VINN'latan Demokrasi

Çözücü: Mustafa YILDIRIM

VINN'latan Demokrasi

İletigönderen Ram » Çrş Nis 06, 2011 13:45

Ne denli kızardık şu PTT’ye; bir dilekçe yazardık ilgili müdüre, sonuç alamazsak haydi Bölge Müdürü’ne yaz. O da olmazsa Daire Başkanı’na… İşin ucu Müsteşar’a, Bakan’a dek giderdi. Haftalar geçerdi, ama en sonunda bir çözüme ulaşılırdı. “Özelleştirme” müridi Özal’dan sonra bakın hangi noktalara geldik:

Ortağın Çocukları, Ağustos başında basımevine gidecekti, bilgisayarımda daha önceleri rastlamadığım sıkıntılara bir de özel Elektrik Dağıtım şirketinin ilgilenmediği elektrik kesintileri eklendi. İş uzadıkça uzadı. Oysa Anadolu’da Türk egemenliğinin sonunu getirecek genel oylamadan önce Anadolu’ya gitmeye kararlıydım; köylerde nabız tutacak, günlük yazılarla son bir uyanış sağlamak için üstüme düşeni yerine getirecektim. Ortağın Çocukları baskıya girerken son düzeltmeleri de internetten gönderirdim nasıl olsa.

Ağustos ortasında aradım Türk’ün Hücresini [Cell’ini.] Çok hızlıydılar, hemen geldiler. Sözleşmeyi imzaladık; bir “sim” kart ve şifre verdiler; “Cihazınız kargo ile gönderilecek, hattınız 27-29 Ağustos’ta açılacak” dediler.

Aradan on gün geçti; cihaz gelmedi; onaylı sözleşme de… Telefonla aradım; “Hemen işleme geçiyoruz” dediler. Cep telefonuma da bir ileti geldi: “Sorununuz çözülmüştür.” 5 gün daha geçti, ses yok. Aradım merkezlerini; “Bakalım” dediler. Baktılar ve “Hattınız açılmamış, cihaz için kargo talimatı verilmemiş!” diye aydınlattılar! Telefonuma yine bir ileti: “Sorununuz çözülmüştür.

Bu böyle sürüp gittikçe gezimi erteliyordum. Sonunda bir cihaz geldi de yola çıktım. O da ne?

Hatta bağlanılmıyor. Arıyorum merkezlerini; “İsteğinizi kayda geçtik” diyorlar. “Sorununuz çözülmüştür” iletisi gecikmiyor. Yolarda, kırlarda “internet” dükkânı arıyorum. Baktım olacak gibi değil; Ankara’ya döndüm; Genel Oylama üstüne tek yazımı gazetelere ancak gönderebildim.

Olayları gün gün, saat saat bir yazıya döktüm, hattın açılmamasının nedenini de sordum; onaylı sözleşmeyi istedim ve Türk’ün Cell’inin Genel Müdürü’ne faksladım; iadeli kayıtlı da gönderdim. Gereken hizmeti vermedikleri için sözleşmeyi “feshettiğimizi” de bildirdim. Yanıt yok!

Ekim 2010 başlarında bir de fatura gelmez mi; hem de bir başka hat numarası üstüne! Bir yazı daha yolladım. Bir ay sonra bir fatura daha geldi… Bir yazı daha…

Sonunda onaylı sözleşme geldi; ama her ay o sözleşmede belirtilenle ilgisi olmaya hat numarasına ilişkin bir fatura daha geliyordu. Genel Müdür’ün adına, “İlgi yazılarımız” diye başlayan, olayları tarih-saat sırasına uygun anlatan yeni yazılar gönderdim. İki satır yanıt yok!

Faturalar birbirini izledi. Çevremde genel oylama öncesi haberleşmemin engellenmesi üstüne “komplo teorileri” üretiliyordu. Elimde kanıt yoktu ki onlara hak vereyim, değil mi? Aylar ayları kovaladı ve sonunda bir yazı geldi; yalnızca “Borcunuzu” diye başlayıp “İcra” tehdidiyle biten bir yazı! Anlaşıldı işin sonu mahkemeye varacak.


ŞİMDİ GEL DE O ESKİ “BÜROKRASİYİ” ARAMA!

Özür diliyorum o asık yüzlü, sert bakışlı; ama tüm olanaksızlıklara karşın görevini tamamlamaya çalışan PTT yöneticilerinden; hani hatalı bir iş yapınca bir üstünden çekinen memurlardan. Siyasiler emir verince “Yasal mı acaba?” diye kırk kere olmasa bile birkaç kere düşünen memurlardan özür diliyorum.

O zamanlar işlerimiz aksıyordu; ama “enayi” yerine konulmuyorduk!

Al sana bilgi çağı hizmeti ve çözülmeyen sorunlar için “Değerli müşterimiz sorununuz çözülmüştür” diyen otomatik makine yanıtları!

İşin yoksa Vınn’layıp dur!

Haberleşme özgürlüğüymüş, özel yaşamın korunmasıymış…

Haydi oradan!


DAĞITIMDA BUHARLAŞAN KİTAPLAR

Ah, unutuyordum: Yeni araştırmalarım için yurtdışına 7 kitap sipariş etmiştim 2009-2010’da. Aylar geçti; ayrı ayrı postalanan kitaplar buharlaştı. Aynı kitapları bir başka yerlere sipariş ettim. Yine altısı gelmedi. PTT’deki memur arkadaşlara sordum da posta dağıtımın da özelleştirildiğini, taşeronlaştırıldığını öğrendim! İçim sızladı, yollar aşındırarak sırtladıkları posta torbalarıyla kapımızı çalan postacıları anımsadım ve onlar üstüne yakılan türküleri de…

Kitapları üçünce kez sipariş ettim; ama bu kez adres olarak PTT’deki posta kutusunu verdi. Sonunda kitaplar geldi; sonraki siparişlerim de… Böylece taşeronlardan kurtuldum.

Bu haberleşme ortamında ulusal güvenlik nasıl mı olur?

Siz de işi büyütüp “kaos” ortamı yaratmayın; kişisel haberleşme kayıtları, rakiplerinize, yabancı ülkelere elbette “servis edilmiyor” dur.

Aksini söyleyenin yolu Cell’e, yani Hücre’ye mi düşsün?
Mustafa YILDIRIM / 25 Mart 2011
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Mustafa YILDIRIM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x