Vebalı Hayvanlar

Vebalı Hayvanlar

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Mar 23, 2013 0:54

VEBALI HAYVANLAR

“Gözler Öcalan’ın mesajında.”

“Dünyanın gözü Diyarbakır’da.”

“Türkiye’nin gözü Abdullah Öcalan’ın mesajının okunacağı Diyarbakır’da.”

“Nefesler tutuldu, gözler Öcalan’ın mesajında.”

“Gözler Öcalan’ın mesajının okunacağı nevruz kutlamalarında.”


“Kutlamada Lazca şarkı sürprizi.” Aynı anda,“ Meclis’te Lazca kavgası.”

“Dünya tarihî çağrıyı böyle gördü.”

“Öcalan, silah sussun, sınırdışına çıkın!”

“İmralı mesajına dünyanın ilk tepkileri.”

“ABD’den ilk yorum: Alkışlıyoruz.”

“AB: Memnuniyetle karşılıyoruz.”

“Öcalan mesajının şifreleri.”


“Hem kürtçe(?), hem Türkçe, okunan mesajın dedikleri…”

Yukardaki başlıklar bilgiağında yayınlanan başlıklar.

Dün birbirinin arka sıra NTV’nin, Hürriyet’in yayınladığı başlıklar.

Bugün de bir başlık nereye baksak her yerde:

“Başbakan güvence verdi: “İnfaz olmayacak, çekilebilirsiniz. Geçmişteki faili meçhullere izin verilmeyecek.”Güvenebilirsiniz…

Koskoca anlı şanlı Cumhuriyet, bayrağı beyaz ay yıldızlı al bayrak, marşı İstiklal Marşı, dili Türkçe, 74 milyon Türk vatandaşının yaşadığı, Atatürk ve silah arkadaşlarının kanla, irfanla kurduğu Cumhuriyet, dün en son bu haldeydi.

Devlet yetkililerinin izniyle, devlete karşı bir başkaldırı denemesi ve bunun dünyaya ilanı yaşandı ülkemizde, bir ilimizde. Orada, yasa dışı bir takım resim ve çaputların ortaya çıkarılmasına, tek bir Türk bayrağı asılmayan meydanda, kirli çaputların meydanlara doldurulup Türk halkının gözüne gözüne sokulmasına izin verildi. Ne izni, bunun yapılması, duyurulması, ilanı için el birliği edildi. Yargılanıp cezasını almış, vatana ihanetten, devlete silahlı çete kurup başkaldırmaktan, silahlı isyan yönetmekten sabıkalı 14 yıldır hücresinde ceza çekmekte olan eli kanlı birinin, eli askerinin, polisinin, halkın, kundaktaki bebenin kanıyla kanlanmış birinin mesajının okunmasına, daha düne kadar el etek öpen, hücre hapisli birinin kutsanmasına, baş katilin lider ilan edilmesine izin verildi.

Tüm bunların yanında bizimle alay eder gibi bir habercik de yayınlanıp durdu gazetelerde. Küçük Yunus haberi.

“Hollanda: Yunus’a karışmayın. Yunus, Lezbiyen çiftten alınamaz. Bu Hollanda’nın meselesi işimize karışmayın.”

Bir Yunus’u, dokuz yaşındaki, ailesinden alınmış Türk çocuğunu Hollanda’da avuç içi kadarcık bir ülkede, ama yayılmacı, anasının gözü bir ülkede, verildiği azgın kadınlardan bile kurtaramayan bir ülke durumundayız.

Arkasını Amerika’ya, Avrupa’ya dayamış, kirli kanlı parayla beslenen bölücü, vatan millet düşmanı tayfası bu kadar yol almış, gemi azıya almış çok mu?

Türkçeyi, Türklüğü bitirmek, Türk’ü kurban etmekse, Türkiye’yi ulus devletten çıkarmak, federasyona döndürüp parçalamaksa bütün bunların karşılığı, sus pus olmuş bakıyorsak öyle, evlerimizden dışarı…

Artık bize konuşmak düşmez. Hayvanlar konuşsun. Konuşsunlar biz dinleyelim, dinleyelim de dersimizi alalım, utanmamız kaldıysa da biraz utanalım:


VEBALI HAYVANLAR


Eski zamanlarda hayvanların başına Tanrı bir bela salmış.

Veba salgını kasıp kavururmuş ortalığı.

Öyle bir salgınmış ki bu, kimseyi ayırmaz, geliyorum da demez,

Alıp götürürmüş genç yaşlı, enik encik bütün hayvancıkları…

O devirde bu hastalığın ilacı yok, çaresi yok.

Günümüzdeki hekimler, ilerlemiş bilim, eski zamanlarda nerede…

Bilimle derdi yenmek, akılla, bilgiyle güvenmek kendine, hak getire…

*

Neyse biz öykümüze dönelim, çaresizlik nasıl kullanılır, görelim.

Hayvanlar korkudan çıkmaz olmuşlar, inlerinden yuvalarından.

Sıra kimde diye gözlerler, açlıktan, yoksunluktan iç çekerlermiş…

Vebadan daha beteri açlıkmış, av avlanamamakmış, yem bulamamakmış…

Hayvanların kralı bilirsiniz, aslan olur hep.

Masalımızda da kral, yeleleri, dişleri kocaman mı kocaman bir aslanmış.

Sayısız kurdun kuzunun katili, sayısız hayvanın baş düşmanı.

*

Aslan bakmış, durumu kötüye gidiyor, vebadan ölmezse açlıktan ölecek.

Bütün yırtıcı hayvanlar nalları dikecek, tahtalı köye gidecek.

Bir çare düşünmeli derde, canını kurtarmalı, bu düzen devran sürmeli.

Çünkü durum umarsız, ortalık göründüğün de kötü.

Ot yiyenler, korkudan dışarı çıkamıyor,

Et yiyenler, bu yüzden yiyecek tek lokma bulamıyor.

İnlerine giden yollar boşalmış, evler yüzlerine kapanmış.

Ortalıkta ne bir kuzu, ne dolaşan bir şaşkın koyun…

Hepsi can derdine düşmüş, sinmiş kovuğuna, kapatmış kapıyı bacayı.

Beklerlermiş sessizce, önlerinde kuru ot, tahıl ambarı…

Et olmayınca, aslanın yırtıcının ama doymaz ki karnı.

*

Sonunda aslan toplatmış meydana, yönettiği kendi milletini.

Geçmiş karşılarına, önce azarlamış, akılsızlıklarını yüzlerine vurmuş.

Ardından hepsini sözleriyle bir güzel coşturmuş.

*

“Ey milletim!” demiş. “Beni dinleyin en iyisi siz!

Bizim ne olacak böyle giderse bir düşünün halimiz?

Av avlanamıyor, yem yemlenemiyoruz, nerede eski ağız tadımız?

Vebadan korktuğumuz kadar, doğru, hiçbir şeyden korkmadık.

Yuvalarımıza tıkıldık kaldık, ortalığı vebaya bıraktık.

Hiç düşündünüz mü, Tanrı niye bu belayı yolladı?

Bizim aklımızı sayısız can alarak sınadı?

Böyle durumlarda Tanrı’ya kurban verilmez mi?

Bir kişiyi kurban etmek, en az binleri, yüz binleri rahat ettirmez mi?”

*

“Tanrı’nın öfkesi böyle yatışır, derdimiz tasamız böyle savuşur.

Gelin birilerini kurban verelim, karşılığında hepimiz rahat edelim.

Kim suçluysa, kim en çok suç işlemişse içimizde, onu kurban seçelim.

Herkes anlatsın işlediği suçu, işlediği günahı, yaptığı ettiği yanlışı.

Kim en büyük suçluysa çıkartalım dediklerinden, bulalım içimizdeki kurbanı!”

*

Önce aslan anlatmış yaptıklarını, o güne dek ettiklerini:

“Ben” demiş aslan, “Ben en suçluyum içinizde emin olun.

Sayısız koyunun kurdun kuşun etiyle karnımı doyurdum.

Su başında duranın, su içenin de canını aldım, yoldan geçenin de…

Kırda otlayan da yem oldu bana, avını avlayan yırtıcı hayvan da.

Kimi gözüme kestirdiysem, kime rastladıysam açken, onu kendime lokma ettim.

Hiç bu kadar aç gözlü olunur mu?

Önüne gelenin canına kıyılır mı?

En iyisi beni kurban verin, kurtulun bu beladan.

Tek şartım var var yalnız, önce herkes benim gibi içini dökmeli.

Suçunu günahını saklamadan, ortada, millete anlatmalı.”

*

Aslan bunları der demez, tilki kuyruk sallayarak ortaya atılmış:

“Yüce kralımız onlar nasıl söz öyle?

Siz koyunu kurdu kuşu yemişsiniz, midenize bulduğunuzu indirmişsiniz.

Ne varmış bunda günah olacak? Suç sayılacak?

Önünüze çıkmasalardı sersemler!

Yolunuzda durmasalardı alıklar!

Siz bizim kralımızsınız, bize lazımsınız.

Yedinizse yaşamak için yediniz, afiyet şeker olsun.

Siz kendinizi bırakın, hep başımızda öyle kalın.

Diğerleri suçunu, işlediği günahı anlatsın.

Kim kurban olacak, oy birliğiyle acele karar çıksın…”

*

Tilki, aslanla birleşir hep masallarda bilirsiniz.

Kendini pek akıllı sanır, olmayan aklını hileye düzene kullanır.

Koca kuyruğu çok sallanmaktan uzamıştır.

Ağzı boş boş konuşmaktan, krala övgüden öyle büyük.

Dişinin kovuklarını başkalarının artığı doldurur.

Nerde yardakçı, kuyruk sallayan varsa tilkiyle birlik olur.

Bileni bilmeyeni kandırır bu tilkiler, çaktırmadan akılları alırlar baştan.

Burada da öyle olmuş, meydan alkıştan inlemiş.

Hayvan milletini tilkinin sözleri coşturmuş da coşturmuş.

Sırayla kürsüye çıkmış bütün hayvanlar.

Yaptıkları vahşeti, hayvan kıyımını tek tek anlatmışlar.

Hepsinin kötülüğü yanında kalmış, üstelik bunlar, bir de bol alkış almış.

Kaplan anlatmış, alkışlanmış. Sırtlan, timsah, atmaca…

Kurt, çakal suçsuz bulunmuş, köpeğe bile söz denmemiş.

Ayı da alkış almış, sokan öldüren yılan da, çıyan da…

Bunların hepsi evliya katından sayılmış,

Kutsanmış, övülmüş, bağışlanmış…

Isıran, saldıran, can alan kim varsa temize çıkmış adı.

*

Buna şaşmış kalmış zavallı eşek, titreye titreye çıkmış kürsüye.

“ Benim de günahım var, beni de bağışlarsınız umarım!”

Demiş eşek. “Bakın size ne oldu anlatayım:

Bir gün geçiyordum caminin avlusundan.

Şadırvanın yanında saksılarda bir sürü çiçek.

Renk renk, mis kokulu çiçeklere dayanamadım,

Dilimi uzattım, dallarından şöyle bir lokma koparttım…”

*

Daha böyle der demez eşek,

Bir uğultu kopmuş, bağırtı çağırtı, şamata…

Ortalık inlemiş yuh sesinden, eşeğe edilen küfürün bini bir paraya…

Kurt gözlüğünü takmış hemen, kara kaplı kitaptan suçu okumuş:

“Bedeli budur işlenen suçun, canını almalı hemen, bunun gibi deyyusun!”

*

Çakallar kafa sallamış, sansar, akbaba, köstebek bile bunu onaylamış:

“Doğru bunun suçu en ağırı, bu kadar da hayvanlık yapılır mı?”

Ayı bağırmış, köpekler havlamış:

“İşte suçlu budur, bizi derde düşüren hain, utanmaz şeytan!

Tanrı’nın öfkesini, işlediği bu büyük suçla üstümüze salan!”

Eşek ne olduğunu anlayamamış, kaçacak yer de bulamamış.

Bir anda geçmiş boynuna yağlı ip, zavallıcık oracıkta edilmiş kurban…

*

Veba geçti mi dersiniz, eşek öldürülünce o ülkede,

Sarı öküzler seçilerek tek tek kurban verilince,

Koyunlar suçlanıp, kuzular kurda yem edilince?..


Arsızlar tepişir durur derler, kendi aralarında, dünya durdukça.

Ne ezdikleri, ne yedikleri bitermiş bunların, ne de bahaneleri…

Saldırırmış dişliler, bunların diş kovuğundakiler, kapı bekleyenler,

İşinde gücünde olana, masuma, karın kardaşa…

Savunmasıza, birlik olmayana olurmuş olan, her böyle işin sonunda…


Feza Tiryaki, 22 Mart 2013
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x