Atatürk'ü Anayasa'dan çıkarabilmek için "Anayasa'da hiçbir ideoloji bulunmasın" diyenler, sonra kalkıp Anayasanın liberalizme dayanmasını isteyebiliyorlar.

Keza, 'Türk' kelimesini silebilmek için, "Anayasa'da hiçbir etnik vurgu olmasın" diyenler, bütün vatandaşların birlikte çalışıp yaşamasını sağlayacak eğitim birliğini bozmak için, Anayasanın, eğitimi etnik dillere bölmesini isteyebiliyorlar.

(Genel kabul görmüş temel değerlerle ambalajlanmış paketleri mutlaka açıp içine bakmalıyız çünkü, en kötü hediyeler(!) daima onların içine saklanıyor. Burada da "Ana dilde eğitim hakkı" şeklinde bir kelime oyunuyla yutturulmaya çalışılan hediye(!), sanki "İnsanların hapse girme özgürlüğü" diye bir özgürlük çeşidi olabilirmiş gibi hiç utanmadan kullanılan "Türban takma özgürlüğü" şeklindeki akıllara ziyan ifadeyle aynı karakteri taşıyor bence).

Politikacılarımıza ve basınımızın bir bölümüne söyleyecek sözüm yok. Onların ne oldukları zaten belli ama, acıyarak bakan gözlerimizde, böyle çocukça çelişkiler yüzünden gülünç durumlara düşen iyi eğitim almış, kültürlü, bilgili, akıllı ve mantıklı diye bildiğimiz "iş kadınlarımız ve iş adamlarımız", "aydınlarımız" ve "profesörlerimiz" dansözlüğe soyunarak karşımızda neden kıvranıp duruyor ve bazı haksız, kötü niyetli yabancı talepleri 'onur, şeref, haysiyet' gibi kelimelerle ifade edilen kavramların, değerlerin, aklın ve bilginin önüne nasıl geçirebiliyorlar acaba?

Galiba, bağlı oldukları yerlere karşı gelemedikleri için kendi kendilerine bu saygısızlığı yapmak zorunda kalıyorlar. Yani, emir demiri kesiyor.

Emri verenin amacı 'Türk' ve 'Atatürk' kelimelerini ve onların ifade ettikleri bütün kavramları Anayasa'dan çıkarmak.

Bunu kimler ister? Geçmişte Türk'ü yok etmeye veya Anadolu'dan göndermeye kimler çalışmışsa ve bugün "Atatürk'ü bırakın artık, unutun onu" diyenler kimler ise, onlar tabii.

Arkasına gizlenmeye çalıştıkları kavramları çok tutarsız bir biçimde kullanmaları, kötü niyetlerinin bir başka kanıtı oluyor.

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran başat güç olan Türklerin, hem devlete hem de millete adlarını vermelerinin etnik unsurlar bakımından sakınca yarattığını iddia edenler, bunun kimliklere yapılan bir saygısızlık olduğunu öne sürerek, iddialarını etnik bölünmenin dayanağı ve mazereti haline getirmeye çalışıyorlar.

Bütün dünyada devletler, kendilerini kuran başat güç ile ilgili isimler alırlar. Fransa'yı, Fransızlar kurmuştur ve o ülkede yaşayan herkese 'Fransız' denir. İngiltere'yi, Angıllar ve Saksonlar(Sakalar) birlikte kurmuşlardır ama, başat güç Angıllar olduğu için "Angıl ülkesi" diye anılır ve bütün vatandaşları 'İngiliz' olurlar.

Eğer Amerikalılar bunun yanlış olduğunu düşünüyorlarsa, bize sıra gelinceye kadar, İkinci Dünya Savaşı'ndan beri işgal altında tuttukları Almanya'ya müdahale edip orayı düzeltsinler. Almanya'yı Almanlar kurmuştur ve vatandaşlarına da halâ 'Alman' denir.

Hatta bence, Türklüğü Anadolu'dan silmek için bizim gerici, dinci ve ırkçı bölücülere akıl öğretmeden önce, bu konuda kendi kusurlarının daha vahim olduğunu görerek kendilerine çeki düzen vermeye çalışsınlar çünkü, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları 'Ameriko Vespuçi' denilen bir adamın adını almakla sadece kimliklerini değil, kişiliklerini de kaybediyorlar.

Sömürgecilik, gericilik ve ırkçılık koalisyonu var karşımızda. Yani, devletimiz kurulduğundan beri Atatürk ve onun gibi düşünenlerin geçit vermemek için mücadele ettikleri ne kadar kötülük varsa, hepsi birleşip ortak olmuş, Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırıyorlar.

Saldıranlar kazanır da, yaşanacak bütün olumsuzluklara rağmen çocuklarımızda ve gelecek nesillerde bize "Aklınız neredeydi... Atalarınıza neden ihanet ettiniz... Onların size kazandırdığı şereflerden bizi niçin mahrum bıraktınız?" diye soracak hâl ve bilinç kalırsa eğer, saldırıya karşı mücadele edenlere katılmış olmanın onuruyla hesap vermeyi, başka her şeye tercih ederim mutlaka.

Saldıranlar istedikleri gibi bir Anayasa yapabilirlerse, "Lozan" gidecek, yerine "Sevr" gelecek.

Herkes başındaki şapkayı önüne koyup, iyice düşünsün lütfen!

Selçuk TINAZ, 13 Mart 2012