
Hafta sonu kutlanan 19 Mayıs şenliklerinde iki şey beni sevindirdi. Birincisi; Atatürk’ü günahı kadar sevmeyip kuyusunu kazanların Anıtkabir’e giderek poz olsun diye timsah gözyaşı dökmemiş olması. Keşke onun emanetine ihanet eden öteki yetkililer de gitmeseydi iyi olurdu. Rahmetli hiç olmazsa mezarında rahat yatardı. Gazi Mustafa Kemal’i gerçekten sevenlerin ziyaret etmesi fazlası ile yeter.
İkincisi; Başbakan’ın konuşmasındaki sözleri. Atatürkçü gençliğe alternatif oluşturulan Gençlik Şurası’nın, kapalı spor salonunun dörtte birini bile dolduramayan toplantıda 19 Mayıs için yaptığı konuşma, 10 senedir iktidarda olmalarına rağmen devleti öğrenemedikleri gerçeğini ortaya koydu. Başbakan, “bayramlarda toplar ve tankların geçit resminin kalktığını” söyledi. Oysa gerçek; bu geçit resimlerinin amacı ve gerekçesini bilmediği.
Hiçbir ülke, envanterindeki silah ve araçları, konvoy halinde törenlerde halkını etkileme veya korkutma amacıyla geçirmez. Bu gösterilerin amacı, dosta düşmana mesaj ve tehdittir. Özellikle dört tarafı düşmanla çevrili Türkiye için de elzem. Hele hele Davutoğlu’nun komşularla sıfır sorun politikası sonucu yeni yeni komşu problemleri kazandığımız bir dönemde.
Tankları geçirmekteki amaç, yabancı devletlere mesajdır. Her ülkenin başkentinde görev yapan askeri ataşeler gerçekte birer askeri casustur. Asli görevleri bulundukları ülkenin askeri gücü ve silahları konusunda bilgi toplamaktır. Bu törenler videolara kaydedilir, geçen silahların resimleri çekilir. Bu yüzden ülkeler geçit törenlerinde ellerindeki en modern silah ve füzelerle bir tür gözdağı verir, amaç caydırmaktır.
Ama Tayyip Bey de haklı, kozmik odaları delik deşik olan, bavul bavul belgeleri gazete kapılarına bırakılan, konuşmaları dinlenen ve karargâhının yaklaşık yarısı hapiste olan bir ordunun caydırıcılığından söz edilemez. Hani Rusya’da, komünizm yıkılışı sonrası Türkiye’yi ziyaret eden Rus ordu bandosunun, Tarkan’ın “Oynama Şıkıdım” şarkısını izlerken, nasıl gözümüzde ordu olarak değerini yitirmişti ya. İşte öyle bir şey. Suriye de sallamıyor artık bizi. Gelelim güncel konu Uludere’ye.
İstihbaratın Amerikalılar tarafından verildiği artık kesin. Açıklamaları mehter yürüyüşü gibi bir yalanlayıp iki doğrulayan bizim liderlerin konuşmaları, Amerikalıların doğru söylediğini ortaya koydu. Tayyip Bey’e göre “her ne kadar başkanlık seçiminde Obama’yı zorda bırakmak için yayınlanmış olsa da”. Gelelim herkesin göz ardı ettiği noktaya. Hatırlarsanız, sağ kurtulan birkaç kişi insansız uçağın önce ateş açtığını, jetlerin sonradan geldiğini söylemişti.
Bildiğiniz gibi bizim Heronlar silahlı değil. Amerikan Predatorları silahlı. O zaman anlaşılıyor ki Amerikan insansız araçları bu kaçakçı gruba ateş açmış. Bizim jetler de ardından gelip işi bitirmişler. Zira benzer olaylara hem Yemen hem de Pakistan’da çok sık rastlandı.
Ama beni asıl yıkan, Recep Bey’in Obama’nın seçim kampanyası için kaygı duyması. ABD Başkanlarının seçim kampanyalarını, öldürülen Türkler, Araplar, Afganlılar veya Kürtler, hiç etkilemez. Onlar ikinci dünya liginin vatandaşlarıdır. Onları Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar veya İngilizlerin ölümü ilgilendirir. Bakın Camp David’de yapılan G8 zirvesinden ne pahasına olursa olsun Yunanistan’a yardım çıktı.
Türkiye darda iken, G’lerin hiçbirinin umurunda olmadı, bundan sonra da olmaz. AKP’nin izlediği politikalar ve yeni saat ayarı ile ülke ikinci dünya ligine geçti bile. Amerikalıları ilgilendiren tek konu cepleri, yani ekonomi ve para. Gerisi hem Amerikalı seçmenin hem de siyasi parti liderlerinin umurunda değil.
Unutmadan yazayım, geçenlerde Barzani ailesinin bir ferdi geldi Ankara’ya Başbakan olarak. Bakın orası, Suriye’nin Esad’ından da çok demokratiktir. Barzani aşiret reisidir, toprak ağasıdır. Ve Barzani’ye, Talabani’ye tuvalet çıkışında peşkir tutanlar Dışişleri Bakanı ve Başbakan olur. Gerisi “yalan dünya” ...
Savaş SÜZAL, 22 Mayıs 2012