları” devreye girecek. Her “dil sahibi halk” kendini savunmak, bağımsız olmak için istek de bulunabilecek. Nereye? Birleşmiş Milletlere…
Ne demektir bu? Ne olacak? "Türk Baharı müjdesi!.."

Avrupa, Amerika, İsrail bizim üzerimize gelebilecek, işgal edebilecekler ülkemizi demek…

Ayaklanma çıkartacaklar demek…

Ülkemizde, bölgemizde, İkinci İsrail’in temelleri atılacak demek!

Ermeni isteklerine, emellerine yol açmak, ülkemizi yedi düvele peşkeş çekmek demek…

O zaman bizi kim mi koruyacak? diye de sormayın.

Dilimizi diline dolayan, bölünme, parçalanma yoluna büyük hizmet eden bu gazetelerin çekirgeleri değil herhalde…

“Bunlar hâline bakmaz Hasan Dağı’na oduna giderler.”

“Kapımıza at yerine eşek bağlamak isterler.”

Oysa bizim şöyle dememiz gerekmez mi yayılmacı maşalarına:

“Eleğim var, sacım var, komşuya ne borcum var?”

“Ekmeğimize kan doğramayın!”

“Yahudi pazarlığından bıktık. Yahudi yaygarası yeter artık.”

“Bir zeytin verir ağzına bir tulum tutar altına” dedikleri tam da bu değil mi?

“Yarasız yere kurt düşürdüler.”

“Çantada keklik” sanıyorlar milleti.

Kendileri “cin fikirli.” Millet aptal.

Öyle mi?

Feza Tiryaki, 11 Ocak 2012

Deyimler:
Deyimler öz anlamlarından ayrı bir anlam taşıyan kalıplaşmış sözlerdir.
Deyimler, kavramları değişmece ( mecaz ) yoluyla anlatır. Anlatırken, anlatıma güzellik , özgünlük katar. Deyimler kalıplaşmış söz öbeklerinden veya tümcelerden oluşurlar.
Bu yazıyı deyimlerle yazdım. Yazıda tam 72 deyim var. Neden böyle yazdığımı sorarsanız şundan:
Halkımız kendi bağrında gelişmiş, kendi dilinde yaşamış ve yaşayacak olan deyimlerinden duyarsa bu acı gerçekleri belki daha iyi anlar. Ha der, uyuyorsa uyanır diye… Bir ihtimal…