Trump'ın önceliği ticaret olduğundan "bizimkiler" görüşme öncesinden zemini hazırladı...

İlk adım gümrük vergisi indirimi oldu.
İkinci adım, BOTAŞ'ın doğalgaz tedarik anlaşması imzalamasıydı. Bu anlaşma, ABD’deki Louisiana LNG Projesinden BOTAŞ’a tedariki kapsıyor. Seçim öncesi “gaz bulduk, artık kendi gazımızı kullanacağız” dedikten 2 yıl sonra Amerikadan 43 milyar dolarlık gaz alım anlaşması yaptı.
Görüşmedeki kıyaklar ise, ABD'li Boeıng firmasından yolcu uçağı alımı, Nükleer anlaşma ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasına yeşil ışık...
Bütün bunlar yetmemiş olacak ki, Trump Erdoğan'ı uğurladıktan yaptığı basın açıklamasında Türkiye ile F-35 sorununun çözümü için Erdoğan'ın bir şey daha yapacağını açıkladı.
Anlaşılan varılan ve açıklanmayan bir mutabakat daha var. Bu gizemli taviz ya da yerine getirilecek ödev hakkında bazı düşüncelerim var ama sonraya bırakalım...
Buraya kadar sıraladıklarımız ABD'nin isteyip aldığı somut kazanımlar. Bilen varsa bana da söylesin, Erdoğan'ın bol bol övgü alması dışında Türkiye olarak biz ne aldık?
Suriye, DSG-YPG ya da Güney Kıbrıs'a İsrail silahları başlıklarında somut bir şey elde edebildik mi?
Türkiye'nin çıkarına, milli menfaatlerine ne kazandık Trump ile görüşmeden?
Bu arada, ne kazandığımızı sorgularken şu yeni gelişmeyi de hatırlatalım: Trump'a ne istediyse verilen, ne gündeme getirdiysek geçiştirilen görüşmenin ardından ABD'den ilk adım şu oldu: Yerli savaş uçağı KAAN'a tedarik edilecek motorların lisansları ABD tarafından durduruldu.
Tabii bu tablo dünya lideri(!) Erdoğan'ın elinin boş döndüğü anlamına gelmiyor. Barrcak'ın dediği "meşruiyeti" Türkiye'yi mali olarak büyük yükün altına sokan anlaşmalar pahasına elde etti Erdoğan...
Zaten iktidara gelişleri de okyanus ötesinin tensipleri ile olmamış mıydı? Bir liderin sırtını küresel bir güç sıvazlayınca "dünya lideri" olunuyor sanıyor sanırım iktidar sahipleri ve yandaşları...
Evet, yerel seçimde kaybedilen güvenoyu Beyaz Saray'dan alındı, güven tazelendi ve bu da önümüzdeki dönemde muhalefeti sindirme politikalarının devamı ve daha da sertleşmesi anlamına geliyor...
Bence Mansur Yavaş'a kadar uzanacak yol açıldı...
Şimdi gelelim yeteri kadar konuşulmayan meseleye. Fener Rum Patriği Bartholomeos 15 Eylül'de Trump ile görüşüp Türkiye'yi şikayet etmiş ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını istemişti...
Trump konuyu gündeme getirince, dünya liderimiz, ülkemizi küresel güç yapan büyük, büyük ve çok büyük lider Erdoğan diplomatik had bildirmeyi yapamadı...
"Bartholomeos İstanbul vilayetinin Fatih ilçesinin kaymakamına bağlıdır. Bir devlet başkanı gibi görüşmelerde bulunamaz. Bu Türkiye'nin egemenlik haklarına tecavüzdür" diyemedi...
Oysa, 1999'da Clinton aynı talepte bulunmuş, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kesin bir dille reddetmişti.
Heybeliada Ruhban Okulu, devlete bağlı özel yüksek okul olmayı kabul etmedikleri için kapandı. Yani özerk olarak faaliyetlerini sürdürmek istediler...
Peki şimdi bir yasal düzenleme ile devlete bağlı olmayacak şekilde ruhban okulu açılırsa ne olur?
Ekümeniklik hülyası ile kapı kapı dolaşan, daha doğrusu memleket dahilinde iktidara sahip olanların ses çıkarmaması sayesinde dolaşabilen Bartholomeos'un ekümenikliğine zemin hazırlanır. İstanbul'da Ortodoks Vatikan'a kapı aralanır. Yani topraklarımız içerisinde Ortodoks Hristiyan bir din devletine imkan tanınır...
Meselenin egemenlik boyutu böyle.
Ama işin bir de başka bir yanı var.
Cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en cahil Milli Eğitim Bakanı olmaya aday Yusuf Tekin'in açıklamalarından ve hatta ruhban okulunun binasını ziyaret etmesinden de biliyoruz ki, İslamcı iktidar okulun açılmasını öteden beri savunuyor!
Peki niye?
Çünkü Heybeliada Ruhban Okulu, yapılacak bir yasal düzenleme ile patrikhanenin istediği şekilde, yani devlete bağlı olmadan açılırsa bu bir başka şeyi yasal hale getirecek...
Ruhban okulunun açılması, AKP döneminde hortlatılan, bir karanlık ağ gibi Türkiye'yi saran, devrim kanunlarına aykırı olan medresleri yasallaştıracak...
Umulan fayda, ulaşılmak istenilen fayda bu...
Onun için ki, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması kabul edilemez!
Hem egemenliğimize hem de laik cumhuriyet ilkemize açık saldırıdır!
Fatih Ergin