Yalcin Kücük Basbakan' a Seslendi

Forumda gereksiz, yanlışlıkla açılmış veya kilitlenmiş başlıklar buraya taşınır.

Yalcin Kücük Basbakan' a Seslendi

İletigönderen kush » Prş May 28, 2009 12:43

Yalçın Küçük son dönemde Türkiye’de yaşanan gelişmeleri sosyalistkultur.org sitesine değerlendirdi.


Cumhurbaşkanına açılan davayı, mayınlı arazilerin İsrail’e verilmesini, sermaye-ordu-hükümet ilişkilerini 27 Mayıs’ın yıldönümünde analiz etti. İşte o röportaj:



Türkiye Yuttaşları bunu meşruluk sınırları içinde kabul etmez



Askeri müdahaleler, devrimler sadece hukuki, iktisadi, sosyal nedenlere dayandırılamaz. Aynı şekilde sembolik anlatımlara da dayandırılır. Eğer Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeki birisi, oranın en yüksek şahsı şüpheli durumuna girdiyse ve evrakta sahtecilikten dolayı yargılanma isteniyorsa; bu, meşruiyetini yitirmiş olmasından daha vahim bir durumdur. Aynı şekilde, Başbakanlık’taki bir zat devlet bankalarından kredi vererek, bir büyük televizyon ve basın kuruluşunu, kendisiyle çok yakın ilişkiler içerisinde olduğu iddia edilen bir sermaye grubuna devredebiliyorsa, buraya yönetici olarak da damadını getiriyorsa… Devlet bankalarının krediler konusundaki eksiğini de Arap şeyhlerinden aldığı kredilerle tamamlamaya çalışıyorsa; bu, 27 Mayıs 1960 öncesinde olduğu gibi, meşruiyet tartışmaları ortaya getirir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları, her türlü yurttaş, ister sivil ister asker… Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde oturan bir kimsenin evrakta sahtecilikten yargılanabilir bir duruma düşmesini; Başbakanlık makamındaki bir insanın kendi yakınlarına, damadının yöneticilik yaptığı bir sermaye grubuna önemli televizyon ve matbuat kuruluşlarını devlet bankalarından sağlanan kredilerle veriyorsa, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bunu hiçbir zaman meşruluk sınırları içerisinde kabul etmez.



Başbakan Suriye sınırını İsrail’e bu yüzden verdi



Aynı şekilde, Başbakanlık’taki zatın Davos denilen bir yere gidip, çıplak gözlemlerle bile hastalıklı olduğu izlenimini veren tepkiler göstermesini kabul etmez. Davos’tan sonra başta İsrail, Dünya Yahudi Partisi’nin kendisini bulunduğu yerden düşürmeye karar verdiğine artık inanan; herkes inanıyor, bunu önce ben söyledim, ‘İsrail bunu kabul etmeyecektir’ dedim… İsrail’i, kendisini bulunduğu yerden düşürecek aletleri kullanmaktan vazgeçirmek için eğer Türkiye sınırlarını 50 yıl süreyle İsrail’e vermeyi düşünüyorsa; bu, meşruiyet tartışmalarından çok daha vahim bir durumdur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin açıkça bunun yapılamaz olduğunu söylemesi ve bunun aniden Davos’taki vahim ve hastalıklı sahnelerden sonra ortaya çıkması... Arada bir zaman var, bu zaman içinde kendilerini avuttular… Ama şimdi anladılar ki, Newsweek’te çıkanlar, dünya basınında çıkanlar, öbür taraflarda çıkanlar, yazılanlar, söylenenler… Artık Tayyip Erdoğan onların gözünde bulunduğu yerden düşmeye mahkum bir insandır. Bunu Tayyip Erdoğan da anlamış bulunuyor. İsrail’in ve Dünya Yahudi Partisi’nin gönlünü almak için Türkiye’nin sınırlarını, Türkiye’nin Arap ülkeleriyle olan sınırlarını İsrail’e teslim etmek için yasa tasarısı hazırlıyor. 1948’de kurulan İsrail’i ilk kabul eden ülke Türkiye olmuştu. Araplar Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail’i kabul etmesini, ‘Türkler bizi arkamızdan vurdular’ biçiminde nitelemişlerdi. Bu tasarı Araplar’ı sınırlarından vurmak anlamındadır. Çok, çok vahimdir. Dolayısıyla 27 Mayıs 1960’dan hemen sonra kurulan, o sırada İstanbul Üniversitesi rektörü Profesör Sıdık Sami Onar başkanlığındaki komisyonun, ‘27 Mayıs’ı meşru, ondan önceki hükümeti ve iktidarı gayrı meşru’ görmesini bu çerçevede ele almak lazım.



İlker Başbuğ ne demek istedi?



Ergenekon’u çıkarttılar. Ben her hafta üniversite kütüphanelerine giderim. Orayı bir cehennem sessizliğine boğdular. Üniversitelerde kütüphanelerin kapılarında toplantı ilanları olur. Bu Ergenekon’u çıkarttılar, onun için çıkarttılar Ergenekon’u. İki senedir Türkiye üniversitelerinin hiçbirinde bir konferans yok, hiçbirinde tartışma yok. Ölü çocuklar, ölü üniversite mezunları istiyorlar. Sıkılmadan... Ama bunun tersini yaptığınız zaman insanlar gençleşiyor.



Şimdi bir müdahale olacak olursa, müdahale sözünü söylemiyorum. 15 Ekim 2008’den beri Türkiye’de bir askeri müdahale vardır. Bir takım ahmaklar iyi söylesinler. Önemli konularda artık Tayyip Erdoğan ordunun sözünü dinliyor. Bakalım bu mayın meselesinde de dinleyecek mi? Mayını kendi altına mı koyacak yoksa sınıra mı koyacak, onu göreceğiz.



Ama biz bunları iyi takip ederiz. Genelkurmay Başkanı son bilgilendirme toplantısında, ‘Başbakanımız’, dedi; ilk defa böyle söylüyor, ‘Ermeni askerleri Azerbaycan’dan çekilmeden sınırı açmam’, dedi. ‘Biz ona güveniyoruz, öyle yapacaktır,’ dedi. Bunun anlamı ‘Tayyip Bey, Tayyip Bey bu sözü verdin, buradan çıkamazsın,’ demektir; çıkamadı. Bütün edebiyatlarını, kapı açma, yol açma, bilmem ne açma edebiyatlarını yuttular. Birçok konuda da böyle oluyor. Gayet açık. Şu anda Tayyip Bey konuşamıyor, onun yerine Samanyolu konuşuyor, AKP konuşuyor, damadı konuşuyor. Onların da artık hiçbir ikna edici tarafları yok. Aynı lafları sabahtan akşama kadar söylüyorlar.



Odatv.com


Kaynak
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

İletigönderen Türk-Kan » Prş May 28, 2009 13:06

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Güncel Meydan Çöp Tenekesi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x